KÜRTLERİN MÜCADELESİ ULUSAL MI SINIFSAL MI?
Bu konuyu biz 68 kuşağı tartışıyorduk ama görülüyor ki bu gün içinde yazmak tartışmak gerekiyor. İstanbul Belediye seçiminde bazı ilerci diye tanımlananlar CHP/İmamoğlu’nu destekleyip İmamoğlu kazanınca zil çalmışlar.
Devrimci Demokrat ve milliyetçi/yurtsever Kürtler temelde AKP ile CHP arasında tercih yapmamalı. Daha geçen yıllarda Kılıçdaroğlu,“Kürdistan devleti kurulursa silahımı alıp karşı koyarım" demişti. Yani Kürtler için CHP ile AKP arasında tercih yapmak hem tehlikeli hem de yanıltıcıdır.
Bugüne dek CHP ve Türk Solu Güney Kürdistan Ulusal mücadelesine Filistin gibi fiilen destek vermemişlerdir.
Bu anlamda hep düşünürüm! Belki de sınıfımın gereği olacak ki, 68-kuşağı olmama rağmen, öylesine tarifine uygun dört dörtlük sosyalist olmadım. Ama hiçbir zaman keskin bir anti-sosyalist de olmadım. 68 döneminin koşulları gereği olarak hiç bir eylemden geri kalmazdım. Bugün ise Dünyada ve bölgemizde birçok alt üst oluşumlar oldu. Sovyet sistemi çöktü, dünün emperyalist dediğimiz devletleri bugün siyasi çizgileri ve taktikleri değişti.
Biz Kürtlerin de çağa/döneme uygun olarak dünya görüşümüz değişti. Az da olsa bazı arkadaşlarımız nedense halen Kürt ulusal çıkış yolunu Marksizm-Leninizm de görüp Sovyetlerin çöküşünden önce savundukları düşüncelerini inadına savunuyorlar. Benim bunlara karşı bir duruşum asla olmaz. Ama esas olan savunduğumuz düşüncelerin bugün Kürt ve Kürdistan’ın koşularına ne denli denk/uygun olduğudur. Kuşkusuz Sosyalizm çağına uygun bir ideolojiydi. 68 kuşağı olarak Sosyalist öğretiden çok şeyleri öğrendik, çok şeylere referans gösterdik. Ben İlk Bağımsız/Ayrı örgütlemeyi hedefleyen ulusal demokratik mücadeleyi savunan 1969 İstanbul DDKO kurucu üyesi olarak hep Kürt Milliyetçisi/Yurtsever olarak kaldım. Bu tezimizden sonra Türk Sosyalist solundan KURTULUŞ da Kürdistan’ın sömürge olduğunu savundular.
VİETNAM lideri HO Şİ MİN,‘’Milli kurtuluş savaşımız‘’ kitabında ’’Biz emperyalizme sömürgeciliğe karşı topyekün Milli Kurtuluş savaşı veriyoruz” der. Bu anlamda biz Kürtlerin de öncellikli meselesi Ulusal Bağımsızlığı savunmaktır. Büyük BARZANİ ve arkadaşlarının, MAHABAD Devletinin yıkılışından sonra Sovyetlere sığındığında, STALİN yönetimi hepsini grup, grup birbirilerinden ayırarak o günkü Sovyetlere bağlı Cumhuriyetlere dağıtılınca çektikleri acıları hepimiz biliyoruz. Halen Kırgızistan ve Özbekistan’da Kürtlere yapılan baskıları basın yazıyor.
Demek ki bugün her yerde Kürtlerin birliğine ve Kürdistan’ın bağımsızlığına giden çizgide ihtiyaç vardır. Bazılarının savundukları gibi Türkiye’ye Demokrasi, Kürtlere Özerklik sloganı çok geri bir taleptir. Bu gün 7-Milyon Nüfusu ve 90.000 km2 toprağı ile Güney Kürdistan’ın dışında, Kürtler 40- Milyon Nüfusu ile 500.000 km2 ye varan ülkesiyle dünyanın en büyük devletsiz halkıdır. İlginçtir ki ne geçmişte ne bugün Kürtlerin egemenlikleri altında yaşadığı ulusların sosyalistleri ve işçi sınıfları hiçbir zaman bağımsız Kürdistan’ı fiilen savunmamışlardır.
Bugünkü Türk İşçisi sınıfı ağırlıklı olarak milliyetçi şoven ideolojinin etkisi altındadır. Böylesi bir işçi sınıfının sosyalist mücadele yürütmesi ve Kürt bağımsızlığını savunması mümkün değildir.Biz asla Türkiye işçi sınıfının sosyalist mücadelesine karşı değiliz. Ancak bilinmeli ki bizim ulusal bağımsızlığımız Sömürgeci devletlerde işçi sınıfının devrimini hızlandırır.
Açıkça ifade delim ki, Türk İşçi sınıfı o denli resmi ideolojinin etkisi altındadır ki, birçok batı ilerinde Amir/Şube Şefi olarak görev yaptığım dönemlerde, işçilerin sendikal ve özlük haklarını savunduğum halde, birkaç kez idari tahkikata uğradığımda, bu işçiler müfettişlere benim için “Kürtçü Komünisttir” diye ifade vermişlerdir. Türkiye işçi sınıfı, bizim geçmişte bilimsel anlamda bildiğimiz sınıf bilincine sahip proleter işçi sınıfı değildir. Türk Sol Sosyalistleri de pratikte Kürt ulusal bağımsızlığını savunan proleter sosyalist değildir.
