Oyalamanın, Samimiyetsizliğin ve Korkaklık Yüklemenin Bir Başka Şekli
Oyalamanın, Samimiyetsizliğin ve Korkaklık Yüklemenin Bir Başka Şekli
“ŞİMDİ ZAMANIMI VEYA HAKLISIN AMA ŞİMDİ ŞU SORUNA BAKALIM”
Bir sorunu çözmek istemeyen veya mevcut durumun devamından yana olduğu halde, muhatabının yanındaymış gibi bir görüntü vermek isteyenlerin başvurduğu taktik son derece basittir. Oyalama ve konuyu özünden uzaklaştırma davranışı, hemen onların imdadına yetişir. Onları dost ve güvenilir görenler de hemen bu tuzağa düşer, çoğunlukla farkında olmadan onların istemlerine hizmet ederler. Bu durum iş yaşamında olduğu gibi, toplumsal yaşamda ve halklar arası ilişkilerde de kendisini sıklıkla göstermiştir.
Yaşadığımız ülkede, ekonomik sorunlar katlanılır gibi değildir. Sermaye ve rant sahipleri ile onların kırıntılarından kısmi olarak yararlanan küçük bir azınlığın dışında kalanlar, yaşanan ekonomik durumun etkisi altında ezilmektedir. Çalışanlara, farklı sosyal guruplara, toplumun değişik katmanlarına ve halklara,sistemin sunduğu tek alternatif ise, sadece görünürdeki yöneticilerin değişmesidir. Sistem değişmeden, mevcut yöneticilerin değişmesi ile bütün sorunların rahatlıkla çözüleceği pompalanmaktadır. Bu yolla hem sistemin devamının tehlikeye girmemesi sağlanır, hem de sistem, tartışma dışında tutularak, sorunların gerçek kaynakları ve çözüm yolları, toplumun gündeminde uzak tutulmuş olur. Ekonomik sorunlar, hiçbir zaman sistemin sahiplerinin dert ettiği bir şey değildir. Onları rahatsız edecek bir durum ortaya çıkacak olursa, kendileri açısından çözüm bulmanın kolay olduğunu bilirler. Yapacakları tek şey, ekonominin yükünü ezilenlerin sırtına yüklemektir ve TC’de hep böyle yapılmıştır. Ezilenler de, kendilerine yüklenen ve kandırılmalarını sağlayan kutsal duygu ile devlete sahip çıktıklarını sanarak,şimdiye kadar gönüllü olarak bu yükün altına girmişlerdir. Devlete sahip çıktıklarını sanarak, aldıkları tutum ile aslında ezilmelerinin devamını sağladıklarını dahi göremiyorlar.
Yaşadığımız ülkede, hemen hemen bütün sorunların kaynağı siyasidir ve bu görülmeden, sorunların kaynağı kurutulamaz. Bu coğrafyada, ulusal sorun ile beraber onun kaynaklık ettiği adalet sorunu vardır. Kurdistan sorunu, TC’de ve yakın bölgede, asıl sorundur ve diğer sorunların tümü de bununla bağlantılıdır. Genellikle Kurd sorunu olarak tanımlanan Kurdistan sorunu çözülmeden, ne kadar emek verilirse ve mücadele edilirse edilsin,demokrasi olamayacağı gibi, ekonomik sorunlar da çözülemez. Yapay arayışlar, sadece enerji kaybı olarak karşımıza çıkar ve egemenlere kalıcı darbe vurulmamasını sağlar. Bunu isteyecek tek akıl vardır,o da egemen yapıdır.
Kurdler’e ve diğer ezilenlere düşen görevlerden biri, öncelikle egemen sistemin tuzağına düşmemek ve kendilerine sunulan sahte önerilerin farkında olup ona göre tutum almaktır. Değişik mücadele yol ve yöntemleri vardır. Bunlar zamana göre farklılıklar gösterse de, takınılan her tutumun asıl hedefe hizmet etmesi gerektiği unutulmamalıdır.Güncel sorunları çözecekmiş gibi görünen ve içinde bulunan zamanın gereği olan siyasi tutumlar, asıl hedefin bir kenara bırakılmasını sağlıyor ise, aslında çözümsüzlüğe hizmet etmekte ve güncel sorunları dahi çözmemektedir. Bunun farkına ezilenler varana kadar iş işten geçmiş oluyor. Bazılarının deyimi ile atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur.
