Mustafa Özçelik: Bunca bedellere rağmen Kürtlerin millet olarak varlığını ve Kürdistan'ı yadsıyan söylemler üzüntü vericidir, düşündürücüdür
.
Edirne Cezaevi’nde bulunan eski Hakların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, son dönemde yazdığı makalelerinde ve bazı gazetelere verdiği röportajlarda “Türkiye’nin birliği” ve “Cumhuriyetin birlikte sahiplenilmesi” vurgusunu yapıyor.
K24’e konuşan Kürt siyasetçi ve gazeteciler, Demirtaş’ın son çıkışının Öcalan tutumundan ve HDP’nin siyasi programından uzak olmadığını söylüyor.
Sosyal medyada da Demirtaş’ın söylemi, Kürt kullanıcılar tarafından sert eleştiriler aldı.
MUSTAFA ÖZÇELİK: KÜRTLERİN MİLLET OLARAK VARLIĞINI VE KÜRDİSTAN'I YADSIYAN SÖYLEMLER ÜZÜNTÜ VERİCİDİR
Demirtaş’ın “cumhuriyetin birlikte sahiplenilmesi” mesajını değerlendiren Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) Genel Başkanı Mustafa Özçelik şunları söyledi:
Bunca bedellere rağmen Kürtlerin millet olarak varlığını ve Kürdistan'ı yadsıyan söylemler üzüntü vericidir, düşündürücüdür
Öncelikle şu belirtmek istiyoruz. Sayın Demirtaş ve binlerce siyasetçi, aydın, sanatçı ve yazarın tutuklu olmalarını, belediyelere yapılan kayım atamalarını dün de kınadık, bugün de kınıyoruz.
Ama, açıktır ki, Sayın Selahattin Demirtaş’ın son dönemlerde dile getirmiş olduğu ‘"Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye'dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir" ve ‘’İkinci yüzyılda Cumhuriyet’i hep birlikte sahiplenerek onu hepimizin Cumhuriyet’i haline getirelim’’ içerikli açıklamalar, HDP’nin daha önce programatik olarak savunduğu ‘’Ortak Vatan, Demokratik Ulus, Ortak Cumhuriyet’’ siyasetinin farklı bir söylemle dile getirilmesidir.
Sayın Demirtaş’ın ve HDP’nin bu söylemleri, Türkiye Devleti’nin 99 yıldır kuruluş ve varlık felsefesi olan ‘’Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ anlayışının farklı bir söylemle dile getirilmesidir.
Hangi söylem, görüntü, niyet ve amaçla söylenmiş olursa olsun; Sayın Demirtaş’ın ve HDP’nin bu söylemleri, Kürt milletinin ve ülkesi Kürdistan’ın varlığını yadsımaktan ve Kürtlerin kendi ülkelerinde kendilerini siyasi, milli, coğrafik bir statü ile yönetme haklarını reddetmekten öte bir anlam taşımamaktadır.
Milyonlarca Kürdün oyunu alan Sayın Demirtaş ve HDP’nin Kürt milletinin vermiş olduğu bunca ağır bedellere rağmen, bu tür söylemleri dile getiriyor olmaları gerçekten de çok üzücüdür, düşündürücüdür, kaygı vericidir.
Açık söylüyoruz: Savaşa, askeri operasyonlara, şiddete, silahlı eylemlere de hayır diyoruz; Kürt milletinin ve ülkesi Kürdistan’ın varlığını, Kürtlerin milli demokratik hak ve özgürlüklerini reddeden her türlü anlayışa da hayır diyoruz.
Elbette ki Kürt ve Kürdistan sorunu, bir çırpıda çözülecek bir sorun değildir. PAK olarak, çözüm yolunu açabilecek şu adımların bugünden atılması çağrısında bulunuyoruz: PKK silahları susturmalıdır. Türkiye Devleti tüm askeri operasyonlara son vermelidir. Kürtlerin varlığı, Kürtçe ana dille eğitim hakkı ve Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabulü, yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmalıdır. Kürdistan ismi ve Kürdistan isimli partiler üzerindeki ve düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm fiili, yasal ve anayasal engeller ,yasaklar kaldırılmalıdır. Türkiye Devleti, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ve tüm uluslar arası sözleşmelere koymuş olduğu şerhleri kaldırmalı, imzalamış olduğu tüm sözleşmelerin gereklerini yerine getirmelidir.”
Siyasetçi ve avukat Sıdkı Zilan, Demirtaş'ın “demokratik cumhuriyet” tezini PKK’nin de savunduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Selahattin Demirtaş'ın temel düşüncesi demokratik Türkiye Cumhuriyeti tezini PKK de paylaşıyor. HDP'nin kuruluşundan itibaren ‘bölücü bir parti olmadığını’ hem programından hem de pratiğinden biliyoruz. Ayrıca HDP'nin fiilen Kürtlerin oy verdiği, mefkûre olarak (sadece) Kürtlerin veya Kürdistani bir parti olmadığını da biliyoruz. HDP, sadece Türkiye'de faaliyet gösteren bir parti değil, Türkiyeci bir partidir. Ancak buna rağmen, tekçi, Türkçü paradigmaya karşı, programında çoğulcu bir toplumu savunduğu görülüyor. Bu güzel söylemine rağmen PKK'den kaynaklı ideolojik, silahlı vesayetin mağduru veya parçası olduğu görülmektedir.”
