Mustafa Özçelik: ‘’Helalleşme’’ söylemini destekleyerek, kapsamlı helalleşmelere kapı aralamak
.
Mustafa Özçelik
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, "Başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski’yle helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurlarıyla helâlleşeceğiz" dedi.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun ‘’helalleşme’’ söylemi farklı kesimlerde, farklı yansımalara yol açtı.
Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helâlleşme” açıklamasına tepki göstererek, “Sadece günü kurtarmak istiyor. Hangi biriyle helâlleşecekmiş? Dersim’le, Kürtlerle nasıl helâlleşecek?” ifadelerini kullandı.
Gerek Sayın Kılıçdaroğlu'nun, gerekse Sayın Erdoğan’ın ‘helalleşme’ye dair söylemleri; aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “helâlleşme”si gereken kimi gerçekliklerinin kabulü anlamına gelmektedir.
Türkiye Devleti’nin Kürtlere olan uygulamalarının 98 yıllık hikayesi objektif bir yaklaşıma tabi tutulduğunda, görülecektir ki, 98 yıllık süreç için bu devletin helallik istemesi gereken , hesap vermesi gereken çok önemli sorunlar vardır. Yine Türkiye Devleti’nin 98 yıllık sosyolojik, mantıksal kuruluş paradigmasının helalleşmelere çok açık olmadığı ve olsa bile, bu helalleşmenin kolaylıkla ve bir çırpıda gerçekleşemeyeceği de görülebilecektir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun, ‘’helalleşme’’ söylemini, belki de pandoranın kutusunu açabilecek bir adım olarak değerlendirmek daha gerçekçi bir yaklaşım olacak ve “helâlleşme”lere adım adım kapıyı aralayabilecektir.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘helalleşilmesi gereken’ temel bir çok sorunu dile getirmemişse de, dile getirdiği konularda ‘helalleşme’den söz etmesini de ‘’yetmez, ama evet’’ diyerek, devamının gelmesi için çalışmak, toplumu bu anlamda örgütlemek daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.
Üstelik, CHP’nin küçümsenemeyecek bir kesimince ve Türkiye toplumunun ve siyasetçilerinin çoğunluğunca Sayın Kılıçdaroğlu'nun “helâlleşme” söylemine gösterilen negatif tepkileri göz önünde bulundurduğumuzda, bu girişimden niyet okumaları yerine, bu ‘’helâlleşme’’ söyleminin Türkiye'deki en geniş toplum kesimlerince kabulünü sağlayacak bir zeminin oluşması için destekleyici bir tutum içinde olmak, teşvik etmek, daha yapıcı bir yaklaşım olacaktır.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun, dile getirdiği helâlleşme söyleminin kapsama alanını genişletmesini istemek de elbetteki hakkımızdır.
Helalleşmenin, hakikatlerin araştırılması, ortaya çıkarılması, adaletin tecelli etmesiyle, gerçeklerle yüzleşmekle, gerçekleri kabullenmekle, hesaplaşmakla, özür dilemekle , uzlaşmakla ve mağdur edenin mağduriyetleri telafi edecek samimi adımlar atmasıyla başlayabileceğini elbetteki takdir edersiniz.
Türkiye Devleti’nin 98 yıldır Kürtlere uygulanan asimilasyon, inkar, yıkım, katliam, ölüm siyasetiyle yüzleşip, kabullenip, özür dileyip, mağduriyetleri giderecek adımlar atması anlamında bir helalleşme; Türkiye ve Kürdistan’daki en geniş etnik, dinsel, mezhepsel toplum kesimlerine 98 yıldır uygulanan gözaltı, işkence, idam, hapis, sürgün, yasak ve ‘faili meçhul’lerle yüzleşip, kabullenip, özür dileyip, mağduriyetleri giderecek adımlar atması anlamında bir helalleşme; "helâlleşme" söylemini daha gerçekçi ve daha doğru bir zemine oturtacaktır.
Evet Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Erdoğan sizin “helâlleşme” çerçevenizde çıtayı daha da yükselterek, size ‘’Dersim’le, Kürtlerle nasıl helâlleşecek’’siniz diye soruyor. Evet, bu ’’helalleşme’’ Şeyh Sait’le, Cıbranlı Halit Bey’le, Seyid Rıza ile, Ali Şer ile, Ağrı ve Zilan ile, yaşamını yitirmiş yüzbinlerce Kürt ile yüzleşerek, mezar yerleri açıklanarak, özür dilenerek,mağduriyetlerin giderilmesi için adım atılarak, daha doğru ve sorunların ana kaynağına neşteri vuran bir boyuta vardırılmalıdır ki, "helâlleşme" gerçek anlamına kavuşabilsin.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş tarihinden günümüze kadar Kürt halkına karşı uygulanmış olduğu haksız tüm etnik, siyasi, hukuki, kültürel, sosyal, ekonomik, gayri insani uygulamalarla ilgili adım adım yaşama geçireceği “helâlleşme”ler, nihai anlamda Kürtlerin bir millet olarak kendi ülke toprakları üzerinde kendilerini yönetmelerinin kabulüyle nihai bir helalleşmeye varmalarının yol taşlarını da oluşturabilir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun helâlleşme söylemi ve sayın Erdoğan'ın buna ilişkin dile getirdiği sözler, aslında Kürtlerin 98 yıllık mağduriyetlerinin iktidar ve muhalefet partilerince itiraf ve kabulü anlamında önemlidir.
