Nerde o Eski günler

Nerde o Eski günler

Bu konudaki görüşlerimi daha önceki makalelerimde dile getirdm. Ne Tuvalet kağıdı, ne de un depoladım.

A+A-

 

Hüseyin Şahin

Uzun bir dönem oldu yazmadım, yazamadım.

Benimki tembellik değil, yorulmak hele hiç değil.

Çıkınımdaki hazine tükenmedi. 40 yıllık bir birkim yaşayabileceğim kadar beni takip edeceğe benziyor, gerisi vız gelir.

Yazamayışımdaki en büyük etken ise, gerçekten de iş yoğunluğuydu, ne Corona ne de kaytarma.

 

Corona’yı başından beri gözüm tutmadı.

Bu konudaki görüşlerimi daha önceki makalelerimde dile getirdm. Ne Tuvalet kağıdı, ne de un depoladım.

Eskiden, köyümüzde, bırakalım tuvalet kağıdını, normal bir kağıt bile zor bulunurdu. Tuvalet işlemi bizde evin dışında kurulan WC ve küllüklerde veyahut açık alanlarda taş veya çırmık ile ya da geniş yapraklı otlarla giderilirdi. Yaprak deyip geçmeyin, oturduğunuz alanda daha önce tanımadığınız Isırgan Otu varsa, yandınız demektir. Isırgan Otu yaprağını büyük tuvaletinden sonra kullananlar bile oldu. Ne mi oldu, yandılar. Hem de çok. Hararet, terleme ve acıyı dindirmek için ark, dere, su yataklarına oturanlarımız bile oldu, olmuştur da. Taşrada su testisi ile tarla, bağ, bostanda dolaşmak zaten olanaksız gibidir. Bizim yöremizde su  testisini kullanan pek olmadı, olmaz da. Günümüzde hala Tuvalet kağıdı yerine su testisi kullanılıyorsa, bunda bir tezatlık var demektir. Bence sağlık açısında su testisi yerine, tuvalet kağıdı kullanmak daha önemlidir.

Bu yıl çoğu kesimler yaz tatillerini bulundukları ülkelerde geçirdiler. Yani iç turizm bu yıl revaçtaydı, harcama ve tüketim dolayısı ile para birçoklarının cebinde daha doğrusu bankasında kaldı.

Kış ve baharda zirve yapan Corona o kadar ilgi ve yorgunluktan sonra  yaz mevsiminde tatile ayrıldı. İnsanlar biraz maskesiz nefes alabildiler. Ufak guruplar şeklinde buluşmalar ya da eskisi kadar olmasa bile küçük çaplı aile ziyaretleri gerçekleşti. Bulunduğumuz bölgede küçük göllere alabildiğine büyük akınlar oldu. Aynı gölde binlerce insanla birlikte suya girdik, çıktık.

ÇARPEL MEDYA yaz mevsimi ile birlikte yayın hayatına başladı. İyi de oldu. Bence başarılı bir çalışma. İmkanlar elverse 24 saatlik TV programı yapacaklarına da adım gibi eminim. Tüm emeği geçen arkadaşları Rupela Nu aracılığıyla kutluyorum. Genç kuşakların (kadın, erkek, kız, delikanlı) katkıları ile ÇARPEL MEDYA daha da renklenecek, ete, kemiğe bürünecektir. ÇARPEL şimdi filiz tek gövdede yeşil birer yaprak, sonra toprağı bir aşkla sarmış dört bedenli birer ağaç, gövdelerde kök salan, serilen, serpilen dördü bütünleştiren yumruk gibi tek görkemli bir orman. O günler yakın....

Hoş geldin ÇARPEL MEDYA, ser seran, ser çavan!

 

Corona'nın yaz tatili sonrası işi yoğun gözüküyor.

 

Sonbahar ve kış aylarında zirve yapacağa benziyor.