Örneğin, sendikalar günümüzde devleti savunan bir duruma gelmişlerdir. 1980’den bu yana Kürt halkına ve son yıllarda binlerce Kürt çocuklarına yapılan bunca baskı ve zulme karşı Türkiye işçisinin hiçbir yerde karşı eylemleri olmamıştır. 12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren, biz milliyetçiler olarak yönetime el koyduk diyordu. Aynı Evren bir hafta sonra şunları söylüyordu: Biz bu ülkede Türk milliyetçiliğinden başka; bölücü ve yıkıcı bir milliyetçilik istemiyoruz. Yani Türk milliyetçiliği modern ve mubah, Kürt milliyetçiliği ilkel ve bölücü yıkıcı oluyor.
Yıllardır bilinçli Kürt milliyetçilerine karşı D.Perinçek, Y.Küçük tipi solcular karalama kampanyası sürdürdüler. Ama Türk milliyetçiliği alabildiğince yaygınlaştı. Türk solunun geçmişte kafamıza enjekte ettiği, Kürt milliyetçiliği çözüm değil demagojisi bugünde azda olsa geçerliliğini koruyor… Peki nasıl olacak?
Bunu derken ezilen ulus milliyetçiliğini, ezen ulus milliyetçiliğine karşı çıkarlarını da savunmuyorum. Benim savunduğum, her bir Kürdün, ulusal şuurunu/ruhunu özümlemesidir. Bu özümleme asla bağnaz bir şekilde devrimci demokratlara karşı bir duruş göstermez. Kürtler için hem sağda, hem solda ortak payda, bağımsızlıkçı, ulusalcı, yurtsever bilinç olmalıdır. Türkiye’de sosyalist bir rejim kurulmuyor diye, Kürt milliyetçiliğine küfür etmek, saldırmak ancak ırkçı/şovenlerin taktiğidir. Ayrıca, milliyetçi olmak ile demokrat olmak birbirine zıt şeylerde değil. Güneydeki milliyetçi aydınlar koşullarına göre, demokrasi mücadelesini de öne çıkarıp, diğer yandan Kendi kaderini tayin hakkını esas alan referandum yapıyorlar.
Örneğin; KUZEY Kürtlerinin içinde bulunduğu koşulları ve sürece yönelik hem bir talep hem bir referans olarak değerlendirmelidir.
Türkiye’de Marksist solun birlik denemeleri de sosyal demokratlardan farklı değildir.
Sosyal demokratlar sağa, sola oynak merkezli CHP’sinde kaldı. Türkiye’de Ergenekon, darbecilik, cuntacılık, demokrasi ve demokratlığın sınırları ulusalcı-yurtsever, anti-emperyalistliği bir bütün olarak birbirine karıştı. Kısacası Türkiye’de, kaynağını İttihat Terakkiden ve Kemalizm’den alan, Türkiye’yi yönetmeye aday, Kürtlere güven verebilecek sağlıklı sol yoktur. Ancak günümüz dünyasında Kürtler ne sola düşman olmalı, nede Ulusal bağımsızlığa çıkış yolu solu referans göstermeli.
Her Kürt, Kürtlerin bir ulus olduğunu ve devletleşme hakkına sahip olduğunu her zaman savunmalı ve kendini ulusal davanın sahibi olduğunu bilmelidir. Bu temelde Kürdistani siyasetin yol, yönetimini ve stratejisini belirler. Bu yol ve yöntemi tüm Kürdistani güçlerle birlikte kitlesel taleplere dönüştürür. Anti-sömürgeci Kürdistan ulusal mücadelesi kesinlikle sınıfsal değildir. Kuşkusuz ki emekçilerin Ulusal Mücadelenin dışında tutmak seyirci kılmakta doğru değildir. Kürt emekçileri metropollerde kendi Ulusal kimliği ile örgütlenmelidir.
Ancak Kürtlerin temel çelişkisi ulusal çelişkidir.Çünkü temel Ulusal çelişki giderilmeden sınıfsal mücadeleyi ön plana almak bugün bazıların istedikleri gibi Türkiyeli örgütlenme demektir. Ancak bu sınıf çelişkisinin hiç olmadığı anlamında değildir. Anti-sömürgeci mücadelede, Ulusal çelişkiyi sadece Marksizm-Leninizme bağlamak doğru değildir. Kürtlerin topyekün kesimlerinin ulusal talepte bir araya gelmeleri Devrimci Demokratik bir tavırdır. Proletarya ideolojisine göre Sermayedar/Burjuvazi gericidir. Ama Sömürge ülkelerde burjuvazi ulusal pazarına sahip çıkar ve anti-sömürgeci ulusal mücadeleye katılabilir.
Örneğin,1921-22 Koçgiri, 1925 Şex Said,1929-30 Ağrı Zilan ve 1937-38 Dersim direnişleri ulusaldır.
Eğer sol sosyalizmden örnek vermemiz gerekiyorsa işte LENİN, Afganistan Ulusal Kurtuluşu için Anti sömürgeci Mücadelede Afgan Kral EMENULLAH HAN'ı desteklemiştir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.