İki kere öteki olmak: Konya Kürtleri
.
Maaz İbrahimoğlu/Independent Türkçe
Geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları tarafından yayınlanan "Konya'da Kürt mü Var?" isimli kitap, Orta Anadolu'daki Kürtleri anlamak isteyenler için adeta bir kılavuz niteliğinde.
Kitabın yazarı Hacı Çevik de Orta Anadolu Kürtlerinden. Konya Kulu'da doğan yazar, lisans eğitimini Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde, yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi anabilim dalında tamamladı.
Çevik şu anda Potsdam Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet-Göç Çalışmaları anabilim dallarında doktora çalışmalarına devam ediyor.
Hacı Çevik ile Konya Kürtlerinin tarihini, siyasallaşma maceralarını ve Avrupa ile geliştirdikleri ilişkileri konuştuk.
- Öncelikle kitabınıza göre Kürt coğrafyasındaki asimilasyon politikalarının Orta Anadolu Kürtlerine doğrudan uygulanılmadığını görüyoruz. Orta Anadolu Kürtlerinin tarihine baktığımızda karşımıza nasıl bir kültürel Kürtlük çıkıyor? Atatürk bile Kürt meselesini konuşurken "Konya çölündeki Kürtlerden" dem vuruyor. Devletin, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar nasıl bir Kürt algısı var oralarda? Kürt kültürü nasıl korundu bugüne kadar?
Orta Anadolu coğrafyalarında yaşayan Kürt topluluklarının yerleşim tarihleri uzun yıllara dayanmaktadır. İktidar mekanizmaları Orta Anadolu coğrafyalarındaki Kürtlerin farkındadır. Fakat özellikle Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllardan itibaren Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde olduğu gibi iktidar mekanizmalarının zor aygıtları Orta Anadolu coğrafyalarında görülmez.
Orta Anadolu Kürtleri, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarından itibaren kronikleşmiş Kürt "öteki"liğini daima hissetmiş olsa da yaşadıkları bölge itibarıyla, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren devlet tarafından "kolay asimile edilebilir" olarak algılanagelmiştir.
Kürdistan coğrafyalarında neredeyse yerleşik hale gelen şiddet politikaları Orta Anadolu Kürtlerine uygulanmaz. Ancak yaşadıkları bölgedeki Türkler, iktidarın beklentisinin tersine, Orta Anadolu Kürtlerini asimile edemezler.
Birçok faktöre dayanan asimile olmama halinin en önemli nedeni, Kürt topluluklarının bölgede birbirleri ile sıkı ilişkiye geçmiş olması ve köylerin, Kürt kültürünü devam ettiren "kurumlar" olarak algılanmasıdır.
Kürt gruplarının anadil ve kültürlerini koruyabilmeleri bilinçsiz bir Kürtlük ekseninde aralarındaki dayanışma ağlarını sımsıkı örmüş olmalarından kaynaklanır. Kürt kimliğinin ötekiliği ile bölgesel azınlık konumunda olma ötekiliğinin beraber düşünülmesi Orta Anadolu Kürtlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Ulusal düzeyde uzun yıllar boyunca devam eden etnik azınlık olma hali, yaşadıkları bölgelerde niceliksel olarak azınlık olan bir etnik kimliğe sahip olma ile birleşmiştir.
"İki kere öteki olmak" olarak tanımladığım gerçeklik, Orta Anadolu Kürtlerinin tüm toplumsal, kültürel ve siyasal yapılarını etkilemektedir.
Hacı Çevik
- 1927 sayımında Orta Anadolu'da anadili Kürtçe olan 120 bin 681 kişi var deniliyor. Bu sayı yıllar içinde nasıl bir seyir gösterdi ve o dönem bölgede bu sayının diğer etnisitelere oranı neydi?
28 Ekim 1927'de yapılan nüfus sayımı Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk genel nüfus sayımıdır. Bu sayımın hazırlıkları yaklaşık bir sene kadar sürmüştür. Fakat gerçekleşen savaşların yarattığı kayıplar ve toplumun genel niteliklerinin belirlenmesine yönelik yapılan bu nüfus sayımının güvenilirliği konusundaki endişeler bilinmektedir.
Yine de dikkate değer bir sonuç olduğu için çalışmam da yer verdim. Bu sayım yapılırken, vatandaşlara anadilleri sorulmuştur. Orta Anadolu coğrafyasında farklı bölgelerde toplam 120 bin insan anadilinin Kürtçe olduğunu belirtmiştir.
