İngiliz resmî belgelerinde Hamas: "İsrail işgaline karşı mücadele eden bir direniş örgütüdür!"
.
Faik Bulut
İşgal altındaki Filistin'de ulusal kurtuluş hareketlerinden biri sayılan Hamas ("İslami Direniş Hareketi"nin Arapça kısaltılmış adı), 7 Ekim 2023 tarihli sürpriz baskınıyla başta mağrur İsrail yöneticileri olmak üzere tüm devlet adamları ile dünya kamuoyunu şaşkına çevirdi.
Bir anda hem Hamas hem de Filistin meselesi yeniden uluslararası alandaki jeopolitik oyunların parçası olurken büyük ve bölgesel devletler de Gazze'deki savaşa bir şekilde müdahil oluverdiler.
Sözgelimi ABD, tarihinde ilk kez İsrail ile ortak bir savaşa katılarak İsrail'in savaş karargâhına bazı generallerini ve askeri uzmanlarını gönderdi.
Başkan Joe Biden, İsrail savaş kabinesinin toplantısına katıldı.
Batılı ülkelerin tek taraflı ve her türlü siyasi, askeri, lojistik ve diplomatik desteği vermesinden istifade eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas örgütünün (Müslüman Kardeşler hareketinin Gazze'deki askeri kanadı) dünya görüşünü demagojik biçimde çarpıttı.
Netanyahu, Hamas'ı, "Kaide ve IŞİD gibi Batı için tehlikeli vahşi İslamcı bir terör oluşumu" diye niteledi.
ABD, Birleşik Krallık ve AB devletleri, Hamas'ı "terörist" diye damgalayıp kara listeye aldı.
Bu siyasi önyargıyı eleştirmiş; Hamas'ın milli kurtuluş için mücadele eden Filistin'deki diğer direniş hareketlerinden fazlaca farkı olmadığını belirtmiş; üstelik de El Kaide ve IŞİD gibi cihatçılar tarafından "kâfir" sayıldığını orijinal belgelerle ortaya koymuştum.
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Cameron'un 30 Ocak 2024'te Westminster'daki bir resepsiyonda yaptığı konuşma konuyu tekrar hatırlamama yol açtı:
Filistin halkına iki devletli çözüme doğru 'geri dönülemez ilerlemenin' gösterilmesi gerekiyor. Son 30 yıl bize bir şey anlatıyorsa, o da İsrail için bir başarısızlık hikâyesidir. Çünkü bir devletin gerektirdiği güvenliği sağlayamadı. (Mevcut durumda) Barış anlamına gelebilecek siyasi bir çözüm bulma konusunda gerçekten ilerleme kaydedebilecek bir yol açılmıştır.
Bahsi geçen Hamas kaynaklı baskının ardından hızla İsrail ve Netanyahu Hükümetinin yanında yer alarak ırkçı Siyonist yöneticilerin Gazze'de işledikleri insanlık suçuna göz yuman İngiltere'nin bu noktaya gelmesinin birçok nedeni olduğunu biliyoruz.
30 yıl sonra kamuya açık hale getirilen ve BBC radyosu Arapça bülteni aracılığıyla 2022 ilkbaharında yayınlanan İngiltere'nin resmi arşivlerinin önemli bir kısmının Ortadoğu ve Filistin hakkında olduğuna değinmiştim.
Bu seferki İngiliz belgeleri, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın bugün terörist ilan ettiği Hamas ile gizli bir ilişki içine girdiğini göstermesi bakımından oldukça dikkat çekici.
Bazı Hamas önderleri
Yaklaşık 30 yıl önce, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı, Hamas örgütü hakkında yaptığı araştırma-inceleme neticesinde şu sonucu varıyor:
Hamas, İsrail'in toprak işgaline karşı mücadele eden bir direniş örgütüdür!
Ayrıntılarına bakalım:
Birleşik Krallık (Dışişleri Bakanlığı), 1993 yılından itibaren Hamas'ın, Filistin direniş hareketleri arasında etkili bir yapı olduğunu tespit ettikten sonra kendisiyle irtibata geçmiş ve bu durum İsrail ile Arafat'ın tepkisine yol açmıştır.