Seçim ortamı olduğu için TC’de, hemen hemen her ortamda siyasi tartışmalar yapılmakta ve haklı olarak herkes kendine göre çözüm önerileri sunmakta veya üzerinde düşünmekte. Şahısların, Partilerin, örgütlerin veya farklı toplumsal katmanların yürüttüğü bu tartışmaların hepsi çok değerlidir. Egemen sistem, denetimi altında olan partiler ile kurumlar üzerinden bu yapıların yandaşı olan kişiler aracılığı ile boş durmuyor. Hedef saptırma, oyalama ve manipüle etmek için elinden geleni yapıyor. Kurumların yandaşı olan kişilerin bazılarının iyi niyetle ve bilmeden olumsuz tutum içinde olması muhtemeldir. Aslında bu çalışmalar dar bir kadro tarafından planlanmakta ve zavallı çoğunluk üzerinden icra edilmektedir. 100 yıldır verilen eğitim ve pompalanan ideolojinin kişiler üzerindeki etkisini unutmayalım.
Zamanında yapılmayanlar, süre içinde istense de yapılamaz. Kurdler ve demokrasi güçleri, herhangi bir talepte bulundukları zaman, özünde demokratlıkla ilişkisi olmadığı halde, kendini demokrat olarak lanse edenlerin başvurdukları yollardan biri de, “ZAMANI DEĞİL” argümanıdır. Bu şekildeki söylemlere karşı uyanık olmalıyız. Bize bunu söyleyenler, aslında dürüst değiller ve istedikleri tek şey, onların sorunlarını çözmek için onlara hizmetkârlık etmemizdir. Bizim düşüncemize hoşgörü ile baktıklarını gösteriyormuş gibi yaparak, bizi hedefimizden uzaklaştırıyorlar. Tarihimiz bunun örnekleri ile doludur. Bize ihtiyaç duyduklarında bize yakınmış gibi dururlar ve kendi dertleri çözüldüğünde zaten sistem yeniden güç toplamış oluyor ve hep takındığı acımasız tavırı gösteriyorlar. Biz de yeniden güçlü düşmanla karşı karşıya kalmış oluyoruz.
Ezenin derdi, bizim derdimiz olmamalıdır. Durumdan vazife çıkarıp zamanında gücümüzü pazarlıkta kullanmalıyız. Bizim için karşılığı olmayan bir çalışmanın içine girdiğimiz anda, treni kaçırırız ve daha sonra istesek de istediğimizi elde etmenin şansına sahip olamayız. Bu nedenle bize zamanı değil diyenlere “tam zamanıdır” demeliyiz. Böyle tutum aldığımızda bize taviz vermeye hemen yanaşırlar.
Oyalamanın ve art niyetin bir başka yolu da “haklısın, ama öncelikle şunu çözelim” önerisinde bulunarak, farklı konulara bizi çekme davranışıdır. Bu şekilde önerilerde bulunanlar aşağıdaki amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
- Bizi doğru mücadele yol ve yöntemlerinden uzaklaştırmak,
- Asıl sorunu görmemezlikten gelmek,
- Kendileri için asıl, ama bizim için tali olan sorunların peşinde bizi koşturmak ve oyalamak. Böylelikle emeğimize bedavadan sahip olmak,
Kazın ayağı öyle değil. Egemenler, bu planların farkına vardığımızı görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Başta Kurdler olmak üzere ezilen her kesim, iletişim ve bilginin kolay yaygınlaştığı durumdan azami ölçüde faydalanmaya başladılar. Doğru tutum alırsak yapay duvardan tuğla çekebiliriz ve sistemi ayakta tutan duvar ise, çekilen tuğla ile tozla buz olur.
Uyanık olalım, menfaatımızı düşünelim ve egemen sistemin kavramlarından uzak duralım. İyi niyetli olsalar da,dost gibi görünüp aslında “sahte dost” olanlardan uzak durmalı ve onlara karşı uyanık olduğumuzu göstermeliyiz. Gerçekten demokratlar ve iyi niyetlilerse taşın altına ellerini sokmalarını bekleyelim ve onların bunu bilmesini sağlayalım.
Kimseden umut kesmeyelim dileği ile……
Şefik Çolak