Kürdistan Tarihi kararını vermek zorunda!
ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump'ın kazanmasından sonra, araya giren sesiz bekleyişten sonra, yeniden Ortadoği siyasetî ile ilgili gözler Beyaz Saraya dönmeye başladı. Merak edilen en önemli konu, ABD'nin yeni başkanın Beyaz Saraya yerleştikten sonra, ABD'nin dış siyasetinde nasıl rota izleceği sorusudur.
Donald Trump'ın çalışma ekibinde yer alacak kadronun belirlenmesi ile birlikte, izlenecek rota konusunda imalar, açıklamalar ve beyanatlar da ardı ardına gelmeye başladı.
Dolaylı yollardan verilen bu demeçlerde iki konu öne çıkmaktadır. Bunlardan biri; ABD'nin yeni başkanının Kurdler konusunda nasıl bir yol izleyeceği..
Diğeri ise; İran ve Rusya'ya karşı ABD siyasetinin ne olcağı konularıdır.
Rusya için önümüze çıkan tabloya baktığımız zaman:
Rusya, İran ve Türkiye'nin Suriye'ye ilişkin yayinladıkları ortak deklerasyondan sonra, ABD'nin bölgeye sert bir giriş yapabileceği ve İran'ın Obama döneminde ABD ile nükleer silahlar konusunda yaptığı anlaşmanın geçersiz sayılacağı yönündedir.
Rusya'ya ilişkin; bugün AP Ajansı'nın geçtiği Haber, fotoğrafları ile birlikte ABD askeri gücünün Polonya'ya geçişlerini şöyle geçti:
„Polonya'ya çıkarma yapan 4 bine yakın ABD askeri ve 80'den fazla tank, Soğuk Savaş'tan bu yana gerçekleşen en büyük sevkiyat"
Bu askeri sevkiyatın dökumanteri bununla yetmiyor:
„toplam silah sayısı 2 bin 800. Bu rakam içinde 87 Abrams M1A1 tank, yüzlerce zırhlı araç, 20 Paladin kundak motorlu obüs, 136 Bradley savaş aracı"
Her ne kadar bu askeri harekat „Tatbikat amaçlı" olduğu söylense de, Donald Trump göreve başlamadan bir hafta önce olması, dikat çeken önemli bir hareketlilik(!)
ABD'nin Polonya'ya sevkedilen bu askeri gücünün, Rusya üzerinde bir pres oluşturma hareketi olduğu yönünde, bu ihtimalı güçlendiren açıklamalar da olmuştu.
Örneğin bugün Basnews'te çıkan haberde, ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın Savunma Bakanı adayı James Mattis'in:
"Bence şu anda en önemli şey, sayın Putin ile nasıl baş edeceğimiz gerçeğini tanıyıp onun NATO'yu bölmeye çalıştığını anlamamız. Buna göre diplomatik, ekonomik, askeri olmak üzere bütünlüklü adımlar atarız. Ve müttefiklerimizle kendimizi nerede korumamız zorunluysa orada NATO olarak adımlar atarız" dediği belirtiliyor(!)
ABD'nin; „Bölgede, Rusya'nın çıkarlarımızı tehlikeye sokacak adımlar atmasına izin vermeyeceğiz"(!) yönündeki açıklamaları da olmuştu. Bu girişim ve açıklamalar biraraya getirildiğinde, Ronald Trump'la birlikte ABD'nin Rusya ve İran'a karşı sert bir girişim yapacağı ihtimalını gündeme getirmektedir.
ABD'nin Güney Kurdistan'a yönelik ise, Obama yönetiminin izlediği politikaya ters, „daha reel ve doğrudan" bir ilişki içerdiği yönünde.
ABD'li senatör Marco Antonio Robio'nın K24'e verdiği demeçte;
„IŞİD ile mücadele en etkili gücün Peşmerge olduğunu belirterek, Kürdistan Bölgesi ve Peşmerge'yi, 'ABD'nin en yakın müttefiki" olarak tanımladı." Ve „Kürdistan Bölgesi'nin yeni şekillenen Ortadoğu'nun en önemli parçası olduğu"nu belirtti.
ABD'li Senatör Marco Antonio Robio K24'e verdiği demecinin devaminda: Kurdistan bölgesinin bağımsızlık talebinin önemli olduğunu belirterek;
'' Bu konuda Erbil ile diyalog içindeyiz ve birlikte çalışıyoruz'' dediği aktarıldı.
Bugün çok daha reel ve mantıklı bir açıklama da, London Center for Policy Research) bünyesindeki Dünya İşleri Konseyi ve Kürt İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde (KHRW) çalışmalar yürüten ABD'li Emekli General Eardnie Audino dan geldi.
ABD ve Güney Kurdistan ilişkilerini değerlendiren General Eardnie; ABD-Kurdistan ilişkilerinin ortak çıkarlar bazında, ittifakı güçlendiren beş temel neden olduğunu belirti. Açıkça Kurdler ile ABD'yi yanya getiren bu çıkarların bir ortaklığa doğru evrimlendiğini belirterek, ittifakın maddelerini şöyle sıraliyordu:
„Birincisi; DAİŞ, Kürtler olmadan yok edilemez.
İkincisi; Cihadist yapılar modern bir Sünni güç olmadan bertaraf edilemezler.
Üçüncüsü; ABD dış siyasetinin demokrasinin gelişmesi için ihtiyaç duyduğu bölgelerden biri de Kürdistan'dır.
Dördüncüsü; ABD'nin Körfez bölgesi politikaları bağımsız Kürdistan ile daha güçlü olacak.
Sonuncusu; ABD'nin enerji ihtiyacının olması ve bu enerjinin Kürdistan'da var olması."
Dört sömürgeci barbar düşman devletin ortasında parçalanmiş bir Kurdistan, uluslararası güçlü bir destek olmaksızın devletleşmesi mümkün görünmüyor. Bu açıdan bugün, Ortadoğu'da Kurd çıkarları ile ABD ve Kualisyon güçlerin çıkarlarını yanyana getiren nedenler, elbette bu güçlerin kurdlere olan hayranlığı değildir. Onları yanyana getiren karşılıklı çıkar ilişkileridir. Kurdlerin bu çıkar ilişkileri iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Güney Kurdistan'ın bu ilişkileri iyi değerlendirebilmesi için. Siyasi olarak parça pürçük duruştan çıkması ve ulusal birliğini acil bir şekilde oluşturması gerekiyor. Bu olmazsa olmazın önemli bir nedenidir. PDK ve YNK arasında gelişen olumlu siyasi havanın genişleliyek, hizli bir şekilde devam etmesi ve ortak bağımsızlık konseptinin üzerinde anlaşmaları zorunludur. Hem parlamentonun aktifleştirilmesi ve hem de ortak siyasi bir iradenin oluşması bu açıdan hayati bir görevdir.
Dilerim Kurdler, önlerine çıkan ve Peşmergenin, direnen siyasi kadroların fedakarlığı ile oluşan bu imkanları, küçük hesaplara kurban etmezler.
13.01.2017
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.