Bu tutum, Birleşik Krallık'ın (BK) farklı kurumlarında tartışmalara, bilhassa Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Güvenlik Koordinasyon İdaresi ile Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Araştırma-Analiz Bölümü İdaresi'nin Ortadoğu Dairesi arasında ihtilafa neden olmuştur.
Güvenlik Koordinasyon İdaresi; "Hamas'ın 1948'de işgal edilip şimdi İsrail egemenliğinde olan topraklarda başvurduğu ölümcül şiddet hareketleri (intihar eylemleri, sabotaj, taşıtlara bomba yerleştirme vs) terör faaliyetidir."
1987 sürecinde Filistinli kadınlar ile çocuklar, sivil itaatsizliğin omurgasını oluşturdular
Dışişlerine bağlı Ortadoğu Araştırma ve Analiz Bölümü ise "Hamas'ın şiddet eylemlerinin esas olarak İsrail askeri birliklerine ve hedeflerine yönelik olup genelde işgal edilmiş Filistin topraklarında gerçekleştirildiğini, dolayısıyla bu örgütün milli direniş hareketi olarak tanımlanabileceği" tarzında bir değerlendirme yapmıştır.
Aralık 1987-Birinci İntifada'dan sonra İngiltere, temas için Hamas hakkında inceleme başlattı
İsrail dâhil bölgedeki ilgili devlet birimleriyle sürekli iletişim halinde olan BK'nın Emniyet Müdürlüğü'ne göre; Birinci İntifada sürecinde (1987-1993 yılları arasında) Gazze ile 1948 yılında İsrail egemenliğinde kalan Filistinli Arapların yaşadıkları topraklarda gerçekleştirilen mücadele yöntemlerine başvuran Hamas, "direnişin terörist kanadını" oluşturmaktadır.
Keza hakkındaki bazı raporlar incelendiğinde aynı örgütün batılıların çıkarlarına yönelik eylemler planladığı anlaşılacaktır.
Birinci İntifada sırasında Hamas'ın kitlesel tabana sahip olması ABD ve İngiltere tarafından fark edildi
Buna karşılık Ortadoğu Dairesi Başkanlığı, "bahsedilen raporların sağlıklı olmadıklarından" hareketle "Hamas'ı işgal altındaki topraklarda genelde İsrail ordusunu veya yarı askeri birimleri hedef alan bir örgüt" olarak niteliyor.
Aynı bölüm, "Hamas ile Hizbullah arasında açık bir fark vardır" tespitini de yapıyor.
Bu tespitin devamında nedenleri de açıklanıyor:
Hamas aleyhinde karalamada bulunan İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bu hususta olumsuz bir rol oynamaktalar. Her iki taraf da dışarıda ve içerideki yandaşlarının problem çıkarmaları için Hamas'a çamur atıyorlar. Ayrıca hedefteki bu örgütün İran ile ilişkisi de abartıldığı kadar değildir.
Hamas'ın askeri kanadı İzeddin Kassam militanları
Aynı BK, Lübnan Hizbullah partisinin bütün kolları, birimleri ve uzantılarını, 2019'dan bu yana "terör estirebilecek güce ve paramiliter yapıya sahip bir örgüt" olarak niteliyor.
İlk İntifada sürecinde başat bir rolü olan Hamas'ı cezalandırıp zayıf düşürmek maksadıyla Aralık 1992'de harekete geçen İsrail, İslami Cihad mensupları dâhil 418 İslamcı öncü kadroyu Lübnan ile İsrail sınırındaki tampon bölgeye sürgün etmişti.
Gazze'de Cibaliye Mülteci Kampında sivil isyanın ilk taşı atılmıştı
Bunun üzerine BM Güvenlik Kurulu, sürgün olayını Uluslararası Cenevre Sözleşmesi'ne aykırı bularak kınama kararı aldı ve İsrail'in sürgündekileri geri getirmek için harekete geçmesini istedi.
Kurulun 5 daimî üyesinden biri olan İngiltere de kararı desteklemişti.
