II. Abdülhamit Petrol Kurbanı Oldu
Demokrasi
Bir millet veya bir devlet için bin yıl çok değil. İlk çağlarda büyük şehirler yoktu, siteler vardı. Yunanistan da belli dönemlerde insanlar meydanlarda toplanıp oy kullanarak yöneticilerini kendileri seçiyorlardı. Kölelerin oy kullanma hakkı yoktu. Dünyada ilk defa Yunanistan da demokrasi uygulanmış. İnkâr etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Magra Carta
1215 yılında İngiltere de Kral John tarafından imzalanan, İngiliz milleti ile Kral arasındaki hak ve hukuku anlaşmanın siyasi belgesidir. Dünyada demokrasinin ilk resmi belgesidir. Bu belge ile Kralın bazı yetkileri kısıtlanmış.
Fransız Devrimi 1789-1799
Fransa’da ki mutlak monarşinin yıkılarak yerine Cumhuriyetin kurulması ve Katolik kilisesinin reforma zorlanmasıdır. Sosyal bir akım olarak başlayan Fransız devrimi, Batı dünyasında benimsenmiş. Tarihin dönüm noktası haline gelmiş.
Yapılan devrimle halk aydınlanıyor. Rene Descartes akılın ve özgür düşüncenin varlığını savunmuş. Montesquieu milletin yönetimde vekiller aracılığıyla temsil edilmesini ileri sörmüş. Jean Jacques Rousseau bütün insanların eşit olduğuna ve milletin söz sahibi olduğu bir yönetim biçimini dile getirmiş. John Locke, İngiliz İnsan Hakları Bildirgesini savunarak devrime destek vermiş.
Bizler 1956 ve 1962 yılları arasında, Dicle İlk Öğretmen Okulunda okurken, Türk resmi tarih kitaplarından okuduğumuz konular arasında, 1789’da Fransa da yapılan devrime sıra gelince tarih öğretmenlerimiz, Fransız ihtilalı diye bizler öğretiyorlardı. Dünyada hangi devlet olursa olsun dünyaya yayılan yeniliklerden korkuyorsa mutlaka o korkuların nedenleri var. Fransız devrimiyle bir çağ kapandı ve yeni bir çağ başladı. Fransız Devrimi ile gelen yeni çağda yaşıyoruz.
İttihat ve Terakki Partisi
Osmanlı İmparatorluğun da ileriyi gören aydınlar, Fransa’daki yenilikleri, Padişahlar ülkesi olan Osmanlının başkenti İstanbul da, 21 Mart 1889’da İttihad-ı Osmaniye olarak gizli kurulan cemiyetin amaçları arasında II. Abdülhamit’i tahttan indirmekti. Cemiyet daha sonra İttihat ve Terakki Partisine dönüştü. İstanbul‘un Askeri Tıbbiyesinde düşüncenin temelleri atılıyor. Partinin ilk kurucuları; Diyarbakırlı Kürt Dr. İshak Sukuti, Malatyalı Kürt Dr. Abdullah Cevdet, Arnavutlu Dr. İbrahim Temo ve Şerafettin Mağdumi İttihat ve Terakki’nin ilk kurucularıdırlar.
Günler geçtikçe aydın olan kişiler İttihat ve Terakki Partisine üye oluyorlardı. Çalışmalar devam ederken Paris ve Selanik’te partinin taraftarları ağırlıktaydılar. Selanik grubu başarılı oldu. Bunlar arasında yazarlar, şairler, askerler her sınıf ve katmanlardan kişiler vardı.
Fransa da yapılan devrimle, dünya genelinde milliyetçilik akımları yılmaya başladı. jön Türkler, dünyadaki değişimleri dikkate almadan balıklama olarak Türkçülüğe kapıldılar. İngiliz ve Fransız ajanları, Jön Türklerin acemiliğinden faydalanarak destek verdiler. Çünkü petrol mücadelesi şiddetli bir şekilde devam ediyordu. Dış devletlerin yöneticileri II. Abdülhamit’in büyük bir siyasetçi olduğunu biliyorlardı. Petrol peşinde koşan beş devletin ajanları İran’da ve Arap çöllerinde amansız bir mücadeleye girmişlerdi.
İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve Rusya bütün güçleriyle petrol sahalarını ellerine geçirmek için çalışıyorlardı. Aynı zamanda da bu beş devlet arasında amansız petrol mücadelesi vardı. Bu beş devletin özel olarak yetiştirdikleri ajanlar değişik kimliklerle dünyanın değişik ülkelerinde petrol için çalışmaya gönderilmişlerdi. Mücadelenin ağırlığı, Osmanlı hâkimiyeti altındaki topraklardaydı.
Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Arap Çöllerinde zengin petrol sahaları olduğu meydana çıkmıştı. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in kurduğu 2500 kişilik hafiye ordusu, dünyada ki gelişmeleri iyi takip ederek zamanında durumu Osmanlı Padişahına bildiriyorlardı. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit hafiyelerinden aldığı bilgilere dayanarak bazı konularda ünlem alıyordu. Bunu gören İngilizler ve Almanlar zaman kayıp etmeden, Türk milliyetçiliğini kullanarak, İttihat ve Terakki içine yerleştirdikleri Jön Türkler (Genç Türkler) II. Abdülhamit’i devirmek için illegal olarak çok ciddi bir şekilde çalışıyorlardı.
II. Abdülhamit Beylerbeyi Sarayında hapisteyken hatıra defterinde kimin nerden nasıl beslendiğini açık olarak yazmış:
Dr. Abdullah Cevdet, Dr. İshak Sukuti, Dr. Bahattin Şükrü, Dr. Nazım, Dr. İbrahim Temo’nun Fransız ve İtalyan localarına bağlı olduklarını ve bu localardan aldıkları yardımla yaşadıklarını, hatta memleketteki ailelerine dahi bu locaların eliyle para gönderildiğini yazıyor ve bunların vesikalarını gönderiyordu. (Sayfa 63 son paragraf.) “Tarih 17 Mart 1917
Beylerbeyi Sarayı.” İngiliz, Alman ve Fransızların amaçları, Osmanlı hâkimiyeti altındaki petrol sahalarını zapt etmekti. Abdülhamit’in hatıra defterindeki kitabın 70.inci sayfasında ki yazı: Dünyada ki Yahudiler örgütlenmişti. Mason locaları yoluyla „Arz-ı mevud „un peşine düşmüşler. Yani Yahudiler için toprak satın almak istiyorlardı. Benimde yanıma geldiler. Filistin’e, Yahudileri yerleştirmek için büyük paralar karşılığında benden toprak istediler. Tabii ki ret ettim diyor.
II. Abdülhamit’in verdiği yeni imtiyazlarla; Deutsche Orlent Bank’a Hicaz demir yolunda içine alan büyük haklar vardı. Bağdat demir yolu ihalesi Almanlara verilmişti. Bağdat demir yolu imtiyazının destekçisi Deutsche Orient Bank ile Deutsch Orient Palestina Bankın, Osmanlı topraklarına muazzam sermaye yatırımı yaptı. Osmanlı ile yaptığı anlaşmalara bağlı demir yolların ihale imtiyazlarıydı. İngilizlerin ve Almanların tek amaçları Musul petrollerini ele geçirmekti. Kerkük petrolü keşif edilmemişti. II. Abdülhamit, durumu anlayınca Musul vilayetini kendi üzerine tapu eder. „Memalik-i Şâhane“
İttihatçıları yöneten Yüzbaşı Enver, Yüzbaşı Cemal ve Selanik postanesinde memur olarak çalışan Talat’tı. İllegal olarak çalışmaları devam ederken her gece ayrı bir evde toplanarak gizli kararlar alıyorlardı. İttihat ve Terakki de yer alanlar devamlı yeni taraftarları kazanmak için tanıdıklarıyla konuştukları zaman kendi düşüncelerini onlara enjekte ediyorlardı. Günler geçince daha fazla ileriye giderek, örgütlemenin derinene iniyorlardı. Arkadaşlık yaptıkları kişilere tam güven duydukları zaman, gece alıp toplantı yapılan eve götürüyorlardı. Evin yakınına gittikleri zaman götürdükleri kişinin gözlerini siyah bantla bağlıyorlardı. İlk defa örgüt evine götürdükleri kişiye diyorlardı kusura bakma kural budur. Şifreli bir şekilde kapıyı çalıyordu. İçeri girdikleri zaman, gözleri bağlı olanın bir elini Kuran bir elini tabancanın üzerine götürüyorlardı. Masa başında oturan kişi yemin metnini okurken gözleri bağlı yeni üye de yemin metnini okuyordu. Yeminin sonunda davadan dönmenin cezası ölüdür sözleriyle yemin bitiyordu. Padişahın özel doktoru olan Reşit Paşa’nın oğlu, şu anda adını hatırlayamadığım kişiye aynı yemini ettirmişlerdi.
