'Karlov, Halep’ten suikasta uğradı, şimdi de ben İdlib üzerinden tehdit ediliyorum'
Türkiye ile Rusya arasındaki sıcak ilişkiler, İdlib krizi ile birlikte yerini soğuk rüzgârlara bırakırken Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov da tehditler aldığını söyledi.
Haber Merkezi - İdlib'de yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada "Burada sabır tükendi. Suriye ordusu kendi topraklarının her bir karışını geri alma kararı verdi" diyen Yerhov, ayrıca Türkiye'nin Soçi'yi ihlal ettiğini savunmuştu.
Yerhov, yaşanan gerilimin çok olduğunu aktararak, “Doğrudan tehditler alıyorum” diyor ve ekliyor:
"Suriye’deki gerilim. Kabul, çok acı verici olaylar ve sıkıntılı günler. Önce Rus subaylar öldü, ardından Türk askerler. Ama sosyal medyadaki korkunç çılgınlığa bakın. İstemeden bazı yorumları okuyacağım. 'Hayatınıza veda edin', 'Arkanızdan kimse ağlamayacak', 'Yanmanızın zamanı geldi' ve benzeri. Tüm bunlar beş yıl önce de medya ve sosyal ağlarda yaşanmıştı. Sebep İdlib değil, Halep’ti. Sonuç? Uçak krizi ve Büyükelçi Karlov’un haince suikasta uğraması. Bu arada ben de doğrudan tehditler alıyorum. Gerçekten kimse geçmişten ders çıkarmıyor mu?"
Türkiye'nin Soçi anlaşmasını yerine getirmediğini savunan büyükelçi, "Soçi’de Türkiye’nin varlığı konusunda anlaştığımızda, bu noktaların anlaşmada belirtilen ateşkesi ve anlaşmanın yerine getirilmesini gözlemleyeceği kastedilmişti. Ama anlaşma yerine getirilmedi" ifadesini kullanıyor.
Sputnik Türkiye'ye konuşan Aleksey Yerhov, Suriye ordusunun kendi topraklarında kendi halkı için savaştığını kaydederken, "Bana göre çok daha tehlikeli olan ikinci bir şey var: ortağını ve onun eylemlerindeki mantığı anlama, onun sözlerine kulak verme, onun olup bitene dair seninkinden farklı bir bakış açısına sahip olma hakkının bulunduğunu kabul etmekte bütünüyle isteksiz olunması. Böyle bir eğilim büyük belaya yol açabilir" uyarısı yapıyor.
Yerhov, "Beladan ne kast ediyorsunuz?" sorusuna ise şöyle yanıtlıyor:
"Aslında çok basit. Şimdi Türkiye’de çoğunluk Rusya’yı ve güya mutabakatı 'ihlal eden, saldıran, sivil hedefleri bombalayan’ ‘Suriye rejimini’ suçluyor. Gelin işin aslına bakalım:
Öncelikle, bazıları için Şam’daki hükümet meşruiyetini kaybetmiş olabilir, ama bazılar için de meşrudur, kaldı ki böyle düşünenlerin sayısı az değil. Uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin büyük kısmı bu hükümeti meşru görüyor. Şam’ı her fırsatta eleştiren ama yine de iletişimi koruyan ve farklı konularda işbirliği yapanlar da var. “Savaş ekonomisi”, bilirsiniz, çok kurnaz ve ilginç bir şey.
İkincisi, Şam ve Rusya’nın ‘ihlal’ ettiği iddia edilen 17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatı nedir? Bu ikili bir anlaşma ve bu anlaşma kapsamında taraflar üzerlerine oldukça açık ve net yükümlülükler aldı. Örneğin, Rusya İdlib gerilimi azaltma bölgesinde Türk gözlem noktalarının varlığını ve bölgede askeri statükonun devam ettirilmesini kabul etti. Türkiye de İdlib’de oluşturulan 15-20 kilometre genişliğindeki silahsız bölgeden “tüm radikal terörist grupları”, tanklar, çok namlulu roketatarlar, topçu sistemleri dahil tüm ağır silahları tahliye etme yükümlülüğünü aldı. M5 ve M4 karayollarını trafiğe açma konusunda da mutabakat sağlandı. Ne oldu, teröristler çıkarıldı mı? Yollar açıldı mı? Eğer yükümlülüklerinizi yerine getirmiyorsanız, diğer taraftan yükümlülüklerini yerine getirmesini talep etmeye hakkınız var mı? Anlaşma taraflarının yükümlülükleri ‘diyalektik birlik içinde’ bulunmalı, aksi takdirde eşit partnerlikten bahsetmek güç oluyor."
Ahval
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.