KARDU ve KÜRTLER hakkında farklı bir görüş
Düzenleme ve Almanca’dan çeviri:
Veysi AYDIN
I – Kısa bir açıklama
Kardu veya Karduxlar, milattan önce 400 yılları dolayında bugün Botan diye tanımladığımız coğrafyada Kürtlerin ataları olarak kabul edilen bir halktır. Karduxlar hakkında en geniş bilgiyi, M.Ö. 401 yılında o zamanki Pers (Axameniş) şahı Erdeşir’e karşı savaşta mağlup düşen Yunanlı savaşçıların ülkelerine geri dönüşünü anlatan komutanları Xenefon, Anabasis (Geri dönüş/çekilme) adlı eserinde verir. Bu kitap, 70’li yılların ikinci yarısında Komal Yayınları arasında Türkçe’ye çevrilip yayınlanmıştı. İşte Karduxlar hakkında ilk kapsamlı bilgileri o kitaptan almıştım. Anabasis, geçtiğimiz yüzyıllarda Avrupa’da bir çok araştırmanın konusu olmuş ve defalarca Yunanca’dan Kürtçe dahil (Sorani) birçok dile çevrilmiştir.
Persler (Ağamenişler), o dönemde Yunan topraklarını önemli oranda işgal etmişlerdi. İdare, dönemin Pers şahı Erdeşir’in küçük kardeşi Kyros’un (Kuruş) elindeydi. Annesinin de kışkırtmasıyla Erdeşir’e karşı ayaklanıp, tahta oturmak isteyen Kyros (Kuruş), onbinlerce Yunanlı askerle İrak’ta Babil şehrinin kuzeyinde, Fırat nehrine yakın bir yer olan Qunaxa adlı bir alanda Erdeşir’in ordusuyla savaşa tutuştu.
Qunaxa savaşı (M.Ö. 401 dolayı – V.A.)
Kyros, bu savaşta öldürülünce, Yunanlı komutanlar ve askerler, daha fazla kayıp vermek istemeyip, savaştan çekildiler. Ülkeleri Yunanistan’a geri dönmenin yollarını aradılar. Gelişleri, Akdeniz güzergahından olmuştu. Geri dönmek için, Karadeniz’e ulaşıp gemiyle ülkelerine gitmeyi daha uygun buldular. (Haritaya bkz. Wan gölünün hemen güneyi Carduxi/Karduxi ülkesi olarak geçer).
Bunun en kestirme yolu, bugün Botan, Serhed diye anılan Kürdistan topraklarıydı. Bu geri çekilme esnasında, Botan bölgesinde Kentrites diye anılan Botan çayını geçmeye çalışırken, Kardux diye adlandırılan bir halkla çetin savaşlar sürdürmek zorunda kaldılar. Xenefon, Anabasis adlı eserinde bunu geniş bir şekilde anlatır.
Kentrites/Botan Çayı’ndan geçmeye çalışan Yunan askerleri (V. A.)
Bu makalemin konusu olmadığı için detaylara girmeyeceğim. Ama ileride bu yapıtta geçen yerlerin günümüz coğrafyasıyla karşılaştırması çalışmamı Sizlerle paylaşacağım. Onun için Kardu ve Karduxlar konusuna ve Avrupalı bilim adamlarının bu halk hakkındaki tartışmalarına dönmek istiyorum.
Farklı dillerde okuyup, incelediğim bir çok kaynakta Kardu veya Karduxlar, Kürtlerin ataları olarak kabul edilirler. Az da olsa, birkaç Oryentalist (Doğu bilimci), bu görüşe karşı çıkıyor. Aralarında Martin Hartmann, Theodor Nöldeke gibi Alman orientalistleriö Kardu veya Karduxlar’ın Kartveler diye anılan bir kısım Gürcülerin atası olduğunu savunurlar. Kardu, Kardux adlarının Kartvele daha yakın olduğunu iddia ederler. Gerekçeleri genellikle lingiustik, yani dil temeline dayanmaktadır. Kardu veya Kardux adının Kartwel’e daha yakın olduğunu iddia ederler. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Linguistik açıdan da bakıldığında, Kardu/Kardo Kurd/Kurdo ismine çok daha fazla yakındır. Ayrıca yüzyıllardan beri Kürtlerle yan yana yaşamış olan Süryaniler/Aramiler, Kürtleri Kardo, ülkelerini de Bet Kardo/Kardu diye adlandırmışlardır. Ermeni kaynaklarında da Kartu diye adlandırılır Kürtler.
