İsmail Beşikçi ve İsmail Beşikçi Vakfı’nın Güney Kürdistan’daki Çalışmaları
‘‘Vakfımız yaşamını Kürd çalışmalarına, eleştirel düşüncelerin özgürce ifade edilmesine ve akademik özgürlüklerin savunulmasına adayan Dr. İsmail Beşikci’nin adını, bilimsel yöntemini, çalışmalarını ve mücadelesini yaşatmak amacıyla 2011 yılında İstanbul’
Vizyonumuz
Bilimsel ve eleştirel düşüncenin, akademik özgürlüklerin, insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu, etnik, kültürel ve dinsel olarak dezavantajlı grupların haklarına saygı gösteren ve bu hakları güvence altına alan, toplumlararası barışın, eşitliğin sağlandığı, sorunlarının diyalog, karşılıklı saygı ve iyi niyetle çözüldüğü, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirildiği, hukukun üstünlüğüne, hoşgörü ve çoğulculuğa dayanan, katılımcı demokratik ve özgürlükçü bir toplum ve siyasal sistem oluşmasına katkıda bulunmak.
Öncelikle kuruluş senedinde yazılı amaçları gerçekleştirmek için kurulan Vakfımız, aynı zamanda hayatını Kürdler ve Kürd sorunu hakkında fikir ve düşünce üretmeye adamış Sayın Dr. İsmail Beşikci hocamıza bir vefa borcudur.
‘Kürd’ kelimesinin kullanılmasının dahi tabu olduğu 1960’lı yıllarda, henüz 20’li yaşlarında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde genç bir akademisyenken, ilk kez karşılaştığı - kendi deyimi ile “Kürdlerin bilincine çarptığı” - günlerden bu güne kadar İsmail Beşikci Kürdler hakkındaki cesur çalışmalarına bilimsel ve akademik dürüstlüğünden, tarafsızlığından ve aydın olma sorumluğundan hiçbir ödün vermeden aralıksız devam etmiştir. Beşikci Hoca, bu nedenle sayısız soruşturma ve hapis cezası ile yüz yüze kalmış, hayatının 17 yılını cezaevlerinde geçirmiştir.
Resmi ideolojinin izin verdiği ölçüde düşünen ve üreten, ülkelerinin gerçeklerini görmezden gelen, hatta gerçekleri tahrif eden akademisyen ve araştırmacıların aksine akademik özgürlüğe, tarafsızlığa, etik ve bilimsel yönteme olan bağlılığı ile akademi dünyasının ve aydınların yüz akı olmuştur. Çalışmaları ve onurlu aydın tavrı ile sadece Kürdlerin değil, birçok insanın düşüncelerini aydınlatmış, ilham ve cesaret vererek, saygısını kazanmıştır.
Vakfımız İsmail Hoca’ya saygımızın bir nişanesidir.
Vakfa giden yolun hikayesi İsmail Beşikci’nin, altmış yıl boyunca biriktirdiği ancak yıllar içinde azalan ve hatta kaybolan pek çok yayını da barındıran 20 bine yakın kitap, 3 bine yakın dergi ve gazete arşivinin geleceğinden duyduğu kaygılarını yakın arkadaş çevresinde dillendirmesi ile başladı. Bu arşivi korumanın en iyi yolunun bir vakıf ve kütüphane kurmaktan geçtiğini düşünen İbrahim Gürbüz ilk olarak bu fikrini Ruşen Arslan, İsak Tepe, Talat İnanç ve Abdullah Baran’a açıp onların katılım ve desteklerini aldı. İbrahim Gürbüz’ün halen Vakfımızın merkezi olarak kullanılmakta olan Beyoğlu’ndaki binanın iki katının mülkiyetini bağışlaması ve üç katın ise kullanma hakkını vakfa vermesi ile bu fikir ete kemiğe büründü.
