Hırvatların Şiir’i
Eğer bana biri Hırvatistan-İngiltere maçının şiirini yaz deseydi, söze mutlaka 4. dakikada Kieran Trippier’in Hırvatistan ağlarına gönderdiği o solo vuruşu dizelerin en başına alırdım. Vuruş şahaneydi ama Gol yüreğimi hüzünle doldurdu. Çünkü bu turnuvada futbolun temiz yüzlerini bir bir kaybetmiştim. Önce Messi gitmişti. Ben hala dünya kupasını Messi’siz düşünmeye hazır değilim. İniesta gitmişti. Sanki, zarafet göç etmiş ve ben eskiden daha fazla yoksullaşmıştım. Sonra Mesut gitmişti ve bende o muhteşem soğukkanlılığımı yitirmiştim. Arkasından son umudum son prensim olan Kevin De Bruyen’i de kaybedince sanki zihnim beni terk ederek aşkıma veda etmişim duygusu yaşadım.
Ama neden yalan söyleyeyim; dün gece Hırvatlar 4. dakika da o muhteşem golu yiyince ben artık karaları bağlamaya hazırdım İçimdeki hüzün şarkısı bir türlü dinmeye başlamadı. Maçın ilerleyen dakikalarında garip bir şey oldu. Sahanın kenarında Zlatko Dalić ‘in inanç dolu yüzünü görünce, paniğe kapılmam için bir nedenimin olmadığını anladım. Kenar da Daliç nasıl mağrur duruyorsa saha da oyunun içinde bütün Hırvat oyuncular aynı asil ve güvenli tavırla oyunu oynamaya devam ediyordu.
İlk devre bittiğinde Hırvatlar İngilizlerin soluğunu kesmişti bile. Ben dahil herkes skoru unutmuş Hırvatların Londra kuşatmasını izliyor bulduk kendimizi. Hırvatların bu büyük baskısını adeta koşullayan İngiliz oyun tarzının büyük açmazını fark ettim. Hırvatlar geride Luka Modriç ile oyunu geriden sakin sakin tasarlarken hem geçişleri güvence altına alıyor hem de kanatları mükemmel kullanıyorlardı. Buna karşılık İngiliz teknik adam,Gareth Southgate, üçüncü bölgede büyük bir problemi görmeden maçın seyrini korumaya çalışıyordu.
Southgate, üçüncü bölgede pas dolaşım ritmini belirmek gibi büyük bir stratejik eksikliği gidermeyi unutmuştu. Dele Alli ve Raheem Sterling ritimlerinin farklılığını bir çözüme kavuşturmadan final pası organizasyonu yapılandırmaya çalışmıştı. Oysa üçüncü bölgenin merkezin de Harry Kane oynuyorsa pas dolaşım sistemi için ya Dele Alli ya da Raheem Sterling’in ritmini baz almak zorundasınız. Dele Alli yumuşaklığı ve isabetli pasları, dolaşım sisteminin temsilcisiyken Sterling tam bir kaos uzmanıdır.
Bence dün gece İngilizlerin Hırvatistan karşısında yaşadığı temel dramı buydu. Bütün maç boyunca Southgate bu sorunu fark etmeden maçı izledi. Ama hakkını vermeliyim Southgate’nın, örneğin Belçika Teknik direktörü Roberto Martinez gibi kenarda hiç ikircim yaşamadı. Oyununa güvendi, oyuncularının onu anladığına ve ikna olduklarına güvendi. Ve bu iyi çalışılmamış güven duygusu İngilizlerin başına bela oldu.
Her teknik adam için tam bir ibretlik ders olmalıdır Southgate’nın dramı. Her teknik adam oyun planının kurgularken, her bölgede bir oyuncusunun ritmini o bölgede oynanacak oyunun pas dolaşım sisteminin merkezine yerleştirilmelidir.
Hırvatların şiirine tekrar geri dönersem, söyleyebileceğim en önemli şey, Hırvatların kenar ataklarına getirdikleri yenilik olacaktır. Klasik kafanı kaldır ve ceza sahasına orta kes yerine, daha çaprazdan ve koşu halindeki oyuncunun koşu yoluna toplar atmak, bence Daliç’in dünya futboluna armağanı oldu.Nitekim iki gol de bu türden atakların olgun meyvesi oldu.
Modriç ve Rakitiç takımın geçişlerini çok başarılı biçimde yönettiler. Topun sağdan sola aktarılması bu iki oyuncunun güvencesindeydi. İki büyük oyuncu oyun disiplinine sadık kalınca Hırvatlar maç boyunca ritimlerini bozmadılar. Savunma ve hücum dengeli kaldı. Hücumdan savunmaya geçişi Modriç organize etti. Aynı şekilde savunmadan hücuma geçişler de Rakitiç’in kontrolundeydi.
Uzun zamandır bu kadar uyumlu oynayan bir takım izlememiştim. Ve Hırvatlar hak edilmiş bir zafer elde ettiler.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.