Pandemi sürecinde bilgi kirliliği insanların psikolojisini ve karar mekanizmalarını nasıl etkiledi?

Pandemi sürecinde bilgi kirliliği insanların psikolojisini ve karar mekanizmalarını nasıl etkiledi?

.

A+A-

Esra Öz-Independent Türkçe

“Hastalık risk algısı, bireyin hastalanma olasılığı, hastalığa duyarlılık ve hastalandığında ne kadar şiddetli hastalanacağına olan inancı olmak üzere üç ana bileşenden oluşuyor"

‘Koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin toplumda bilgi düzeyi, risk algısı, koruyucu tutum ve davranışların belirlenmesi ve alınan önlemlere karşı güvenin ölçümü[1]’ isimli proje yapıldı. Araştırmada Dünya Sağlık Örgütü’nün Kovid-19 pandemisi için önerdiği anket kullanıldı ve katılımcılara çevirim içi ulaşıldı. 

Toplumun pandemiye yönelik algı, duygu, tutum ve davranışlarını değerlendirmek amacıyla yapılan projeye göre,  katılımcıların yüzde 70’i günde 2 ila 4 kez pandemi ile ilgili haberleri takip ederken, yüzde 50’si doğru ya da yanlış olduğuna karar veremediği bilgilerle karşılaştığını ifade ediyor.

Psychiatry and Clinical Psychopharmacology Dergisi[2]’nde yayınlanan çalışma sonuçlarına göre; kadınlar sağlık kurumları açıklamalarını, resmi basın bültenleri ve sosyal medyayı daha çok kullanırken, erkekler çevrim içi haber kaynaklarını veya arkadaşlarla görüşmelerden daha çok pandemi ile ilgili bilgi ediniyor.

“Temmuz-Ağustos ayları arasında bilgi kaynaklarına güven yüksekken, Eylül-Ekim aylarında güven düzeyinde yüzde 25 oranında bir azalma olduğu saptandı” diyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Filiz Karadağ, “Katılımcıların yüzde 35’i gıda stokladığını, yüzde 50’si daha az egzersiz yapabildiğini, yüzde 30’u daha sağlıksız yiyecekler tükettiğini tespit ettik.  Katılımcıların uyum göstermekte en çok zorlandıklarını belirttikleri konu da sosyal aktivitelerin kısıtlanması olarak bulundu” şeklinde bilgi veriyor.

“Katılımcılar Kovid-19’a yakalandıklarında hastalığı daha hafif geçireceklerini düşünüyorlardı”

17 Temmuz 2020 ile 15 Ocak 2021 tarihleri arasında gerçekleştirdikleri projeye katılanların yüzde 60’ının kadın, yüzde 40’ının ise erkek olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Selçuk Aslan, “Hastalık risk algısı, bireyin hastalanma olasılığı, hastalığa duyarlılık ve hastalandığında ne kadar şiddetli hastalanacağına olan inancı olmak üzere üç ana bileşenden oluşuyor. Risk algısı, bireyin aşı dahil korunma davranışı ile kuvvetli ilişkili. Araştırmamızda katılımcıların yaklaşık yarısı düşük risk algısına sahipti. Hastalık duyarlılığı ve hastalanma olasılığı algısında araştırma süresince anlamlı bir değişiklik saptanmazken, hastalık şiddeti algısı Kasım-Aralık aylarında düşmüştü, yani katılımcılar Kovid-19’a yakalandıklarında hastalığı daha hafif geçireceklerini düşünüyorlardı.  Yaşlılarda hastalık şiddeti algısı daha yüksekti, hastalığı daha ağır geçireceklerini düşünüyorlardı. 18-25 yaş arasında olanlar ve 65 yaş üstündekilerde duyarlılık ya da yatkınlık algısı daha yüksekti” diyor.

Prof. Dr. Selçuk Aslan.jpg

Prof. Dr. Selçuk Aslan

 

“Genç yaş grubu pandemi sürecini daha fazla mücadele edebildikleri bir şey olarak görürken ileri yaş grubunda bu algı azaldı”

Katılımcıların geneline bakıldığında yarısının aşırı endişe duyduğunu dile getirirken sadece yüzde 5,5’inin hiç endişe duymadığı belirlendiğini söyleyen Aslan, “Kadınlar pandemi sürecinde stresli olaylarla başa çıkmakta daha fazla zorlandıklarını ifade ederken, çaresizlik düşüncesi genç yaş grubu ve 65 yaş üstü grupta daha fazla saptandı. Genç yaş grubu pandemi sürecini daha fazla mücadele edebildikleri bir şey olarak görürken ileri yaş grubunda bu algı azaldı.  Katılımcılar en çok yakınları için endişelenirken, kendi ruhsal ve zihinsel sağlığı için görece daha az endişelendi. Ekonomik durgunluk, küçük işletmelerin batması, hareket özgürlüğünün kısıtlanması ve ihtiyaç duyan yakınlarını ziyaret edememek katılımcıların en çok endişelendiği durumlardı. Ayrıca katılımcıların yüzde 25’i yalnız ve çaresiz hissettiğini, yüzde 30’u ilgi istek kaybı, yüzde 45’i ise uyku bozukluğu yaşadığını bildirdi. Bu oranlar kadınlarda erkeklere kıyasla daha fazla görüldü” şeklinde konuşuyor.