Devlet tarafından görevlendirilen memurların konumlarından çekinerek bu soruya Kürtçe yanıtını vermemiş kişileri de hesaba katarsak bu sayının çok daha yüksek olduğu tahmin edilebilir.
Bu sayı Türkiye'nin nüfus artış oranı ile paralel olarak artmıştır. Daha sonraki yapılan nüfus sayımlarından etnisite oranları takip etmek zor olsa da Kulu ve Cihanbeyli ilçelerine bağlı yaklaşık 40 Kürt köyünün olduğu belirtilebilir.
Bu sayıya rağmen ilçe merkezlerinde ve bağlı köylerde Türklerin çoğunlukta olduğunu ve Kürt topluluklarının niceliksel olarak azınlık konumunda olduklarını söyleyebilirim.
- Konya Kürtlerinin ulusal bilincinin Avrupa'ya gittikten sonra arttığını söylüyorsunuz. Bunu biraz anlatır mısınız?
1960'lardan itibaren mevcut olan, "işçi göçü" olarak başlayan ve 1980'li yıllardan sonra siyasal bir boyut kazanan Avrupa'ya göç olgusu, Konya Kürtlerinin en belirgin özelliğidir. Avrupa'ya göç, Konya Kürtlerinin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal özelliklerini derinden etkilemiştir.
Araştırmamda temel olarak siyasal alanın bu göç dalgasından nasıl etkilendiğini incelemeye çalıştım. Konya'nın Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürtler, Avrupa ülkelerinde çeşitli Kürt siyasi örgütleri ile farklı nedenlerle ilişkilenmiştir.
Bu ilişkilenme göçmenlik sürecinde hukuksal danışmanlık alma üzerine kurulmuştur. Farklı Kürdi yapılarla ilişkiler geliştiren Konya Kürtleri, kendi anlatımlarında da belirttikleri gibi Kürdistan coğrafyalarından gelen Kürtleri Avrupa'da tanımışlardır. Bu ilişkisel ağ, Kulu ve Cihanbeyli'den Avrupa ülkelerine giden Kürtlerin çoğu için siyasal alan ile ilk defa karşılaşmak anlamına gelir.
Kulu ve Cihanbeyli gibi devletin resmî ideolojisinin baskın olduğu bölgelerden çıkıp, görece daha konforlu bir siyasal zemine sahip olan Avrupa ülkelerinde Kürt siyaseti ile tanışmak, milliyetçi duyguları besler. Milliyetçi duygular zamanla popüler bir zemin üzerine yerleşse de görünürdeki siyasallaşmayı arttırır.
Avrupa ülkelerine yapılan göç dolayısıyla Kürt etnik kimliği bağlamında siyasallaşmanın arttığı gözlenebilir bir olgudur. Fakat artan bu siyasallaşmanın, kitap boyunca da altını çizdiğim gibi popüler düzlemde kaldığını ve entelektüel bir bilinç oluşturmadığını not etmek gerekmektedir.
Benim milliyetçi boyutları olan "popüler siyasallaşma" olarak tanımladığım bu artan siyasallaşma, Konya Kürtlerinin 1990'lı yılların başından itibaren Kürdi siyaset ile ulusal bilinç bağlamında ilişkilenmesini sağlamıştır.
Avrupa ülkelerinde çeşitli yollardan ve çoğunlukla milliyetçilik düzleminde edinilen Kürdi siyasallaşma, tatil dönemlerinde gelinen Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde aile, arkadaş ve tanıdıklar aracılığıyla aktarılabilir.
Kitabın son bölümünde ayrıntılı olarak ele aldığım bu etkileme/etkilenme biçimleri günümüzde Konya'daki Kürdi siyasallaşmanın önemli nedenlerinden birisidir.
- Kitabınızda Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış genel seçim sonuçlarını analiz etmişsiniz. Bu analizlere göre Konya Kürtlerinin 1990'lı yıllara kadar merkez sağ ya da merkez partilere oy verdiğini görüyoruz. Neden böyle bir tercih?
1980'li yılların sonuna kadar Konya'daki Kürtlerin büyük çoğunluğu, belirttiğiniz gibi merkez sağ partilere oy vermişlerdir. Yaptığım görüşmelerde bu oy verme davranışının altında ağırlıklı olarak dini hassasiyetlerin yattığını tespit ettim.
