Türkiye ekonomik, sosyal ve kültürel bir çöküşe doğru hızla sürüklenmektedir. Kürt sorununda izlenen şiddet ve bastırma politikası toplumda barış ve istikrar beklentilerini ortadan kaldırmaktadır. Dış politikada başvurulan çatışmacı ve yayılmacı yaklaşımın ise Türkiye’yi derin bir bataklığa götürdüğü açıktır.
15 Temmuz darbe girişimini bir lütuf olarak gören AK Parti iktidarı, ilan ettiği OHAL aygıtı ile var olan demokratik ortamı bütünüyle ortadan kaldırdı. Başkanlık sistemine geçişle birlikte Türkiye, tek bir adamın keyfi, hukuksuz ve iktidar hırsına odaklı yönetim anlayışına terkedilmiş durumdadır. İktidara dönük her türlü eleştiri sert yargı süreçleri ve cezalarla bastırılmaktadır. Farklı görüşlere sahip aydın ve gazeteciler tutuklanmakta, yüzbinlerce muhalif insan işlerinden atılarak aileleriyle toplu olarak cezalandırılmaktadır. Kürdistan’da süregelen askeri operasyonlar ve sokağa çıkma uygulamaları nedeniyle günlük yaşam sürdürülemez hale gelmiştir. Görünürde OHAL sistemi sonlandırılmış olsa da uygulamada keyfi baskı, gözaltı ve hukuksuz uygulamalar aralıksız devam etmektedir. ABD ile yaşanan gerilim nedeniyle başlayan ekonomik kriz ise toplumsal yaşamı çekilmez hale getirmiş; yoksulluk, işsizlik ve geçim sorununu kritik bir noktaya taşımıştır. Söz konusu kaotik durum ve otoriter yönetim anlayışının toplamsal öfkeyi biriktirerek daha sert kopuş ve çatışmalara yol açması kaçınılmazdır.  Öte yandan, MHP güdümündeki siyasal iktidar, mevcut otoriter sistemi sürdürebilmek ve dikkatleri içerden uzaklaştırmak için dışarıda çatışma ve gerilim politikalarına bel bağlamış durumdadır. Türkiye’nin Suriye sorununda izlediği politika, içerdeki Kürt karşıtı anlayış ve gerilim politikasından ayrı düşünülemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 yılının son ayında Fırat’ın doğusuna operasyon yapılacağı yönündeki açıklaması 31 Mart yerel seçimlerine dönük bir hamle, ama daha çok da Kürtlerin önünü kesmeye dönük siyasetin devamıdır.
•                  *                          *
ABD başkanı Trump’ın 19 Aralık 2018 tarihinde Suriye’deki güçlerini çekme kararı, Suriye sorununda, özel olarak da Suriye’deki Kürt meselesinde yeni bir sürece kapı aralamış durumdadır. Trump’ın söz konusu ani çekilme kararı en başta Amerika devlet aygıtında ciddi sarsıntılara yol açtı. Amerika’da bütün siyasi kanatlar ve geniş bir kamuoyu Trump’ın kararına karşı çıktı. Fransa, Almanya, İngiltere gibi ABD müttefikleri bu konuya ilişkin tepkilerini dile getirdi. Bütün bu tepkiler sonucunda Trump çekilme kararını revize ederek çekilmeyi Kürtlerin korunması koşuluna bağladı.
Gelinen aşamada Suriye siyasi çözüme doğru yol almaktadır. Suriye’de kalcı bir siyasi çözüm Kürt halkının haklarını güvence altına alan federal bir sistem ile mümkündür. Kürtlerin ortaya çıkmakta olan elverişli koşullardan faydalanmaları ise onların ulusal bir politika ve ulusal bütünlük içinde hareket etmelerine bağlıdır. 
