![Osmanlı'da Kürt Bedirhani Aşireti mensupları İstanbul Belediye Başkanını neden öldürdü?](https://www.rupelanu.org/d/news/33721.jpg)
Osmanlı'da Kürt Bedirhani Aşireti mensupları İstanbul Belediye Başkanını neden öldürdü?
.
Mehmed Mazlum ÇELÎK
Sultan Abdülhamid dönemi İstanbul'u sıra dışı misafirlere ev sahipliği yaptığı günlerde devletin Kürt bölgesinden de önemli misafirleri vardı: Bedirhani Aşireti mensupları…
Sultan Abdülhamid siyasetinde sonsuz dost ya da sonsuz düşman diye bir kavram bulunmuyordu.
Her coğrafyadan önemli aileler kimi zaman tedbir kimi zaman ceza mahiyetinde kimi zaman ileride yararlanmak için payitahtta padişahın gözünün önünde bulunurdu.
Hafiyeler, şehirde bulunan misafirleri mütemadiyen gözlemler; kilere giren erzaktan tutun çaylarını içtikleri kahvehanelere kadar Sultan Abdülhamid'e raporlar hazırlanırdı.
Sultan II. Abdülhamid
Padişah, bu ailelerin çocuklarının eğitimiyle yakından meşgul olur ve zamanı geldiğinde siyasi mekanizma içerisinde mutlaka kullanırdı.
Bedirhanilerin kente gelmesi ise son derece önemliydi.
Elbette kent için bunun sakıncaları da vardı.
Kürtler, Osmanlı devrinde askeri ve bürokratik anlamda altın çağını Sultan Abdülhamid döneminde yaşamışlardı.
Hükümette Hariciye Nazırı Said Paşa gibi Kürt kökenli isimlerin yanı sıra bizzat Yıldız Sarayında yetiştirilen Kürt askeri bölükleri ile payitahtta Kürtler Şehr-i İstanbul'un adeta yeni sahipleri gibiydi.
İlmi sahada Kürt mollalar akın akın İstanbul'a geliyorlar ve bugünkü Fatih, Üsküdar gibi mahfiller Kürt talebe ve mollalarla dolup taşıyordu.
Sultan Abdülhamid, İttihat-ı Muhammed'i ideolojisi çerçevesinde Kürtleri; Rus-Ermeni-İran yayına karşı devletin sigortası olarak görüyordu.
Sultan Hamid'e göre Kürtlerin coğrafyayı herkesten iyi bilmeleri, savaşçı özellikleri ve devletin resmi dini ideolojisine belki de devletten daha fazla bağlı olmaları onları son derece itibarlı yapıyordu.
Sultan Abdülhamid, bölgeye yönelik yaptırdığı araştırmalarda elde ettiği çok önemli bir bulgu vardı.
Aşiretler çoğunlukla devletle uzlaşsa da bölge için arızalara neden olabilmekteydi.
Bu yüzden Sultanın sunduğu modelde aşiretsiz Kürt çocukları için güçlü fırsat imkanları sunuluyordu.
Üstelik aşireti bulunmayan bir Kürt çocuğu Abdülhamid'in açtığı okullarda okuyarak devlet kademesinde üst düzey paye ve rütbeler alarak aşiretleri terbiye edebilecek konumlara gelebilmekteydi.
O güne kadar aşiret olarak zayıf olan ya da hiç aşireti bulunmayan Kürt aileler, çocuklarını çoğunlukla mollalığa yönlendirirken Sultan Abdülhamid'in sunduğu imkanlarla çocuklarını harbiye veya memuriyet kazanmaları için mülkiye okullarına yazdırmaya başladılar.
Doğrusu Sultan Abdülhamid bir taşla iki kuş vuruyordu. Kurduğu sistem öyle sağlam ve güçlü çalışacaktı ki çoğu aşiretsiz Kürt çocuğu Sultan için ‘Bave Kurda' diyerek kendilerini Abdülhamid aşireti mensubu addedecekti.
Sultan Hamit'in fırlattığı taş bir yandan Rus-Ermeni-Acem'in başında patlarken güçlü Kürt aşiretler de bundan payını alacaktı.
Artık bölgede istedikleri gibi at koşturamıyorlar, Sultan Abdülhamid'in yetiştirdiği memur ve askerler; aşiretler karşısında önemli güç dengesi haline gelmişti.
Elbette Ermeni tehdidi büyüdükçe Aşiretlere de devlet büyük destek vermiş ve onlar da bölgede önemli bir güç halini almışlardı.
Bedirhani Aşireti Reisi Bedirhan
Bedirhanilerin İstanbul vukuatı ve sürülmeleri
Bedirhaniler, İstanbul'a sürgün olarak gelmişlerdi.
İstanbul'daki güçlü Kürt hegemonyasının yanı sıra, bu aşiret de kendi başına büyük bir güçtü.
Sultan Hamid, Bedirhanilerin bazı fütursuz davranışlarını rapor alıyor; ama görmezden geliyordu.
Hamidiye Alayları
Yıldız iktidarından çok önce getirilen bu aile, Sultan Abdülhamid siyaseti içerisinde kendisine güçlü bir yer edinemese de geçmişten gelen bir ağırlığı bulunmaktaydı.
