Kürt yakasındaki eller

Kürt yakasındaki eller

Amerikalılarla ortaklık, Kürtlere Şam yolunu tıkayan ve İran misyonuyla ilişkilenmeyi önceleyen bir çerçeveyi dayatıyor. Hem Amerika ile çalışmak hem de Şam’la çözüm ortağı olmak isteyen Kürtler bu çelişkiyi aşabilecek mi?

A+A-

Fehim Taştekin

Suriyeli Kürtleri herkes bir yerlere götürmenin derdinde. Amerikalılar, Ruslar, İranlılar, Esad’ın adamları… Amerikan siyasetinin ucu açık. Hem de bulanık. Kongre’nin 2020 savunma bütçesinde IŞİD’e karşı ortaklara yapılacak yardımın miktarını belirlemeyip sorumluluğu Savunma Bakanı’na bırakması gibi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, son toplantılarında, Amerikalı komutanların bölgede kalışlarını 8 amaca bağladığını söylüyor. IŞİD’le mücadele, petrolün korunması, hava sahasının kontrolü, SDG’nin eğitilip desteklenmesi, sivil projeler vs. Bu maddelerden hiçbiri ABD’nin petrol bahanesiyle kalmasını izah etmiyor; Mazlum Abdi de ABD’nin gerçekte oluşan yeni denge nedeniyle kaldığını söylüyor. Dengeyle ilgili fil tarifi ve bir sonraki adıma dair belirsizlik burada başlıyor. Naçizane fikrim; Trump’tan kaynaklanan zikzaklara rağmen İsrail’in güvenliğini temin edecek dizayn çerçevesinde İran’ın kollarının kesilmesini ve Suriye’nin eksen değişikliğine zorlanmasını içeren kurgu sürüyor. İran unsurlarını izleyip müdahale etmek ve Suriye’yi kendi doğal kaynaklarından mahrum bırakmak bu kurgunun pratik tarafları.
Ayrıca ABD’nin Kürtlerle iştigalinin sınırlarını, Türkiye ile ortaklığın esneme payı belirliyor. “Kürtler mi NATO müttefiki mi” diye yol ayrımına geldiklerinde tercih Türkiye. Savunma Bakanı Mark Esper’in dediği gibi: “Hiçbir zaman ‘Sizi, 70 yıllık NATO müttefiki Türkiye’ye karşı savunacağız’ demedik.”

Ekimde “Barış Pınarı Harekâtı”na yeşil ışık yakıp kuzeyi Türkiye’ye, Türkiye’yi sınırlama işini de Rusya’ya bırakan Amerikalılar kendilerine yeni bir gardiyanlık coğrafyası çiziyor: Dicle kıyısındaki Derik’ten, Rimelan, Kahtaniye (Tirpêspiyê) ve Kamışlı’ya, oradan Haseke ve Deyr el Zor’a bağlanan hatlarda ayağına taş takılmasını istemiyor. Buna göre üsler kurup konuşlanacak. Türkiye’nin Güney Kürdistan-Rojava geçişlerini kesmek amacıyla ele geçirmek istediği Semelka kapısını lojistik akış için açık tutmak öncelikler arasında. Bu güzergâhta IŞİD’lilerin tutulduğu tesisler var.

Bu konuşlanmaya paralel olarak Amerikalılar SDG’nin Körfez’deki müttefiklerle temaslarının önünü açıyor. SDG’nin Abu Dabi ve Riyad’daki temaslarının, Kürtleri petrol bölgelerine yerleştirme önerisiyle bir ilgisi var mı? Malum Trump, Kürt-Arap çatışmasının tohumlarını da atacak böylesi bir plandan söz etmişti. Hatta Erbil’deki dostlarımdan dinlediğim bir komplo teorisine göre, Amerikalılar Irak tarafında Mahmur Kampı’nda kalan 12 bin Türkiyeli Kürt’ü de petrol bölgesine taşımak istiyor. Hem “Şii Hilali”ne karşı “Kürt Bariyeri” hem de Arap aşiretleri arasındaki IŞİD zihniyetini kıracak yumuşatıcı bir faktör. “Şii Hilali” benzetmesi ne kadar uyduruk ise buna karşı “Kürt Bariyeri” de o kadar fantastik!

Beri tarafta ABD’nin teşvikiyle Kürtler arası diyalog çabaları hız kazanıyor. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) arasında birkaç diyalog toplantısı gerçekleşti. Mazlum Abdi, kazanımların korunması için güç birliğinin ehemmiyetine vurgu yapıyor. El sıkışmak için koşullar öne süren ENKS tarafı ise TEV-DEM bileşenlerinin kendi başarısızlıklarını kapatmak için ortak aradığını düşünüyor. Ancak asıl önemli olan Amerikalıların bundan ne umduğu. Türk müdahalesine kadar ENKS’nin özerk yönetime ortak edilmesi ve Roj Peşmergeleri’nin Rojava’da konuşlanması Ankara’yı teskin edecek bir formül olarak gündemdeydi. Ancak bunun için artık çok geç. Yine de Özel Temsilci James Jaffrey’in gidip Barzani’nin dizinin dibine kurulması manidar.

***

Amacı belirsiz bu çabaların ötesinde Kürtler, ABD’ye ne kadar bel bağlayabilir? Mazlum Abdi’nin Amerikalılarla ortaklığa atfettiği önem şu: Siyasi çözüme kadar güvence olarak kalmaları.

Fakat Amerikan varlığı siyasi çözüm garantisi sunmuyor. Mazlum Abdi, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin Cenevre sürecine ve anayasa komitesine katılımının temini konusunda Amerikalıların söz verdiğini ama bir şey yapmadıklarını söylüyor. Yani Amerikalılar Türkiye’yi üzecek bir şey yapmak istemiyor.

Şam ve ortaklarına göre ise Kürt-Amerikan ortaklığı çözümü tıkıyor. Yani onlara göre önce Amerika gitmeli.

Ayrıca Türkiye’nin saha ve masadaki baskı mekanizmaları, Suriye yönetimine 2012’de çekildiği bölgelerde yeniden devlet olma olanağı yaratırken özlü müzakerelere geçmek işlerine gelmiyor. Ancak Kürtlerin içine düşürüldüğü kırılganlık, Şam için de geçerli. Bölgeye vuruşa vuruşa değil Rusya’nın garantörlüğünde intikal ediyorlar. Türkiye’ye karşı koymak için gelmiyorlar. Ağır silahları da yok. Asker sevkiyatı, devletin dönüşü olarak sembolik bir değer taşıyor. Elbette süreç bir noktadan sonra sembolik olmanın ötesinde fiili kontrole dönüşecek. Süreç bu minvalde ilerlerken de Şam siyasi müzakereleri öteleyecektir. Yani “Esad daha güçlü ve cesur adımlar atmalıdır” diyen Mazlum Abdi’nin talebi yeni bir denge kuruluncaya kadar karşılık bulmayabilir.

Yazinin tamami için tiklayin

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlgili Haberler