Coğrafik açıdan bakıldığında da M.Ö. 400 dolayında bugünkü Botan bölgesinde tek bir kaynak, en azından benim incelediğim, ki yüzlerce Alman, İngiliz vs. dillerindeki kaynaklar, Kartwel veya Gürcü halkının varlığından bahsetmez. Kafkas bölgesinde Gürcülerin atası sayılan Albanilerden ise bolca bahsedilir. O dönemde Karwel veya Gürcülerin kitlesel bir göçünden de bahsedilmektedir. Ki Kartwellerin sonradan Kafkaslara göçtüğünü iddia edelim.
Şimdiye kadar inceleyebildiğim, gerek eski Yunan, gerek eski Roma tarihçilerinin eserlerinde ve onlar üzerine yazmış olan ortaçağ araştırmacıların eserlerinde, Anabasis’te anılan alanlarda Gürcü veya Gürcülerin bir kolu olan Kartveylerin adı geçmemektedir. Hele hele şimdilerde Kürdistan diye anılan bu topraklarda böylesi bir halka rastlanmaz. Ayrıca, nüfus olarak Kartveyler gibi böylesi büyük bir halk kitlesinin bu topraklardan ayrılıp, bugün Gürcülerin yaşadıkları topraklara göç ettiklerine dair, kaynaklarda hiçbir şey bulamazsınız. Bunlar, hem Xenefon öncesi, yani M.Ö. 401 ve Xenefon sonrası Yunan ve Roma kaynakları için de geçerlidir. Tersine farklı halkların farklı adlandırmadan ileri gelen Kurti, Gordi, Subaru vb. adlar kullanılagelmiştir. Çoğu zaman yöre veya aşiret adları halkların adı gibi kullanılmıştır. Almanları örnek olarak alacak olursak şu farklı adlandırmalarla karşılaşırız: Kürtçe= Alman, İngilizce=Germanö Fransızca=Alleman, İtalyanca=Tedesco, Sırpça=Nemaçki vs. Bu adların çoğunluğu biribirine hiç benzeme hatta Alman isminini bile çağrıştırmaz. Zira Almanların kendi tanımlamaları Deutsch (doyç okunur)’tur. Belirttiğim halkların hiçbiri bu tanımı kullanmaz.
19. yüzyılda Almanların en tanınmış ve özellikle yakın doğu üzerine birçok eser yazmış olan Oryentalist Thedor Nöldeke bunlardan biridir. Theodor Nöldeke, Kürtler hakkında da birçok makale yazmıştır.
Bu konuyu Siz okurlarla ve bu alanda inceleme yapmayı düşünen arkadaşlarla paylaşmak için Theodor Nöldke’nin bu tartışmasını paylaşmak istedim.
Resimleri ve haritayı kendi arşivimden ekledim.
Yunan ve Kiril alfabelerini bilmediğimden dolayı, bu dillerdeki isim ve kelimeleri transkripte edemedim.
Veysi Aydın
II- Çeviri
Kardu ve Kürtler
Theodor Nöldeke
Kardu ismiyle ilk olarak on bin kişilik geçit döneminde karşılaşırız. Ksenophon'un Anabasis'i Karduxov'dan¹ bahseder ve silah arkadaşı Sophaenetus bu halkın adını anmıştır. x'te Ermenice çoğul bulunmuştur (2) . Daha sonraki nesiller Kaodovyo biçimini kullanırken, bunu tutarlı bir şekilde Xenophon'dan alırlar diyor Plinius ve ayrıca Agathias ve Theophylos. Sadece Diodorus'da Sophaenetus'tan gelebilir ³).
Karduchi'nin ülkesi, tamamen ya da en azından esasen, daha sonraki Yunanlılar ve Doğulular arasında, aynı adın çeşitli modifikasyonları altında bulduğumuz ve şimdi Bohtan olarak adlandırılan toprakla aynıdır: Yani "Dicle, Bohtan Su (Kentrites) ve Xabur arasındaki " bölgesi.
İskender’in yazarları, Curtius, Cordeo gibi görünüyor, ancak bu aynı zamanda Gordeos, Gordiaeos'tan da bahsedilebilir. İskender'in birlikleri ülkeye neredeyse hiç dokunmadığından, adını Sami komşularından duymuş olmalılar.
