Mehmet Şimşek nereye koşuyor?
.
Altan Tan Independent Türkçe için yazdı...
Son dönemde Türkiye'nin en çok konuşulan kişisi, belki de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan da fazla konuşulan kişisi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Doğrusu bugünlerde hiç kimse Mehmet Şimşek'in yerinde olmak istemez. Ben de dahil. Niye derseniz, Mehmet Şimşek adı üzerinde bir efsane yaratıldı.
Ciddi bir eğitimi olduğu, yurt dışında kaldığı, ekonomiyi, maliye işlerini çok iyi bildiğini ve Türkiye'nin içine düştüğü bu sıkışık dönemde tüm sorunları ancak Mehmet Şimşek ve etrafındaki kadroların çözebileceğiyle ilgili bir efsane.
Kim bu Mehmet Şimşek?
Doğrusu bizim komşu köylümüz. Bizim ailemiz Aslen Midyat'ın Halaxe Köyü'nden. Onlar da hemen karşımızdaki Kefri Köyü'nden.
İlkokulu köyde okuyor. Bir müddet Batman'da, sonra Gercüş Lisesi'nden yani bizim tabirimizle, orijinal ismiyle Kercos Lisesi'nden mezun oluyor, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitiriyor ve ondan sonra kariyer başlıyor.
Dört yıl Amerikan Büyükelçiliğinde çalışıyor.
Tabii nasıl girdi, nasıl oldu bunlar ayrı bir şey ama hızla yükselen kariyerinde bir müddet sonra hem İngiliz vatandaşı yani Britanya Krallığı vatandaşı oluyor, olmaya hak kazanıyor.
Hem de bir Amerikalı hanımefendiyle evlenerek Amerikan vatandaşlığını da garantiliyor.
Şimdi tabi bu gerçekten ilginç bir hikaye.
Ben tabi hemşehrimiz olması hasebiyle ailesini, ağabeylerini, yeğenlerini de tanıyorum. Hatta bir tanesini çok yakinen tanıyorum Midyat'tan.
Bizim gibi çakma yani tırnak içinde çakma köylü dedik. Yani biz evet Helaklıyız.
Şimdi dedelerimiz, büyük dedelerimiz köylü ama köyden çıkalı 180-190 sene olmuş.
İşte Diyarbakırlara gelinmiş, İstanbullara gidilmiş.
Biz bugün tabi yine tırnak içinde Kadıköylüyüz yani eğer bir köylülük söz konusuysa.
Ama Mehmet Şimşek işte bildiğiniz köylü. Yani annesi babası Türkçe konuşmasını bilmeyen, Kürtçeden başka dil bilmeyen, hayatının büyük bir kısmını çok küçük bir ilçe olan, Gercüş köyünde geçiren, ondan sonra da uzun bir kariyer dönemi olan, parıltılı bir öğrenci.
Tabii bütün parıltılı öğrenciler gibi Mehmet Şimşek de kıskanılır.
Belki benim bu ifadelerimde de bu gizli duygular saklıdır.
Rahmetli annem sağ olsaydı Diyarbakır şivesiyle, Diyarbakır'da konuşulan Azeri şivesiyle torpak sizin başınıza derdi.
Allah halka da çocuk vermiş, bize de vermiş.
Bak halkın oğlu neler neler başarmış, nerelere gitmiş, İngiltere'ye gitmiş. Amerika vatandaşlıkları almış, elçiliklerde çalışmış, kariyer yapmış siz de sokaklarda vatanın, milleti kurtaracağız diye 13-14 yaşınızdan itibaren ne kadar tarikat, cemaat, örgüt varsa bir sürü abuk sabuk işe karışmışsınız derdi.
Tabi halk ne demek diye sormayın.
Halk, Yerbekir'in yerel Azeri lehçesinde El Alem demek.
Yani başkaları demek.
Yani halkın oğlu dediği vakit işte El Alem'in oğlu.
Bakın neler başka.
Siz de bir şey olmamışsınız.
Tabii sevgili Mehmet Şimşek maalesef o efsaneye uygun yani geçmişteki kariyeriyle doğru orantılı bir sonuç ortaya koyamadı.
Koyabilir miydi?
Koyamaz mıydı?
Bu onun suçu mudur.
Memleketi işte o mu bu hale getirdi?
Tabii ki değil.
Yani başta AK Parti iktidarı, Cumhurbaşkanı... Bu mevcut durumun birinci derecede sorumluları.
Memleket nasıl bu hale geldi, neler oldu zaten biliyoruz.
Para, pul, israf, kayırma, yanlış yatırımlar, betona gömülen milyar dolarlar, sanayinin, ticaretin, üretimin, ihracatın yeterince desteklenmemesi, iyi bir eğitim sisteminin kurulmaması vs.
Bir sürü sorun var.
Ancak esas üzerinde durmak istediğim şu.
Sayın Mehmet Şimşek kendisi bile başta çıkıp açık yüreklilikle bu durumu ifade etmeliydi.
Şunları, şunları, şunları yapabilirim. Şunları, şunları, şunları yapamam. Veya benim bilgim, yeteneğim buna yeterli değil demeliydi demediği vakit işte bu eleştiri oklarının hedefine kendini de yerleştirir ve eleştiri oklarının hedefi olmaktan da kurtulamaz.
Çünkü işte son bir neredeyse bir buçuk yıla yakın bir dönemdir iş başına geldiği dönemden beri eski padişahlar döneminde yapılan uygulamalardan öte bir sonuç henüz yok ortada.
Nedir bu?
Hazine boşaldığı zaman padişah vezirine der ki işte git vergi sal. E milletin zaten canı çıkmış.
Yani vergi verebilecek bir hal olsa üretim arttırılsa, sanayi desteklense, ihracat desteklense, bir para kazanılsa ondan vergi versin.
E peki kim bu vergiyi versin veya bu sıkıntıya kimler katlansın yine toplumun en alt kesimindeki insanlar, vatandaşlar.
Emeklilerin şu an Türkiye'deki emeklilerin yarıya yakını aylık on iki bin beş yüz lirayla geçinmek zorunda.
Bu on iki bin beş yüz lira da son bir aydır on iki bin beş yüz oldu.
On bin liraydı.
Bir bedel ödenecekse bu bedel hep birlikte ödenmeli.
Kürtçe çok güzel bir atasözü var ki Mehmet Şimşek de bunu çok iyi bilir: Ölüm hep birlikte olursa düğün dernektir.
Yani bu sıkıntıları hepimiz en zengininden en fakirine kadar birlikte çekeceksek baş göz üstüne. Ama bir kesim yok olacaksa ve esas bu vurgunun, talanın, kaymağını yiyen kesime hiçbir şey olmayacaksa işte bu siyasi cinayettir.
Onun için Mehmet Şimşek maalesef değerli hemşerim medyada yazılan kariyerine, modern tabirle CV'sine uygun bir performans ne yazık ki gösteremedi.
Ciddi, radikal, sürekli siyaseti de bir şekilde kontrol edecek ve bağlayacak kararlar ve çözümler yerine bildiğimiz klasik yoldan gitti.
İşte tabii rahmetli annem sağ olsaydı, bak halkın uşakları nasıl, sizden bir şey olmadı dediği vakit benim de bugün cevabım hazırdı.
Anne bak halkın uşaklarında da bir keramet yok.
Onlar da bir şey yapamadılar derdim.
Allah rahmet eylesin.
Independent Türkçe
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.