Osman AYDIN: Abdurrahman Qasimlo
.
Osman AYDIN
1979 yılı Sonbaharında Doğu Kürdistan’ın büyük bölümünü İran Kürdistan Demokrat Partisi Genel Sekreteri Qasimlo’nun önderliğinde Kürtler yönetiyordu. O dönemde Qasimlo’yu ve pek çok yöneticiyi tanıma fırsatı bulduğumda, özgür bir havayı solumanın çarpıcı güzelliğini yaşamıştım. On yıl sonra onun ölüm haberini cezaevinde öğrendim. İkinci kez onu ziyaret ettiğimde, arkadaşları ile birlikte Paris Père Lachaise Mezarlığı’nda yatıyordu.
Abdurrahman Qasımlo, 22 Aralık 1930’da Doğu Kürdistan’ın Urmiye kentinin güneyindeki Qasimlo kazasında doğdu ve 13. Temmuz 1989’da Viyana’da İran devletinin hazırladığı bir suikast sonucu hayata veda etti. Yüksek öğrenimini Prag ve Paris’te tamamlayan Dr. Qasimlo, 1961-1976 yılları arasında Prag Ekonomi Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Altı yabancı dil bilen Dr. Qasimlo, önemli analizler içeren “Kürtler ve Kürdistan” adlı kitabın yazarıdır.
Çok önemli bir entelektüel ve gerektiğinde savaşçı kimliğiyle ortaya çıkan bu saygın Kürt, bir dönem İran Komünist Partisi TUDEH içinde çalıştı. 1970 yılında İran Kürdistan Demokrat Partisi’ne girdi ve bir süre sonra parti Genel Sekreterliğine seçildi.
Doğu Kürdistan'da 1967 Newroz’unda Kürtler ilk silahlı başkaldırıyı başlattıklarında Qasimlo, entelektüel kimliği ile dikkat çekiyordu. Şahlık rejimine karşı başlayan bu Kürt hareketi sınırlı imkanlara sahip bir avuç genç Kürt evladının bugüne dek sönmeyen özgürlük ateşini yakmıştı. Başkaldıran bu gençlerin elinde sadece 4 kalaşnikof, 2 makineli tüfek, 85 eski tüfek vardı. Başkaldırı 18 ay sonra kanlı şekilde bastırılmış olsa da Doğu Kürdistan'da Peşmerge ilk kez modern gerilla savaşı ile start almıştı.
Şahlık rejiminin yıkılmasından sonra Kürtler kısa sürede Doğu Kürdistan’ın çok önemli bir bölümünü denetim altına alarak özgün ve örgütlü yönetimlerini kurdular. Sloganları “İran’a demokrasi, Kürdistan’a otonomi” idi.
Mollalar rejimi ile anlaşmaya çalışan Kürt yönetimi Ayetullah Humeyni’nin sert ve uyuşmaz tutumu nedeniyle o dönem yıldızı parlamakta olan Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani ile anlaşabilecekleri umudunu taşıyorlardı. Rafsancani de kendi pozisyonunu sağlamlaştırmak için Kürtlere ihtiyaç duyuyordu. Konjoktürel durum Qasimlo’yu İran yönetimi ile müzakerelere yöneltti.
Bu iyimser algı Kürtler’in bir kez daha ihanete uğraması ile sonuçlandı.
Müzakereler 13 Temmuz akşamı Avusturya’nın başkenti Viyana’nın üçüncü bölgesinde bulunan Linken Bahngasse caddesi 5 numaralı binanın bir apartman dairesinde saat 17.30'da gerçekleşecekti. Görüşmelere Kürt tarafını Dr. Qasımlo, Abdullah Qadir Azeri ve Fadıl Resul, İran tarafını da Cafer Sahraroodi, Mustafa Ajvadi ve Amir Mansour Bozorgian temsil ediyordu.
Görüşme bir ses bandı ile kayda alınıyordu. Avusturya polisinin açıkladığı o bantta Qasimlo'nun "Hem eli boş döneceğim, hem de İran söz verdiği otonomi için çalışıyor diyemem" sözlerinden hemen sonra silah sesleri duyulacaktı.
