NATO genişlemesi çıkmaza mı girdi?
.
Ankara-Stockholm hattındaki gerilimin gerisinde ne yatıyor? NATO genişlemesi tehlikede mi? Erdoğan'ın blokajı Putin'e mi yarıyor? ABD'nin İsveç ile ikili anlaşma hamlesi ne anlama geliyor?
Stockholm'de PKK'ya yakınlığı ile bilinen Rojava Komitesi adlı bir grubun eyleminde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kuklasının ayaklarından asılmış bir şekilde köprüden sallandırılırken görüntülenmesi, İsveç ile Türkiye arasındaki "NATO gerilimini" daha da tırmandırdı.
İsveç'in Ankara Büyükelçisi Steffan Herrstrom Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı,Türkiye'nin tepkisi iletildi ve bu eylemin sorumlularına karşı gerekli işlemlerin yapılması istendi.
AKP'li bakanlar ve üst düzey cumhurbaşkanlığı yetkilileri de, eylemi önlemediği gerekçesiyle İsveç'e sert tepki gösterdiler..
İsveç'in açıklaması tansiyonu düşürmedi
İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, Twitter'da da paylaştığı açıklamada, siyasi tercihler hakkında özgür bir tartışma ortamını güvence altını aldıklarını ancak siyasetçileri hedef alan tehdit ve nefrete karşı olduklarını vurguladı. Billström, "Seçilmiş bir cumhurbaşkanının belediye binasının dışında idam edilmiş tasviri, elimdir" dedi.
Ancak bu açıklama Ankara'nın tepkisini yumuşatmaya yetmedi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İsveç Meclis Başkanı Andreas Norlen'in 17 Ocak'taki Türkiye ziyaretini iptal ettiğini duyurdu.
Oysa Norlen'in Finlandiya meclis başkanıyla birlikte yapmayı planladığı ziyaret, NATO'ya üye olmak için Ankara'nın onayını bekleyen iki ülke için büyük önem taşıyordu. Ziyaret, üç ülke arasında 29 Haziran 2022'de imzalanan üçlü mutabakat muhtırası ile başlayan süreç çerçevesinde gerçekleştirilecekti.
"Erdoğan zaten niyetli değil" görüşü hakim
Batılı uzmanlar, patlak veren bu son kriz öncesinde de, Erdoğan'ın Türkiye'deki seçimler öncesinde İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri konusuna kolay kolay adım atmayacağını, bunu iç siyasette kullanabileceğini dile getiriyorlardı.
Konuyla ilgili olarak DW Türkçe ajansına konuşan Batılı bir diplomat, "Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim kampanyasında kullanabileceği bu konu hakkında zaten pek de onay vermeye niyetli görünmüyor" şeklinde konuştu.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson'ın 8 Ocak'ta yaptığı bir açıklama da zaten sürecin tıkandığı yorumlarına yol açmıştı. Kristersson, "Yaparız dediklerimizi yaptık, ama Türkiye bizden veremeyeceğimiz ya da vermek istemediklerimizi de istiyor" demişti.
Kristersson'un bu sözleri, bazı uzmanlar tarafından Türkiye'ye bir "rest" olarak değerlendirilmiş, üç ülke arasındaki müzakere sürecinin de tıkandığı yorumları yapılmıştı.
İsveç Başbakanı bu açıklamasından üç gün sonra "Türkiye hakkındaki açıklamalarım yanlış anlaşıldı" diyerek, sözlerine açıklık getirmeye çalıştı.
İade talepleri gerilime yol açıyor
Türkiye ile tam üyelik ile ilgili konulara ilişkin müzakerelerin tıkanmadığını söyleyen Kristersson, verdikleri sözleri yerine getirmeye devam ettiklerini, özellikle terörle mücadele yasalarını güçlendirmekte olduklarını kaydetti.
Ancak Kristersson, Türk hükümetinin basın açıklamaları yoluyla gündeme getirdiği iade talepleri konusunda hareket alanlarının bulunmadığını, mahkeme kararlarına rağmen bu kişilerin Türkiye'ye iade edilmesinin mümkün olmadığını da kaydetti.
İsveç Başbakanı, "Türkiye bazen İsveç'ten iade etmesini istediği kişilerin isimlerini veriyor. Oysa İsveç yasalarının bu konudaki tutumu çok açık: Bu konularda mahkemeler karar veriyor. Hükümetin bunu değiştirmesi mümkün değil" dedi.
Hammargren: İsveç halkı ilkesiz tavizlere karşı
İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü kıdemli uzmanı Bitte Hammargren, Başbakan Kristersson'un Türkiye'nin karşılanması mümkün olmayan taleplerde bulunduğunu açıklamakta geciktiğini söyleyerek, "Gönül isterdi ki bu açıklamayı çok daha önce yapmış olsun" dedi.
Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliği konusunda takındığı tutum için, "Birkaç perdelik, onur kırıcı, aşağılayıcı bir tiyatro oyunu" değerlendirmesini aktaran Hammargren, "Türkiye'nin şantaj girişimi karşısında nihayet Başbakan Kristersson İsveç adına daha onurlu bir tutum sergiliyor" diye konuştu.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerinin Türkiye ile ikili ya da üçlü müzakereler yoluyla sağlanamayacağının çok açık olduğunu söyleyen İsveçli analist, "Nordik ülkeler Rusya ile iyi ilişkiler içindeki otoriter bir lidere boyun eğseler bile bu sağlanamaz. Zaten İsveç ve Finlandiya'nın, Rusya'nın Şubat ayında Ukrayna'yı işgal etmesi sonrasında güvenlik politikalarında büyük değişime giderek, 18 Mayıs'ta NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmalarının amacı da bu değildi" görüşünü kaydett
Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Paul Levin, İsveç'in mutabakatta uzlaşılan konularda adım atmaya devam ettiğine ve bunda kararlılık sergilediğine dikkat çekti.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Levin, "İsveç hep geçen yıl Haziran ayında Madrid'de imzalanan mutabakata atıf yapıyor ve bu kapsamda adım atmaya devam ediyor. Bu adımlar, Türkiye ile terörle mücadelede işbirliğini geliştirilmesi, İsveç'te teröre mali destek faaliyetlerinin önlenmesine karşı daha güçlü önlemler gibi adımları kapsıyor. İsveç'te bu yönde adımların atılmaya devam edileceğini göreceğiz. Ama kanımca Kristersson 'Türkiye'nin kamuoyu önünde yaptığı bazı açıklamalar, karşılıklı uzlaştıklarımızın, mutabakatta yer alanların ötesine geçiyor' demek istiyor" diye konuştu.
Erdoğan Mart'ta sürpriz bir hamle yapar mı?
NATO üyeliği için Türkiye'nin onayını almaya çalışan İsveç hükümetinin iç kamuoyunda yoğun eleştirilerin hedefinde olduğuna dikkat çeken Levin, "İsveç'in Türkiye ile müzakerelerdeki pozisyonunun çok fazla tavizkar olduğu eleştirileri yapılıyor" dedi ve Türkiye'nin onay sürecini ağırdan almasının soru işaretlerine yol açtığını kaydetti.
Paul Levin, "Benim için asıl soru Ankara'nın onay için mutabakatta yer alan tüm yükümlülüklerin yüzde yüz yerine getirilmesini şart koşup koşmayacağı. Çünkü yasaları değiştirmek, yürürlüğe sokmak, polis ve savcılıkların bunları uygulaması, gerekli soruşturmaları yürütmeleri zaman alabilir, bir yıldan fazla bir süre gerekebilir. Oysa İsveç ve Finlandiya, Türkiye'nin bu mutabakat ile taahhüt ettikleri yükümlülüklerini yerine getireceğine güven duymasını, NATO genişlemesini daha da geciktirmemesini bekliyor" dedi.
Erdoğan'ın öngörülemeyen bir lider olduğuna dikkat çeken siyasi gözlemciler, seçimler öncesinde, Mart ayında, sürpriz bir hamleyle onay süreci için düğmeye basabileceğini hatta İsveç ve Finlandiya'yı Türkiye'nin taleplerine "boyun eğdirdiğini" savunarak bunu diplomatik bir zafer olarak da sunabileceğine işaret ediyorlar.
Aksi takdirde onay sürecinin seçimler ve meclis tatili nedeniyle yaz sonrasına sarkabileceğine, bu nedenle İsveç ve Finlandiya'nın Temmuz ayında Litvanya'da düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi'ne tam üye olarak katılamayacaklarına, bunun da Türkiye'nin hem ABD hem Avrupalı müttefiklerinde tepkiye yol açabileceğine dikkat çekiliyor.
"Putin'in isteği" iddiası
Bu arada Batılı diplomasi kulislerinde Erdoğan'ın NATO genişlemesini bloke etmesinin geresinde başka nedenlerin de yattığı tartışılıyor. Rusya'nın Türkiye'nin doğal gaz ödemelerini ertelediği, seçimler için Erdoğan'a mali destek sağladığı, Erdoğan'ın da Putin'e NATO genişlemesini geciktirerek jest yapmaya çalıştığı iddiaları gündeme getiriliyor.