II. Abdülhamit gelişen olayları ciddi bir şekilde takip ediyordu. İttihatçıların, Makedonya da güçlendiklerini gören Padişah, Arnavut Şemsi Paşayı, Makedonya’ya gönderiyor.
Şemsi Paşa askerleriyle beraber, Makedonya’ya gittiği zaman, İttihatçılar köşe bucak saklanarak ayrı kahvelerde oturuyorlar. Şemsi Paşa Manastıra gider, Padişah’a telgraf çekerek Makedonya’da durumun sakin olduğunu bildiriyor.
Ragıp isminde bir Teğmen, Yüzbaşı Hüseyin Avni’nin yanına gider, der bana iki tane tabaca verin gidip Şemsi Paşayı öldüreceğim. Hüseyin Avni taşıdığı Nagant marka tabancasını, Teğmen Ragıp’a verir. Teğmen Ragıp kalabalığa karışarak, Şemsi Paşa’nın arkasında durur. Şemsi Paşa merdivenlerden inerken, Ragıp iki el atış eder. Şemsi paşa yere yıkılarak ölür. Teğmen Ragıp kalabalığa karışarak kaçıyor. Kısa bir süre sonra İkinci bir telgraf ile, Arnavut Şemsi Paşa’nın ölüm haberi, Osmanlı Padişah’ına bildirilir.
Arnavut Şemsi Paşa’nın ölümüyle, II. Abdülhamit’in umudu tamamen kesildi.(Veziriazam) Başbakanı görevden alır. Yerine Kürt Sait Paşa’ya Başbakanlık görevini verir. Kürt Sait Paşa’nın önerisi üzerine II. Abdülhamit anayasa da değişiklik yaparak 24 Temmuz 1908 günü İkinci Meşrutiyeti ilan eder. İkinci Meşrutiyetin ilanıyla, İttihatçılar çok rahat hareket etmeye başladı.(Gülhane-yı Hattı Humayun.)
(Kürt Sait Paşa, II. Abdülhamit döneminde 9 defa Başbakan’lık yapmış. Kürt Sait Paşa, Kürt Şerif Paşa’nın babasıdır.)
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit, Kürt aşiretlerinden 65 tane Hamidiye Alaylarını kurarken, aşiret reislerinin çocuklarını İstanbul Kabataş Lisesinde okutuyor. Niçin? Size verdiğim silahları bana çevirdiğiniz an, çocuklarınız yanımda rehindir. Haberiniz olsun.
O II. Abdülhamit bir gecede, İstanbul da bulunan Mir Bedirxan ailesinden 2.000 kişiyi gemilere bindirerek, Afrika Çöllerine serpiştirir. Anneler çocuklarından, kadınlar kocalarından, çocuklar babalarından ve kardeşlerinden ayrılırlar. Ancak birkaç tane genç kaçarak, Avrupa ülkelerine giderler. Avrupa ülkelerine giden gençler, ilk gittikleri günlerinde güneş görmeyen rutubetli odalarda kalmak zorunda kalıyorlar. Afrika Çöllerinde kalanlar ölene kadar kendilerine yardım elini uzatacak bir tas su verecek bir dost bulamadılar. Vatan ve ayrılık hasretiyle öbür dünyaya göç ederek gittiler.
II. Abdülhamit’in son on yılı iç ve dış olaylarla dolu zorlu bir süreç oldu. Rumeli de başlayan olayların İstanbul’a yayılmasıyla iş çığırından çıktı. 31 Temmuz 1908 günü Cibali Tütün Reisi işçileri 28 Ağustos ve 15 Eylül’de demir yolu işçileri 22 Eylül de Orosdi-Back mağazaları işçileri greve gittiler. 7 Ekim 1908 günü İstanbul’da büyük bir miting ile Yunanistan, Bulgaristan ve Avusturya aleyhinde gösteriler düzenlendi.