Fakat 1987 seçimleri Konya Kürtlerinin oy verme tercihlerinin netleşmesi açısından önemlidir. Bu tarihten bugüne kadar Konya Kürtlerinin bir bölümü, merkez sağ çizgideki partilere oy verirken, önemli bir bölümü kültürel, etnik ve diğer dışarıda bırakılmış kimliklere vurgu yapan "sol" partileri tercih etmişlerdir. Halkın Emek Partisi'nin kuruluşundan itibaren Konya Kürtlerinin oy verme tercihleri "ikili" yapıda günümüze kadar devam etmiştir.
- Konya'daki Kürtlerin Kürdi siyasete entegre olma sürecinde çeşitli faktörlerden söz ediyorsunuz. Bu faktörlere ek olarak bölgedeki MHP, AK Parti ve CHP gibi partilerin, Kürdi siyasetin varlığına dair tepkileri nasıl gelişmektedir? Bunu biraz anlatabilir misiniz?
Türkiye siyasetinin önde gelen siyasi partileri, Konya'daki Kürt kitlesinin farkındadır. Özellikle yerel seçim dönemlerinde bölgedeki Kürtlerin varlığı daha fazla görünür olmaktadır. Çok uzun yıllardır bölgedeki özellikle yerel seçimleri dikkatle takip etmeye gayret ediyorum.
Örneğin BDP'nin HDP ile birlikte seçimlere katıldığı 2014 yerel seçimleri önemli bir izlek sunmaktadır. Batıda HDP, Doğuda BDP şiarı ile seçimlere katılan Kürt Hareketi, "batıda" olan Konya'nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde BDP olarak seçime katılmışlardır.
Bu durum bile başlı başına Kürt Siyasetinin Kulu ve Cihanbeyli'deki Kürdi siyasallaşmanın farkında olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan şimdilerde aynı ittifak içerisinde yer alan AKP ve MHP Kulu ve Cihanbeyli'de farklı adaylarla seçime girerek rekabet etmişlerdir. CHP'de aynı şekilde kendi adaylarını göstermiştir.
2014 seçimlerine Konya Kürtlerinin ilgisini fark eden BDP dışındaki diğer siyasi partiler, yerel kaynakların kişisel tanıklıklarından edindiğim bilgilere göre, BDP'nin kazanmasını engellemek için ulusal düzeyde rekabet halinde olmalarına rağmen Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde "Türklük sözleşmesine" uygun olarak hareket etmişlerdir.
Seçime az bir süre kala, yapılan gizli ittifaklarla AKP adayının kazanmasına katkı sunulmuştur. Konya Kürtlerinin oy verme tercihlerinin ikili yapısı tüm siyasi partilerin bilincinde olduğu bir gerçekliktir.
Fakat Kürt Hareketine yakın olan siyasi partiler dışındaki diğer siyasi partiler, Konya'daki "Kürtlüğü" ön plana çıkaran bir kampanya süreci izlememektedirler.
- Orta Anadolu Kürtleri ile Kürdistan coğrafyasındaki Kürtlerini karşılaştırırsak ne tür farklar ve benzerlikler var?
Orta Anadolu Kürtleri çok uzun yıllara dayanan ve benim "tarihsel göç" olarak tanımladığım farklı nedenlere bağlı olarak Kürdistan bölgesinden göçün etkisinde şekillenmişlerdir. Bu tarihsel göç, doğal olarak Orta Anadolu Kürtlerinin kendilerine özgü birtakım sosyal, kültürel ve politik özelliklere sahip olmasına neden olmuştur.
Yaşadıkları bölgenin ağırlıklı olarak muhafazakâr ve Türk milliyetçisi görünümü, Orta Anadolu Kürtlerini doğrudan etkilemektedir. Orta Anadolu'da yaşayan Kürtler ulusal siyaset bakımından "öteki"dir. Bunun yanında Türklerin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede azınlık olan bir etnik kimliğe sahiptir.
Bu bağlamda Orta Anadolu Kürtleri, "ulusal siyaset içinde öteki olarak konumlanmış Kürt kimliğine sahip olmak" ve "yaşadıkları bölgede çoğunluk olan Türk kimliğinin karşısında azınlık konumundaki Kürt etnik kimliğine sahip olmak" ile iki kere öteki olarak tanımlanabilir.