Helenistik ve erken Roma dönemlerinde Kard formu hakimdir. Bununla birlikte, Kardu'nun u'su genellikle o şeklinde de işlenir. Bu nedenle, Romalıları bu bölgeyle ilk kez temasa geçiren Lucullus ve Pompey'in savaşlarıyla ilgili haberlerde, Plutarch, bölge sakinleri olan Karduxoyi diye tanımlamıştır.. Strabon'a göre de, her türlü varyanta rağmen, Karuxoyi ve Karduxoss biçimleri sabittir. Bu, özellikle ülkenin ve halkın adının, Triptolemus Kardox'un (747, 750) iddia edilen bir oğlundan türetilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Bu nedenle, 80'de iki kez ortaya çıkan Karduxov, Strabon'un kendisine atfedilemez 2) .
İkincil formlar olarak, Stephanos Kardoxas (ülke için), Kardoyi ve yine Ermenice çoğul sonla Kardox kullanılır. Ne yazık ki bu formu kullanan yazarları belirtilmemektedir.
Bildiğimiz kadarıyla, Helenistik dönemin sadece bir adamı bu adı daha kesin bir şekilde verdi, tabii ki Yunanlılardan daha iyi bilgiye sahip olan Babil’li Berossus. Bu yazar, Nuh’un gemisinin Kardox dağlarında karaya oturduğunu belirtir. Ancak M.S. birinci yüzyılda Kordu, Kordy, (Kordi?) biçimi yeniden kullanılmaya başlanmıştır; o zamanlar Romalılar artık ülkeyi daha iyi tanımıya başlamışlardı.
Plinius Karduxi ile doğru bir şekilde öKordueni ile özdeşleştirir.e Öte yandan, silah arkadaşı Eutrop 8, 3, 1 (Rühl) Cardueni¹) ve aynı şekilde, Zosimus 3, 31'in hecelediği diğer silah arkadaşı Kaodovnvoí. Aynı biçim Petrus Patricius'ta da bulunur (Müller, Fragm. 4, 187; Dindorf, Hist. min . 1, 433) Diocletianus zamanı için. Böylece Cardueni ya da Cordueni Festus (Sextus Rufus), Breviarium 20 ve tam olarak aynı gelenek bocalaması, bu pasajdan alınan Historia Miscella 10, 3'ün sözlerinde bulunur. Notitia dignitatum'da veya. 36, 34. 7, 209 Cardueni, occ. 6, 40 Cordueni oldukça kesin bir şekilde onaylanmıştır. Ne yazık ki, bu birliğin bir askerini Corduenus veya Carduenus olarak tanımlayan yazıtlar bulamadım. ) Riese'deki coğrafi metin, Geogr. lat. min. 30, 5 (Julius Honorius) ve 76, 21 (Aethicus) aslen Corduena'ya sahip gibi görünüyor. Bu sefil yazılardan bir diğerinde (Liber generationis) Cordulia, Riese 166, 18, yanlış okunan KOPAYAIA'ya yol açar. Bu form, Valerius Koodiaíos'un bahsedildiği kilise tarihçisi Philostorgius 3, 7 tarafından da kullanılmış olabilir. Son olarak, Epiphanius, Haeres'teki gelenekten bahsediyorum. 1 , 1 , 4. 2, 66, 83 Kaodvéar, Kaodvéa (yani Kaodvaíov Καρδυαίων, yeriKaodvaĩa). Epiphanius burada dolaylı olarak şu şekilde anılmaktadır:
Berossische (yukarıda s. 74); Ancak o ya da en yakınındaki muhbir, A'yı O ile değiştirebilirdi, çünkü biçim ona bu şekilde daha tanıdık geliyordu.
Muhtemelen, Spartian'daki Aelius Corduenus, Pescennius Nijer 4, 4 de buraya aittir. Ve eğer yanlış Plutarch de flumin . 20 Artaxerxes'in oğlu Medus, senin Koodvov vyatiga'n Roxane'ye aşık olursa, ülkemizi düşünmüş olmalı. Böylece 23 , I, kendi kendini oluşturan bir kahraman eponymus Apoßηλos'a benzer.
