KDP Taraflarının Birleş(tiril)mesinin Bitmek Bilmeyen Hikayesi
KDP Taraflarının Birleş(tiril)mesinin Bitmek Bilmeyen Hikayesinde Asıl Sorun....
Selim Çürükkaya'nın, Rojhat Amedi'nin (Veysi Efe) Ulusal şehitlerimizin önemli bir sembolü haline gelen Sait Çürükkaya'nın şehadeti öncesinde, Sait aleyhindeki faaliyetleri ile ilgili yazısı, özellikle Kuzey Kürdistan KDP'sinin değişik taraflarının kadrolarınca araçsallaştırılarak, konunun esası yerine, bir başka alana kaydırıldı.
Konunun esası, Kürt ulusal hareketinde parçalar arası siyasal ve örgütsel ilişkilerin genel stratejisi ve buna uygun bir işbirliği ve dayanaışmanın esasları/hukuku ve pratik gerekleridir.
Bu genel çerçeve içinde olayımızın somut konu ise, Irak-KDP'sinin, Kuzey Kürdistan'daki KDP camiasını, yıllardır konjonktürel çıkarlarına uygun olarak kendi vesayetinde tutmak için belli bir maddi ve siyasi rant ve buna ilişkin beklentileri kullanarak, sürekli ve sistemli müdahalelerle onu yönlendirip yönetmeye çalısması ve Kuzey'deki KDP taraflarının ve taraftarlarının önemli bir kesiminin de buna teşne olmasıdır.
Konuyu yakından takib eden ilgili her siyasetçi, son yıllarda daha bir yoğunlaşan bu müdahalenin/çabanın nerede, ne zaman, hangi I-KDP yöneticilerince, hangi Kuzeyli KDP'liler kanalıyla yapıldığını biliyor. Son birkaç yıl içinde, bu kapsama PKK'den ayrılan bir kesim de kattırıldı.
Konu, gizli ve saklı değil; müdahale alenen yapılıyor ve konuşulup tartışılıyor. Örneğin, bu sürecin dışında olan ben dahil, bir çok ilgili siyasetçi, son 5-6 yıl içinde, konuyla ilgili icazetin/mühürün kaç defa el değiştirdiğini sarihen sayabilir.
Rojhat Amedi ve daha nice benzerlerini yaratan ve devamı halinde bu türleri daha da yaratıp besleyecek olan temel neden budur... Yani bir partinin, Kürdistan'ın diğer parçalarında kendisine doğrudan veya belli bir vesayetle bağlı parti ve örgütler oluşturma girişimi, çabası, yöntemi.
Bu nedenle "I-KDP'nin -veya diğer parti ve örgütlerin- böyle bir hakkı var mıdır ya da olmalı mıdır?" hususu, tartışılması gereken esas konudur. Açıktır ki böylesi bir tartışma, Kürdlerin uluslaşma ve devletleşmelerine karşıt siyasi söylemine rağmen, Kürdistan'ın diğer parçalarında vaseyete dayalı bağlılığın da ötesinde, kendisine doğrudan bağlı örgütler kurup yöneten PKK'yi daha bir kapsamalıdır; kapsayacaktır.
Oysa, Selim'in anılan yazısından sonra konu, bunun yerine, 45 yıllı aşan siyasi ömrüm boyunca devam edegelen ve fakat bir türlü gerçekleş(tiril)meyen Kuzey Kürdistan KDP'sinin parçaları/tarafları arasında, birleşme çabaları sürecinde olup bitenler hakkında tarafların biri birlerini karşılıklı olarak suçlamalarına dönüştü. Sapma bununla da kalmadı; KDP'li veya kökenli olmadığı halde, durumdan vazife çıkararak, bu tatsız ve yıpratıcı tartışmayı daha da ateşleyenler oldu.
Selim Çürükkaya, asıl soruna işaretle bu sapmayı doğrultmak için uyarılar yapmak yerine, yayınladığı kısa ek yazılarla Kuzeyli KDP taraflarının biri birlerini karşılıklı olarak suçlamalarını adeta teşvik etti ve böylece yazısını daha bir araçsallaştırdı.