Bu çerçevede Kürdistan Sosyalist Partisi bir kez daha ve ısrarla Suriye’deki Kürt aktörlerini ulusal bir temelde bir araya gelmeye çağırmayı görev saymaktadır. Yapılacak öncelikli şey TEVDEM, ENKS ve diğer bütün siyasal aktörlerin içinde yer aldığı ortak bir siyasi yönetim kurmaktır. Söz konusu ortak yönetim anlayışı askeri, idari ve diğer alanlarda da hayata geçirilmelidir. Ortak ve güçlü bir siyasi Kürt iradesi, hem Suriye Kürt bölgesini dış saldırılardan koruyabilir hem de dünyadan daha güçlü bir destek alabilir.
Benzer şekilde Partimiz, Türkiye’yi, Suriye Kürtleriyle tarihi ve coğrafi komşuluk gereği dostça ilişkiler kurmaya davet eder. Suriye’de Kürt karşıtlığı politikası ile Türkiye’nin bir yere varması mümkün değildir. Tersine böyle bir anlayışın Türkiye’yi her geçen gün daha da açmaza sürüklediği ortadadır. Suriye Kürtleriyle kurulacak karşılıklı saygıyı esas alan bir diyalog süreci Türkiye’nin kendi Kürt sorununa yaklaşımını da olumlu yönde değiştirecektir.
Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürdistan Bölge Yönetimi ile Bağdat hükümeti arasında başlayan siyasi diyalog sürecinden memnuniyet duymaktadır. Irak’ın istikrara ve huzura kavuşması merkezi yönetimin anayasanın gereklerini yerine getirmesine, Kerkük başta olmak üzere diğer sorunlu bölgelerin durumunu çözmesine bağlıdır.
Partimiz, Kürdistan Bölgesi’nde yeni hükümetin kapsayıcı ve Kürt halkının iradesine uygun bir biçimde gecikmeksizin kurulmasını temenni etmektedir. Kürdistan Bölgesi’nin karşı karşıya bulunduğu büyük sorunlarla baş edebilmesi güçlü, katılımlı ve ortak bir siyasi ve askeri yönetimin oluşturulması ile mümkündür. Bu aynı zamanda dünyadaki bütün Kürtlerin ortak beklentisidir. 
•                 *                              *
Gündemin önemli konularından birisi de 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerdir. Ne yazık Türkiye 31 Mart seçimlerine olağanüstü ve anti demokratik koşullarda girmektedir. Kürt siyasi partilerinin yerel seçimlere katılmaması için eşi görülmemiş engeller örülmüştür. Bu açıdan 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde Kürt siyasi aktörleri bakımından adil, eşitlikçi ve demokratik bir ortam söz konusu değildir.
Bütün bu güçlüklere karşın Partimiz 31 Mart yerel seçimlerinde halkımıza ulusal demokratik bir seçeneğin sunulmasından yanadır. Bu amaçla partimiz, (Kürdistan Sosyalist Partisi, Kürdistan Özgürlük Partisi ve yüzlerce aydın ve yurtsever şahsiyetin içinde yer aldığı) Yurtsever Demokrat İttifak adı altında bağımsız adaylarla yerel seçimlere girme kararı almıştır. Yurtsever Demokrat İttifak en geniş Kürt kesimleriyle buluşup onlarla büyümek için çabalarını kararlılıkla sürdürmektedir. Yurtsever Demokrat İttifak Kürdistan halkına yeni bir umut, yeni bir çıkış yolu olmaya adaydır. Kürdistan halkının böylesine bir çağrıya güçlü bir yanıt vereceğine inancımız tamdır. Halkımızı boğan hendek ve kayyum döngüsünden ancak ulusal, demokratik ve özgürlükçü bir mücadele çizgisi ile kurtulmak mümkündür.
Parti Meclisimiz, 45. kuruluş yıl dönümü nedeniyle partimiz PSK’nin, Kürdistan’ın özgürlüğü için yarım yüzyıla varan şanlı, onurlu ve tarihi mücadelesinden haklı bir gurur duyduğunu ifade etmektedir. 14.01.2019
Kürdistan Sosyalist Partisi
PSK
Parti Meclisi