İran devrimine 'Türkiş' bakış
.
Mehveş Evin
Gündem takibinin bir kısmını yemek, temizlik vs. yaparken podcast ve Youtube yayınlarını dinleyerek yapıyorum.
Bu pazar da mutfağa girerken İran’daki kadın ve gençlik devrimiyle ilgili haber, özel yayın dinlemek için özellikle uğraştım.
Kolay olmadı.
Protestolar ilk başladığından bu yana İran haberleri seyrelmiş, saç kesme ve destek eylemleri haricinde ne olup bittiğini anlamak zor. İngilizcede “under reported news” deyimi, bir haberin basında az veya eksik yer alması anlamına gelir. İran için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Muhalif basın dahi komşudan yükselen ölümüne özgürlük isyanına, ülke çapına yayılan grev eylemlerine dair az ya da yetersiz yayın performansı sergiliyor. Sınırlı sayıda iyi haber ve röportajların çoğu, internet medyasının kısıtlı bir kesiminde yer bulabiliyor. (Yazının altında linkleri bulabilirsiniz)
Haricinde İran devrimi, yayının/gazetecinin ideolojisine uygun gördüğü kısmıyla haberleştiriliyor.
Malum, başörtüsü ve özgürlükler konusunda siyasette, moda tabirle “sıkıntılı” bir kesişme söz konusu.
Seküler olsun olmasın, Türkiye’de farklı kesimlerin İran’a ve İranlı kadınlara yaklaşımı sorunlu.
Peki neden?
Onbinlerce İranlı turist ülkeye gelip giderken, onbinlercesi sığınırken İran ve kültürü hakkında neden bu kadar bilgisiziz?
İki veriyle destekleyelim: Türkiye’de yaşayan yabancı azınlıklar arasında İranlılar, üçüncü sırada geliyor: 128 bin. (https://tr.euronews.com/2022/02/04/turkiye-de-ikamet-eden-yabanc-ulke-vatandaslar-n-n-say-s-ne)
Kısa dönem ikamet edenler 87.210, öğrenim amacıyla gelenlerse 9.972.
Türkiye’de yaşayan İranlı kadınlar kim?
Mahsa Jina Amini’nin katli üzerine (16 Eylül) başlayan protestolarda, İran’da 32'si çocuk, 26'sı güvenlik görevlisi olmak üzere en az 242 kişi öldü. Tutuklanan protestocuların yaş ortalaması 15!
Rejimin interneti kesmesi, kız öğrencilerin isyanda başı çekmesi, işkencesiyle dünyanın en kötü ünlü hapishanelerinden olan Evin’de en az 13 tutuklunun ölümü, etnik, cinsiyet ve sosyal kimlikleri aşan dayanışma, ülkenin en kuzeyinden güneyine yayılan eylemlerin içeriğini anlamak, daha ziyade diasporadaki İranlılar’ın çabalarıyla mümkün. “İnternet sorunu yüzünden iletişim kurmak zor” diyenlere cevabım şu: İsteyen pekâlâ VPN’le, ses kayıtlarıyla ve sosyal medyadaki güvenilir kaynaklarla İran’da ne olup bittiğini takip edebiliyor. İnternet yokken de gazetecilik vardı!
İranlı kadınların ve onlara destek veren feministlerin Türkiye’de düzenlediği protestolar engelleniyor, gözaltılar bile haber bültenlerinde hızla geçiliyor- yüzde 95’lik medyada zaten tık yok.
Haricinde İranlı kadınlara dair bilgi ve merak, “uçakta başörtülerini açıp burada özgürlüğü tadıyorlar” ötesine pek geçmiyor. Türkiye’de düzenlenen protestolarla ilk kez bu kadar görünür oldular.
Tabii bir yere kadar…
İstanbul Barosu seçimlerinde olanlara bakın:
Divan Kurulu Üyeleri, yıllardır Türkiye’de yaşayan, “İran asıllı” avukat Şerafe Erfan’ın konuşmasını engelledi. Oysa Erfan, başkan adaylarından Elif Görgülü’nün davetiyle, Mahsa Amini için 1 dakikalık konuşma yapacaktı. Öte yandan avukat Selin Nakıpoğlu kürsüde Amini’yi anıp saçlarını kesti.
İslamcı medya, “şov yaptı” diye Nakıpoğlu’nu hedef gösterirken Erfan’ın konuşturulmamasına değinmedi. Yeni Akit’in haberi İran devrimine ne kadar içerlediklerini göstermesi ve çelişkileri açısından önemli.
İran haberlerinde öncelik enerji ve savaşta...
İran’da kadın ve gençler, başörtüsü zorunluluğu başta olmak üzere aşırı baskıcı uygulamalara karşı çıktığı için hunharca öldürülürken, Türkiye medyasında “İran” başlıklı haberlerde birinci sırada “insansız hava aracı” ikinci sırada “gaz ve enerji” haberleri geliyor.
Protestolar, İran’ın nasıl yönetildiği, insanların nasıl bu noktaya geldiği, kadın ve gençler, iktidar medyasında hiiiç mi hiç yer almıyor!