Yukarıda bahsedilen Berossus yeri, geminin Kardu Dağları'na inmesine izin verir. Buna göre, eski Yahudi geleneği ve ona bağlı Süryani geleneği, Nuh'un karaya çıktığı Ağrı ülkesini de yazıya döker. Eğer kullandığım baskıya güvenilecekse, yukarıda bahsedilen İncil pasajına Midraş Bereshith rabbā'da da görülür ve aynı şekilde, Nuh'un inişinin anlatısında Mandaean (Mande dini) >>Büyük Kitap" da bulunur ve bu da bugünkü biçimini 8. yüzyılda almış olabilir (1, 380, 21), 772). Yaratılış 8:4'ten itibaren, 7 P adı Suriyeli yazarlar tarafından sayısız kez tekrarlanır. Ancak Orta Çağ'ın derinliklerine kadar Aramice konuşan nüfus arasında hala çok canlıydı. Jebam'a göre Kudüs Talmud'unda onu buluyoruz. Özellikle ülke bir Nasturi piskoposluğu olduğu için eski eylemlerinde Qardo'dan bahsedilmesi de piskoposluğa gider; azizin Dicle Adası'nın tüm dini eyaletlerini kurduğu söylenir. Nuh'un Kardo Dağları'na inişinin anısına inşa edilen manastırdan birkaç kez bahsedilir, Sıklıkla, özellikle daha yakın zamanlarda, Dicle Adası (Jazirat ibn ' Omar) bu alanın bir parçası olarak sayılır ve Gāzartă de Qardō " Qardō - Ada " olarak anılırken, Dicle'nin batısındaki Gau Beth Zabhdai ' nin bir parçası olarak sayılır. Çok sık Barhebraeus (Ebu’l Ferec) hem dünya tarihinde hem de kilise tarihinde ve böylece 1831 yılına ait başka bir el yazması Kardo toprakları veya dağları, şehit Giwargis'in hikayesinde (7. yüzyıl) Bedjan, Jabhallāhā'nın hayatının arkasında) Hoffmann, Persische (Fars şehitleri), ve Margā'lı Thomas'ta (10. yüzyıl; ed. Budge) " Schatzhöhle " (Hazine mağarası) adlı eserin Arapça çevirisinin bir elyazmasını tam anlamıyla yazıya döker. Araplar arasında alışılmış olan ve hafif Araplaştırma ile onlara ısırık büyüklüğünde yapılan Qarde veya Qardae. Araplar, 640 yılında bu bölgeyi fethetmek için bu bölgeye geldiklerinde bu ismi zaten öğrenmişlerdi. Beladhori 790 yılının bir anlatımda, Taberi, ayrıca 9. ve 10. yüzyıl coğrafyacıları arasında da geçer: İbn Fakih, İbn Rüste ; İbn Kordâdhbih ; Mes'ûdî, Tanbih ; İbn Havkal ve daha sık olarak Yâqût'un büyük coğrafya sözlüğünde (13. yüzyıl). Böylece İbn Esir'in tarihi çalışmalarında, özellikle dördüncü yüzyılın olaylarında (cilt 7). Karda'nın yanında çok sık bahsedilen Beth Zabhdai, Arapçalaştırılmış Bā Zabda manzarası benzetmesine göre, bazen Müslümanlar arasında Bā Qardā'yı buluruz, örneğin Taberi ; Bekri ve ayrıca Hıristiyanlar arasında, örneğin Assemani'nin Bibliyografyasındaki Şamlı İlyas gibi. Ancak, en azından Suriyeli bir yazar söz konusu olduğunda, basit Qardō için karşılık gelen Suriyeli Beth Qardo'yu kanıtlayamam, ancak
Kardu isminin mi yoksa onun bir modifikasyonunun mu Ermeniler arasında gerçekten kullanılıp kullanılmadığını, dilin bilgisizliğinden dolayı söyleyemem. Hartmann'ın s. 93'te alıntıladığı Xoren'li Musa'nın Coğrafyası'ndaki (7. yüzyıl) Kordukh, bu eserdeki diğer pek çok kişi gibi, sonunda Batlamyus'tan gelebilir. Ne de olsa, biraz daha eski olan Suriyeli ozágios tijs ris, Ptolemy Anecd'in Karodovou'sunun yerini kolayca alır.
Kardu muhtemelen önce bir kabileye atıfta bulundu ve ancak o zaman ülkeye transfer edildi. Ancak uzun süredir bu isimde bir Kürt ya da en iyi ihtimalle Ermeni aşiretine dair bir iz bulamadık. İsmin ülke için daha uzun süre kalması, Süryani İncil'inde yer alması ve dini isimlendirmeye ait olması gerçeğiyle kolaylaştırılmış olabilir
Genel olarak, Kardu eskiden Kürtlerin adının başka bir biçimi olarak görülüyordu. Ben de bir keresinde bunu "kuşkusuz< olarak değerlendirmiştim. Ne var ki, son zamanlarda, M. Hartmann, Bohtan adlı eserinde, eski görüşe karşı başarılı bir şekilde karşı çıkmıştırr. Şimdi onları kısaca ve kısmen de onunla aynı argümanlarla çürütmeye çalışırsam, bunu yapmakta haklı olduğuma inanıyorum, çünkü kendimi onların yanlışlığına çoktan inandırmıştım. Her şeyden önce, modern Kürt'ün kelimenin tam anlamıyla ortaya çıktığı fonetik biçim olan Kórduio'nun, antik çağda zaten her zaman bir d'ye sahip olan ve sesli harf sonunun gerekli olduğu Kardū p ile aynı olamayacağı gerçeğine gücendim. O halde, ikinci adın, daha önce de söylendiği gibi, her zaman çok büyük olmayan çok belirli bir alanla sınırlı olması son derece önemlidir. Bu nedenle, Araplar kadar Suriyeliler de Kürtlerin çok daha geniş ulusal adının yanında Kardō, Karda adını kullanırlar, onları hiç anlamadan.
