Kürtler niçin savaşıyor?
1639 KASRI-ŞİRİN Antlaşmasıyla Kürdistan Osmanlı/ ve Persler arasında ilk defa bölündü. Fakat buna rıza göstermeyen Kürtler, imkan buldukları her dönemde tepki göstererek itiraz ettiler.
T.C.’den önce tarihçilere göre, 18 Kürt başkaldırısı olmuştur. Bunların en önemlileri, 1840‘lı yıllarda Botan Beyi Mir Bedirhan Bey’in, 1880’de Şeyh Ubeydullah Nehri’nin ve son olarak da en kanlı şekilde bastırılan 1921 Koçgiri ayaklanmasıdır.
T.C. döneminde devletin ifadesiyle Kuzey Kürdistan’da ‘29 Kürt İsyanı meydana gelmiştir.’ Bunların da en kanlısı 1925 Şeyh Said, 1929-30 Ağrı (İhsan Nuri Paşa) ve 1937-38 Dersim direnişidir.
Kürdistan da direnişler niçin yapıldı?
Gerek Osmanlı döneminde ve gerekse Cumhuriyet Türkiyesinde Kürtlerin bu direnişlerinin ortak özelliği, günümüzün geçer akçesi haline gelen iktidarlara ortak olmak değil, var olan haklarını yitirmemek ya da yitirmiş oldukları ulusal haklarını elde etmektir.
Kuşkusuz çağına göre bu başkaldırıların içeriği sosyal, siyasal ve ekonomik bakımdan farklılıklar arz eder fakat Kürdistan için özerklik/otonomi, federasyon ya da bağımsızlık her zaman gündemde olmuştur.
Peki, Kuzey Kürdistan’da son 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ve bir hayli de kirlenmiş ve amacı, hedefi, talebi belli olmayan ya da tartışmalı olan bu savaşta ödenen bedeller karşılığında ne isteniyor?
Kuşkusuz Kürt halkının temel talebi, daha önceki hareketler tarafından en az iki yüz yıldır dile getirilen ulusal haklar olmalıdır. Sorun, Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı ve zorla bölünmüş olan Kürdistan’ın birleşme sorunudur, önce bunun adını koymak lazım. Eğer sınıfsal ise ve amaç iktidara ortak olmak ise ve bu iktidar ortaklığı seçenekleri arasında mevcut partilerle sol Kemalistler de var ise o zaman bunca bedel niçin ödeniyor ki?
Tersi geçerli ise, talep sömürge Kürdistan için ulusal bağımsızlık ise, açıkça Kürt halkına deklare edilmelidir. Ve denmelidir ki: “Ey ahali! Biz ulusal bağımsızlık için savaşıyoruz. Ödediğimiz bedelin siyasal karşılığı budur!”
Dikkat ediniz: 11 Mart 1970’de Büyük Barzani’nin, kan emici Saddam’la yaptığı Otonomi antlaşmasında yer alan ulusal haklar, bugünkü KCK/PKK tarafından asla dile getirilmiyor. O günkü otonomide özellikle üç talep çok önemliydi: Yerel savunma kuvvetine sahip olma, ilkokuldan üniversiteye kadar Kürtçe eğitim ve Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü kaynaklarının Kürtler tarafından işletilmesi…
Peki, bugün bu talepler benimseniyor mu? Parlamentoya taşınan Kemalist Türk solu bu talepler hakkında ne düşünüyor? Bu taleplere olumlu bakılıyorsa neden dile getirilmiyor? Eğer olumsuz bakılıyorsa her renkten Türk siyasetini TBMM‘ne taşımak niçin?
İlginçtir, bu Türk Solu ki KCK ile birlikte koro halinde ‘biz Bağımsız Kürdistan istemiyoruz’ diye bağırıyor!. Vicdanı olan, halkını ve ülkesini seven bir Kürt sormaz mı, “yahu bu Kürt halkı, özellikle gerillası ve gençleri niçin, kimin için heba oluyor eğer bağımsızlık iddianız yoksa?
Mademki mevcut devlet partileri ile iş ve ittifak yapacaksınız savaşmaya ne gerek var ki?
Bu anlamda Kürtler çok önemli bir süreçten geçiyor, bahane arayan devlete baskı için gerekçe yaratmamalıyız. Halkımız, toprağımız, şehirlerimiz harabeye çevrildi! Bari bu kadar yıkım ve zulümden sonra bir düşünün, tüm bunların hesabını kitabını iyi yapın, yaptıklarınızı aklıselimle düşünün öyle hareket edin! 22 Kasım 2016
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.