İlkel Milliyetçilik; Kemalistler’in (Türk egemenlik sisteminin) kavram tuzağı
İttihat ve Terraki ile başlayıp devamı olan TC’de Yakındoğu’nun ve burada yaşayan kadim halkların tarihi yok edilmeye çalışılmıştır. Devşirmelerin olan ve 1900’lü yıllarında başında, dünyada geçerli olan nizamın egemenleri tarafından bir proje olarak oluşturulan ve uzun süre desteklenen bu devlet, kendi geleceği için öncelikle yapması gerektiği şeyi yapmıştır. Bu da Halkların tarihini ve değerlerini yok etmek, var olan tarihi mirası değiştirerek gasp etmek ve geri dönüşü engellemek için örgütlediği kurumlar, siyasi yapılar ve tarihçiler aracılığı ile yapay bir tarih tezi oluşturmuş ve zorla egemenliği altında olan halklara kabul ettirdiği gibi kendilerine de kabul ettirmiş veya etmeye aralıksız çalışmıştır. Bu işi yaparken en büyük desteği İngiltere, Fransa ve Sosyalist olduğunu iddia etmekle beraber, gerçekte Rus Şovenizminin bir iktidarı olan Sovyetler Birliği tarafından desteklenmiştir. T.C. aslında İngiltere ve SSCB’nin mutabakatı ile oluşturulan ve Osmanlı gibi emperyal özellikleri olan bir proje devletidir.
T.C.nin en büyük başarısı kadim halkların haklılığını gösteren ve TES’sin (Türk Egemenlik Sistemi) yapısını ve uygulamalarını teşhir edecek kavramları revize ederek egemenliği altında olan halkların gözünde suçlu ve ayıplı göstermek olmuştur. Bunu yaparken revize ettiği kavramları kendisi açısında insani değerler ve hak hukuk açısından da kutsallaştırmıştır. Bunun örneklerinden biri de konumuz olan MİLLİYETÇİLİK kavramıdır.
T.C.de sistemin kullandığı ve kutsal gördüğü kavramlardan biri Milliyetçiliktir. O kadar sık kullanılıyor ki farklı düşünenleri halkların gözünde suçlu ve vatan haini göstermekten de kaçınılmıyor. Türkiye’deki halklara dayatılan milliyetçilik, bir halkın veya ulusun milliyetçiliği değil, ırkçılığı esas alan hegemonyacı, işgalci, inkârcı, uygulamalarında şiddeti esas alan şovenizmdir. Milliyetçilikle ilişkisi yoktur.
TES bir taraftan Türk Şovenizmini yüceltirken, aslında sol olmayıp ırkçı olan kendi sistemine hizmeti esas alan siyasi yapılar aracılığı ile revize edilmiş siyasi kavramlar yaratarak, egemenlik altında tuttuğu kadim halkların gözünde milliyetçiliği kötü göstermeye çalışmış ve başarılı da olmuştur. Mazlum halklara kendi milliyetçiliği bir öcü gibi sunulmaktadır. Devletin kurumları ve devşirme tarih yazıcıları, halkı o kadar kirli bilgi bombardımanına tutuyorlar ki gerçekte art niyetli olmayan ama sahip oldukları ve kendilerine empoze edilen bilgilere binlerce masum ve iyi niyetli insanlar inanıyorlar ve farkında olmadan sisteme hizmet ediyorlar.
Bu ülkede yaratılan ortamın sonucu olarak, Türk Milliyetçiliği iyi, başka halkların milliyetçiliği kötü izlenimi yaratılmış durumda. Milliyetçilik kötü ise herkesin milliyetçiliği kötü olmalı. Karşımızdaki durum ise farklıdır. Kendilerine sosyalistim diyenlerin önemli bir kesimi Türk Milliyetçiliği ile hesaplaşmadan, ezilen ulus milliyetçiliği ile hesaplaşmaya kalkışmakta ve her türlü kötülüğün kaynağı olarak sunmaktalar. Ezilen ulusların sosyalistleri de zaman zaman bu tuzağa düşüyorlar. Sosyalist anlayışta, ezilen ulus milliyetçiliği ilericilik olarak görüldüğü halde, Rus Şovenistlerinin de etkisi ile Kemalist olup kendini solcu olarak tanımlayanlar da aynı tutumu almaktalar. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yokmuş gibi davranmak, egemenlerin ve hizmetçilerinin işine geliyor. Halklar, kendilerine dayatılan kavramlara kuşkulu bakmayı öğrendikleri zaman, TES kumdan bir duvar gibi kendiliğinden yıkılmaya başlar ve tarumar olur. Bunu egemenler çok iyi biliyorlar da, mazlum halklar umarım yakında doğru tutumu alırlar.