Böylece Kürt, Yunanca Kuordio biçiminde karşılaştığımız daha eski bir biçim olan Kurtı'tan türemiştir, Bildiğim kadarıyla, sadece klasik yazarların aşağıdaki pasajlarında bulunur: Polybius (geleneğin Cyrtaei veya Cyrthei'yi verdiği yer). 42, 58 ( Cyrtiorum ) ; Strabon 523, 727. Bununla birlikte, Livy'nin pasajları, Nissen'den bu yana genel olarak kabul edildiği gibi, Polybius'tan da kaynaklanmaktadır. Belki bu durum Strabon'unkiler için de geçerlidir. Ancak bunlar, Kvorio'nun yırtıcı gezgin halkının hem kuzey Medya'da hem de Persis'te meydana geldiğini açıkça söylemeleri bakımından değerlidir. Dolayısıyla burada bu ismin bugünkü Kürtlerinki kadar yaygın olduğunu görüyoruz, başlangıçta sadece tek bir İran tepe kabilesine ait olsa bile . Klasik yazarlar arasında formun nadir olması, Romalıların Kürtlerle çok az teması olduğu gerçeğiyle açıklanabilir.
Bu isim, M.S. 6. yüzyılın sonlarında yazılan Kral Ardeşir'in (Kārnāmak i Ardashir) işleri hakkındaki Pehlevi kitabında tekrar geçmektedir. Yazarın zaten Kurdun'u telaffuz ettiğine dair hiçbir şüphe olamaz. Aynı dönemden, daha doğrusu 568 yılından itibaren, Şam yakınlarındaki Tella del Qurdaje "Kürt Tepesi" yer adına sahibiz. Yani o zamanlar Suriye'de muhtemelen askeri bir Kürt yerleşimi vardı. İsmin eski Süryanice formu q ile aynı seviyededir. Hoffmann, Persische Martyr 75. not 682 = Bedjan, Acta Mart. 2, 672 f. özü 7. yüzyılda yazılmış olacak bir efsanede de öyle . Aynı şekilde Causa Causarum (11. veya 12. yüzyıl) 150, 6p yerine okunmalıdır; aslında, Payne-Smith col. 3731 bu okuma ile pasaja sahiptir. Son zamanlarda bile, q ile yazım hala devam ediyor; Bedjan'ın Vita of Jabhallāhā baskısına bakınız,.
Bununla birlikte, Araplar ve Farslar, Kürtçe'yi q ile değil, k ile konuşuyorlardı. Halkın son derece yaygın adının Arapça ve Farsça örneklerini vermek gereksiz olacaktır. Tıpkı İslami dönemin Süryanilerinin isimlerin yazılışında genellikle Arapça biçimleri, hatta gerçek Suriyeli olanları bile takip etmeleri gibi, burada da öyle. Nisibisli Yoannis ( † 1165 ) şöyle yazıyor: Bu yüzden Barhebraeus sık sık ve daha yakın zamanlara kadar diğerleri, örneğin Behnsch tarafından yayınlanan 15. yüzyılın tarihçisi tekrar eder; Wright'ın Kataloğu 880b ( 1699/1700) ; Assemani ( 18. yüzyıl) . Barhebraeus ise, Chron. 828/29 yılı için * Kurdānājē diyor ki, Farsça bir eseri takip ediyor ve Farsça çoğul sonunu Süryaniceye dönüştürüyor
Ayrıca, İran tepe kabilelerinin kulağa benzer şekilde gelen üçüncü bir adı da Kürt'ten olduğu kadar Kardu'dan da ayrılmalıdır. Bazı Süryanice ve aslında Nasturi yazılarında Kartēwājē'dan (Kartāwājē ?) bahsedilir. Margā'lı Thomas 294 bize, bir Suriyelinin, büyük Zāb'ın yukarı nehir havzasında kısmen Nasturilerin yaşadığı bir Kürdistan bölgesi olan Bēth Būghësh'te bulunan memleketini ağır yaralayan yağmacı Kartewājē'ye karşı nasıl cesurca savaştığını anlatır. Kartéwaje ayrıca, hikayesi tam olarak bu Thomas'ın eseri olan büyük Zab'ın yakınında daha aşağıda bulunan Beth Abhe manastırını da yağmalamıştı. Hatta Kartēwājē'nin bir piskoposundan