PSK ve PAK Diyarbakır’da gündeme ve son gelişmelere dair ortak bir açıklama yaptılar
PSK(Kürdistan Sosyalist Partisi) ve PAK(Kürdistan Özgürlük Partisi) 09.08.2019 günü Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti’nde gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında, gündeme ve son gelişmelere dair iki partinin ortak görüşlerini içeren bir basın açıklama
PSK(Kürdistan Sosyalist Partisi) ve PAK(Kürdistan Özgürlük Partisi) 09.08.2019 günü Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti’nde gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında, gündeme ve son gelişmelere dair iki partinin ortak görüşlerini içeren bir basın açıklamasını kamuoyu ile paylaştılar.
PSK ve PAK’ın ortak basın toplantısına çok sayıda televizyon kanalı, siyasetçi, aydın ile PSK ve PAK’ın yönetici ve üyeleri katıldılar.
Basın toplantısı PAK MYK üyesi Hanifi Turan’ın açılış konuşmasıyla başladı.Hanifi Turan kısaca şunları dile getirdi:
‘Saygıdeğer basın mensupları, değerli aydın ve siyasetçiler, merhaba. Basın toplantımıza hoş geldiniz. Katılımınız için teşekkürler. Biz PSK(Kürdistan Sosyalist Partisi) ve PAK(Kürdistan Özgürlük Partisi) olarak Kürt halkına yönelik saldırı ve işgallere dur demek için bugün bu basın toplantısını düzenliyoruz. Ayrıca PSK ve PAK’ın güncel sürece ve Kürt, Kürdistan meselesine ilişkin ortak görüşlerini içeren ortak açıklamamızı sizlerle paylaşacağız.
Açıklamamızı Kürtçenin Kurmanci ve Zazaki lehçeleri ve Türkçe olarak hazırladık.
Zazaca lehçesi ve Türkçe açıklamayı sizlere yazılı olarak vereceğiz. Şimdi Kurmanci lehçesiyle hazırlanan ortak açıklamamızı PSK Genel Başkan Yardımcısı Sayın Bayram Bozyel sizlere sunacak’.
Kamu oyuna Açıklanan PSK ve PAK’ın ortak basın açıklaması metni aşağıdadır:
‘’ Kürtlerin kazanımlarına yönelik her türlü saldırı ve işgale ‘dur’ diyoruz!
Kürt milleti, varlığını hedef alan yeni stratejik saldırı ve planlarla karşı karşıyadır.
Türkiye uzun bir süreden beri ‘terörle mücadele’ adı altında Güney Kürdistan’ın belirli bölgelerini kesintisiz bir biçimde bombalamakta, askeri operasyonların gerçekleştirildiği yerlerde kalıcı askeri üsler inşa etmektedir.
Türkiye Devleti,benzer bir askeri ve siyasi stratejiyi Güneybatı Kürdistan’da (Suriye Kürdistanı’nda) hayata geçirmektedir. Afrin’in işgalinden sonra Türkiye şimdi de Güneybatı Kürdistanı’nın tümünü kapsayan derinlikte bir “Güvenli Bölge” oluşturmak amacıyla sınıra büyük askeri yığınak yaparak, Türkiye’de bulunan 3.500 000 Suriyeli mülteciyi bu bölgeye yerleştirme hesabı içinde olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Başka bir ifade ile Türkiye Devleti Suriye Kürdistanı’nı işgal ederek, buraya çoğunluğunu Arap nüfusun oluşturduğu mültecileri yerleştirmeyi planlamaktadır. Bununla varılmak hedef açıktır; Suriye Kürdistanı’nın demografik yapısını bozmak ve ‘Arap Kemeri Projesi’ni yeniden hayata geçirmek... Türkiye bu amacına ulaşmak için YPG ‘tehdidini’ gerekçe olarak öne sürmektedir. Oysa buTürkiye’nin gerçek niyetlerini gizlemeye dönük sadece bir bahaneden ibarettir. Türkiye esasen, Kürtlerin Kürdistanı’n bu parçasında herhangi bir siyasi statü elde etmemeleri için bir işgal planını hayata geçirme niyetindedir.
Türkiye’nin “Güvenli Bölge” adı verilen işgal hareketiyle amaçladığı şey Suriye Kürtlerinin bütün ulusal kazanımlarını yok etmek, değilse Kürtlerin siyasi etkinliğini olabildiğince asgariye indirmektir. Türk devlet yetkilileri, özellikle de AKP-MHP ittifakı, söz konusu Kürt düşmanlığını kullanarak şovenizmi pompalamak ve eriyen iktidarlarını bu şoven dalgayla ayakta tutmak istiyorlar. Daha şimdiden CHP ve İyi Parti’nin de desteği alınarak Suriye Kürdistanı’nın işgali konusunda bir ‘milli mutabakat’ oluşturmuş bulunuyorlar.
