Memduh Selim’in kütüphanesi, yazıları ve eserleri - 12

Memduh Selim’in kütüphanesi, yazıları ve eserleri - 12

.

A+A-

Vanlı Memduh Selim Bey’in ya da mahlas ismiyle İskender Bey’in kütüphanesine dair farklı söylemeler vardır. Memduh Selim Bey kitap aşığı bir insandı. Zengin bir kitaplığı vardı, kitapları çok severdi ve dışarıya bir kitap dahi vermezdi. Dostlukları olan ve zaman zaman ziyaretine giden Necmettin Büyükkaya, ölümünden elli gün sonra yani 15.09.1976 tarihinde Serêkanî’de Kürdçe olarak yazdığı günlüklerinde Memduh Selim Bey’in kütüphanesine dair şöyle bir aktarımda bulunur: “Kütüphanesini dört bin Suriye lirası karşılığında satın almak istedim fakat çok değerli bir insan olan hanımı, kütüphaneyi bir bütün olarak vermek istemedi, bazı kaynakları çıkararak öylece vermek istedi ve ben de onu kabul etmedim ve geri döndüm.”[1] Aslen güneybatı Kürdistan’ın Kamışlo şehrinde yaşayan araştırmacı-yazar Konê Reş’in aktardığına göre; “Şam’da bulunduğu süre içerisinde Türkçe olarak Antakya adlı bir gazete çıkarır. Ölümünden sonra hanımı kitaplığını Amman’daki Selahaddin Hayır Cemiyeti’ne bağışlamıştır.[2] Muhsin Kızılkaya ise kütüphanesinin akıbetine dair üzücü şeyler yazmıştır. “Çok zengin bir kütüphanesi vardı, 1898’de Kahire’de yayınlanan ilk Kürtçe gazete “Kürdistan”ın bütün sayılarından tutun da 1960’ların sonuna kadar hemen hemen bütün dünyada Kürtlerle ilgili yazılmış ne varsa vardı içinde. Ölümüne yakın, hasta yatağında, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için o devasa kütüphaneyi on bin Suriye lirasına satışa çıkardı. Onca varlıklı insana rağmen hiç kimse çıkıp on bin lirayı verip o büyük kütüphaneyi yok olmaktan kurtarmadı. Kütüphane tarumar oldu, yağmalandı. Bağdat’ta kurulmuş olan “Kürt Enstitüsü” bazı ansiklopedi ve bilimsel kitapları kurtarıp Bağdat’a götürdü, birkaç kişi de bazı değerli kitapları aldı. Bunların dışında kalan çok kıymetli yüzlerce kitapsa kiloyla bakkallara kesekâğıdı olsun diye satıldı.”[3]

Memduh Selim Bey’in kitaplığına dair önemli bazı bilgiler aktaran Reşad Önen ise, 22-23 yaşlarında iken babası İzzet Ağa Dêrikî ile beraber 1962-63’lerde Şam’da Memduh Selimi tanır ve ilişkileri aile dostluğu çerçevesinde yaklaşık on yıl devam eder. Bu zaman dilimi içerisinde babasıyla birlikte sık sık mahlas ismiyle “İskender Bey”i ziyarete giderler. Yaptığımız bir sohbette Kek Reşad’ın aktardığına göre: O zamanlar Memduh Selim 80 yaşını geçmiş, asabileşmiş ve eve kapanmıştı, pek dışarı çıkmıyordu. İyi bir kütüphanesi vardı fakat pek de zengin ve abartılır bir kütüphane değildi. Kütüphanenin önemli bir kısmı, o döneme kadar yayınlanmış başta Kürd dergi ve gazeteleri olmak üzere zaman içerisinde Mısır-Kahire, Bağdat, Beyrut, Suriye, Türkiye ve Avrupa ülkelerinde yayınlanmış gazetelerden ve bu gazetelerde Kürdlerle ilgili yayımlanmış yazı ve haber küpürlerinden oluşuyordu. Yetmişli yılların başlarında onu ziyarete gittiğimizde, babam her seferinde ona elindeki kitapları ve belgeleri bir Kürd kurumuna vermesini öneriyordu, o da bu öneriyi olumlu karşılıyordu fakat bu hafta, gelecek hafta derken arzu edilen bir türlü gerçekleşmedi. Biz 1974’te Şam’dan ayrıldıktan yaklaşık iki yıl sonra o çok değerli aydın ve Kürd siyasetçisi, kitaplığını bir Kürd kurumuna devredemeden yaşama gözlerini yumdu. İskender mahlasıyla tanına Memduh Selim Bey öldükten sonra, kitaplığının önemli bir bölümü dönemin Kürd çevrelerince tanınan Yahya Berri ve Celalê Emo tarafından cüzi bir para karşılığında alınmış ve Ürdün’deki Komela Selaheddîn’e satılmıştır.”[4]

20-vanli-memduh-selim-bey.jpg

Memduh Selim Bey / Arşiv

Eserlerine gelince, şimdiye kadar Memduh Selim Bey’in kitap halinde basılmış bir eserine rastlamadım. Fakat farklı dönemlerde yayınlanmış Kürd dergi ve gazetelerinde değişik konularda yazılmış yazıları vardır. Ulaşabildiğim yazıları, başta bir dönem sorumlu müdürlüğünü yaptığı Jîn dergisi, Mehmed Mihri Bey’in imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü olduğu Kurdistan dergisi ve 1925-1926 yıllarında Bağdat’ta yayınlanan Dîyarîyî Kurdistan dergisinde yayımlanmıştır. Adı geçen dergilerde yayımlanan yazılarının tümü Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır.

