Mustafa Özçelik: Kürtçe'ye 'bilinmeyen dil' demek bir vahamettir
.
Abdulhakim Günaydın / Independent Türkçe
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), İYİ Parti ve Zafer Partisi gibi milliyetçi tarafı ağır basan siyasi partiler, anadilde eğitime karşı olduklarını açıkça ifade ediyor.
Hatta bir kısım partiler, Kürtçe anadilde eğitim konusunun tartışılmasını bile istemiyor.
Mesela İYİ Parti Genel Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, 12 Ekim'de verdiği bir mülakatta "Kürt sorunu ya da Kürt meselesi tanımlamasına kesinlikle katılmıyorum. Anadilde eğitim talebi mazur görülemez" dedi.
Oysa Kürtçenin, Türkiye'de en çok konuşulan ikinci dil olduğunda genel bir kabul söz konusu.
Kürtçe milyonlarca insan tarafından konuşulmasına rağmen hala tanınmış değil.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) konuşmalarda "X" veya "bilinmeyen bir dil" olarak tutanaklara geçiyor.
Seçim zamanı yaklaşınca veya siyasiler Kürtlerin yoğun olduğu bölgeleri ziyaret ettiğinde konuya ilişkin söylem değişiyor.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, partisinin Mardin Genişletişmiş İl Danışma Toplantısı'nda Kürtçe tartışmalarına katıldı.
Kurtulmuş, anadilin insanlara ana sütü gibi helal olduğunu söyledi.
Tüm dillerin Allah tarafından yaratıldığına dikkati çeken Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:
"Şahsen bilmediğim bir dil olan Kürtçe konuşan bir kardeşimi duyduğum zaman 'Ya Rabbi sen ne büyüksün' diyerek Allah'a olan inancım ve bağlılığım artıyor. Çünkü Kürt, Arap, Çerkez, Acem ve Türk'ün de dilini yaratan Allah'tır. Diller bizim için bir ayrılık vesilesi değil, bir bütünleşme vesilesi ve zenginlik meselesidir. Onun için on yıllardır dediğimiz gibi, anadili ana sütü gibi helaldir ve herkesin hakkıdır."
Yaklaşık 20 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin Kürt sorunun çözümü için attığı bazı adımlar oldu.
Fakat "ana sütü gibi helal" anadilde eğitim konusunda hayata geçirilen bir gelişme yaşanmadı.
Birçok siyasi parti Kürtçeyi gündemine alıyor ama konu eğitim diline gelinde iş değişiyor.
Peki Dervişoğlu ve Kurtulmuş'un açıklamaları ne anlama geliyor?
"Kurtulmuş açıklamalarıyla Dervişoğlu'na cevap verdi" iddiası doğru mu?
Konuyu Independent Türkçe'ye değerlendiren siyasiler, açıklamaların gerçeği yansıtmadığı görüşünde.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik, İndependent Türkçe'den Abdulhekim Günaydın'ın bu konudaki sorularını yanıtladı.
"98 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti pratiği, ‘Kürt yok, dilleri yok, dolayısıyla sorunları da yoktur’ paradigması üzerinde inşa edildi. İnkar ve asimilasyon birlikte yürütüldü. MHP, İyi Parti gibi partiler hala da bu inkar, asimilasyon siyasetinin katıksız savunucuları durumundadırlar. Ama bugün, bu siyaset artık her yerinden derz almaya başlıyor.
Müsavat Dervişoğlu, Kürt diline ve Kürtçe eğitime dair hiçbir adımın atılmaması yönünde bir tutum takınırken, Numan Kurtulmuş, Kürt dilininin ‘ana sütü gibi helal ve herkesin hakkı’ olduğunu söylüyor. Elbette ki Kurtulmuş ve Dervişoğlu’nu aynı kefede değerlendiremeyiz.
AK Parti iktidarı, uygulamaya koyduğu TRT-KURDİ, Seçmeli Kürtçe Ders ve üniversitelerde Kürt Dili ve Kültürü Bölümleriyle, aslında 98 yıllık inkar siyasetine bir derz vurdu. Ama bu 3 uygulamanın geniş kitlelere mal olması için milli eğitim ve basın-yayın kapsamında kadro, imkan ve teknik alt yapı anlamında gerekli adımlar atılmadı. Bu 3 uygulama bugüne kadar da hiçbir yasal, anayasal güvenceye dayanmamaktadırlar. Kürt dili hala da Anayasa ve tüm yasalarda yasaklı dildir.