27 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazete’de kuruluş kararı yayınlanan Vakfın fiili açılışı ise İsmail Hoca’nın doğum gün olan 7 Ocak 2012 tarihinde dostlarımız ve destekçilerimizin de katıldığı bir törenle gerçekleştirildi.
Vakfımızın kurucu mütevelli heyeti İsmail Beşikci, İbrahim Gürbüz, İsak Tepe, Talat İnanç ve Abdullah Baran’dır. İsmail Beşikci ayrıca vakfımızın onur kurulu başkanıdır.
Kuruluş ilkeleri
- İBV bağımsız ve tarafsız bir sivil toplum kuruluşudur.
- Düşünce ve ifade özgürlüğünü temel alır, her fikrin diğer fikirleri dışlamadan ve baskı altına almadan ifade edilmesini prensip olarak benimser.
- Faaliyetlerinde bilimsel, eleştirel ve özgür düşünceyi esas alır ve her türlü dogmatik ve totaliter düşünme biçimini reddeder.
- Türkiye sınırları içinde ve dışında, Kürd çalışmaları alanında geniş bir yelpazede faaliyet yürüten kurumlar, akademisyenler ve araştırmacılarla ilişki ve işbirliği içinde olmayı hedefler.
- Türkçe ve uluslararası dilleri kullanmakla birlikte faaliyetlerinde Kürdçeye öncelik verir.
- Toplumlar arası barışı, saygıyı ve eşitliği benimser ve destekler.
- Kurumlar arasındaki her türlü işbirliği ve dayanışmayı önemser ve destekler.
- İşleyiş ve faaliyetlerinde tam bir açıklık ve şeffaflığı gözetir.
- Demokratik iç işleyiş ve yönetim anlayışına sahiptir.
- Her türlü ayrımcı, dışlayıcı ve cinsiyetçi dil, yaklaşım ve pratiği reddeder.
- Kadınların ve LGBTQ bireylerin haklarına saygı gösterir.
- Vakfımız Kürdlerin hak ve özgürlüklerine saygılı ve demokratik değerleri benimseyen her türlü düşüncenin bir arada yaşayabilmesi gerektiği ilkesini benimser.
Yukarıda yer alan ifadelerin tamamına ve daha geniş bilgiye İsmail Beşikçi Vakfı sosyal medya hesabından ulaşmak mümkündür. Vakıf, kuruluşundan bu yana Kürd dilinin gelişimi, yaygınlaşması ve tarihinin irdelenerek ulusal bilince dönüşmesi yolunda çok sayıda çalışma yürütmüştür. Bu amaçla konferans, seminer, toplantılar düzenlemiş; kitaplar yayınlamıştır. Kürd Tarihi Dergisi gibi değerli bir kaynağı Kürdlere kazandırmıştır. Son olarak vakıf bünyesinde gerçekleştirilen Kürd Tarihi Çalıştayı da ayrıca çok kıymetli bir çalışmadır. Yirmi aydın ve akademisyenin dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptıkları arşiv araştırmalarını ele alan çalıştay, Kürdlerin tarih bilincinin temelleri açısından büyük değer taşır.
İsmail Beşikçi Vakfı’nın Kürdistan’ın beş parçasına dönük çalışmalar yürüttüğü bilinmektedir. Vakıf Irak anayasasına uygun olarak Federal Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de de kurulmuştur. Güney Kürdistan’da birçok vakıf çalışması yürütülmektedir. Barzani Vakfı bu vakıflar arasında en fazla çalışma yürüten vakıftır. Kürdistan’ın bütün parçalarında ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırma çabaları bilinmektedir. Şehit ailelerine destek, mültecilere yardım vb konularda bugüne kadar oldukça etkili olmuştur.
