Kurdistan ve işgalın reddi siyaseti!
Türk devleti ve Türk iktidarı, „Yeni Kapı Meydanı mitingi" ile birlikte yeni bir süreç başlatı. Sağcısı, islamcı-liberalı, solcusu-demokratı, kemalisti, serserisi, fahişesi, o gün ellerinde kanlı bayraklarla "İstanbul Yenikapı Meydan"ını kana boyadılar: "tek ses, tek nefes, tek yürek" diye. Alanlarda olmayanlar; bu kanlı bayraklı ellerin tehdi altında olduklarının mesajını aldılar sanırım." Demiştim miting günü.
Bugün yaşananlar, o günün devamıdır.
"Vatan için, bayrak için hayde Yeni Kapıya" diye direktif veren bir devlet ve bir iktidar vardı sahnede. Bunu anlamayan, belli bazı Türk Mecsili'ndeki „kurd" legal siyasetçiler ise; bu mitinge çağrılmamanın utangaçlığını yaşiyorlardı. „Demokrat" gördükleri CHP'nin Kemal'ı ordaydı. „Ama biz niye orda değiliz"(!) diye sitem de ediyorlardı.
Şimdi onların bir kısmı zindanda, bir kısmı dışarda Türk „sol" ve demokratları ile „hayır"ı örgütlüyorlar!
Sömürgeci barbar bir devletten, soykırım siciliyle namlı bir devlettin iktidarından; „Askeri darbeye yol vermeyen" bir güç olarak sözetmek için, kör olmak ve kurdlükten feragat etmek gerekiyordu. Çünkü meydanda "Bellerinden çektikleri kamalarla asker kafası kesen tecavüzcü kitleler demokrasi savuncusu olarak görmek, onların bu eylemini desteklemek demokrasinin ne olduğunu bilmemek" demektir demiştim o gün. Yani bunlarla demokrasi hayalı kurmayin, olmaz demiştim!
Elbet nedenlerim vardı.
Birincisi; sömürgeci bir devlet, sahip olduğu sömürgeyi ellerinde tutmak, işgal topraklarda egemenlik sürdürmek için zorba yöntem ve yönetimlere ihtiyaç duyar. Bu, onun sömürgeci bir güç olarak, sömürge topraklarda varolmanın birinci koşuludur.
İşte bu nedenle diyorum ki, sömürge Kurdistan kurtulmadığı ve özgürlüğünü elde etmediği sürece, sömürgeci devletlere demokrasi gelmez. Bu siyaset biliminin bir kuralı olarak işler. Bunun için, sömürgeci devlete „demokrasi getirme, demokratikleştirme" çabaları tepeden tırnağa sömürgeci sistemin devamına hizmet eder. Onun işgalcı bir güç olarak kabulune tekabul eder.
Sömürgeci devlete ve onun işgal topraklardaki varlığını „red" değil de „değiştirme" çabasına girildiği andan itibaren, sömürgeci devletin işgal topraklarındaki varlığının kabulune ve entegrasyonuna „evet" demek ve sömürgeci devletin özümleme siyasetine „evet" demektir. Bu sömürge ulus siyaseti; Sömürgeci devletin sömürgedeki uzantıları olarak, onun anayasa, parlemento ve ordu-polis-hukuk ve yönetilme sistemi kurumlarının bir parçası olarak konum alması anlamına gelir. Dolayisiyle askeri işgalin sömürgedeki varlığını „red" pozisyonundan, sömürgeci devletin Kurdistan'daki kabulune ve onlara entegre olmaya „evet" demektir.
İkincisi:
Bu genel belirlemelerden hareketle: Türk „solu", Türk aydını-demokratı, iktidar ve onun nasıl yönetilmek istediği ile ilgili pozisyon alma hakkı var. Bu anlamda ‚ "hayır" demek kadar, „evet" deme hakları da var. Çünkü, devlet onların devleti ve sistem onların sistemi..Egemenlik onların egemenliği. Türk „sol" ve demokrat çevrelerinin bu pozisyonlarını kurdlere dayatması, tamı tamına kendi sömürgeci devletlerinin Kurdistan'daki zorba-işgalcı ve millitarist varlığına onay vermesi anlamına gelir. Kurdistan'ı, işgal altındaki topraklar olarak değil, Türk devleti'nin bir parçası olarak görme çabasıdır. Kurd ulusunun iradesine müdahaledir. Yıllardır bu devlet, iti ile MİT'i ile kendi devletinin bekası için, Kurd Ulusu'nun iradesine müdahale etmektedir.