İngiltere, Filistinlilerin korku duvarını aşmasının sırrını merak edip Hamas ile irtibata geçti
Hamas'ın "sığınma yurdu" Amerika
İsrail, BM Güvenlik Kurulu kararını hiçe saymakla yetinmedi; birkaç hafta sonra basın yoluyla şöyle bir iddia ortaya attı:
Hamas, Amerika'yı kendisi için güvenli bir sığınak olarak seçmiştir. Bununla da yetinmiyor; İsrail denetimi altındaki topraklara yönelik eylemlerini ABD'de planlıyor!
Bir kısım Amerikan medyası da İsrail çıkışlı bu haberleri defalarca sayfalarına taşıdılar.
Bu tür düzmece haberlere pabuç bırakmayan BK'nın Washington'daki büyükelçiliği, dışişleri bakanlığına çektiği gizli bir telgraf aracılığıyla söz konusu medya haberleri hakkındaki görüşünü belirtti:
Bahsi geçen haberler, İsrail hükümetinin Amerikan kamuoyunun dikkatini başka yöne çekme arzusuna yöneliktir. Zira İsrail, Hamasçıları sürgün etme kararından ötürü sıkışmıştır!
Büyükelçiliğimizdeki bir görevlimiz, ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Masası Direktörü ile buluştuktan sonra onun 'İsrailli yetkililer, yok yere bir şey icat edebiliyorlar' yolundaki tespitini aktarmıştır. Zira ABD'de toplam 16 Hamas aktivisti olup, FBI (ABD iç istihbarat teşkilatı) elemanları tarafından sürekli takip edilmekteler.
Hamas eski siyasi büro üyesi Musa Ebu Marzuk
İsrail'in ismi üzerinde ısrarla durduğu kişi Dr. Musa Ebu Marzuk, Colorado Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden doktorasını alarak ülkede ikamet almaya hak kazanmış biridir. Kendisi Hamas'ın yönetim kadrolarından biri olmasına rağmen onun bizzat örgüt eylemlerini planladığı yolundaki iddia boş laftır, saçmalıktır.
Hamas'ın ruhani lideri Ahmed Yasin (ortada), Musa Ebu Marzuk (solda) ve Halid Miş'al (sağda)
ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Dairesi sorumlusuna göre;
Musa Ebu Marzuk'un telefon konuşmaları ile Hamas'ın Filistin'de faaliyet gösteren mensuplarıyla iletişimi yakından takip edilmektedir. Hamas'ın İsrail askeri Nesim Toledano'yu katletmesinin ardından hareketin kurucu önderi Şeyh Ahmed Yasin tutuklandı.
ABD'deki ilgili kurum, Ebu Marzuk'un ülkeyi terk etmesi hususunda karar çıkardı. Bu arada Hamas ile bazı Amerikan yetkilileri arasındaki bazı irtibat ve görüşmelerin amacı, bu örgütün daha iyi tanınıp Amerikan kamuoyunu bu noktada bilgilendirip aydınlatmak idi.
Şeyh Ahmed Yasin, örgüt yetkilisi
Bu gelişme ve diplomatik yazışma münasebetiyle BK'daki emniyet müdürlüğü direktörü ile dışişleri bakanlığı, bu defa İngiltere'deki Hamas varlığı hakkında istihbarat-malumat alışverişinde bulundular.
Buna göre:
Ülkede 100 kadar faal Hamas üyesi bulunuyor. En göze çarpan faaliyetleri ise Arafat'ın başında olduğu FKÖ'nün uzlaşmacı ve ılımlı çizgisine yönelik gurbetçi Filistinli talebelerin öfkeli tepkileridir.
Keza Birleşik Krallık (İngiltere) topraklarında Hamas yetkililerinin işgal altındaki Filistin'de terör eylemlerini yönlendirdiği yolundaki İsrail iddiası, mesnetsizdir. Zira hiçbirinin Filistin'de meydana gelen şiddet eylemleriyle direkt ilintisi bulunmuyor.
Üstelik İngiltere'deki Hamas öncüleriyle Filistin'dekiler arasında ilişki asgari düzeydedir. Aynı şey diğer ülkelerdeki örgüt mensupları arasındaki bağlantı için de geçerlidir. Bu tür şiddet eylemlerinde İran'ın bağlantısı, etkisi ve yönlendirmesi ise yok hükmündedir.