Bu ailenin içinden yetişen Ali Şamil Paşa, bir yolunu bularak Yıldız'da da itibarını yükseltmişti. Kendisini hem aşiretin hem de payitahttaki tüm Kürtlerin efendisi addediyordu.
Bu fütursuzlukla Sultan Abdülhamid'in İstanbul'daki en ufak imar hareketinde bile dikkat kesilmesine aldırmadan Kadıköy taraflarında gönlünce konak inşa etmeye ve Şehremini denilen İstanbul Belediyesini muhatap dahi almamaya başlamıştı.
O sıralarda (1891) İstanbul Belediye Başkanı Rıdvan Paşa, devletin diğer silik karakterli memurlarından değildi.
Abdülhamid'in olağanüstü yetkilerle donatarak göreve getirdiği ve sözü itibarlı olan bir kimseydi.
Kürt Ali Şamil Paşa'nın Kadıköy'deki fütursuz davranışlarına rıza gösterecek veya herhangi bir aşiretten çekinecek bir karakteri bulunmuyordu.
Bedirhanilerden Abdürrezzak Efendi, Şişli'de yeni bir konak yaptırır ve kaldırım taşlarının evine kadar getirilmesi için Rıdvan Paşa'ya başvurur.
Rıdvan Paşa
Şehremini Rıdvan Paşa, konakla ilgili bazı meselelerden rahatsızlık duyar ve yolu Abdürrezzek Efendi'nin su deposunun bulunduğu yerin yaklaşık 100 metre yakınında bitirir.
Bu durumun nedenini şehreminiye sorduklarında bunun nedenini kimseyi ilgilendirmediği cevabını alırlar.
Bunun üzerine Bedirhaniler, bugünkü zabıta müdürü diyebileceğimiz Ahmet Ağayı kaçırır ve Rıdvan Paşa'ya yol yapılıncaya kadar onu salmayacakları haberi iletilir.
Durum derhal Sultan Abdülhamid'e iletilir.
Padişah, Bedirhanilerin çıkardığı arızalardan bıkmıştır; ama meseleye de doğrudan müdahil olmak istememektedir.
Yıldızın bahçesinde yüzlerce Kürt'ü ‘evladım' diyerek yetiştirirken Bedirhanilerin çıkardığı sorunlardan dolayı Kürtlerin kendisine gönül koymasını istememekteydi.
Bu yüzden Rıdvan Paşa'ya meseleyi kendisinin çözmesini ve Yıldız'ı bu işe karıştırmamasını tembihler.
Bunun üzerine Rıdvan Paşa; İstanbul belediyesinde çalışan ne kadar çöpçü, hamal ve inşaat ustası varsa toplar.
Onlara zabıta amiri Ahmet Ağa'nın bir Ermeni ailesi tarafından kaçırıldığını devletin müdahale etmesi durumunda iş büyük devletlerin araya girmesine kadar varacağını söyler.
Belediye işçileri tüfek, tabanca, kazma, kürek velhasıl silah olarak kullanabilecekleri ne varsa toplayarak Kürt Bedirhanilerin konağını basmak üzere harekete geçerler.
İşçiler Ahmet Ağa'yı Abdürrezzak'ın konağından zorla alırlar; ama çıkan arbedede Abdürrezzak'ın kardeşi vurulur ve hayatını kaybeder.
Bu mesele artık Bedirhaniler için bir kan davasına dönüşmüştür.
Derhal Sultan Abdülhamid'e giderler ve meseleye el atmasını isterler.
Hamidiye Alayları
Sultan Abdülhamid olaya karışan çöpçülere gereken cezayı vereceğini söyler; ama Rıdvan Paşa'yı konunun dışında tutar.
Bu durum Bedirhanileri daha da kinlendirir.
Devlette önemli mevkilerde bulunan Bedirhani Mithat Paşa, Rıdvan Bey'e gelerek işin çığırından çıktığını söyler ve tedbir almasını söyler.
Mithat Paşa'nın bu samimi ikazı ise Rıdvan Paşa nezdinde bir karşılığı olmaz.
Kendisini meselenin dışında olduğunu problemi Bedirhanilerin ve çöpçülerin arasındaki bir asayiş problemi olduğunu belirtir.
Nihayet birkaç gün sonra (1906) İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) Rıdvan Paşa, 4 Kürt genci tarafından Göztepe mevkiinde öldürülür.
Yakalanan Kürtler, emri Aşiretin önde gelenlerinden Şamil Paşa'dan aldıklarını iddia eder.
Yıldız Sarayı'nın yaptırdığı tahkikat sonucu suikastın arkasında Abdürezzak Bey, Ali Şamil Paşa gibi Bedirhanilerin önemli isimleri vardı.
Sultan Abdülhamid, çıkardığı iradeyle şehirde memur, tüccar veya din adamı Bedirhani var ise toplatılıp payitahttan sürülmesi kararlaştırıldı.
Bir dönem Nasturiler üzerine yaptıkları büyük harekât ve katliamlarla tarihe geçen Bedirhaniler yine kanlı bir eylemin ardından İstanbul defterleri de kapanmış olacaktı.
İstanbul'da bulunan hiçbir Kürt de bu durumdan üzüntü duymadığı gibi memnuniyetlerini dile getirir.
*Daha ayrıntılı bir okuma için Süleyman Kani İrtem'in “Sultan Abdülhamid ve Yıldız Karamillası” eseri incelenebilir.
The IndependentTurkish
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.