Demirtaş'ın PKK'ye çağrısının muğlak olduğunu belirten Zilan, “Kanaatime göre HDP, çözüm sürecinin bir ürünü. Süreç rafa kalkınca, HDP için de sıkıntılı bir dönem başladı ve bu nedenle HDP'liler zindanda tutsak edildiler. Buna Demirtaş da dahildir. Türkiye'deki Kürtlerin ana gövdesini oluşturan kesimin de HDP gibi Türkiye'nin bütünlüğü içinde, hukuki zeminde çözümden yana olduğu söylenebilir. Asimile olanlar için böyle bir sorun yoktur. Bir de Kürdistan milliyetçileri var ki bağımsız veya federatif bir yapı istiyorlar. Demirtaş'ın PKK'ye ilişkin çağrısı şartsız değil, biraz da muğlaktır” değerlendirmesinde bulundu.
‘DEMİRTAŞ DA TIPKI ÖCALAN GİBİ’
Gazeteci Arif Zêrevan, PKK lideri Abdullah Öcalan gibi Demirtaş’ın da Türkiye’nin çıkarlarını gözettiğini ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
“Demirtaş’ın Duvar’daki kısa makalesini okudum. CHP cenahının ortak cumhurbaşkanı adayı ile ilgili makalesinin ruhunun, Kürt milleti ve Kürdistan ile zerre kadar alakası yok. Demirtaş da tıpkı Öcalan gibi Türk devletinin bekasını, iyiliğini ve çıkarlarını gözeterek o kısa makaleyi yazmış. Demirtaş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyük bir bölümünü oluşturan Kuzey Kürdistan’ın ve Kürt milletinin Türk milleti ile eşit ortak olması konusunda somut tek kelime sarf etmemiş. Makalesinin sonunda Demirtaş ‘Cumhuriyet’i hep birlikte sahiplenerek onu hepimizin Cumhuriyet’i haline getirebiliriz. Demokratik, laik, sosyal, eşitlikçi, adil bir hukuk devletine dönüştürebiliriz’ demiş. Şimdiki Anayasa’da da bu belirlemeler duruyor ama Türkiye Cumhuriyeti bir ‘Türk devletidir. Bu devlette Kürtlerin ortaklığı yok.”
Bu devlette Kürtlerin ortaklığı olmadığı vurgusunu yapan Kürt gazeteci, Kürtlerin Türkiye’de eşit ortak olması için yeni bir Anayasa’da şu maddelerin yer alması gerektiği dikkatini çekti:
1. Türkiye Cumhuriyeti içindeki Kürdistan Bölgesi’nin resmi sınırlarının belirlenmesi ve Kürt milleti tarafından yönetilmesinin yasal garantiye alınması.
2. Türkiye Kürdistan Bölgesi’nin bir bölge parlamentosuna sahip olması.
3. Türkiye Kürdistan Bölgesi’nde hem belediye başkanlarının hem valilerin Kürt milleti tarafından seçilmesi. Bölge’nin savunmasının da Kürdistan Bölgesi’nin askeri kuvvetlerinde olması. Türkiye ve Kürdistan Bölgesi’nin dış sınırlarının ortak silahlı kuvvetlerde olması.
4. Türkiye Kürdistan Bölgesi’nin dışında, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin yerel yönetimlerde nüfus oranlarına göre temsil edilmesi. (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi vilayetlerde)
5. Kürt milletinin Kürdistan Bölgesi’ni temsil edecek şekilde Ankara merkezli federal hükümette aktiv ve eşit ortak olması.
6. Kürtçe ve Türkçe’nin hem Türkiye’de hem de Türkiye Kürdistan Bölgesi’nde resmi dil olması.
Günümüz Türkiyesi’nde bunların emaresi bile yokken bu devlet Kürtlerin de devleti olamaz ve değildir.
Açıklamanın sonunda Demirtaş ile Öcalan’ı karşılaştıran Zêrevan şunları söyledi:
“Hem Öcalan ve PKK’si hem de Demirtaş ve HDP’si Kürt milletinin meşru davasını ve haklarını ifade etmekten uzaktırlar. Bilakis hem HDP hem de PKK Türk siyasi dünyasının iktidar-muhalefet partilerinin didişme araçlarıdır. Demirtaş, CHP cenahının hizmetkarlığını, Öcalan da duruma göre AKP cenahının hizmetkarlığını yapar. Dikkat ederseniz HDP hiçbir zaman iktidar partilerinin ortağı bile olmak istemez. PKK ve HDP’nin vazifesi Kürtleri hükümet ve devlet yönetimi dışında bırakıp devleti Türklere ve köleliği de Kürtlere nasip ettirmektir.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.