En önemlisi de ‘ana sütü gibi helal’ olan ‘Allahın yarattığı’ Kürt dili , bugün hala da TBMM tutanaklarına ‘bilinmeyen dil’ olarak geçmektedir. Bu uygulama kelimenin tam anlamıyla bir vahamettir. Kürt dilinin varlığını reddetmeyen Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Meclis Başkanı, TBMM’deki Kürt milletvekilleri, partiler, milletvekilleri, Kürt diline yapılan bu hakareti , bu vicdansızlık ve zulmü nasıl kabul edebiliyorlar, göz yumabiliyorlar? Kürtçeye ‘bilinmeyen dil’ demek, Kürtleri yok saymak değil midir?
‘Ana sütü gibi helal’ olan Kürt dilinin varlığını, bu dili öğrenmeyi ve bu dille eğitim hakkını tartışma konusu yapmak bile, bizce bir insanlık suçudur.
Bugün Kürt kimliğinin tanınması, Kürtçe ana dille eğitim hakkı ve Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi, bu 3 adımın yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması; insan hakları, özgürlük, demokrasi , eşitlik ve adaletin hem en temel kilidi ve turnusoludur, hem de bu değerlerin yaşam bulmalarında en temel güvencelerinin başında gelir.
98 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti pratiği, ‘Kürt yok, dilleri yok, dolayısıyla sorunları da yoktur’ paradigması üzerinde inşa edildi. İnkar ve asimilasyon birlikte yürütüldü. MHP, İyi Parti gibi partiler hala da bu inkar, asimilasyon siyasetinin katıksız savunucuları durumundadırlar. Ama bugün, bu siyaset artık her yerinden derz almaya başlıyor.
Müsavat Dervişoğlu, Kürt diline ve Kürtçe eğitime dair hiçbir adımın atılmaması yönünde bir tutum takınırken, Numan Kurtulmuş, Kürt dilininin ‘ana sütü gibi helal ve herkesin hakkı’ olduğunu söylüyor. Elbette ki Kurtulmuş ve Dervişoğlu’nu aynı kefede değerlendiremeyiz.
AK Parti iktidarı, uygulamaya koyduğu TRT-KURDİ, Seçmeli Kürtçe Ders ve üniversitelerde Kürt Dili ve Kültürü Bölümleriyle, aslında 98 yıllık inkar siyasetine bir derz vurdu. Ama bu 3 uygulamanın geniş kitlelere mal olması için milli eğitim ve basın-yayın kapsamında kadro, imkan ve teknik alt yapı anlamında gerekli adımlar atılmadı. Bu 3 uygulama bugüne kadar da hiçbir yasal, anayasal güvenceye dayanmamaktadırlar. Kürt dili hala da Anayasa ve tüm yasalarda yasaklı dildir.
En önemlisi de ‘ana sütü gibi helal’ olan ‘Allahın yarattığı’ Kürt dili , bugün hala da TBMM tutanaklarına ‘bilinmeyen dil’ olarak geçmektedir. Bu uygulama kelimenin tam anlamıyla bir vahamettir. Kürt dilinin varlığını reddetmeyen Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Meclis Başkanı, TBMM’deki Kürt milletvekilleri, partiler, milletvekilleri, Kürt diline yapılan bu hakareti , bu vicdansızlık ve zulmü nasıl kabul edebiliyorlar, göz yumabiliyorlar? Kürtçeye ‘bilinmeyen dil’ demek, Kürtleri yok saymak değil midir?
‘Ana sütü gibi helal’ olan Kürt dilinin varlığını, bu dili öğrenmeyi ve bu dille eğitim hakkını tartışma konusu yapmak bile, bizce bir insanlık suçudur.
Bugün Kürt kimliğinin tanınması, Kürtçe ana dille eğitim hakkı ve Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi, bu 3 adımın yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması; insan hakları, özgürlük, demokrasi , eşitlik ve adaletin hem en temel kilidi ve turnusoludur, hem de bu değerlerin yaşam bulmalarında en temel güvencelerinin başında gelir."
"Bu beyefendiye 'mazur görüp görmeme' hakkını kim veriyor?"
Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek de İYİ Parti'nin ideolojik ve siyasal olarak koptuğu gelenek olan MHP'nin genetik kodlarını taşıdığını belirtti.