İsveçli uzman Levin, "Ben de bu spekülasyonları duyuyorum ama bunlara ilişkin somut bulgular yok. Şunda şüphe yok: Gayet tabii ki, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerinin gecikmesinden fayda sağlayan yegane lider zaten Putin. Çünkü NATO genişlemesi Putin için stratejik bakımdan gerçek bir darbe olur. Ve evet Putin Erdoğan'ın bu süreci bloke etmesini ister. Türkiye ile Rusya arasında ekonomi, enerji alanındaki bağlar da biliniyor. Bu nedenlerden ötürü neden bazı kişilerin bu konuda şüpheye sahip olduklarını anlayabiliyorum. Ama dediğim gibi bunu ispatlayabilecek bulgular yok…" dedi
ABD'den kritik İsveç hamlesi
Türkiye'nin onay sürecini ne zaman tamamlayacağı ile ilgili belirsizlikler sürüyor. Onay sürecini tamamlamamış bir diğer ittifak üyesi ülke de Macaristan. Macaristan'ın Şubat ayında bu konuda adım atmaya hazırlandığı belirtiliyor.
Bu arada iki Nordik ülkesinin NATO üyelikleri sürüncemede kalmaya devam ederken, İsveç ve ABD'nin ikili bir askeri işbirliği anlaşmasının müzakerelerine başlayacaklarını duyurmaları dikkat çekti.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada İsveç ile başlayan müzakerelerin, ortak çıkar ve değerleri korurken yine ortak tehditlere karşı ortaklığın güçlendirilmesi ve canlandırılması taahhüdünü yansıttığına vurgu yapıldı.
Açıklamada ayrıca, "ABD İsveç'in NATO İttifakına katılması konusunda tam bir kararlılık içindedir ve İsveç'in mümkün olan en erken tarihte NATO'ya katılmasını dört gözle beklemektedir" ifadelerine yer verildi.
Ünlühisarcıklı: Rus tacizine karşı tedbir
Saygın düşünce kuruluşlarından Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, askeri anlaşma hamlesinin gerisinde yatan nedenleri DW Türkçe'ye değerlendirdi.
Ünhisarcıklı, "Ben bunu, İsveç'in üyeliğinin çok kısa vadede gerçekleşememesi olasılığına karşın, Rusya'nın bu süreçte İsveç'i taciz etmesini önlemeye yönelik bir tedbir olarak görüyorum" dedi.
Hem İsveç hem Finlandiya'nın aslında hiç beklenmedik bir hızla Türkiye'nin beklentilerini, kaygılarını gidermeye dönük adımlar attıklarına ancak aynı zamanda Türkiye'nin iade taleplerinin tarafların terör tanımındaki farklar nedeniyle gerçekleşmesinin artık çok da mümkün görünmediğine dikkat çeken Ünlühisarcıklı, "Şimdi gelinen noktada Türkiye 'yaptıklarınız yeterli değil', İsveç ise 'ben yapabileceklerimin sınırına geldim' diyor. Şimdi bir yerde aslında bir çıkmaza, bir kısır döngüye girilmiş oldu" görüşünü kaydetti.
Bununla birlikte Ünlühisarcıklı, "Erdoğan, uçurum diplomasisinde çok iyi, hiç beklenmedik bir anda direksiyonu çevirdiği biliniyor. Bu nedenle onay sürecinin seçimler sonrasına kalması güçlü bir ihtimal olsa da, öncesinde bir sürpriz olmasına da şaşırmam" diye konuştu.
Gözler Çavuşoğlu-Blinken görüşmesinde
İsveç-Türkiye hattında tırmanan gerilimde gözler Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ABD ziyaretine, 18 Ocak'ta Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yapacağı görüşmeye çevrildi.
Özgür Ünlühisarcıklı, bu görüşmede NATO genişlemesinin de gündeme gelebileceğini söylemekle birlikte, "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri meselesinde ABD özellikle devreye girmek istemedi, uzlaşı bulunması sorumluluğunu genel sekreter Stoltenberg'e bıraktı" dedi.
Çavuşoğlu'nun ABD temaslarında çok önemli uzlaşılar çıkmasını beklemediğini aktaran Ünlühisarcıklı, "F-16'lar konusunda ABD, Türkiye'ye 'Biz yönetim olarak olumlu bakıyoruz ama sizin attığınız adımlar Kongre'deki işimizi kolaylaştırmıyor' diyeceklerdir" öngörüsünde bulundu.
ABD'deki Türkiye algısının olumsuz olduğuna işaret eden Özgür Ünlühisarcıklı değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı:
"ABD'de Türkiye bir yandan jeostratejik önemi artmış ama diğer yandan da çok öngörülmez bir müttefik olarak görülüyor. Öngörülebilir olmadığı gibi güvenilmez bir müttefik olarak nitelendiriliyor. ABD Yunanistan Dedeağaç'ta lojistik üssü kurdu ve Ukrayna'ya gönderdiği yardımlar buradan gidiyor. Bunun sebebi Türkiye'ye güvenmemeleri. Aynı şey Türkiye için de söylenebilir. Türkiye de ABD'ye güvenmiyor. Bu arada ABD, Türkiye'de bir seçim olduğunu bildiği için aslında geri planda duruyor ve seçim sonucunu etkilemeye çalışıyormuş izlenimini vermemeye çalışıyor."
KAYNAK: DW Türkçe
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.