İsmail Beşikçi Vakfı’nın Güney Kürdistan’daki varlığının anlamı ve önemi farklıdır. Ayrı bir kulvarda olmasının yanı sıra, merkezi İstanbul’da olan vakfın şubesi Diyarbakır’da bulunmaktadır. Türkiye’li bir Türk olan İsmail Beşikçi adına Güney Kürdistan’da yasal bir vakfın kabulü tamamen Kürd ulusu için ifade ettiği değere, günümüze kadar harcadığı emek ve çabaya, düşünceleri ve duruşuna duyulan inanç ve saygıya dayanmaktadır. Kuzey Kürdistan’da ideolojik, politik süzgeçten geçirilen Beşikçi fikirleri; Güney Kürdistan’da Kürd çocuklarının temel eğitimine konu yapılmak üzeredir.
İsmail Beşikçi Hoca’nın Güney Kürdistan ziyareti ilk olarak 2013 yılında vakıf heyeti ile birlikte gerçekleşti. Aynı şekilde gerçekleşen Kasım 2021 ziyareti ardından İsmail Beşikçi Hoca’nın hazır bulunduğu bir görüşmede geziye ilişkin sorularımıza İBV mütevelli heyeti başkanı İbrahim Gürbüz ve mütevelli heyeti başkan yardımcısı Celal Temel yanıt verdi.
Sayın İbrahim Gürbüz, ‘2015 yılına kadar yapılan Güney Kürdistan ziyaretlerinde vakfın kurumlaşma fikri yoktu. Bu fikir daha sonra oluştu. Başlangıçta amaç Beşikçi Hoca’nın fikirlerini, milli bilincin artması amaçlı yapılan çalışmaları tanıtmaktı. Yaptığımız görüşmeler çerçevesinde, yurtsever bir Kürd iş insanının bağışladığı ofis ile birlikte vakıf çalışmaları başladı. İsmail Beşikçi Kürdler için çok önemli bir simge. 1961 Yılından bu yana Kürdler için çok önemli eserler üretmiş; bilim, sosyoloji, Kürd milli bilinci açısından çok önemli eserler üretmiş bir bilim adamı. Bu konuya ilişkin 45 eseri var. Kürdler genellikle İsmail Beşikçi’yi tanıyor. ‘Kürdler için 17 yıl hapis yattı, çok emek verdi’ fikirlerinin dışında, İsmail Beşikçi’nin düşüncesini, literatürünü, sosyolojisini bilmiyorlar. Çok az insanın bu konuda derinleştiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla geldiğimiz günden beri gerek hükümet yetkilileri ile – Sayın Mesud Barzani, Neçirvan Barzani, Mesrur Barzani başta olmak üzere- üniversite rektörleriyle, eğitim kurumlarıyla görüştük. Aydınlarla, yazarlarla görüştük. İsmail Beşikçi’nin düşüncelerini, duruşunu ve 2012 yılında İstanbul’da kurduğumuz vakfın çalışmalarını aktarmak üzere birçok görüşme yaptık’ dedi. Beşikçi Hoca ile Mezopotamya Kültür Merkezi’nin kurulduğu 1991 yılından beri birlikte çalıştıklarını ve Beşikçi Hoca’nın o dönemde de eserlerinin ve arşivinin Kürd gençlerinin hizmetine sunulması istediğini belirtti. Yaklaşık 20 bin kitap, 3 bin civarında gazete ve dergi, bilgi, belgenin olduğu bir arşiv ve koleksiyon vardı. Bu koleksiyonun Kürd gençlerinin hizmetine sunulmasını istiyordu. O yıllarda bunu gerçekleştirmeyi düşündük ancak koşullar buna uygun değildi.