Sinan Çiftyürek / Fotoğraf: Twitter
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu'nun, HDP'lilere, "Selahattin, Sırrı, Hasip, Fatma, Emine isimlerini çok görüyorum" diyecek kadar Kürt karşıtlığını sergilediğini anımsatan Çiftyürek, "Sayın Dervişoğlu'na gelince, 'Ana dilde eğitim talebi mazur görülemez' derken ne olduğunu çıplak ortaya koymaktadır. Kürt dilinden eğitim-öğretim 'mazur görülemez' de ne demek? Beyefendi söylediğinin farkında mı? Bu beyefendiye kim Kürt dilinde eğitim talebini 'mazur görüp görmemek' hakkını veriyor?" sorusunu yöneltti.
Halkın anadilde eğitim ve öğretimi gerçekleştirmek için mücadele ettiğini ifade eden KKP lideri Çiftyürek, "Kuzey Kürdistan ve Türkiye metropollerinde 25 milyon insanın konuştuğu anadil eğitim talebi hiçbir zaman 'mazur görüp' görmemek dolayısıyla 'bağışlanıp bağışlanmayacak, affedilip-edilmeyecek' bir mesele olarak gündeme gelmedi, gelmez de" ifadelerine yer verdi.
"Duygusal sözler edeceğine Meclis'e somut teklif sunsun"
Kurtulmuş'un açıklaması için "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" yorumu yapan Çiftyürek, "Numan Bey, AKP'nin 19 yıllık iktidarında pratik yaşamda ana dilde eğitim-öğretim hakkı neden uygulanmadı? Önce bu sorunun yanıtını vermeli. Numan Bey, karşılığı olmayan duygusal sözler edeceğine, AKP Genel Başkanvekili olarak Kürt dilinin eğitim-öğretimin yapılması için önce AKP içinde sonra Meclis'te somut teklif sunsun! Yoksa Kürt halkının boş laflara karnı tok!" diye konuştu.
Kürt dilinin halkın varlık ve kimliği olduğunu belirten Çiftyürek, anadilde eğitim ve öğretimin Kürtlerin en doğal insani ve demokratik hakkı olduğunu sözlerine ekledi.
"Irkçı milliyetçi zihniyetin itirafı"
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, her ne kadar muhalefette yer alsa da Dervişoğlu'nun açıklamalarıyla ırkçı ve milliyetçi zihniyetini itiraf ettiğini söyledi.
Kürt sorunun varlığının reddedilmesinin Kürt halkının varlığının inkar edilmesi anlamına geldiğini kaydeden Temel, "Bu zihniyet 90 yıldır devletin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeldir" dedi.
Tayip Temel / Fotoğraf: Twitter
İYİ Parti evveliyatının ne olduğunu bildiklerinden değerlendirmelerini fazla ciddiye almadıklarını ifade eden Temel, "Ancak bu kafa tasçı, inkarcı zihniyet nasıl alternatif olabilir diye düşünüyor insan. Güya otoriterliğe, faşizme ve baskı rejimine son verecek bir ittifakın içinde yer alıyorlarmış. İşte bizim aylardır söylediğimiz şu tespit doğrulanıyor, 'Bir tarafı MHP teslim almış ve parmağında oynatıyor, diğer tarafı da İYİ Parti teslim alıp engellemek istiyor'. Yani milliyetçilik hastalığı muhalif blokunda da etkili olmak istiyor. Ne demek 'Anadil talebi mazur görülemez'. Anadil diye kendin söylüyorsun. Sen kendini yaratıcının yerine mi koyuyorsun. Eğer bu zihniyet bertaraf edilmez ise on defa iktidar değişirse bile Türkiye'ye demokrasi gelmez" diye konuştu.
"Daha dün Kürtçe şarkı söylendiği için düğün basıldı"
Kurtulmuş için de "Sanki iktidarda değilmiş gibi, sanki dili yasaklayan, Kürtlere düşmanlık eden, kayyumlar eliyle Kürtçe isimleri yasaklayan kendi iktidarı değilmiş gibi özellikle alay edercesine Mardin'de 'anadil hakkı ana sütü kadar helaldir' diye konuşuyor. Samimiyetten uzak tamamen manipülasyon amacıyla söylenmiş sözlerdir" değerlendirmesinde bulunan Temel, sözlerine şöyle devam etti:
"Güya Dervişoğlu'na cevap vermiş gibi yapıyor. Ben bu yoruma katılmıyorum. Kurtulmuş'un her şeyden önce her gün kin ve nefret kusan iktidarının küçük ortağına yanıt vermesi gerekir. Önce kayyumlarına ve bakanlarının yaptıklarına bakıp onlara yanıt vermesi gerekir. AKP yöneticilerinin en önemli özeliği simsiyah olanı beyaz diye topluma yutturmaya çalışmalarıdır. Ama toplum artık yemiyor tabii ki. Sırf Kürtleri muhalefete tepkilendirmek için söylediği bu sözlerin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Ama Dervişoğlu gibi kişiler de AKP'nin değirmenine su taşıyor. Daha dün bir düğünde Kürtçe şarkı söylendiği için düğün basıldı. AKP ve yöneticileri artık Kürtleri ve Türkiye toplumunu kandırmaktan ve aşağılamaktan vazgeçmesi gerekir."