- "İki kere öteki olmak" ifadesini biraz açar açabilir misiniz?
"İki kere öteki olmak", Kulu ve Cihanbeyli'de Kürtleri hem toplumsal ilişkileri hem de siyasal tercihleri bakımından farklı kılar. Bu farklar, yörede yaşayan Kürtleri genel olarak Kürdistan coğrafyasındaki Kürt topluluğundan ayırırken, diğer taraftan da coğrafi uzaklığa rağmen etnik kimliksel bir bağın sürekliliğini sağlar.
"İki kere öteki olmak" iki boyut üzerinden değerlendirilebilecek bir olgudur. Birinci boyut, Orta Anadolu'da yaşayan Kürt kitlesinin uzun geçmişi olan göç hikâyelerine rağmen etnik kimliksel bir bağ ile Kürt kimliğinden kopuşunun engellenmesidir.
Anayurtlarından coğrafi anlamda uzak olunmasına rağmen, "öteki" konumuna yerleştirilmiş olduklarından, Orta Anadolu'da yaşayan Kürt topluluklar etnik kimliklerinden uzaklaşmadılar/ uzaklaşamadılar. Ulusal siyaset içinde Kürt kimliğinin dışlanmışlığı, Orta Anadolu'da yaşayan Kürtlerin, kimi zaman mecburen kimi zaman gönüllü olarak Kürt kimliği ile ilişki içinde olmalarını sağladı.
Bir yandan, genel siyasi alanda "öteki" olmayı kendi içlerinde reddederken, diğer yandan resmî makamlar ve toplumsal ilişkilerde diğerleri tarafından küçümsenerek "Kürt" olarak tanımlanmaları, Kürt etnik kimliği bilincinden uzaklaşmalarına değil, aksine bu bilinci geliştirip, güçlendirmelerine yol açtı.
İkinci boyut ise, Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdistan coğrafyasındaki Kürtlerden toplumsal ve siyasal olarak farklılaşmasıdır. Bu farklılaşma sürecinin belirleyici unsuru ise yaşadıkları bölgede "azınlık" ve "öteki" olma halidir.
Bu durumun etkilerinin aklımızda canlanması için bir örnek vermem gerekirse, herhangi bir olaya dair Kürdistan coğrafyalarında gerçekleşen eylemselliklerin "radikallik" boyutu ile Kulu ve Cihanbeyli'deki etnik kimliksel siyaseti önceleyen örgüt ve partilerin yaptığı eylemsellikler arasında önemli bir farklılık vardır.
Muhtemelen bu farklılık, uzun yıllar içinde yaşadıkları bölgenin siyasal hegemonyasının sürekli olarak referans alınması ile doğrudan bağlantılıdır.
- Murat Bozlak gibi isimlerin Orta Anadolu Kürtlerinden olduğunu ve Kürdi siyasetin yükselişinde böylesi isimlere vurgu yapıyorsunuz. Kürdi siyaset bugün nasıl bir yere geldi? Kürt Hareketinin Orta Anadolu Bölgesinde nasıl bir tabanı vardır?
Murat Bozlak, Anayasa Mahkemesi'nin DEP'in kapatılması ile ilgili görüşmeleri sürerken, 1994 yılında kurulan Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) kurucu genel başkanıdır. Ankara'nın Şereflikoçhisar bölgesinden bir Orta Anadolu Kürdü olarak, Kürt siyasetinin önemli kriz dönemlerinden birinde Kürdi siyasi partinin genel başkanı olan Bozlak, Orta Anadolu Kürtlerini Kürt siyasetinin legal mücadelesine daha çok yaklaştırmıştır.
Bozlak'ın genel başkan olması ve o dönemlerdeki Kürdi tavır, yaptığım tüm görüşmelerde hala çok canlı bir şekilde hatırlanmaktadır. Kürt Hareketinin legal siyasi mücadelesi HEP'den günümüze kadar Konya Kürtleri arasında önemli bir karşılık bulmaktadır.
Avrupa ülkelerine yapılan göçlere ek olarak, Türkiye'nin farklı büyükşehirlerine yapılan göçler, iletişim ve ulaşım olanaklarının artması ve bölgesel olarak üniversite eğitimi oranının artışı birlikte, Kürdi siyaset Konya Kürtleri arasında önemli bir taban bulmaktadır.