bahseder . Mes'ûdî (10. yüzyıl) adlı eserin bu bölgelerdeki Hıristiyan Kürtleri tanıdığı söylenebilir. Ancak Hıristiyan misyonunun gerçek Kürtler arasındaki başarısı olmayacaktı. Kartěwājē'ların gerçekten Kürt olduğu, Nisibis'li Elijah'ın iki dilli vakayinamesinde (M.S. 880) yılına ait Süryanice metnin yer almasıyla oldukça kesin hale getirilmiştir. " Ja'qūbājē olarak adlandırılan Kartěwājē " , isyancılar (Dicle üzerinde) olarak, Arapça metinde ise Kürtler ( Akrād, Kürt'ün Arapça çoğulu) , bunlara Ja'aqiba (Ja'qubi'nin çoğulu) denir. " . Ve böylece bu kargaşayla ilgili Arap raporları Ya'qubi Kürtlerinden bahsediyor, bkz. İbn Esir 7, 177 (258 ö. H.); Taberî 3, 1939 ( - 266 ö. H.); krş. ayrıca İbn Esir 7, 296 f. (273 D.H.'ye kadar). Burada onlara sadece Ya'kubi'nin adı verilir. Kartěwājē, yukarıda bahsedilen efsanenin bir pasajında varyanta güvenilebilirse, daha da erken zamanlarda ortaya çıkar, Babil Talmud'undaki isme çok daha eski bir tanıklığımız var, Jebam. 16a aşağıda; En azından orada adı geçenlerde aynı insanları görmek çok açık ve kesinlikle farklı olanlardan kesinlikle ayrılıyor. Q ve k arasındaki fark söz konusu değildir ve ismin, kardon ile ilgili iki geleneksel ilke arasındaki çelişkiyi çözmek için tamamen yapay olarak oluşturulmuş olması pek olası değildir. 14. yüzyılda yaşamış bir Arap yazar q ile bu ismi Arbela'dan çok da uzak olmayan bir yerde yaşayan bir Kürt kabilesinin adı olarak yazar. Elbette bunun aldatıcı bir görünüm olması ve tal Fartāwīja yazılması imkansız değildir. Çünkü bir Kürt kabilesi var: Partāwīja, Charmoi, Cheref Nameh, p Arapça sadece f or ile ifade edilebilir. Bu Partāwīja'ların daha kuzeyde, Wan bölgesinde yaşıyor olmaları, Kürt aşiretlerinin çoklu göçleri göz önüne alındığında belirleyici bir karşı neden değildir.
1262'de birçok Suriyeli, Wright'ın Katal'ında Kartewājē tarafından öldürüldü. 1207 A yukarıda; bunu bildiren iki dilli notta Kürtler Rosen ve Forshall, Katal var. Süryani yazıları bize, 13. yüzyılın sonlarında (Müslüman) Kartewājē'nin Arbela kalesinde mahsur kalan ölümcül düşmanlarıyla, dağlardan gelen eşit derecede vahşi Hıristiyanlarla olan mücadelelerini ayrıntılı olarak anlatıyor ve
14. yüzyılın başlarında; s . Barhebraeus'un Vakayinamesi'nin devamı 587 f. (Bedjan 570) ve özellikle Nasturi patriği Jabhallāhā'nın biyografisi cap. 14 ve 18. ‚‘‘Dağlardan geliyorlar’‘ 166, 2. ‚‘‘Her türden Kartewaje ortaya çıkar’‘ 123, 8. ‚‘‘Büyük kitleler halinde ortaya çıkarlar. Bunlardan 800 kişilik bir Sauvegarde'‘den bahsedilmektedir 187, 3 . Bütün bunlar, bunun tek bir kabile meselesi olmadığını, ancak buradaki Kartevaye'nin Kürtler kadar ya da en azından eski Asur'> komşu dağlık ülkenin "Kürtleri" gibi olduğunu gösteriyor. Aksi takdirde, anlatıcı muhtemelen bir noktada Kürtler > alışılagelmiş adı kullanırdı. Başlangıçta, doğrudur, o Arap tarafından adlandırılan kabile olsun ya da olmasın, özel bir kabile böyle adlandırılmış olmalıdır. 1301'de Kartewaye, Arbela'dan Marağa'ya (Adharbaigan'da) Kürt dağlarından geçerken patriği pusuya düşürdü.