Demokratik ve insani bütün ideolojiler ve kavramlar, kendi kaderini tayin hakkını, ayrılma ve statü sahibi olmayı haklı ve meşru görmektedir. Statü sahibi olmayan her halk, ezilmeye ve egemenlere hizmetçi olmaya mahkûm olmak zorunda kalır. Hangi düşüncede oldukları fark etmez. Kurdler’in ayrılma hakkına saygı duymayan ve statü taleplerine destek vermeyen kim olursa olsun gericidir, işgalcilerin ve egemen sistemin yanlısıdır. Bu gerçeği açıkça ve tavizsiz olarak muhataplarımıza bildirmeliyiz. Bunu yapmadığımız zaman, kaçınılmaz olarak egemenlerin kavramlarının tuzağına düşmekten kendimizi kurtaramayız. Şovenistlerin hassasiyetleri değil, mazlum halkların hassasiyetleri önemlidir. Bize bir takım ezen ulus hassasiyetini ileri sürerek gerekçeler sunanların art niyetli olduklarından kuşku duymamalıyız. Bizimle dost olmak isteyenler bize yaptıklarının karşılığında bedel ödemeye hazır olmalılar. Bedel ödemeye hazır olmayanların dostluk çağrısı gerçek değil ve egemen sistemin sadece tuzağıdır.
Statü sahibi olmayan hiçbir halkın hakları ve gelecekleri garanti altında olamaz. Kurdler statü sahibi olmayı kendilerine öncelik almalı ve bu hedefe varmak için yapılması gerekenler konusunda taviz vermemelidir. Hangi siyasi düşüncede veya partiden olursa olsun T.C. Anayasası’nın 66. Maddesine karşı amansız bir mücadele vermeyen ve lanetlemeyenler, bizim için ön kabul olarak dostlarmış gibi kabul edilmemelidir. Onları egemenlerin safında gördüğümüzü söylemekten kaçınmamalıyız ve en ağır şekilde teşhir etmeliyiz. Türk solcularını ve insan hakları savunucularını, görevlerini yapmaya çağırmalıyız. Aksi takdirde dost eli uzatmayacağımızı bilmeliler. Kendi milliyetçilerini (şovenistlerini) yargılamayanlara ve karşı tutum almayanlara karşı, eziklik duygusundan kurtulmalıyız. Bunu yapmadığımız durumda, bunlar kendi halkını değil, bizleri sistemlerine hizmet amacı için örgütlemeye devam edecekler.
Milliyetçiliğe farklı bakışlar olması normaldir. Milliyetçiliğe hoşgörü ile bakmayan düşünceye sahip olmak suç değildir. Milliyetçilik işgalcilik de değildir. Kurd milliyetçileri, başka bir ulusun ülkesini işgal etmeyi düşünmemektedir. Türk milliyetçisi için de aynı durum geçerlidir. Türkiye’de olan ise milliyetçilik değil ırkçı, inkârcı, tekilci, işgalci şovenist anlayıştır.
İlkel Milliyetçilik kavramı, TES’in tuzağına düşmenin en uç örneklerinden biridir. Kurdlere dayatılan İlkel milliyetçilik kavramını kullanan başka bir halk veya genel kabul görmüş bir düşünce ve inanç sisteminin dünyada var olduğunu duyabilmiş değiliz. Milliyetçilerin desteği olmadan verilen bir ulusal kurtuluş mücadelesinin örneği de yoktur. Ezilen ulusların sosyalistleri kendi ulusunun milliyetçilerini dost görmeli ve kendi ittifaklarının içinde görmeli ve dostluk geliştirmek için her türlü girişimde bulunmalıdır.
İlkel Milliyetçilik kavramından uzak durma ve bir daha kullanmama dileği ve umudunu taşımayı dilerim
Şefik Çolak