İsmail Beşikçi’nin 1990’lı yıllarda Kürdlerde milli bilincin zayıf olduğu tespiti vardı. Güney Kürdistan’da da bunu görünce, İsmail Beşikçi’nin fikirlerinin kuruma dönüşmesine karar verdik. Burada da hukuki olarak İstanbul’daki vakıftan ayrı bir vakıf kuruldu. Bu vakfın tescili birkaç yıl aldı. Ardından yukarıda belirttiğim tüm görüşmelerde Beşikçi’nin kitaplarını Kurmanci ve Sorani lehçelerine ayrı ayrı çevirme önerisinde bulunduk. Duhok üniversitesi bunu olumlu karşıladı. Duhok üniversitesi bünyesinde İsmail Beşikçi İnsanlık Araştırmaları Merkezi kuruldu. Bu merkez şimdiye kadar sekiz kitabı Kurmanci ve Arapçaya çevirdi. Kürd Tarihine ilişkin yüze yakın eserin basımını ve dağıtımını yaptı. İsmail Beşikçi Hoca’nın heykeli bu üniversitede yer almakta ve üniversitede birçok salona Beşikçi’nin adı verildi. Bir ilkokulun adı İsmail Beşikçi oldu. Güney Kürdistan Yönetimi, İsmail Beşikçi’nin fikirlerini tanıdıkça, düşüncelerini ve kendisini daha çok sahiplendi. Bundan üç sene önce İsmail Beşikçi Hoca’nın eserlerinin sorancaya çevrilmesini önerdik. Korona salgını dolayısıyla süreç ertelendi. Bu gelişimizde Beşikçi Hoca’nın 15 kitabının sorancaya çevrileceği konusunda Rudaw yönetimi söz verdi. Bu bizim için mutluluk verici oldu. Çünkü Beşikçi Hoca’nın fikirlerinin Güney Kürdistan’da yaygınlaşması için öncelikle kitaplarının Kurmanci ve Sorancaya çevrilmesi gerekir. Hatta Beşikçi Merkezi, bu gelişimizde, Kürd Tarihi Dergisinin de Kurmanciye çevrileceğini söyledi. Bu da çok umut verici bir şey. Diğer yandan 3 yıldan bu yana Beşikçi Hoca’nın fikirlerinin eğitim kaynaklarına alınması düşüncemiz vardı. Bu gelişimizde bu konuda da sonuç aldık. Daha önce Kürdistan Parlamentosu Başkan yardımcısı sayın Hemin Hewrami’ye de bu konudaki görüşlerimizi iletmiştik. Anladığımız kadarıyla bu konu oldukça ciddiye alınmış ki, bu gezimizde gerek eğitim bakanı, gerek başbakan bunu destekleyeceklerini açıkladı. Bizim için çok umut vericidir, Kürdler için umut vericidir.
İsmail Beşikçi’nin Ahmede Xani’nin yaşayan ruhu olduğuna inanıyoruz. Eserleri, kitapları Kürd Tarihi, sosyolojisi açısından hazine niteliğindedir. Bu hazinenin eğitim sistemine dahil edilmesi Kürtler için büyük kazanım olacaktır. Bütün görüşmelerimizde şunu anlattık; Kürd dünyasında milli, milliyetçi bir damarın gelişmesi zaruridir. Çünkü Kürd siyasi hareketleri içerisinde bir kesim maalesef devlete, bağımsızlığa karşı olduklarını ifade etmektedir. Bu nedenle İsmail Beşikçinin fikirlerinin yaygınlaştırılması milli bir bilincin, ruhun oluşması açısından çok önemlidir. Beşikçi ısrarla Kürdlerin kendi vatanlarını, coğrafyalarını sevmeleri; tarihlerini bilmelerini öğütlüyor. Bu nedenle bu fikriyatın beş parça Kürdistan’da yaygınlaştırılması, Kürd gençlerinin DAİŞ gibi, devlet karşıtı örgütler gibi oluşumlar tarafından çalınmasına da engeldir. Başbakan Mesrur Barzani de bunun çok önemli olduğunu altını çizerek belirtti. Eğitim Bakanının yanısıra yüksek öğrenim kurumu bakanı da aynı şekilde… Bunun için destek olacaklarını ifade ettiler.