Örneğin İran, işgal edilmiş topraklar dışında Hamas'ın eylem yapmasını önerip buyursa bile örgüt bu yönlendirmeye uymaz. Zira şu anda İsrail tarafından elemanlarının Lübnan'a sürgün edilmesinden ötürü Arap ve dünya kamuoyunda kendisine gösterilen sempati ve itibar anında yok olur.
Yukarıdaki ilişki ve görüş alışverişlerinden sonra birkaç gün İngiltere'nin Emniyet Koordinasyonu, Yakındoğu ve Afrika İşleri Dairesi, Savunma Bakanlığı ve Güvenlik Ajansları ile bazı üst düzey analist ve araştırmacılar "faydalı" diye nitelenen ortak bir toplantı yaparak gündemdeki İsrail-Hamas çatışmasına ilişkin meseleyi masaya yatırdılar.
Toplantı sonrasında şu kararları aldılar:
- Birleşik Krallık topraklarında bulunan Hamas elemanlarının, İsrail ve işgal altındaki topraklarda şiddet eylemleri gerçekleştiren Hamas militanları üzerinde ciddiye alınır bir rollerinin olmadığı, bizzat bu iddiada bulunan İsrailli yetkililere kanıtlarıyla izah edilmelidir.
- İsrail'in bilhassa adını verdiği kişinin, bu yöndeki bir izine ve bulgusuna rastlanmamıştır.
- İsrail İç İstihbarat (Şabak) üst düzey sorumlusu 25 Şubat 1993 tarihinde ziyarete gelecektir. Ülkemiz iç istihbarat teşkilatı (MI 5) yetkilileriyle görüşmesi, İsrail'in endişelerinin giderilmesi için iyi bir fırsat olacaktır.
- Hamas'ın işgal edilmiş toprakların dışında herhangi bir şiddet eylemi yapmaya ne gücü ne de niyeti vardır. Böyle bir eylemin, kendi aleyhine olacağının bilincindedir.
- Toplantıdaki kurumlar, Hamas ile Hizbullah arasında batılı ülkelerin çıkarları için tehlike teşkil edecek eylemlerin ortak biçimde planlandığına veya bu konuda işbirliği içinde olduklarını dair yazılıp sunulan son raporları dikkate almama eğilimindedir.
- Bu münasebetle İsrail'in FKÖ'yü (Arafat yönetimini) zayıflatmak maksadıyla Hamas örgütünü desteklediğine ilişkin iddiayı da tartışmış;
Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Ortadoğu Masası araştırma-inceleme birimlerinin farklı güvenlik kaynaklarına dayanarak sunduğu titiz raporlarda, böyle bir iddiayı kanıtlayabilecek kesin bilgilere rastlanmamıştır.
Bununla birlikte Londra'dan gönderilen dışişleri heyeti ile Tel Aviv'deki başkonsolosu, İsrail tarafına şunu söyleyecektir:
Bizdeki medyada yukarıdaki iddiayla ilgili çıkan haberler, sadece basının sözlerinden ibarettir. Bazı yayın organlarına göre; 'İsrail, köktendinci Hamas İslamcılarını desteklemekle bir canavar yaratmıştır!'
Mesela Financial Times gazetesinin iddiası şöyledir:
En azından İsrail, Gazze bölgesinde FKÖ'ye karşı durabilmesi için 1970'lerde dolaylı biçimde Hamas'ı teşvik etmiştir. Kimi Filistinliler, Hamas'ın faaliyetlerinin (şiddet-intihar eylemleri gibi) İsrail'e yaradığından kuşkulanmaktadır.' İngiliz güvenlik ve dışişleri kurumlarının elindeki raporlar ise, 'bu tür kuşkuların şimdi ortadan kalktığını' belirtmektedir.
Bütün bu raporlar ışığında İngiltere diplomatik misyonu görünür bir şekilde Hamas ile bağlantı kurup diyaloga geçti.
Bu girişim örgütü kendine rakip-alternatif gören FKÖ önderliğinin tepkisini çekti.