"Doğu ve Güneydoğu'ya Kürdistan eyaleti denildiğini bilmiyor mu?"
Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) Genel Başkan Yardımcısı Metin Kaya ise Türkiye'de 25 milyondan fazla Kürt nüfusunun yaşadığını hatırlattı.
Kaya, Dervişoğlu'na, "Kürtler var mıdır yoksa Kürtlerin varlığını inkar mı ediyor? Varsa onun bir dili de vardır. Şunları da sormak isterim. Cumhuriyetin ilanına kadar var olan Kürtlere ne oldu? Ya da Osmanlı İmparatorluğu döneminde Doğu ve Güneydoğu'daki vilayetlerin bulunduğu illere Kürdistan denildiğini bilmiyor mu?" diye sordu.
Metin Kaya / Fotoğraf: Twitter
Cumhuriyetin ilanına kadar bölgedeki medreselerde eğitim dilinin Kürtçe olduğunu hatırlatan Kaya, "Bir kavmi ve dilini inkâr etmekle kavim yok olmaz. Kürtlerin anadillerinde eğitim görmesi de bu ülkeyi bölmez. Dünyanın birçok ülkesinde birden fazla dilde eğitim görülmektedir. Almanya, Fransa, İspanya, İsviçre, Belçika, Hollanda, ABD, Kanada, Çin, Hindistan ve daha birçok ülkede birden fazla dilde eğitim verilmektedir. Ama bu ülkelerde bundan dolayı bölünecek diye bir endişe duyulmuyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Kürtlerin çözülmeyen sorunları ve gasp edilmiş hakları vardır"
Kürtçe eğitimden söz edildiğinde nedense milliyetçi kesimlerin feryat ettiğini ve söz konusu çevrelerin bir dönem Kürtlerin varlığından da rahatsız olduğunu aktaran Kaya, "'Kürt yoktur' diyorlardı. Şimdi 'Kürt vardır' diyorlar. Acaba 'Kürt vardır' dedikleri için Türkiye bölündü mü? Buna bir anlam veremiyorum. Okullarda, İngilizce ikinci sınıftan itibaren veriliyor. Almanca, Fransızca ve daha farklı dillerde birçok okulda eğitim veriliyor. Milliyetçi çevreler buna ses çıkarmıyor. Kardeşlik böyle mi olur, bu mudur adalet? Bu hak gaspıdır" ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş'un açıklamalarının altının doldurulması gerektiğini ifade eden Kaya, devamında şunları kaydetti:
"Sadece söylem yetmiyor. Onlar iktidar partisi ve bugüne kadar Kürtçe anadilde eğitimin olmaması onların vebalidir. Sayın Cumhurbaşkanı, 'Kürt meselesini çözdük' diyor. Acaba Kürt meselesi sadece bir televizyon kanalı ve birkaç üniversitede Kürtçe bölümü bile değil 'Yaşayan Diller ve Lehçeler Bölümü' açmak mıdır? Biz Kürtlerin sorun olduğuna inanmıyoruz. Sadece Kürtlerin çözülmeyen sorunları ve gasp edilmiş hakları vardır. Halen TBMM tutanaklarında Kürtçe için 'bilinmeyen dil' kavramı kullanılıyor. Buna benzer birçok sorun varlığını devam ettiriyor. Bu ülkede Türkler kadar Kürtlerin de hakları vardır. Bu hakların başında da ana dilde eğitim gelmektedir. Kurtulmuş'un dediği gibi 'anadilde eğitim ana sütü gibi helal' ama buna tahammül göstermeyen siyasetçiler kader birliği yapmış iki kardeş toplumu ayrıştırmaktan başka bir şey yapmıyor."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.