Sahibi ve sorumlu müdürü olduğu Jîn dergisinde toplam on yazısı yayımlanmıştır: Kürd Hanımı[5], Eyyam-ı Mahsusamızı Tesbit Meselesi [Özel Günlerimizi Saptama Sorunu][6], "Mem û Zîn'in Basımı Dolayısıyla[7], Kürdlükte Terraki (İlericilik) Akımları[8], Hewar!– İmdad![9], İki Eser-i Mebrur [İki Hayırlı Eser]: Kürd Kadınları Tealî Cemiyeti ve Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti[10], Kürd Kulübünde Bir Söyleşi[11], Milli-İçtimai Mebahis [Ulusal-Sosyal Konular]: İstanbul'da Kürd İşçileri[12] Kawe Özel Günü: 31 Tabax (Agustos)[13], Kawe Hakkındaki Tarihsel Fıkra.[14] Mehmed Mihri Bey’in sorumlu müdür olduğu Kurdistan dergisinde, “Bir Hakikati Tenvir [Aydınlatma]”[15] ve “Alemdar Baş Muharriri Refi’ Cevat Beyefendi’ye”[16] başlığıyla iki yazısı yayınlanmıştır. Bağdat’ta yayınlanan Dîyarîyî Kurdistan dergisinde ise biri, Kurd Wanî imzasıyla “Tarih Huzurunda Bir Tashih (Düzeltme)”[17] başlığıyla yedinci sayıda ve diğeri de Vanlı M. Selim imzasıyla “Hayatî İhtiyaçlarımızdan: Milli Tarih ve Milli Coğrafya”[18] başlığıyla olmak üzere iki yazısı yayınlanmıştır.

Hulasa; Osmanlı son döneminde mülkiye mezunu yani siyaset ve yönetim bilimlerini okumuş olan Memduh Selim; siyasetçi, hukukçu, yazar ve öğretmen gibi farklı kimlikleriyle tanınmıştır. 20. yüzyıl Kürd ulusal mücadelesinin bağımsızlıkçı çizgideki öncü kadrolarından olup tam olarak bir dava adamıdır ve yaşamının büyük bir bölümünü ulusunun özgürlük mücadelesine vermiştir. Bireysel hak ve özgürlüğü, ulusal özgürlüğün ve bağımsızlığın içinde aramıştır. Bu önemli özelliği ve vasıfları nedeniyle hakkında birçok yorum yapılmıştır.

Antakya Lisesi’nde öğrencisi olan Kemal Sülker, Memduh Selim Bey’in insanlığa felsefi yaklaşımını aktarırken şunları söylüyor: “Edebiyat öğretmeni Memduh Selim, ciddi, geniş görüşlü etkin bir kişiydi.” der. İnsana bakışını ise, aktardığı şu sözleriyle dile getirir: “Bir felaketzedeye hangi ulustan, hangi dindensin diye sorulmaz. Istırap çekiyorsun bu bana yeter. Sen benimsin ve ben seni teselli edeceğim. Sen böyle olabiliyor musun? Böyle olabildiğin ve içtenlikle böyle olabildiğin gün, insanlık, amacını sende bulmuş demektir.[19]  

Memduh Selim Antakya’da öğretmenlik yaparken, öğrencilerinden bir diğeri de yazar ve düşünce adamı Cemil Meriç’tir. Cemil Meriç, Antakya Lisesi’nden öğretmenleri olan ve aynı zamanda Hoybun yöneticileri ve üyelerinden Memduh Selim Bey, Ali İlmi Fani, Mesud Fani ve Mahmut Ali’yi değerlendirirken; “Ali İlmi, bütün zilletleri ve meziyetleriyle Şark’tı; Memduh Selim, İkinci Meşrutiyet’in Avrupalılaşmış bir mekteplisi. Ali İlmi nerde yetişmişti bilmiyorum, Memduh Selim Mülkiyeden Mezundu, Fransızca, Ermenice ve galiba Kürtçe biliyordu. Abdullah Cevdet’in rahle-yi tedrisinden geçmişti. Metin, çetin ve lüzumundan fazla ciddi bir adam.