Şubat 1993'de, Ürdün'deki İngiltere Büyükelçisi, Hamas'ın kendisiyle görüşme talebini kabul etmişti.
Toplantı örgütün Dış ilişkiler Temsilcisi İbrahim Ğuşe ve Ürdün'deki temsilcisi Muhammed Nezzal ile İngiliz Büyükelçiliği binasında gerçekleşti.
Birleşik Krallık'ın Ürdün'deki Büyükelçisi ile görüşen Hamas'ın dış temsilcisi Muhammed Nezzal
İbrahim Ğuşe, ziyaret esnasında örgütün tarihi ve amacı hakkında bilgi verdi:
Filistin'deki Müslüman Kardeşler hareketi 1948 yılında kuruldu. Onun uzantısıyız. Milli Kurtuluş hareketi olmamız sıfatıyla işgal altındaki toprakları İsrail'den kurtarmak için mücadele ediyoruz. Bilhassa İsrail askerlerini hedefliyoruz. Bu bağlamda Filistin dışında eylem yapmayı ne planlıyoruz ne de böyle bir niyetimiz var. Dolayısıyla ABD'nin tanımladığı türden bir terör örgütü değiliz.
Hamas'ın eski Ürdün temsilcisi İbrahim Ğuşe, İngiliz diplomatlarla görüşmüştü
Ğuşe, sohbetin akışı içinde örgütün talebini de dile getirdi:
Birleşik Krallık, Hamas kadrolarının Lübnan'a topluca sürgün edilmesine karşı çıkan BM Güvenlik Kurulu kararını destekledi. Bunu takdir ediyoruz ve İngiltere'nin adil davalara arka çıkmasıyla tanınmış olduğunun da farkındayız. Dolayısıyla Filistin davasını da destekleme yönünde adım atmasını bekliyoruz.
İngiliz büyükelçinin Filistin-İsrail barış sürecinde örgütün tutumunu sorması üzerine, Muhammed Nezzal açıklama yaptı:
Barış ön kabulümüzdür ve itirazımız olmaz. Ancak1993 Oslo Barış Anlaşması, Filistin halkını sadece bu topraklarda yaşayan ahali olarak görüyor ve bir halk yahut millet olarak ele almıyor.
Açıklama üzerine İngiliz Büyükelçi, ülkesinin bakış açısını şöyle anlatıyor:
Aslında biz de (İsrail) işgal altındaki topraklardaki vaziyeti beğenmiyoruz; hiçbir şekilde toprağın zorla alınmasını ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkından mahrum edilmesini tasvip etmiyoruz.
Herkes gibi biz de Arap-İsrail anlaşmazlığının sona ermesini istiyoruz. Fakat mevcut anlaşmanın çerçevesi ve uygulaması hususunda (İsrail'den) farklı düşünüyoruz.
Öte yandan Uluslararası Cenevre Sözleşmesi'ni imzalamış bir ülke olarak, Hamas'ın işgal altındaki topraklarda kullandığı şiddeti kabul etmemiz imkânsızdır.
(İşgale karşı silahlı bir direniş hareketinin) varlığı, hukuki açıdan hareketin hakkıdır. Gelgelelim Hamas, başvurduğu mevcut şiddet yöntemleriyle, (Filistin-İsrail) anlaşmazlığın barışçıl siyasi yollarla çözülmesini iyice zorlaştırmaktadır.
Malum, (Birinci) İntifada sürecinde batılı gazetecilerin yaşanan olayları olumlu tarzda haber yapıp yayınlaması, Batı'daki politikacıların Filistinlilerin haklı davalarıyla yakından ilgilenmelerine yol açtı.
Lakin şiddetin giderek artıp silahların devreye girmesiyle birlikte batılı ülkelerin bu husustaki manevra alanlarını da daraltmış oldu.
Görüşme sırasında toplantıda hazır bulunan İngiltere Büyükelçiliğinde görevli güvenlik uzmanı kadının ziyaret sonrası değerlendirmesine de bakalım:
Hamaslı ziyaretçi iyi bir konuşmacıdır. Zira Sayın Büyükelçiden medet ummak yerine bizimle ortak bir zeminde buluşup anlaşma noktasına vurgu yapmıştır. Dolayısıyla bu ziyareti Hamas'ın diplomatik atağı olarak görüyoruz.