Bu cinayet, Avusturya Devleti’in İran ile ilişkileri ve İran’ın devlet olarak elindeki bütün olanakları kullanarak açıklığa çıkmasını önledi. Avusturya devleti cinayeti, “devlet terörü” olarak nitelemekten özenle kaçındı.
Ayrıca Tarık D kod isimli bir görgü tanığı, o gün Mahmud Ahmedinejad'ın da (2005'te İran Cumhurbaşkanı seçildi) onlarla birlikte olduğunu ve olay yerinde önceden keşif yaptığını söyleyecekti.
Bu görüşme, Celal Talabani ve Cezayir eski Cumhurbaşkanı Bin Bella’nın uyarılarına rağmen gerçekleşti. Geçmişte bir görüşme daha yapılmıştı ve bu görüşme Celal Talabani’nin başarılı güvenlik önlemleri sayesinde sorunsuz gerçekleşmişti. Ne yazık ki Qaiımlo bu görüşmeyi onlara haber vermeden gerçekleştirmişti.
Suikastte iki silah kullanılmıştı. Qasimlo alnından, şakaklarından ve boynundan, Fadıl Resul kafasından ve boynundan vurulmuş, Abdullah Kadir Azerî’nin vücudunda ise sekiz kurşun bulunmuş beş kurşun da vücudunu sıyırarak geçmişti.
***
Qasimlo’nun bilimsel veri ve metodla yazdığı "Kürdistan ve Kürtler" isimli kitabında Kürdistan'ın sosyal ve ekonomik yapısı konusunda ilginç ve önemli tahliller bulunmaktadır. Kürt sorununun çözümünde yeni ufuklar açıyordu. Kürdistan'ın dört parçasını tarihi geçmişleriyle ele alan bu kitapta Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı üzerinde durmakta ve az gelişmişlik ile sanayi devrimi arasında sıkışmış Kürdistan için Dr. Qasimlo şunları söylüyordu:
"Kürt toplumu, Afrika'da son dönemlerde bağımsızlığını kazanmış ülkelerdeki gibi kabileler birliği bile değildir. Kürt köylü-çiftçileri dünyadaki en düşük yaşam standartlarına sahipler. Kürdistan, her ne kadar kelimenin tam anlamıyla bir sömürge olmazsa da siyasi statüsü itibariyle böyledir. Üstüne üstlük bu ülke birçok devlet tarafından paylaşılmıştır. Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesi Kürt sorununun çözümünü hedefliyor. Aynı zamanda Kürt ulusal özgürlük mücadelesini temsil eden iki ana akım giderek güçleniyor. Bunlardan biri proletarya diğeri de ulusal burjuvazidir.
“Tarihsel ve yerel şartlar göz önüne alındığında Kürdistan devrimci güçlerinin savaşta üstünlüğü kazanma ve elde tutmak için gerekli temel özellikleri vardır. Tabii komşu ülkelerin çalışan sınıfının desteğini alırlarsa, ki bu destek Kürdistan’ın gelecekteki sosyalist gelişimini garanti edecektir. Ulusal hakların, özellikle de kendi kaderini tayin hakkını garanti altına almak, Kürt ulusunun tarihinde önemli bir aşama olacaktır. Ancak sorunun bu yönünün çözülmesi emperyalizmin Ortadoğu’daki etkisi-gücüne son verilmeden mümkün olmayacaktır.
“Bu nedenledir ki Kürt halkının özgürlük davası Ortadoğu’da emperyalizme karşı olan tüm halkların da davasıdır. Kürt sorununun çözümü, Kürt ulusunun spesifik yaşam koşulları ve ülkesinin durumu göz önüne alınarak inşa edilmelidir. Sorunun çözümüne stereotip (basmakalıp) bir yaklaşım veya hamle son tahlilde ana hedefe sadece zarar verecektir. Ama her şeye rağmen Kürdistan, kısa bir sürede Ortadoğu’nun parıldayan bahçesi olabilir."
Rahmetle ve saygıyla anıyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.