Kürdistan ve kürt sorunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren kronik bir problem olan en önemli meselesidir.

Bu sorun çözülmeden ne güvenlik ne istikrar ne iç barış sağlanır, ne de kapsamlı bir kalkınma ve ekonomik ilerleme gerçekleşir.

Kalıcı bir çözüme varılması için, tarihi kararlara, güçlü bir iradeye, samimi bir niyete, benzeri görülmemiş pratik adımlara ve projelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Çözümsüzlük bize her gün, mağduriyet, ateş, kan ve gözyaşı olarak geri dönmektedir.

Unutulmamalıdır ki, iktidara gelen tüm hükümetler Kürdistan ve Kürt sorununa karşı inkar, marjinalleştirme ve dışlama politikası izlediler. Ancak her baskıcı dönemle birlikte Kürtler davalarına daha fazla tutundular.

Yeniden organize olmak için güçlerini ispatladılar. Tarihimiz bu diriliş örnekleri ile doludur.

Türkiye'de kürtlerin her katliam sonrası süren sessizliği her seferinde bozmaları ve 1975 yenilgisi bunun en iyi örnekleridir.

Bir anlığına tarihe Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına gidecek olursak, özellikle meclisin ilk yıllarında, Osmanlı nostaljisi taraftarlarından tutun da cumhuriyet ve yeni rejim arayışçılarına kadar, bir çok farklı görüşleri bir arada tutan günlerde milli müdafa ve vatanı kurtarma söylemi ve kürt düşmanlığından geçilmiyordu. 100 yıl sonra yine oradayız!

Yine kürtlere karşı görülmemiş bir kin nefret düşmanlık temelinde grup, inanç, ideoloji, görüş farkı gözetmeksizin vatanı kurtarmak için mobilize olan bir toplum var!

Bunu Güney Kürdistan'daki referandumda saldırgan, aşağılayıcı ırkçı söylemlerden, 16 Ekim'de Kerkük'ün Şii cihadistlere teslim edilmesine, Afrin'e yapılan saldırıda gördük, yaşadık.

İçeride sorunlarını çözmeden Suriye ve Irak'ı zapturapt altına almaya çalışan, üstelik sürekli cihadistlerle anılan bir hükümet!

Bırakın anılmayı, sayıları beşli rakamlarla anılan vatandaşının gidip bu ülkelerde sunni cihadistlere katıldığı bir devlet.

Artık görünen köy kılavuz istemez, Türkiyede devlet, rasyonelliğini yitirmiş, uluslararası hiç bir kural kaide anlaşma söz konusu değildir. Her şey günübirlik!

Yüksek 'ahlaklı' adı altında karmaşık bir toplum kurmaya çalışan ve onla dünyaya meydan okuyan travmatik bir toplulukla karşı karşıyayız.

Mevcut muhalefet görevini yapmaktan uzak ve siyaset üretmiyor.

Tüm geleceğini savaş ve düşmanlık üzerine kuran AKP, ülkeye ‘Stockholm Sendromu’ yaşatmaktadır.

Ya berabersin ya da karşıt!

Bu durum karşısında Kürtler ve demokrasi güçleri, AKP'ye hayır diyen tüm insanlar, kuruluşlar giderek ezilmişliğin psikolojisi ve yabancılaşma ile karşı karşıyadır.

Coğrafyamızda söz sahibiyim, garantörüm diyen uluslararası güçlerin Afrin’e yönelik işgalci politikalardaki tavrı, Güney Kürdistan'da yaşananlar Kürt siyasetindeki mevcut yapıyı artık değiştirmeliydi.

Bütün bu tabloda panik atakla haraket eden egemen siyaset kurtuluşu erken seçimde buldu.

Bu durumda ancak gelecek seçimlere giderken insanlarımızın benliğini yeniden ele geçirmesi için, Kürtlerin birlik ve beraberlik sağlaması gerekliydi. Özellikle Kürdistani siyasi parti ve grupları ivedi görevler bekliyor. Hayal bile olsa bunu yapamazsak tarih bizi affetmeyecektir.

Bilgisizliğin yarattığı cehalete! Dilimize tarihimize kültürümüze eğitime sarılmakla karşı koyabiliriz.

Ayrıca, Türkiye'de bilginin yarattığı cehaleti bilmeyenimiz yok!

Sözde 'seçkinlerin' Kürt düşmanlığını her gün yaşıyoruz! Onu giderecek bir yöntem de henüz yok!

Zira vatandaşları iyi ve eşit eğitilmiş bir ülkede şahsiyetli bir demokrasi kültürü, siyaset üslubu kendiliğinden düzgün bir şekilde işleyecektir. A la Turka usül değil!

Bırakın eşitliği, dilinde eğitimi, birçok kürt diaspora da, hâlâ dünyaya dilimiz yasaklı derken, ilim irfan ve inanç adına utanıyor.

Gerçekten de güvenlik, sosyal adalet, çevre, üretim, sağlık gibi konularda temel sorunlarını halletmiş ileri ülkelerin ekonomilerinden en çok pay ayırdıkları konu, eğitimdir, savaş değil.

Kürdistani parti, hareket ve şahsiyetlerin tüm bu olumsuzluklara karşı diyalog ve nihayet birlikte hareket etme konusunda hemfikir oldukları haberinin bizlere ulaşması gerçekten Kürt siyasetinde bir milattır.

Bu siyasi blok YANKI uyandırmıştır, uyandıracaktır!. Çünkü tarihimizde farklı farklı görüşlerden legal siyasi mücadele veren bu kadar Kürt parti ve şahsiyetinin bir araya gelmesi bir ilktir ve çok önemli bir geleneğin başlangıcı oluyor.

Kürt siyasetini bekleyen tek şey, hemfikir olduğu müştereklerin etrafında bir araya gelmek.

Bunun kolay olmadığını biliyoruz ama, sizden isteğimiz ve ricamız:

- Geçmişe ait tüm olumsuzluklarınızı ve yanlışlıklarınızı geride bırakarak, önyargısız ve yeni bir sayfa açarak yan yana gelmelisiniz. Blok kesinlikle geçmişin hesaplaşma platformu olmamalı.

-Vakit geçirmeden gençlik örgütlerinde, kadın komitelerinde, sendikal ve sivil toplum örgütlerinde bolukun müşterekleri doğrultusunda çalışma yürütülmeli.

-Blokun kadroları sık sık halk karşısına beraber çıkmalı, düşüncelerinde rahat olduklarını, karşısındakine hissettirmeli!

Bu insanımıza güven verecektir.

-Ortak olarak, blokun görüşlerine ve toplumun gündemine sürekli yeni alışkanlık ve metodlarla güncelik kazandırmalısınız.

-Kadroların beli bir eğitimde geçmeleri ve hedefin aynı olduğunun her fırsatta tekrarlanması çok önemlidir, bu birlik ruhunu pekiştirecektir.

-Halka geleceğin garantisi olma, onların haklı taleplerinin samimiyetle savunduklarını gösterme, onların güvenlerini kazanmak, ben ‘en iyisini yaparım’ ve ‘kurtuluş burdadır, daha iyi yönetirim’ hissini vermek bir o kadar önemlidir.

-Unutmayalım ki, dağınıkta olsa, ben de dahil şu son 50 yıllın canlı şahidi, fedakarı halkı ve ülkesini çok seven binlerce onbinlerce insanımız var, gencimiz var. Bu yankının farkında olmalı ve hepimiz sorumluluk sahibi olmalıyız.