Demirören ve Doğuş medya gruplarında rutin haberlerin arasında Mahsa Amini protestolarına rastlayabilirsiniz. Berlin’de onbinler yürüdü de görmezden gelemediler.
Genel olarak haberleri detaylandırmama çabası göze çarpıyor:
“İran’da protesto gösterileri devam ediyor” (HT)
Ulusalcıların Çin-İran dostluk ajandası sebebiyle yaklaşımı şöyle: “İran’daki Amerikancı eylemler”e CHP, İYİ Parti ve HDP’nin destek çıkmasını hedef gösteriyorlar.
Medya böyleyken altılı masadan en esaslı çıkışlar Meral Akşener ve Ali Babacan’dan geldi.
CHP lideri, muhtemel CB adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun üç hafta önceki protestoları değerlendirmesi şöyleydi:
“Kadınlar dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir köşesinde bedel ödememeli. Bizim yapmamız gereken kadınlara saygı duymak.”
Kılıçdaroğlu “denge siyaseti” yaparken CHP’li birkaç milletvekili haricinde İran rejimine dair partiden esaslı bir açıklamaya rastlayamadım.
Peki neden, neden diye soruyorum yine kendi kendime.
5 MADDEDE “NEDEN İLGİSİZ KALDIK”
1-İsyan dalgası da çabuk geçecek, rejim herkesi bir kez daha sindirecek zannedildi. Kaldı ki kadınların öncülüğünde böylesine bir hareketin devam edeceğini kimsenin aklı almadı. Buna Batı bakışı dahil. (France 24’te İran, kadınlara ayrılan yayın kuşağında verildi.)
2- Türkiye’de medya da siyaset de bırakın İran’ı, kendi kadın ve gençlerini anlamıyor, sadece kendi görmek istediği şekle sokmaya çalışıyor.
3- Mahsa’nın asıl adı JİNA, Türkiye’deki Kürtler gibi başka isim taşımaya zorlanmış İranlı bir Kürt. İran’da Kürt ağırlıklı şehirler, isyanlarda başı çekti. Sünni Arap ve farklı sosyal sınıfların desteğine rağmen Türkiye’deki tavrın sebebi “Aman çok da dillendirmeyelim bu isyanı” olabilir mi? Ne de olsa birkaç konu bir arada: Kürtlük, muhafazakarlık ve kadın.
4- İktidar medyasının haber mutfaklarında, hatta vitrinlerinde kadın gazeteci yok denecek kadar az. “Muhalif” yayınlar, bu vahim sorundan azade değil: Sıra sıra dizilmiş yaşlı ve makbul erkekler korusuna eklenebilen “bir-iki” kadın varsa öpün başınıza koyun!
5- Başta anlatmaya çalıştığım gibi, İran’a dair bilgimiz “molla rejimi”yle kısıtlı. Laikliğin olmadığı ve kadınların özgür yaşayamadığı ülkeye, acımayla karışık bir küçümsemeyle bakılıyor sanki. Muhafazakar/İslamcı cenahta ise patriarkanın İslami kanunları keyfine göre dayattığı, daha da karanlık ve yolsuz bir rejimin özlemi duyulurken “nereden çıktı bu şimdi?” havası ve karalama çabası var.
Bu tespitler eksik veya yanlı olabilir, sizlerden, özellikle kadınlardan gelecek yorum ve sorular çok değerli.
VAY TERÖRÖ MEGAN, VAY!
* Magazini pek seven medyamız, İran için soyunanları haberleştirirken Prens Harry’nin zevcesi, Sussex Düşesi, ve de influencer Megan Markle’ın “Jin, Jiyan, Azadi” tişörtü giymesini görmedi. Megan, sadece Bianet ve Kürt haber sitelerinde haber oldu. (Fotoğraf, bianet'in haberinden)
* Evrensel gazetesi ve Bianet, nesnel ve farklı boyutlarıyla, yazarlarıyla İran’ı gündemde tutuyor.
* Türkiye’de sansüre boyun eğmediği için ancak VPN’le ulaşılabilen (Opera indirirseniz çok kolay) Deutsche Welle Türkçe’de fikri takip var, “Türkiye’deki İranlılar” haberleri gibi özel işler de.
* İrfan Aktan, Artı Tv’deki Gündem Özel programında, Türkiye’de yaşayan ve kimliğini gizlemek zorunda kalan bir İranlı gazeteciyle röportaj yaptı. Keşke Pazar öğlen saatlerinde değil, “prime time”da da yayınlansaydı!
* İlker Bayram’ın önceki kuşağın aktivistlerinden, feminist Masjedi ile röportajı
* Gazeteduvar’da Nur Kaplan ve Günsu Durak’ın, dört yıl önce Kanada’ya göç etmiş Shiva Amerilad ile röportajı ve deneyimli gazeteci Hediye Levent’in makalesi...
* Siyasette kadın mücadelesini vermiş, iş kadını ve aktivist, “Ses Eşitlik ve Dayanışma Derneği”nin kurucusu Gülseren Onanç’ın yazısı:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.