İşte aklın durduğu yer, utanmanın gerdek gecesinde neden yaşanmadığı sorusunun cevabı da burda. Çünkü türk „Sol" ve demokrat çevreleri, Kurdistan ulusal demokratik mücadele dinamiklerini kendi iktidar sorunları için, kendi sömürgeci devletin yararına kullanma ahlaksızlığı içindedirler.
Çünkü, gerdek gecesinde, kapıcılık yapan adam da, gerdeğe giren damat da, Damda elinde tüfek, tecavüz eylemi haberini silah sıkarak verende, haberi kutlayanlar da tecavüz olayına ortaktırlar da ondan. Utanma perdesinin koptuğu nokta burası!
Bu tesbitin içinde "darbe için kaos yaratma" çabaları da dahil, içinde kimlerin yer aldığı sorusuna: "Türkler arasındaki iktidar kavgasında hangi gücün kimi nasıl ve ne düzeyde kullandığı sorunu, tartışılacak sorulardan biri olarak sömürgeci devletin bir siyaseti olarak önümüzde duruyordu o gün. Ama şimdi bire bir yaşiyoruz.
Ne yazık ki Türk „sol" ve demokrat çevreleri, PKK ve HDP'yi bu oyunun bir parçası olarak fena halde kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar.
Kurdlerin türk „solu", Türk demokratlarının kuyrukçuluğu siyasetinden çıkıp, kendi ulusal mücadele ve siyaset perspektiflerini geliştirmesi gerekiyor. Gelinen aşamada, kendi sorunlarını tartışmanın yerine, türklerin, türk devletinin sorunlarını tartışmaktan çıkması gerekiyor.
Kurdistan ulusal kurtuluş dinamiklerinin enerjisini, sömürgeci devletin iktidar güçleri kavgasına ve yenilenmesine kullanma, tamı tamına sömürgeci sisteme hizmettir. Kurdistan ulusal duruşu karşıtı bir tercihtir.
Eğer Kurdler bir ulus ve ülkeleri de Kurdistan ise: Sömürge ulusun; işgalcı ve sömürgeci bir devletin siyasetinin biçimleri ile ilgili tercihi olmaz. Devletin yönetimimini ve işgal güçlerinin kesin ve uzlaşmaz reddi ve kendi kendini yönetme, kaderini tayin etme proğramına çekilmesi gerekiyor. Türk devlet proğramı ile ayni kefeye düşmek; bu yönde yapılacak her tercih, bu devletin Kurdistan'daki varlığının onaylanması ve meşrulaştırılması anlamına gelir.
Çürkü Türk devleti kurdlerin devleti değil. Bu devlet Kurdistan'da zorba yöntemlerle işgalcı bir millitarist güçtür. İnkar ve asimilasyon üzerine kurulu, tarihi, katliam, zor ve jenosid yöntemleriye sömürgeyi elde tutan bir sömürgeci siyasete sahip.
Bu devletin yürümeyen, tıkayan kurumlarının yeniden reorganizasyonu, çağa göre „modernize" edilmesi, yeni egemenlik kanunları yapması, sömürgede egemenliğini sağlamlaştırmaya yönelik çabalardır. Dolayisiyle kurdlerin, kendi sömürgecileri ile ilgili bu tür çabalarına taraf olma gibi bir lüksleri yoktur. Kurdlerin siyaseti ve mücadelesi tamamen bu sistemin varlığına ve işgal kuvetlerine karşı kökten redetme durumu vardır. Ulusal kurtuluş mücadelesinin gerekleri bu pozisyon üzerine gelişmek ve örgütlenmek zorunda.
Görev, yürütülecek siyasetle sömürgeci işgalı meşru görmek değil, köten redetmektir. Bütün Kurdistan ulusal dinamikleri, sömürgeci devletin bölgedeki siyaseti karşısında ortak Kurd ulusal ve Kurdistan'i duruşu göstermek durumundadır.
Tek tercihimiz var. Sömürgeci zincirlerin kırılması, askeri işgale son vermek ve bağımsız bir ulus ve ülke olarak kendi kendimizi yönetme hakkıdır. Bunu rededen bütün siyasi projeler bağımsız Kurdistan'ı savunan siyasetin reddidir ve reddimiz olmak durumundadır.
26.01.2017
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.