Az önce bahsedilen biyografinin oldukça modern el yazmalarından birinde yer alan bir nota göre, İbraniler "Kürtlere Kartewājē diyor (121 not 3). Bundan, en azından bu bölgelerin Aramice konuşan Yahudilerinin hala bu ismi kullandığı varsayılabilir. Fakat belki de eski Asur Hıristiyanları arasında henüz tamamen kaybolmamıştır.
Sonuç olarak bir kez daha vurguluyorum ki, Kardukhlar (ikincil formlarla), Kürtler ve Kartěwājē tamamen ayrı tutulmalıdır.
______________________________________________________________________________
Dipnotlar:
1) Vurgunun doğru olup olmadığı veya sadece κληροῦχος, τροπαιοῦχος gibi kelimelerle analoji yoluyla mı yapıldığı tartışmaya açıktır. 2) Kiepert, Lehrbuch der alten Geogr. S. 80. 3) S. Volquardsen, Untersuchungen über die Quelle der griech. Gesch. Diodorus XI-XVI (Kiel 1868) s. 131 vd. Sonuçta, tam olarak Diod'daki kakule parçası. Xenophon'un ilgili pasajına o kadar benzemektedir ki, en azından burada ona geri dönüp dönmediği tartışmalıdır 4) Martin Hartmann, Bohtān, s. 1 (Mittheilungen der Vorderasiatische Gesellschaft, 1896, 2 ). 5) Zaten burada, İran k'sinin Samiler tarafından bazen , bazen ile ifade edildiğini, tıpkı şimdi İranlı t'nin , bazen ile ifade edildiği gibi, karşılık gelen Yunan seslerinden farklı olduğunu, bu nedenle İranlı seslerden biraz farklı olacağını belirtiyorum. 6) Bu bölgelerde her zaman veya bazen, bazı Arap lehçelerinde olduğu gibi, tamamen veya yaklaşık olarak bir g sesinin olduğunu varsaymak olasılık dışı olurdu.
74
Bu muhtemelen Pompey'in saray tarihçisi Mitylene'li Theophanes'ten geliyor. S. Pompey çevresinde popüler olan bu tür masallar üzerine, Wilh'in mükemmel tezi. Fabricius, Mitylene'li Theophanes (Strazburg 1888) 122 vd. Steph, Strabon 750'den çiziyor. Βyz. s. v. Γορδυαία. Saçmalık ἔστι δὲ ἡ πόλις παρὰ τὰς ἐκβολὰς τοῦ Τίγριδος elbette Stephen'ın kendisinden veya bir ara kaynaktan kaynaklanıyor. 2) Var olarak. Tóptov ayrıca güvenli bir şekilde ayakta duran Fópouv için 750
75
1) Maurenbrecher'in Sallust'un Tarihler 4, 72 parçalarının baskısında Gorduenos'u zımnen kullanması gerçeği onaylanmamalıdır. Virgilscholia'daki pasajın kanıtını, el yazısı okumaları bulmama da yardımcı olan arkadaşım ve meslektaşım C. J. Neumann'a borçluyum. 2) Josephus'un amanuensis'i bile diğer uzak özel isimleri kötü bir şekilde çarpıtmış gibi görünüyor. 3) Amomum Dioscorides'in anavatanı olarak Ermenistan 1, 14. Plinius 12, 49 bu haliyle, elbette Kardū topraklarından oldukça uzakta, ancak onun yanında Media ve Pontus'ta bulunan Otene'nin Ermeni bölgesini daha kesin bir şekilde belirtir; Bölgemizin de buraya ait olabileceğini görebilirsiniz. 4) Aşağıda, genellikle meydana gelen formları aday duruma indirgiyorum. 5) Elbette, sadece CIL'in endekslerine, ortaya çıktıkları kadarıyla, onlar hakkında sordum. Ancak Mommsen, soruma cevaben, bildiği kadarıyla, ismin henüz yazıtlarda görünmediğini de bana bildirdi. 6) Durumun garip bir şekilde sunulması, Kardiinsel ile ilgili bir mesajın yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır (Cezirat ibn ' Omar, aşağıya bakınız, s. 76).