Kürt halkı bu ‘kutsal ittifak’ karşısında kararlılıkla durmak zorundadır.
Özellikle de Suriye Kürt hareketine büyük sorumluluklar düşmektedir.
Öncelikli olarak yapılması gereken şey, Güneybatı Kürdistan siyasi aktörlerinin Hewler ve Duhok Mutabakatlarının gereği olarak ortak bir askeri, siyasi ve idari yönetim oluşturmaları ve bütün siyasi aktörleri siyasi sürece katmalarıdır.
Buradan bir kez daha PYD, TEV-DEM ve ENKS başta olmak üzere bütün Kürt siyasi aktörlerini ulusal bir strateji etrafında kapsamlı bir mutabakat oluşturmaya çağırıyoruz.
Türkiye’nin benzer bir stratejiyi Güney Kürdistan’da da uygulamaya çalıştığı açıktır. Türkiye, geçmişten farklı olarak PKK bahanesiyle operasyon gerçekleştirdiği Güney Kürdistan’da bu kez askeri karakollar kurarak varlığını kalıcı hale getirmektedir. Türkiye’nin söz konusu askeri girişimleri en başta Güney Kürdistan’ın egemenliğine ve istikrarına büyük bir darbe vurmaktadır.
PKK ise, Güney Kürdistan’daki askeri faaliyetleriyle Türkiye’nin Güney Kürdistan’a saldırılarına ve bölgeyi istikrarsızlaştırma girişimlerine elverişli bir zemin hazırlamaktadır.
PKK’nin Güney Kürdistan’daki silahlı eylemlerinin federe devletin kazanımlarına büyük zararlar verdiği, her türlü provokasyona uygun bir zemin oluşturduğu ortadadır. Bu durumda PKK’nin yapması gereken şey, Güney Kürdistan Federe Yönetimi’nin varlığına ve iradesine saygılı davranmak, gerek Kuzey Kürdistan’da , gerekse Güney Kürdistan’da silahları tümüyle susturmaktır.
Güney Kürdistan’daki kazanımlara sahip çıkmak bütün Kürtler için tarihi bir görevdir. PKK’ye de düşen görev Güney Kürdistan Bölgesi siyasi otoritesine saygı göstermek, buradaki kazanımlara zarar verecek girişim ve yıkıcı söylemlerden uzak durmaktır.
Öte yandan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, bunca yıldır Kürt meselesini askeri yöntemlerle çözmeyen Türkiye’nin bundan sonra da bu tür yöntemlerle bir sonuç elde etmesi mümkün değil.
Bu çerçevede Türkiye’yi yönetenleri şiddet, savaş, saldırı anlayışına ve Kürt karşıtı siyasetine son vermeye, Rojava Kürdistanı’nda halkımızın meşru, milli, demokratik hak ve özgürlüklerine, siyasi statü talebine saygılı olmaya davet ediyoruz.
Benzer şekilde Türkiye’yi Güney Kürdistan’ın meşru yönetimine ve egemenlik haklarına saygılı olmaya ve onunla karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler geliştirmeye çağırıyoruz.
Kürt ve Kürdistan Meselesi bir ‘terör meselesi’ değildir. Sorunun çözümü sınırların ötesinde askeri operasyonlar yapmaktan geçmez. Yapılacak şey Kürt halkının ulusal demokratik hak ve özgürlüklerini tanımaktır.
Bu konuda elbette uluslararası güçlere; BM, ABD, AB ve Rusya gibi aktörlere degörev düşmektedir. Kürt halkına dönük yeni askeri girişimlere dur demek ve Kürt meselesinin siyasi ve eşitlikçi çözümü için uluslararası aktörler daha aktif bir inisiyatif almak zorundadırlar.
Aynı şekilde Irak merkezi yönetimini ve Kürdistan Bölge Hükümeti’ni Türkiye ’nin, Güney Kürdistan’daki halkımıza büyük zararlar veren askeri saldırılarına son vermesi için tutum almaya ve BM nezdinde gerekli girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.
Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm siyasi partileri, yurtsever halkımızı, ülkemizin herhangi bir parçasına yönelik saldırı, imha ve yeniden işgal girişimlerine ve bu girişimlere zemin hazırlayan, halkımızın her parçadaki kazanımlarına zarar veren her türlü siyaset ve uygulamaya karşı, ulusal bir anlayışla tutum almaya, Kürtler arası iç çatışmalar yaratmaya yönelik provokasyonları boşa çıkarmaya çağırıyoruz.
09.08.2019
PSK(Kürdistan Sosyalist Partisi)
PAK(Kürdistan Özgürlük Partisi)’’
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.