Celâl Temel

Celâl Temel

Yazarın Tüm Yazıları >

Jîn Dergisi’nde 1916 Kürd Tehciri

A+A-

 

JÎN DERGİSİ’NDE 1916 KÜRD TEHCİRİ

Önceki yazımızda, Jîn Dergisi ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapmıştık. Bu yazıdan itibaren dergide, 1916 Kürd Tehciri ile ilgili olarak yazılan bazı yazıları paylaşacağız.

Jîn Dergisi’nin 7 Teşrin-i Sani 1334 (7 Kasım 1918) tarihli ilk sayısının, ilk yazısında, hatta ilk cümlesinde, “Bir Hasbıhal” başlığıyla, Haydarizâde İbrahim tarafından yazılan yazıda, “Duyulanlara ve Rus gazetelerinin açıklamalarına göre, Kürdlerin yalnız bu Harb-i Umumi’de vermiş oldukları kayıplar 800 bin kişiye yakındır.” deniyor.

Derginin sonraki sayılarında, iki-üç yıl önce gerçekleşen 1916 Kürd Tehciri ile ilgili olarak çok sayıda haber, yazı ve okuyucu mektubu yayımlanıyor.

 

Derginin 9 Kânun-i Sanî 1335 (9 Ocak 1919) tarihli 8. sayısında, Ebdurrahîm Rahmîve Kemal Fevzi’nin çok duygusal ve lirik tarzda, yürek burkan yazı ve şiirleri var. Konuyla ilgili okuyucu mektupları da var. Bu sayıda, Ebdurrahîm RahmîHekkârî tarafından yazılan, “KÜRD MUHACİRLER NE HALDE?” başlıklı yazıda, 1916 Kürd Tehciri muhacirlerinin durumu dile getiriliyor. Kürdlerin savaş ve göç dolaysıyla içine düştüğü durum dramatik bir dille anlatılıyor.

Yazar, yazısının başına, önce kendisine gönderilen bir mektubu koymuş sonra yazısına devam etmiş. Mektubun bir paragrafı aşağıdadır.

“ KÜRD MUHACİRLER NE HALDE?

 Akrabalarımızdan yalnız Hurşid, İhsan, Mehmed Beyler sağlıklı olup, özellikle selam ederler. Kardeşim İhsan Bey, ilkbahardan beri memlekete dönmüş ise de nerede olduğundan habersizim. Resul Bey ile Kadir Bey sizlere ömür. Kardeşi Osman Bey, Uremar aşireti reisi Soto Ağa’nın yanandadır. Said Bey’in ailesinden tek kişi kalmamıştır. Ubeydullah Bey’in küçük oğlu, siz sağ olasınız. Tüm köy halkımızdan 16 kişi kalmıştır. Şimdilik kışın başlaması dolaysıyla memlekete gidemeyeceğimizden zorunlu olarak bahara kadar burada vakit geçireceğiz...”

Ebdürrahim Rahmi, kendisine yazılan, bir kısmını yukarıda verdiğimiz mektuba yer verdikten sonra şunları yazıyor. (Daha doğrusu acılı bir sitemle haykırıyor.)

“Ey, bitkin durumda yere serilen insanlığı düşünüp yardım elini uzatmak isteyen, felâket girdabına düşen, çaresizlere acıyan insanlar! Sizler hep gerçeği arıyorsunuz; Hilâl-i Ahmerler(Kızılaylar), Sâlib-i Ahmerler(Kızılhaçlar), hayır cemiyetleri, fukaralara yardım cemiyetleri kuruyorsunuz...

     Yaptıklarınıza teşekkür borçluyuz. Yalnız bir şey arz etmek istiyorum: Siz, seslerini çıkarabilecek ölçüde felâkete uğrayanların imdadına koşuyorsunuz. Acaba onlardan daha mağdur olan ve felâketin en derin kuyusuna düşen mazlumları, ah ve iniltisini yetiştirmeyecek ölçüde sesleri kısılanları niçin aramıyorsunuz? Bu çaresizlerden haberiniz mi yok?

      Çoktan beri gazete sayfaları, Ermeni ve Rum muhacirlerden bahseden yazılarla dolu. Fakat felâkete uğramış, en çok ezilmiş bir milleti unutuyorlar, ya da unutmak istiyorlar…

   Sayın gazete yazarları! İşte üç akrabamdan aldığım 19 Ekim 334 (918) tarihli mektubun birkaç fıkrasını ince yazı ile yüksek dikkatinize arz ediyorum.”

       “Mektubun sahibini size tanıtmak istiyorum” diye devam eden Ebdurrahîm Rahmî, mektubun sahibinin tarihi köklerini ve varlıklı bir aileden geldiğini anlattıktan sonra şöyle devam ediyor:

     “Sosyal yapının yüksek mevkiinden kötü talihiyle düşüp, bugün Van iline bağlı Gev Ar’dan Erbil’e kadar servetlerinden bir şey kurtaramayarak, bin türlü yolculuk zorluklarıyla göç etmişlerdir.

       Bunların bir ölçüde varlık sahibi oldukları halde düştükleri felaket bataklığı, öteki tüm Kürd muhacirlere örnek olabilir. Acaba, hangi milletten olursa olsun, 120 haneli bir köyden 10 kişinin kaldığını başka bir milletin felaketli serüveninden okumak mümkün müdür? Bunlara ne oldu, niçin mahvoldu? Ermeni ve Rum göçmenlerine Amerika'dan oluklarla yardım akıyor! Bunlara kim bakacak, kimler yardım edecek? Yoksa bunlar insan değil mi? Eyvah, kalanlar da bu şekilde mi yok olup gidecek?

      Hele şu yazının son fıkrası: ‘Zorunlu olarak bahara kadar burada vakit geçireceğiz’! Acaba bahardan sonra nereye gidecekler? Düşledikleri evleri, konakları birkaç kibrite kurban edildi. Tarlaları ekecek kollar yok olmuş; toprakları kazacak mandaları, öküzleri, katır ve atları Savaş Vergileri Dairesi toplamış; kalanlardan bile eser yok; sabanlar, çift araç ve gereçleri, arabalar, kışın soğuk günlerinde elbisesiz, çıplak savaşan zavallı askerlere kömür görevi yaptılar, yemek kazanları kaynattılar. Koyun sürüleri yok; iki ayaklı kurtlar tarafından parçalandılar.

      Sayın gazeteciler! Bu mektuptaki sefaletli durumlarını okuduğumuz felâketzedelerin dereler gibi akan gözyaşlarını, vicdanlarınızdan fışkıracak hak sesiyle dindirmeye çağırıyorum sizi.   

Ji Mala Hekarîyan Ebdurrahîm Rahmî

(Hakkarili Abdürrahim Rahmi-Zapsu-) “

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.