CHP başta olmak üzere, iktidarı ve muhalefetiyle Türkiye Devleti’ni sahiplenen tüm partilerin ‘’Tek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak’’ paradigmasında ve TC Anayasası’nın ilk dört maddesinin değiştirilmemesi konusunda mutabık olduklarını elbette ki biliyoruz. Ve bu gerçekliğin “helâlleşme’’nin kapsama alanını sınırladığını da biliyoruz.
Ama bu açık gerçekliğe rağmen, Sayın Kılıçdaroğlu'nun ‘’helalleşme’’ söylemini ihtiyatlı da olsa destekleyerek, daha kapsamlı helalleşmelere kapıyı aralamanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Sayın Erdoğan, buyurun siz Dersim’le, Kürtlerle helalleşin
Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helâlleşme” açıklamasına tepki göstererek, “Sadece günü kurtarmak istiyor. Hangi biriyle helâlleşecekmiş? Dersim’le, Kürtlerle nasıl helâlleşecek?” ifadelerini kullandı.
Sayın Erdoğan'ın bu sözleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Dersim'le, Kürtlerle helalleşeceği "kabahatleri"nin olduğu anlamına geliyor.
Diyelim ki Sayın Kılıçdaroğlu "günü kurtarmak istediği için helalleşme"den bahs ediyor.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı olarak, bu devletin Dersim’le, Kürtlerle helalleşmesi gibi tarihsel bir sorumluluk ve vicdani tutumu, niye siz gerçekleştirmiyorsunuz sayın Erdoğan?
Mademki bu devletin Dersim'le, Kürtlerle helalleşeceği şeyler var. O zaman buyurun "helalleşmeyi' sayın Kılıçdaroğlu'na bırakmayın, siz Dersim'le, Kürtlerle bu devlet adına helalleşin sayın Erdoğan.Hatta, sadece Dersim’le değil, Şeyh Sait’le, Ağrı ve Zilan ile helalleşmeniz, 98 yıldır Kürtlere yapılanlarla yüzleşerek, helalleşmeniz gerekmiyor mu sayın Erdoğan?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugün de ‘’Dersimli’lerle, tüm Kürtlerle’’ helalleşeceği gerçeklik halen de devam ediyor.Yani bu sadece geçmişte kalmış bir sorun değildir.
Kürt karşıtı siyaset, inkar, asimilasyon, katliam ve tüm özgürlüklerin gaspı yine de devam ediyor.
Sayın Erdoğan ve AKP, 2002’de iktidara geldiğinde ve özellikle 2010’a kadar ‘’helalleşme’’ ile aynı içerikte söylemlerde bulunmuş, bazı olumlu adımlar da atmıştı.
Ama, Sayın Erdoğan’ın bugün geldiği nokta, 1920-1946 tek partili dönem Türkiyesi’ni, 12 Eylül askeri-faşist darbesini de aratacak bir hal almış ve bu gerçeklik ‘’değişim’’, ‘’helalleşme’’ vb. söylemlere karşı Kürtlerde büyük bir kuşku ve güvensizliğe yol açmıştır.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun ’’helalleşme’’ söylemi için Kürtlerce dile getirilen güvensizlik ve kuşkular da elbette ki tarihsel tecrübelere dayanan makul ve haklı bir tepki olarak görülmelidir.
Dünü ve bugünüyle CHP gerçekliğini göz ardı etmeden, ‘’helâlleşme’’ söylemini elimizin tersiyle itmek yerine, bu konuda atılacak her adımı destekleyen ve helâlleşmenin Kürt ve Kürdistan sorununun çözümüne kapı açmak için adım atılmasını sağlayacak bir çıtaya yükseltmenin çabası içinde olmamız daha doğru ve gerçekçi olacaktır.
‘’Helalleşme’’ye en sade ve insani bir başlangıç olması için Sayın Erdoğan’a, Sayın Kılıçdaroğlu’na , iktidar ve muhalefetteki tüm partilere şu iki adımı atmaları için şu çağrıda bulunuyorum:
1- Sorunlarla yüzleşme ve ’’helalleşme’’nin gereklerini ele alma amacıyla, Kürt halkının siyasi partileri, sivil toplum örgütleri ve genel kabul gören akil adamlarıyla, bir diyalog süreci başlatmak için, Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, Sayın Erdoğan’ı, iktidar ve muhalefetteki tüm partileri adım atmaya çağırıyorum.
2- Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dille eğitim ve Kürtçe’nin resmi dil olması hakkının; Kürdistan ismi üzerindeki yasakların kaldırılmasını içerecek, Kürdistan isimli parti ve kurumların yasal faaliyetlerini garantiye alacak şekilde düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün Anayasa’da ve tüm yasalarda kabulü için, iktidar ve muhalefetteki tüm partileri seçimleri beklemeden, referanduma gitmeden, hemen şimdi birlikte bir adım atmaya çağırıyorum.
Bu iki adım, gerçek bir ‘’helalleşme’’ için tarihsel, vicdani ve insani bir rol oynayacak, önemli bir başlangıç olacaktır.
Ama, unutulmamalıdır ki, ‘’helalleşme’’ söylemini bir ilk adım olarak görüp, adım adım kapsamlı ‘’helalleşme’’nin zeminlerini güçlendirmek, öncelikle Kürt ve Kürdistanlıların bir taraf olma bilinciyle, ortak bir mücadele programı etrafında el ele vermeleri ile mümkün olacaktır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.