 

Corona çıktı çıkalı kaç kişi, kalp, kanser, şeker, grip, sıtma, verem, zatürre ve AÇLIKTAN yaşamını yitirdi diye hesap yaptı? Sabah ve akşam Corona’yla yatıp kalkıyoruz. Bizleri inatla Corona’yı normalleştirme ve de kabullenmemizle ilgili yoğun bir kampanya mevcut.

Almanya genelinde Corana denilen mikroptan dolayı ölenlerin sayısı bu güne kadar 5, 6 bini bile bulmamıştır. Diğer hastalıklardan ölenlerin sayısı 100 binlerin kat be kat üzerindedir.

 

Corona Mikrobunun arkasında bir bit yiğininin olduğu açık.

 

Her insanda yada canlı varlıkta  envayi türlü bakteri ve mikrop olduğu inkar edilemez. Buna neden olan kimi biyolojik, kimyasal sanayi artıkları, envayi türü deneyler tabiata amansız ve de insafsızca zarar vermiştir. Çağımızda her yediğimiz ve içtiğimiz besin ve sıvılarda zararlı madddeler mevcuttur. Kimi meyve, sebze yada yediğimiz hayvan türlerine baktığımızda bize yeteri kadar mesaj vermektedir. Doğal güzelliği berteraf edilerek alabildiğine hormonlu ilaçlarla dünkü buzağı Montofon, parmak büyüklüğündeki hıyarlar sopa büyüklüğüne varabilmektedir. Günde beş, on yumurta yapmaya zorlanan tavuklar bunun cabası. Gelecekte İnsanlar haplarla gıdalarını aldıklarında, iç organlardaki değişiklikleri göz önüne getirmek bile istemiyorum. On metreyi aşkın bir barsağın bir kaç cm'ye düştüğünü, ya da Ciğer, Böbrek, Kalp gibi organların mercimek büyüklüğünde seyretiğini... Bu durumda insanların yüz şekilleri uzunluk, genişlik yada kiloları ne olur, onu bile düşünmek istemiyorum.

Günümüz Dünyasında her şey Para olunca, insanın değeri bir yere kadardır. Dünya nüfusu kaç milyara dayandı. Bunun hesabı yapılmakta, sayının alta çekilmesi planlanmakta. Kaç Milyar yılda bizler bu günlere gelebildik. Kaç deprem, fırtına, volkan ve de vahşi, yırtıcı hayvanların dişleri arasında hergün dirhem, dirhem parçalanıp, savrularak acı çektik. Tarihe karışan canlı varlıklar oldu ve olmaya da devam edecekler. Henüz şanslıyız, aç, susuz ve de yurtsuz kalsak bile. Biz Milyarların sayısı birilerini ürkütüyor. Dünya geniş, hem de ana kucağı kadar. Bereketli, ana sütü gibi. Cihandaki, evrendeki tüm kaynaklar hepimize yeter, artar bile. İnsan ömrü iki elin parmakları kadardır, bunun şimdilik ötesi yok. Biraz insaf, insaniyet. Ego, hırs ve ihtirasın sonu yok. Yeter ki Dünyayı incitmeyip, adil olalım. İnsanca yaşamı, kardeşliği felsefe edinelim.

 

Birilerinin uykusu kaçıyor milyarlar karşısında. Bu nüfuzu kontrol etmeye çalışan bir mekanızma vardır.  Kontrolu elden bırakmak istemeyen bu mekanizma, bizleri cep telefonu gibi küçücük mükemmel bir cihazla denetleyecektir. Nasıl mı? Ateşimiz, zevkimiz, isteğimiz, borç, harç ve de heyecanımı takip etmekle... Birçok şey şimdiden mekanikleşmeye, donuklaşmaya, robotlaşmaya, uzaktan ısmarlayıcı ve de soğuk bir yola kanalize edilmeye çalışılıyor. Tıpkı balkondan bakkala siparişlerimizi yaptığımız gibi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.