Yerel ve genel seçim sonuçlarına baktığımızda Kulu ve Cihanbeyli'deki Kürt köylerinde Kürdi siyasi partilerin aldıkları oy oranının ulusal düzlemdeki ortalamaların çok üstünde olduğunu görebiliriz.
- Çözüm Süreci gibi dönemlerde Kulu ve Cihanbeyli gibi yerlerde Newroz'un coşkuyla kutlandığını söylüyorsunuz. Türkiye'de ortam demokratik olunca Orta Anadolu Kürtleri de Kürtlüklerini ve kültürlerini yaşayabilir diyebilir miyiz? Çünkü politik Kürtlüğün orada geride bırakılmasının altında bir baskı ve korku ortamının olduğunu görüyoruz…
Önceki sorulara verdiğim cevaplardan devam etmem gerekirse, Konya Kürtlerinin "iki kere öteki olma" durumu, siyasal tepkilerini de doğrudan etkilemektedir. Konya Kürtlerinin Kürdi siyasallaşmasının görünümleri, yaşadıkları bölgenin siyasal tercihlerinin hegemonyası altında şekillenmektedir.
Bu nedenle çatışmalı süreçlerdeki siyasal tepkiler bölgenin "hassasiyetleri" gözetilerek ortaya çıkmaktadır. Oluşturulan savaş ortamı Orta Anadolu Kürtlerini siyaseten pasifize olmaya iter. Kürt illerinde yaşanan çatışmalar ve hak ihlallerine karşı, Orta Anadolu Kürtleri önemli bir kitlesel tepki gösteremez.
Kitlesel bir karşı çıkışın gösterilmemiş olması, bölgenin siyasal atmosferiyle doğrudan ilintilidir. Kulu ve Cihanbeyli Türklerinin koyu milliyetçi eğilimleri, ilçe merkezlerinde yapılacak protesto amaçlı bir basın açıklamasına bile içsel bir engel teşkil etmektedir.
Nitekim bölgede yapılan görüşmelerde Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde yaşayan Türk bireylerin tepkisinden çekinildiğine dair söylemler mevcuttur. Bu eksen aynı zamanda Orta Anadolu Kürtlerinin çatışmalı süreçlerde neden siyaseten pasif durumda kaldıklarını da anlaşılır hale getirmektedir.
- Son olarak Orta Anadolu Kürtlerinde kadının yerini de merak ediyorum. Siz kitabın o kısmının eksik kaldığını belirtiyorsunuz. Ancak yine izlenimlerinizi merak ediyorum.
Evet, araştırmam boyunca ağırlıklı olarak erkeklerle görüşmek zorunda kaldım. Hem Kulu ve Cihanbeyli'de hem de Avrupa ülkelerinde görüşme yapmak istediğim kadınların çoğunluğu düşüncelerini ifade etme konusunda, isteksiz/çekingen davrandılar.
Dolayısıyla kadın görüşmecilerin eksikliği araştırma için önemli bir sınırlılık doğurdu. Bu durumun, Orta Anadolu'daki Kürt kadınların çoğunlukla ev içi emek süreçlerine mahkûm olmalarından ve siyasetin "erkek" olduğunu içsel kabullenişlerinden dolayı olduğunu tahmin ediyorum.
Fakat son zamanlarda, özellikle genç kuşak kadınlar Kürdi siyasete daha fazla ilgi duymaya başlamıştır. Kürdi siyasetin sembollerinin kadınların gündelik yaşamlarındaki kullanımının arttığını gözlemliyorum.
Diğer taraftan Orta Anadolu'da yaşayan Kürt kadınların siyasette belirli pozisyonlara talip olma eğilimi de artmaktadır. Örneğin 2014 yerel seçimlerinde Kulu ilçesinin BDP belediye eşbaşkan adayı Konya Kürtlerinden Esin Akgül Güneş, önemli bir kampanya süreci yürütmüştür.
Bu kampanya sürecinin doğal olarak kadınların da siyasete olan ilgisini arttırdığını düşünüyorum. Bir diğer örnek ise, Kulu'ya bağlı Altılar köyünde yaşayan ev emekçisi Şaziye Şener'in 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP'nin Konya milletvekili adayı olarak gösterilmesi, bölge Kürtlerinden olan kadınlar tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.