76
¹ ) Krş. ">Untersuchungen zur Kritik des A. T. " (Kiel 1896), 147 vd. 2) Bu, varyantı olmayan sekiz kodeks tarafından sunulmaktadır. Bu, burada uzun bir a anlamına gelmez, çünkü Mandaeanlar ayrıca kısa ünlüleri ünlü harflerle belirtirler. 3) Ülkeyi bir dereceye kadar vatanları sayabilen Nasturilerin geleneği, adı 1'in üst noktasıyla yazar, böylece Kardo olarak telaffuz edilir. Belki de bu, Xenophon'un Kapooōyo'su için söylenebilir, burada muhtemelen hala oo diftong konuşuyordu. 4) Ada, nehrin ayırdığı iki bölgeden birinin veya diğerinin bir parçası olarak da kolayca kabul edilebilir. Beth Zabhdai Züßônŋvý'nin Dicle'nin batısında yer aldığı
77
Hartmann, Bohtan 35, yanlış bir şekilde bunu reddediyor. Bkz. örneğin, Câkût 4, 56. Hartmann, Hamza'nın teolog Şa'bi'ye kadar uzanan karışık bir mesajına, Samarrā'nın gerçek bir Hamza benzeri etimolojisiyle çok fazla bilgi verir. Buna göre Thamānūn, Bā Zabda'da olacaktı Adını gemiden çıkan sekiz kişiden aldığı söylenen bu yer, sandığın hareketsiz durduğu Kardo'da yer alıyor. Suriye'deki "hazine mağarası" isminin bu açıklamasının kaynağı budur (ed. Bezold) 102. Daha sonra, diğerlerinin yanı sıra, İbn Qotaiba, Ma'arif 277, » Karda'da (biQarda okuyun) Thamanun adında bir köy << Qardo'nun ortasında yer aldığı da Hartmann'ın kendisinin s. 53'te (nr. 193) sağladığı ve araştırdığı şeylerden kaynaklanmaktadır. Bu arada, bu efsaneden oldukça bağımsız olarak, Agathias 4, 29 Πμpi τà Kapooóɣın öpy is xúpny Aquavor diyor. Ayrıca bk. G. Hoffmann, Pers. Martyr 174. ¹) Qardū kulağa oldukça Arapça olmayan bir ses çıkarır. Jaqut 1, 476'da Qirda veya daha doğrusu Qirdae telaffuzu verilmiştir, ancak kendisi ülkede ilk hecenin a ile telaffuz edildiğini söylüyor. 2) O zamanlar, Kuran 11, 46'nın Nuh'un iniş dağı olarak bahsettiği Cudi adını, eski zamanlardan beri apobaterium olarak kabul edilen Kardú dağına oldukça sınırsız bir şekilde aktardılar. Ancak Muhammed, Arabistan'daki Cudi adının dağını kastetmişti (Hamasa 564 Jaqut 2, 270, 11 = Müştarik 111 ), muhtemelen tüm dağların en yükseği olarak kabul etti.
78
Persis'in yarı göçebe dağ sakinleri, bu alanda özellikle bilgili olan eski Arap coğrafyacıları tarafından "Kürtler" olarak da adlandırılmaktadır. 2) >>Kızıldeniz<< Phot yakınlarındaki Ktesias'ta bir yer olan ve sürgün yeri olarak hizmet veren Kóptat'ın onlarla hiçbir ilgisi yoktur. 41a, 39. Byz. Kopraia yazıyor
79
1) Wright'ın Katalog 707'sinde die Zeit richtig ; Bl. Kleyn, 616 Antakya el yazması olduğunu buldu. , 619'a sahip değil. 2) J. Barth'ın bana nazikçe bildirdiği gibi, Berlin elyazması da her yerde var. 3) Hartmann, 92 f. Qurdājē ve Kurdistan yazımlarındaki tutarsızlığı yanlış bir şekilde eleştirmektedir. İlki eski bir Süryanice formudur, ikincisi ise modern bir Farsça formudur. Cf. yukarıda s. 73, not 5 . 9, burada her yerde ancak Sami diline uyarlandığında ortaya çıkar. 4) Bu alanın durumu hakkında daha fazla ayrıntı için bk. Hoffmann, Pers., Martyrs, 227 vd., 5, Hoffmann, a.g.e., 226 vd.
80
Bu vahşi kabilelerden gelen din değiştirenlerin kabul edilip edilemeyeceği sorusu, Adiabenian prenslerinin din değiştirmesinden bu yana pratik hale gelmiş olabilir. *) Fakat Quatremère'in bu pasajda bahsettiği bilgin, muhtemelen adını Başra yöresindeki bir köyden almaktadır
81
t benim bildiğim Nasturi olmayan bir kişinin isminin geçtiği tek pasajı
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.