Kurdlerin İdam Edilmesi, İşgalcilerin Varlık Projesinin Göstergesi
Şefik Çolak
Kurdlerin bilinen tarihi yaklaşık 12.000 yıla kadar çıkarıla bilinmekle beraber tarih çalışması yapanlar bunun 7.000 yılından emin olmuş durumdadırlar. Bilinen bu süreç içinde Kurdler hep aynı coğrafyada yaşamış bulunmaktadır ve bu nedenle bu bölgenin kadim halkları ve gelip geçen halklar ile iyi veya kötü ilişkiler yaşamışlar. Yerleşik kadim halklar ile kayda değer sorunların yaşandığını söyleyemeyiz.
Savaşlar, talanlar ve üretilenleri sömürme girişimlerinin ağır sonuçları hep olmuştur. Bu acılara rağmen halklar birbirlerini inkâr ve yok sayma siyasetini devreye sokmamışlar. Dolayısıyla değerlerine saygı göstermede özen gösterildiğini görebiliriz. Çok tanrılı dönemlerde bir yeri işgal edenler işgal edilen halkın tanrılarını yok etmedikleri gibi kendilerine güç katacak düşüncesiyle sahiplendikleri örnekleri ile sık sık karşılaşılmıştır. Kurdlere yönelik bu siyaset Osmanlının merkezileşme politikası (1820) ile değişmeye başlamış, İttihat ve Terakki döneminde kesin bir şekilde değişmiş ve devamı olan T.C.de bu değişiklik katı bir şekilde sürdürülmüştür.
Bu değişikliğin en önemli göstergesi Kurdlerin değerleri yokmuş gibi davranmak ve maddi kaynaklar ile beraber kültürel birikimi de revize ederek sahip çıkma yoluna gidilmiştir. Sadece tahrip edilmemiş, kendilerine mal edilmeye çalışılmıştır. Bu siyasetin amacı ulusal aidiyet duygusunun gelişmesini ve devam etmesini engellemektir.
Kürdistan’ı işgal eden dört devletin Kurd politikası birbirinin benzeri olmakla beraber uygulamada bazı farklılıklar göstermektedir. Dört devlet de kafasını kaldıran Kurdleri katletmekten kaçınmamışlardır. Çatışmalarda veya mühendislik projesi gereği gerçekleştirilen saldırılarda yapılan katliamların dışında kendi hukukları gereği cezalandırma yollarına baş vurulmuştur. Bunun en şiddetli olanı idamlardır. İdamlar geçmişte de sıklıkla uygulanan yöntemlerden biridir. Kurdlerin idamları topluma korku salmanın bir yolu olarak görüldüğü için genellikle halka da izlettirilerek yapılmıştır. Her idam aynı zamanda hukuksuzluğun belgesini tarihe miras olarak bırakmaktadır ve etkisi yıllarca sürmektedir.
Türkiye’nin son 80 yılda idam politikası Irak, İran ve Suriye’den farklılık göstermektedir. Diğer üç ülkenin kuruluş esasında Kurdlerin yok sayılması olmadığı için açık idam politikasını sürdürmekte sakınca görmemişler. Türkiye ise Kurdlüğü çağrıştıran sonuçların doğmasını engellemeyi politika olarak belirlemiştir. Her ne kadar devlet içi yazışmalarda ve bırakılan belgelerde gerçekler net olduğu halde kamuoyuna açık politikada Kurd politikası farklı şekilde adlandırılmıştır.
Bir halkın en önemli değerlerinden biri de tarihsel öneme sahip atalarının mezar yerleridir. Bu Türkler için de geçerlidir. Kendileri için değerli olan şahsiyetler için anıtlar yapmışlar ve yapmaya devam etmekteler. Bu yapılanın yanında Kurd liderlerin mezar yerlerinin olmamasına çalışılmıştır. Şex Said, Sey Reza, Cibranlı Xalid Beg gibi şahsiyetlerinin mezar yerlerinin gizlenmesi bu politikanın gereğidir.
Türkiye’de hala yürürlükte olan “Mezarlıkların İmara Açılması Kanunu (BELEDİYE MEZARLIKLARI NİZAMNAMESİ, Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi: 1/7/1931, No: 11410 Dayandığı Kanunun Tarihi: 3/4/1930, No: 1580 Yayımlandığı R. Gazetenin Tarihi: 9/8/1931, No: 1868 Yayımlandığı Düsturun Tertibi: 3, Cildi: 12, S. 391)” vardır. Bu kanunla yok sayılan kadim halkların mezarlıkları zamanla yok edilmiştir. Asimile edilenlerin hemen yanıbaşında atalarının Goristanı olmuş olsaydı aidiyetlerini hatırlayacaklardı. Kurd şahsiyetlerinin mezarları yok edildiği gibi yapılan katliamlarının yerleri yüz yıldır halkın ziyaretine yasaklanmış bulunmaktadır. Zilan Deresi, Sefo Deresi ve Roboski buna verilecek örneklerden bazılarıdır.
1938 yılına kadar Kurd direnişçileri idam edilmiş, sonrasında hiçbir Kurd siyasi nedenle idam edilmemiştir. İdamların en çok yaşandığı dönem olan 12 Eylül sonrası idam edilen Kurd yoktur. İdam edilenler arasında Kurd olan var ama bunların idam gerekçesi Kurdlük politikası değildir. Bu bir lütuf değil devlet politikasının gereğidir. Avrupa’da Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya gibi şahsiyetlerin mezarları ile Başûrê Kurdistanê de Mele Mistefa Barzani’nin mezarı Kurdler tarafından düzenli olarak ziyaret edilmektedir. Bu mezar ziyaretleri Kurdlere kendi durumlarını, Kurdlüklerini hatırlatmaktadır.
Mezarları Kurdlere mabed olmasın diye 80 yıldır Kurdler idam edilmiyor. 5 Nolu Cezaevi’nde her türlü işkence yapıldığı halde burada yargılananların hiçbiri fiilen idam edilmedi. İdam kararı aynı zamanda hukuki bir kabullenmeyi gerektirecekti. Devletin politikası gereği bu sonucun tarihe kalması istenmediği için zamanla bu kararlar ortadan kaldırıldı. Kurdler için bir Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Adnan Menderes yaratmak istenmemiştir.
İdam edilen şahsiyetlerin Mezarlarına sahip çıkmak ve görünür kılmak bizlerin görevidir. İşkencelerde ve direnişlerde kaybedilenler bizin değerlerimizdir ve bu değerli şahsiyetlerimizin mezar yeri olmasa da sembolik mezar yerleri inşa ederek Kurdlük bilincinin gelişmesine katkı sağlamamızı diliyorum.
23.04.2024