Diğer görüşülen önemli bir konu da Beşikçi Hoca’nın fikirlerinin üniversiteler düzeyinde master konusu olarak değerlendirilmesi oldu. Bize Beşikçi Hoca’ya doktora ünvanı verileceğini belirttiler. Bu önemlidir çünkü Türkiye’de Türk sosyolojisi okutulurken, Güney Kürdistan’da Ali Verdi sosyolojisi okutuluyor. Ali Verdi ünlü bir Arap sosyologtur. Ali Verdi’nin sosyolojisi Irak’ın birliğini esas alır. Onun sosyolojisinde Kürdistan yoktur. Oysa Beşikçi sosyolojisi Kürd ve Kürdistan’ı esas alır. Kürdlerin parçalandığı ve bağımsızlık hakkı olduğu tezini savunan bir sosyolojidir. Beşikçi sosyolojisi ve literatürü değerlendirilmelidir. Eserleri hazinedir ve bir an önce değerlendirilmelidir.’ Dedi.
Sayın Celal Temel de Güney Kürdistan ziyareti konusunda; eğitim müfredatında lise kitaplarında yer alacağının ağırlıklı düşünce olduğunu, Beşikçi Hoca’nın yaşamı ve düşüncelerini içeren bir eğitim programı hazırlanacağını belirterek sözlerine devam etti.
‘1990’lı yıllarda Kürdistan’da yoğun kurumlaşma gelişti. İsmail Beşikçi ve İbrahim Gürbüz’ün de içinde olduğu Mezopotamya Kültür Merkezi, Kürt Kav gibi… Moral yüksekti, mücadele yüksekti… Ancak son yıllarda bu kurumlaşmalar yok, pek gelişmedi. Dolayısıyla 2012’de kurulan İBV böyle bir boşluğu doldurdu. Son dönemlerde bize sıkça ifade ediliyor: ‘Alanda sizin dışınızda bir kurum yok’. Kuzey Kürdistan’da çalışma yürüten hatta Güneyle bağlantılarını sağlayan başka bir kurum görünmüyor. Böyle önemli bir fonksiyonu da var vakfın. Ayrıca şu konuya vurgu yapmak istiyorum; bizim çocuklarımız, gençlerimiz birer Kürd olarak kendini tanımıyor. Kendini tanımayan birinin politik anlamda doğru tercih yapması da zor olur. Çocuklarımızın kendisini tanımasını istiyoruz. Bunun için iki kısa yol var; birincisi tarihimizin bilinmesi lazım. Birey olarak da, vakıf olarak da milli bilincin eksikliğinin tarih bilincinin eksikliğinden kaynaklandığına inanıyoruz. Muhtemelen Kürd insanı, aydını sağlam bir tarih bilincine sahip olsaydı bu kadar yanlış yapılmazdı. Yanlışı doğrusuyla iyi bir tarihimiz var fakat tarihimizi düşman yazmış. Türkler cumhuriyeti kurduktan sonra ilk iş bir tarih üretti ve bizi de içine aldı. Türk Tarih Kurumu denen olay öyle basit bir şey değil. İkinci konu da dil. Zimane me hebuna me ye. Tarih ve dili yan yana koyduğunuzda çocuklar ve gençler için önemli bir adım atmış olursunuz. İsmail Beşikçi Vakfı da bu ana eksende çalışma yürütüyor. Kürd kültürü, tarihi, diline dönük seminerler, sempozyumlar düzenliyoruz. Kurumların yapması gereken, yapılması gereken bu, ihtiyaç bu. İki kişi bir araya geldiğinde parti kuruyor. Bu partilere katılacak insanların o bilinci var mı? Örneğin Kuzey Kürdistan’da yaygın kanı mücadelenin 1984 yılında başladığıdır. Oysa vakıf bünyesinde yayınlanan ‘1984’ten Önceki 25 yılda Kürtlerin Silahsız Mücadelesi’ kitabım için araştırma yaparken, 58’de Mustafa Barzani’nin Rusya’dan gelişinden 1984’e kadar gün gün inceledim. Tarihimiz açısından çok önemli bir süreç.’ ‘Bunun dışında Beşikçi Hoca’ya ne sorarsanız sorun konuyu 1920’lere getirir. O süreç de muhakkak üzerinde durulması gereken bir süreç. Tarih bilinci çok önemli ve vakfımız bu konuda yoğun çalışma yürütüyor.