Seçim arifesinde, İttihatçılar miting meydanlarında diyorlardı “iş ekmek hürriyet.” Mitingin birinde İttihatçı Süleyman Nazif diyor, Muhammedin ezanından, Türkün topundan başka bir ses duymayan İstanbul halkı uyan. 31 yıl sonra yapılan seçimde meydana gelen Meclisı Mebusan 17 Aralık 1908 günü toplandı. II. Abdülhamit meclisin açılışına katıldı. Meclisin açılışından sonra, İstanbul da birçok suikastlar yapıldı. Grevler devam ederken 20 Mart 1908 günü Gümrük hamalların grevi başladı. Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi’nin 6 Nisan 1909’da Galata Saray köprüsünde öldürülmesi ile tansiyon yükseldi. Meclisı Mebusan Meclisı Milliye’ye dönüştürüldü. 27 Nisan 1909 günü mecliste alınan kararla II. Abdülhamit Tahttan indirildi. Alınan karar aynı gün Padişah’a bildirildi. Aile bireyleriyle beraber özel bir trenle Selanik’e gönderildi. 1Kasım 1912’de II. Abdülhamit, Selanik’ten İstanbul’da Beylerbeyi sarayında hapis edildi. Beylerbeyi Sarayında hapis hayatını yaşarken günlük notlar yazdı. II. Abdülhamit 10 Şubat 1918’de öldü
Abdülhamid’in hatıra defterinden kısa notlar:
İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği günün akşamı, Mithat Paşa’nın konağında hürriyet severler, yazarlar ve şairler toplanarak, Meşrutiyeti kutlamak için içki içiyorlar.
Mithat Paşanın konağında hemen her akşam; Namık Kemal, Ziya Paşa, Rüstem Paşalarla ve diğer arkadaşların toplanıp içki içtiklerini öğreniyordum.
Alman Mason Locaları kanalı ile tesir altında tutulan Selanik İttihatçıları, Enver ve Niayazi’lerle beraber harekete geçtiler. Şemsi Paşa vurularak öldürüldü.
Romanya’da kuyular kazılarak petrolün bulunduğunu biliyordum. İngilizlerin, Bağdat ve Musul’da, aradıkları küçük küpler, testi, heykelcikler değildi petroldü. Musul ve Bağdat’ta açtıkları kuyuları kapattırdım.
Bir gün, İngiliz Elçisi huzuruma geldi. Dedi Suriye ve Hicaz topraklarının büyük bir kısmı çöldür. Buralarda susuzluk çekildiğini, buralarda yaşayanlar için eğer izin verirsen “İngiltere Hükümeti” insaniyet namına kuyular açmaya hazır olduğunu anlattı. Yalnız şartları vardı: Çıkacak suyun orada yaşayanlara bırakılacaktı. Çıkacak suyun sahibi İngilizler olacak dedi.
Alman İmparatorluğundan bazı bilginler de gelmişti. Onlarda, İngilizler gibi kazıya meraklıydı. Almanlar da, Musul çevresinde eski eserler aramak istiyorlardı. Kendilerine müsaade ettim. Almanlardan habersiz bir yaverimi başka bir kimlikle, Musul’a gönderdim. Kısa bir süre sonra yaverimden bana gelen haberde, Almanlar da, İngilizler gibi kuyu kazarak sondaj vuruyorlar.
Yaverim Selahattin bu işlerden anladığı için Amerika’ya gönderdim. Amerika’da ilişkiye girdiği şirketle ilgi göstermediler. Bir yıl sonra eli boş döndü. Sayfa:17-83 arası.
Devamlı zaman su gibi akıp gidiyor. Yıllar sonra İsmet Bozdağ kendi çapında yaptığı araştırmalar sonucu, II. Abdülhamit’in yazdığı günlük defterinin, Doğu Almanya’da olduğunu öğreniyor. Almanya’ya gitmek için pasaport çıkarır. Parası olmadığı için belli bir süre bekler. Kemal Ilıcak’ın yanına giderek olayı anlatıyor. Kemal Ilıcak, Almanya’daki Tercüman gazetesi şubesi ile diyaloga girer yayın evini bulur. 1974’te İsmet Bozdağ, Kemal Ilıcak’ın verdiği para ile Doğu Almanya’daki Lâyebezig şehrinde kolze yayınevine gider. Günlük notların gönderildiği yayın evini bulur. Yayın evinin sahibi ölmüş oğlu yayın evini yönetiyor. Yayınevinin sahibi, Abdülhamit’in yazdığı günlükleri İsmet Bozdağ’a veriyor. İsmet Bozdağ diyor borcum ne kadar, yayınevin sahibi diyor borcun namustur. Yani borcun bu kitabı matbaada bastırıp yayınlamaktır.
“Abdülhamid’in Hatıra Defteri” isimli kitap olarak basılıyor.
Abdülhamid’in hatıra defteri – yazar İsmet Bozdağ yayınevi - Kervan kitapçılık Cağaloğlu İstanbul - Basım tarihi yazılı olduğu sayfa kopmuş.