Doğrusu, anılan haliyle bu tartışma, sadece bir bütün olarak Kuzeylli KDP taraflarını, birleşme projelerini, bu tarafları yönlendirip birleştirmeye çalışan I-KDP'yi daha bir yıpratmakla kalmıyor; bir bütün olarak Kürt ulusal hareketine sirayet ediyor; hepimizi moralsizleştirip zayıflatıyor. Tartışma, bu haliyle sadece ve sadece zaten konuyla ilgili (anti I-KDP'ciliği kastediyorum) kampanyası bulunan PKK'ye yarıyor.
Oysa, kulağımızı tersinden tutmaya, karnımızdan konuşmaya çalışan bu verimsiz ve yıpratıcı yöntem yerine, konuyla ilgili olarak I-KDP'yi dostane bir üslup ve yöntemle açıkça eleştirmek gerekiyor.
Bağımsızlık perspektifiyle devletleşme yolunda hayli mesafe kat eden Güney Kürdistan'ın temel siyasal-örgütsel taşlarının en başında gelen I-KDP ve onun lideri olan Mesut Barzani ile mevcut koşullarda özellikle dayanışmak, her Kürt vatan ve milletperveri için özel önem taşımaktadır.
Ancak, Kürdistan'ın tüm parçalarının siyasal geleceğini ilgilendiren bu dayanışmanın, sağlam ve kalıcı bir temele oturtulması ve mümkün olan en üst düzeye çıkarılbilmesi için, her Kürd örgütü gibi, I-KDP'nin de üstüne düşen bazı siyasal ve örgütsel sorumlulukları hassasiyetle yerine getirmesi, özellikle belirtile gelen türden parçalar arası vesayet amaçlı örgütsel müdahalelerden özenle kaçınması gerekiyor.
Gerek tek parçada ve gerekse de parçalar arasında ulusal güveni, birliği ve dolayısıyla dayanışmayı güçlendirip pekiştirmenin en sağlam yol ve yöntemi budur. Bilinmelidir ki toplumuzda, gerek breylerimiz ve gerekse de örgüt ve kurumlarımız, vesayetten uzak, irade ve insiyatif sahibi oldukları oranda, siyasal hareketimiz, ortak ulusal aklımız, demokrasimiz, ulusal birlik ve gücümüz daha da güçlenip pekişecektir.
Yazımı, bu eleştiri ve temennilerin yanısıra, somut bir saptama ve öneriyle sonuçlandırmak istiyorum. Kürd ulusal hareketi, Kürdistan çapında iki ana siyasal akım ve örgütsel güç olan I-KDP ve PKK ikilisinin siyasal ve örgütsel hegemonyasındadır. Kürd ulusal hareketini, genel olarak her bakımdan daraltan, verimsizleştiren ve dolayısıyla da güçsüzleştiren bu ikli hegemonik kıskaç, taraflara düşmanlık yapmaya dönüştürülmeden, siyasal ve örgütsel olarak her parçada çoğulculaşmak suretiyle aşılmalıdır.
Böylesi bir adıma en çok gerek duyan ve başarılı olunması halinde Kürdistan çapında etkili olacak olan parça, Kuzey Kürdistan'dır. Bu, iki nedenle böyledir: Birincisi, Kuzey Kürdistan, anılan ikili hegemonyanın PKK hegemonyası olarak neredeyse tek taraflı koyu bir yoğunlukla yaşandığı bir alandır. İkincisi, Kuzey Kürdistan, hem cografik hem de demografik olarak parçaların en büyüğüdür. Kürt ulusal hareketinin, Kuzey'de siyasal ve örgütsel olarak belli bir istikrar ve süreklilik arz eden birkaç etkili örgüt yaratarak çoğulculaşması, yukarıda belirtilen iç siyasal hegemonyanın genel dengelerini değiştirecek; tüm parçalarda Kürt siyasetini daha çoğulculaştırıp, demokratikleştirerek, bütün yanlarıyla olumlu yönde etkileyecektir.
26 Şubat 2017
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.