Mütevazi bir vakıftır İsmail Beşikçi vakfı ve korunması gerekir. Biz kendimizden bile korumaya çalışıyoruz. Vakfın çizgisi çok nettir. Kürdler ideolojinin ötesinde bir yol bulmalılar. İdeolojilerin ve inançların… Bu yol da belli aslında; Kürd ulusal çizgisi. İsmail Beşikçi düşünceleriyle bir rehberdir.’ dedi.
Görüşmenin sonunda, vakıfta yürütülen Kürd Tarihi Kaynakları Çalıştayını değerlendirdiler. 20 Akademisyenin İran, Türk, Rus, İngiliz, Arap, Fransız, Osmanlı arşivlerini araştırarak katıldığı çalıştayın iki gün devam ettiğini vurguladılar. İsmail Beşikçi Hoca’nın açılışını ve kapanışını yaptığı, katılımıyla yürütülen çalışmanın Kürd Tarih arşivini toparlayarak, veri ve değerlendirmeleri çoğaltmak amaçlı olduğunu vurguladılar. Yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın ürünü olan çalıştayın, Kürd Tarihinde yeni pencereler açarak, ışık tutacağına inanıyoruz ki derli toplu bir arşivin olmamasının büyük bir eksiklik ve yoksulluk olduğu da ortadadır. Kürdistan arşivinin oluşturulması konusunda Kürdistan Hükümetine ve yüksek öğrenim bakanlığına da öneri yaptıklarını dile getirdiler.
Sonuç olarak;
İsmail Beşikçi Kürdistanî bir değerdir. ‘Beşikçi Hoca’ya sahip çıkmak’ elbette altı dolu bir söylemdir. Ancak Hoca’ya her baktığımda hayatı boyunca bize sahip çıkmış bir insan görüyorum. Hayatı boyunca Kürde ‘bakın siz varsınız, toprağınız var, tarihiniz var, diliniz var. Size yapılan zulüm, adaletsizlik. Buna karşı dik durun, tarihinizi öğrenin, coğrafyanızı öğrenin sahip çıkın’ diyen bir bilim insanı. Bir konferansa Hoca’yı dinlemeye gitmiştim. Orada soru kabul etti. Sorulan soruların kendisinde yarattığı duyguyu tarif etmeye çalışmak ne kadar objektif olur bilmiyorum. Ama utandığımı biliyorum. Ömrünü Kürdün davasına adamış Türk bir bilim insanına, O’nun anlattıklarıyla her an karşılaşan bir Kürd bu soruları sorabilir mi, diye…
Çok değerli bir tarihimiz var. Çok güzel bir halkız ve harika bir coğrafyada inanılmaz bir kültüre sahibiz. Beşikçi Hoca bizim biz Beşikçi Hoca’nın değeriyiz.
Başta gençler olmak üzere, Hoca’nın vakıflar aracılığıyla hizmete açtığı arşivinden yararlanabilmeli, İsmail Beşikçi Vakfına gönüllü olarak ellerinden gelen katkıyı sağlamalılar. Beşikçi Hoca’nın Kürdü sahiplenmesine cevap olarak Güney Kürdistan İsmail Beşikçi Vakfı’nı sahiplendi. Bu kendi kimliğine saygı duymakla alakalı bir durumdur. Diliyorum Kuzey Kürdistan da tüm yabancılıklarından soyunarak Beşikçi Hoca’ya gereken cevabı verir.
Nerinaazad
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.