“Kadınlar pandeminin daha hızlı yayıldığını düşünürken, erkekler pandemiyi daha çok medya abartısı olarak değerlendirdi”

Araştırmaya katılan kadın ve erkek katılımcılar arasında pandemiye yönelik algı ve duyguların bazı farklılıklar gösterdiği dile getiren Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Rukiye Filiz Karadağ, “Kadınlar pandeminin daha hızlı yayıldığını düşünüyorlardı, zihinsel olarak pandemi ile daha fazla meşguldüler, korku ve endişe düzeylerinin daha fazlaydı. Ayrıca daha fazla çaresizlik hissi yaşadıklarını belirttiler. Erkekler ise, pandemiyi daha çok medya abartısı olarak değerlendirmekte, pandemiyi mücadele edilebilir gördüler. Korku, kaygı ve tehlike algıları bireylerin karşılaşabilecekleri riskleri azaltmayı hedefleyen eylem ve davranışları gerçekleştirmeye aracılık eden önemli bir faktör.  Fakat patolojik düzeyde anksiyete, hastalığa ilişkin risk algısının azalmasına bağlı olarak bilgi kaynaklarından kaçınmaya yol açabilir. Bu, korunma davranışını ve ayrıca aşı kabulünü olumsuz etkileyebilir. Ocak ayından bu yana toplumun henüz yüzde 12,5 kadarı aşılanabildi. Bu nedenle ülkemizde, koruyucu önlemlere uymak, pandeminin yayılım hızını kontrol altında tutabilmek için hala kritik bir öneme sahip görünüyor.  Kadınların erkeklerden daha çok korunma davranışı sergiledikleri, maske mesafe hijyen kurallarına daha çok uyum gösterdikleri hatta takviye vitamin, sarımsak zencefil tüketimi gibi etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamış koruyucu davranışlarda daha çok bulundukları saptandı. Ek olarak kadınlar daha çok aşı karşıtlığı sergiledi. Bu sonuçlar, pandemi sürecinde diğer ülkelerin bulguları ile de uyumlu. Bu durum, kadınların aşı sonrası daha çok yan etki deneyimlemeleri ile ilişkili olabilir” diyor.

Prof. Dr. Filiz Karadağ.jpg

Prof. Dr. Filiz Karadağ

 

“Genç yaş grubu aşı olmaya, diğer yaş gruplarına göre daha istekliyken, daha az korunma davranışı sergiledi”

Kuluçka döneminde insanların bulaştırıcı ve asemptomatik olabileceği biliniyor” diyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Öğr. Gör. Dr. Melike Küçükkarapınar, şunları söyledi: “Ayrıca asemptomatik olmalarına ve enfekte olmalarına rağmen virüsü başkalarına da aktarabilirler. Bu da düşük risk algısına neden olarak aşı istekliliği, maske, mesafe, hijyen gibi koruyucu davranışlara uyumu bozabiliyor. Türkiye genç nüfusu fazla olan bir ülke. Belirtisiz seyretme oranının fazla olması, sosyal açıdan daha aktif ve hareketli olmaları nedeniyle genç yaş grubunun pandemi algısı ve pandemiye yönelik tutum ve davranışları önem taşıyor.  Çalışmanın başlangıcında genç yaş grubu pandemiden korunmayı kolay olarak görürken, zamanla pandemiden korunmada her yaş grubunun kendini daha az yetkin olarak gördükleri saptandı. Genç yaş grubu aşı olmaya, diğer yaş gruplarına göre daha istekliyken, daha az korunma davranışı sergiledi. Diğer bir bulgu ise araştırmanın başında Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği gibi tıbbi meslek kuruluşlarına ve medyaya güvenin daha yüksek ve aşı karşıtlığının daha düşük olduğu, bu kurumlara duyulan güvenin azalması ile özellikle Eylül-Ekim aylarında aşı karşıtlığının arttığı tespit edildi. Pandemi ile etkin mücadele yöntemlerinden bir aşılamadır,  pandeminin kontrol altına alınabilmesi için nüfusun yüzde 60-70’inin aşılanması gerekiyor.  Çalışmada katılımcıların yüzde 54’ünün aşıyı reddettiği bulundu. Aşılama sürecinde aşılamanın kabulünü artırmak için pandeminin gidişatı hakkında net bilgiler sağlamak, çok sayıda toplumsal paydaşla işbirliği içinde çalışmak en önemlisi. Ağustos ve Ekim arasında güvendeki önemli düşüş, pandeminin yönetimi ve yetersiz kamu bilinci ile ilgili olabilir. Verilerin Kasım ayından itibaren şeffaf paylaşılması, aşı tereddüdünde azalmayı beraberinde getireceği tahmin ediliyor.”

Ögr. Gör. Dr. Melike Küçükkarapınar.jpg

Ögr. Gör. Dr. Melike Küçükkarapınar

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.