Ayrıca ziyaretçiler, bu minvalde (Ürdün'deki) ABD büyükelçisiyle de görüşme arzusunu dile getirmiştir. Esas olarak şu söylenebilir. Onlar sadece bizi dinlemeye değil, sohbet etmeye gelmiş oldular.
Büyükelçi ile Hamas heyeti arasındaki görüşme, Arap basınının başlıca gündemi haline gelmişti.
Hamas'ın Amerikan yetkilileriyle birkaç buluşması da haberleştirilince ortalık karıştı. Arafat önderliğindeki FKÖ sert tepki gösterdi.
FKÖ baş müzakerecisisi Faysal El Hüseyni, İngiltere ve ABD görevlilerinin Hamas'la görüşmelerine itiraz etmişti
Oslo Anlaşması görüşmelerinde Filistin heyeti başkanlığını yapan Faysal El Hüseyni, Kudüs'teki İngiltere Başkonsolosu ile buluşmasında "derin üzüntü ve hoşnutsuzluğunu" dile getirdi:
FKÖ ile herhangi bir temastan kaçınan ABD'nin Hamas'la buluşmaları ne demektir? Buna rağmen ABD'li temsilcilerle, barış sürecine karşı olan (sözde) ılımlı rakiplerimiz hakkında sohbet etmek isteriz.
İngiliz Başkonsolos, sohbetin akışı içinde ilginç bir soru soruyor:
Amerikalılarla bu mevzuyu deşmeniz için gerekçeniz nedir? Gerçekte ben Hamas'ın ABD temsilcileriyle buluşmalarının arka planından haberdar değilim!
Faysal El Hüseyni açık konuşuyor:
Diplomatik temsilciler, kendi ülkelerinin kurdukları temasları korumak ve buna hizmet edecek fikirleri muhafaza etmekle yükümlüdürler.
İngiliz temsilcilerin Hamas'ın (eski yöneticisi ve sonradan başkanı olan) Dr. Abdulaziz El Rantisi ile defalarca görüştüğünden haberdarız. Bu görüşmeler, Dr. El Rantisi'nin arkadaşlarıyla birlikte İsrail tarafından Lübnan'a sürgün edilmesinden (1992) öncesine denk geliyor.
Hamas'ın eski başkanı Dr. Abdulaziz El Rantisi de İngiliz temsilcilerle görüşmüştü
Bunun üzerine İngiliz Başkonsolos, kendi gerekçesini belirtiyor:
Bu tür buluşmaların, sürmekte olan barış müzakerelerini etkilemesi söz konusu değildir.
Onlarla diyalogumuz, tavırlarını onayladığımız anlamına da gelmiyor; sadece ne düşündüklerini ve tavırlarının ne olduğunu bilmeye yöneliktir.
Bu durumda aynı mevzuyu Amerikalı temsilcilerle deştiğinizde, onların söyleyeceği şey bellidir: Buluşmaların arkasında gizli-saklı bir şey yoktur!
Bu ziyaretin ardından İngiltere Başkonsolosu, ülkesi Dışişleri Bakanlığına ilettiği raporunda bir noktayı vurguluyor:
(Hamas ile buluşmalarımıza) yerel düzeyde tepkiler var. Yine de gelecekte Hamas temsilcileriyle işgal altındaki Filistin toprakları dışındaki ülkelerde buluşmanın yollarına bakabiliriz.
Nitekim İngiltere Dışişleri Bakanlığı'ndan Ürdün'deki büyükelçiliğe gönderilen gizli telgrafta, Hamas ile buluşmaları açıklayıp kamuoyuna duyurmaması istenmiş; bir süre sonra da görüşme yeri olarak başkent Londra belirlenmiştir.
Nitekim ilgili Ortadoğu Dairesi'nin başkanı Janette, Hamas temsilcisi Muhammed Nezzal ile buluştu.
Sonradan verilen raporda Başkan Janette'in notları özetle şunlardı:
Muhammed Nezzal, örgütünün terörist olmadığına ilişkin herhangi bir görüş belirtmemeye özen gösterdi. Sadece 'Biz, Ebu Nidal* gibi değiliz' demekle yetindi.