İlk kompozisyon dersinde kağıda mürekkep damlattığım için numaramı bir hayli kırmıştı. Lâubalîlikten hiç hoşlanmazdı. Noktalama, satır başlarına dikkat etme gibi, yazı yazmanın işçilik diyebileceğim yönleri üzerinde ne kadar titiz davranmak gerektiğini usanmadan ihtar edecekti. Memduh Selim daha sonra tercüme hocamız da olacaktı. Chateaubriand’ın ‘Son İbn-i Saraç’ın Maceraları’ adlı eserini onun sınıfında Türkçeye çevirdik. Memduh Selim için ayrı bir jurnal yazmalıyım.”[20]

Onun hakkında hazırlanan bir Türk istihbarat raporunda ise şöyle bir değerlendirme yapılmıştır: “Memduh Selim, yüksek bir zekaya sahip, lakin maceracıdır. Bir şeye başlarken onu olmuş, bitmiş zanneder. Bir de başkasının mütalaat ve inkârına katiyen hürmet etmez. Aşair reisleriyle arasının bozulmasının sebebi de budur.”

Kesin olmamakla beraber Vanlı Memduh Selim Bey’in doğum yılı 1887 olursa, 89 yaşında iken öldüğü anlaşılmaktadır. Rewşen Bedirhan’ın Güney Kürdistan’da Korê Zanyarî Kurd Enstitüsü Müdür yardımcısı ve araştırmacı yazar Mesûd Mihemed’e gönderdiği 22 Ağustos 1976 tarihli mektupta, ölüm gününü belirtmese de Memduh Selim Bey’in, Şam’da öldüğünü bildirmiş. Bizzat kendisiyle tanışıklığı olan ve zaman zaman kendisini ziyaret eden Necmettin Büyükkaya’nın, 07.08.1976’da Serêkanî’de Kürdçe kaleme aldığı günlük notlarında, “Memduh Selîm jî wefat kirîye.”[21] notunu düşmüştür. Yaklaşık bir buçuk ay sonra yani 15.09.1976 tarihli günlük notunda ise, Memduh Selim Bey’in 25.07.1976’da saat 13.30’da vefat ettiğini ve Şeyh Halid Nakşebendi mezarlığında toprağa verildiğini belirtir. Mele Hesen Hişyar’ın oğlu Gurgîn’in aktardığına göre, cenaze töreni sakin ve Şam’daki az sayıda dostlarının katılımıyla yapılmıştır. Kabri, Şam’da Şeyh Halid Nakşibendi mezarlığında, Qedrî Can’ın mezarıyla yan yana ve Celadet Bedirhan’ın mezarına yakın bir yerdedir.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

[1] Necmettin Büyükkaya, Kalemimden Sayfalar, 2. Baskı, Weşanxaneya Vate, İstanbul, 2008, s. 324

[2] Konê Reş, https://kovarabir.com/11439/kone-res-memduh-selim-bege-wani-1897-1976-diplomate-kurd-endazyare-pewendiyan-di-navbera-kurd-u-ermeniyan-de-u-himdare-komela-xoybune/, 23.08.2024

[3] Muhsin Kızılkaya, https://ararat-welat.blogspot.com/2010/07/iki-cami-arasnda-binamaz-caresiz-kurt.html, 20 Temmuz 2010

[4]    Reşad Önen’le yapılan sohbetten. 03.10.2024

[5] Jîn, Sayı: 14, Mart 1335

[6] Jîn, Sayı: 16, Birinci sene 10 Nisan 1335

[7] Jîn, Sayı: 16, Birinci Sene, 10 Nisan 1335

[8] Jîn, Sayı: 17, Birinci Sene, 26 Nisan 1335

[9] Jîn, Sayı: 19, Birinci Sene, 22 Mayıs 1335

[10] Jîn, Sayı: 20, Birinci Sene, 4 Hazîran 1335

[11] Jîn, Sayı: 21, Birinci sene 18 Haziran 1335

[12] Jîn, Sayı: 25: Birinci Sene, 2 Teşrin-i Evvel 1335

[13] Jîn, Sayı: 25: Birinci Sene, 2 Teşrin-i Evvel 1335

[14] Jîn, Sayı: 25: Birinci Sene, 2 Teşrin-i Evvel 1335

[15] M. Selim Begi, Bir Hakikati Tenvir, Kurdista, Jimar: 8, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)

[16] Vanlı M. Selim Begi, Alemdar Baş Muharriri Refi’ Cevat Beyefedi’ye, Kurdistan, Sayı: 8, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)

[17] Dîyarîyî Kurdistan (Hediyetu Kurdistan), Pencşeme/18 Hezîran 1925, sayı:7, sayfa: 40, 41, 42, 43

[18]  Dîyarîyî Kurdistan, jimar: 9, Duşembe, 28 Eylül 1925-1341, Bağdad, s. 25, 26, 27, 28, 31, 32

[19] Kemal Sülker, Yazko Edebiyat, Sayı 24, Ekim1982

[20] Cemil Meriç, Bütün Eserleri 2, Bu Ülke, İletişim Yayınları, 61. Baskı, İstanbul, 2020, s. 25

[21] Necmettin Büyükkaya, Kalemimden Sayfalar, Weşanxaneyê Vate, İstanbul, 2008, s. 312, 324

Kaynak: Rûdaw

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.