Hamas, İntifada çerçevesinde işgal altındaki topraklarda İsrail'e ataklarını sürdürecektir. Hamas, toprakların kurtarılması sonrasında Filistin halkına nasıl bir hayat tarzı önerdiği hususunda herhangi bir fikre sahip değildir.
Hamas'ın en büyük kozu, elindeki maddi imkânları FKÖ'nün başarısız olması için harcamak ve kendi politikası sonucu somut kazanımlar gerçekleştirmektir.
Sonuç olarak gidişat böyle devam ettiği sürece, Hamas giderek büyüyüp gelişecektir. Ancak tutum değişikliğine gitmeyecektir. Somut bir program ortaya koymadığı sürece de popülaritesi azalacaktır.
Eleştiri ve tepkileri göğüsleyen Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Araştırma-Analiz Bölümü İdaresi Ortadoğu Dairesi yetkilileri, büyükelçinin Hamas ile görüşmesini şu gerekçelerle savunuyordu:
- Hamas ile temas yeni değildir; bundan böyle Filistin (direniş) hareketleri yelpazesindeki hemen herkesle de bağlantı kurmayı sürdüreceğiz. Çünkü temas, ilgili örgüt ile hedeflerini destekleme manasına gelmez.
- Bu ve benzeri toplantılar, Arap-İsrail çatışmasına barışçıl çözüme olan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.
- ABD yetkililerinin Hamas ile teması kesmeleri kararı kendilerini ilgilendirir. Ayrıca FKÖ ile de irtibatları yoktur. Oysa biz, FKÖ ile resmi ilişki içindeyiz.
- Hamas, gayet müphem ve muğlak bir örgüttür. Lakin İsrailli yetkililer de iyi bilir ki, İntifada'nın başlangıcından bu yana işgal altındaki topraklarda kendisine verilen (verdikleri) destek bizim FKÖ'ye verdiğimiz destekle aynıdır.
O sıralarda Amerikalı yetkililer önceleri defalarca buluştukları Hamas temsilcileriyle irtibatlarını kestiler.
Hazır değinmişken ayrıntılarına da bakalım:
Belgelere göre ABD-Hamas görüşmeleri, esas olarak ABD'nin Tel Aviv'deki Büyükelçilik binasında gerçekleşiyordu.
Ardından görüşmeler Gazze'de sürdü; Kudüs'teki Başkonsolosluk aracılığıyla takip edildi. O sırada ABD Büyükelçisi Martin İndyk idi.
ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi Martin İndyk, Hamas yetkilileriyle Tel Aviv ve Gazze'de birkaç defa görüşmüştü
İnceleyip sunduğumuz belgeler, esas olarak bölgesel veya dünya devletlerinin jeopolitik taktik ve stratejiler çerçevesinde izledikleri fırsatçı, eyyamcı, çıkarcı ve değişken politikalarının tipik örneğidir.
* Ebul Nidal (Sabri El Benne) hakkında kısa açıklama:
Arafat'ın başında olduğu El Fetih örgütünden adamlarıyla birlikte kopan eski bir Filistinli komutan.
Görünüşte keskin ve sert tavırları olan bu zat, süreç içinde İsraillerle Madrid görüşmelerine katılan kimi FKÖ temsilcileri dâhil, para karşılığında Muammer Kaddafi ve Saddam Hüseyin gibi diktatörlerin muhaliflerini temizleyen kiralık katilin biri oluverdi.
Ebu Nidal, Filistin davasına zarar veren çok sayıda provokatif eyleme imza attı.
Saddam'ın Kürtlere yönelik Enfal operasyonunda da cellat rolüne soyunmuştu.
2003 yılında ABD işgali öncesinde kirli çamaşırları ortaya döker diye Saddam'ın emriyle katledildi.
Kaynaklar:
1. https://www.bbc.com/arabic/61503359, 28 Mayıs 2022 ve 23 Temmuz 20222.
2. https://www.alquds.co.uk/, 30 Mayıs 2022.
3. https://www.albawaba.net/ar/1487779-, 17 Ağustos, 2022.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.