Ragıp Zarakolu: "Değişen bir şey olmayacak, burada kararları hükümet değil mahkemeler veriyor"
.
Bekir Bozdağ'ın Memorandum sonrası "iadesi istenen kişilerin geri yollanması" beklentisi için yazar Zarakolu, "mahkeme bu isteği görüştü ve reddetti" diyor: "Hükümetin karara uymak dışında yapacağı bir şey yok."
İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye ile imzaladığı Memorandum'un ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dün yaptığı açıklamada her iki ülkeden önceki başvurularının gereğini yapmalarını, Finlandiya'dan 12, İsveç'ten 21 kişinin iadesini isteyeceklerini açıkladı.
Bozdağ "Finlandiya'da 6 PKK'lı, 6 FETÖ'cü terörist, İsveç'te ise 10 FETÖ'cü, 11 PKK'lı teröristin dosyaları, ilgili ülkelerin Adalet Bakanlıklarında bekliyor [...] Yeniden bir dosya göndermenize gerek yok. Dosyalar orada, sözlerinin gereğini yerine getirmelerini bir kez daha isteriz." dedi.
Anadolu Ajansı'nın 19 Mayıs 2022'de yayınladığı Ankara'nın İsveç'ten iadesini istediği kişilerin listesi şöyleydi: Yazar Mehmet Sıraç Bilgin, Aysel Alhan, Aziz Turan, yazar Ragıp Zarakolu, Halef Tek, Harun Tokak, Bülent Keneş, Yılmaz Ayten ve Levent Kenez.
Haberde PKK ya da Gülen Cemaati'nin "önemli isimleri" olarak ifade edilenlerden yazar ve yayıncı Ragıp Zarakolu, 2012'den bu yana İsveç'te yaşıyor, yayıncılık ve yazarlık etkinlikleri gerekçe gösterilerek hakkında birçok davada uzun hapis cezaları isteniyor.
Zarakolu, Türkiye'nin aralarında kendisin de olduğu siyasi sürgünleri barındırdığı için İsveç'in NATO üyeliğini veto ettiğini açıkladığı günlerde İsveç basınında haber konusu olmuştu.
Zarakolu, Expressen gazetesinden Erik Wiman'ın sorularını yanıtlarken "Türkiye'ye adım attığım an derhal hapse girer ve çok uzun süre yatarım" demiş ve "İsveç'in ilkelere bağlı bir ülke olduğuna ve Erdoğan'ın iç siyasette puan kazanma girişimine katkıda bulunmayacağına emin" olduğunu dile getirmişti.
"NATO'yla iade pazarlığı bir absürtlük"
Son gelişmeler üzerine görüşlerine başvurduğumuz Ragıp Zarakolu, Ankara'nın kendi istediği gibi sonuçlandırdığını ilan ettiği NATO pazarlığının "bir absürtlük olarak açıklanabileceği" düşüncesinde..
74 yaşındaki yazar ve yayıncı, "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda liste çıkarmak bana eski zamanların kölelik dönemini hatırlattı." diyerek açıklıyor tepkisini.
Ankara Stockholm'den "fidye" istiyor
"Eski zamanlarda savaş esirleri köle statüsündeydi ve onları kurtarmak için fidye ödenirdi. Bunu da bir anlamda bir çeşit fidye talebi gibi algılıyorum. Ama, her şeyden önce bu bir taciz olayı. Çünkü bundan sonuç alamayacaklarını bildikleri halde bunu yapmaları sadece ülke dışında sürgünde olan insanları taciz etmek. Onların ülkede dışında oluş sebepleri de Türkiye'deki haklarında açılan davalar."
Zarakolu, "yasal açıdan Türkiye Cumhuriyeti'nin de var olan dosyalara göre başvuruda bulunma hakkı" olduğunu reddetmiyor. "Ama" diye ekliyor, "aynı zamanda başka ülkelerin hukukuna da saygı gösterme yükümlülüğü var."
Ragıp Zarakolu kendisinin ve başka sürgünlerin de yasal ve siyasal statülerinin bir "iade talebi"nin konusu olamayacağını İsveç hukukuna dayanarak açıklıyor: "Bu dosyalar ulaşıyor, İsveç'e ya da başka devletlere. Değerlendiriliyor. Dosyalar, buradaki hükümetler tarafından değil, hukuk kuralları bakımından buradaki mahkemeler tarafından değerlendirilir. Eğer ikna edici bir dosyaysa, delillerle donanmışsa, bunun gereği de yapılıyor zaman zaman. Kriminal suçluların İsveç'ten Türkiye'ye iade edildiği de olmuştur ve bu hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır."
Türkiye İnterpol mekanizmasını istismar ediyor
Ragıp Zarakolu, Türkiye'nin "siyasi amaçla muhalif kişilikleri suçlu ilan edip bunların iadesini talep etmek için İnterpol'ün iade mekanizmasına başvur[duğuna]" dikkat çekiyor.
"Benim için de zaten birkaç yıl önce denendi bu mekanizma. Talep geldi Interpol aracılığı ile ve bu talep buradaki Yüksek Mahkeme'ye iletildi ve sonunda İsveç Yüksek Mahkemesi, ki Anayasa Mahkemesi statüsünde burada, dosyayı inceledikten sonra 'burada bahsedilen suçlar düşünce özgürlüğü ile ilgili ve bunlar İsveç'te bizim hukukumuza göre suç değil bu bakımdan da, dosyanın reddine' diyerek karar verdi." diye özetliyor süreci.
"Buralarda hükümetler Türkiye'nin istediği kadar otoriter değil"
"Türkiye'de maalesef mahkeme kararlarını takmama bir alışkanlık. Osman Kavala ya da Demirtaş örneğinde olduğu gibi. Türkiye hükümeti başka hükümetlerin de bunu yapmasını istiyor. Maalesef -tabii Erdoğan açısından- o derecede otoriter bir rejim yok buralarda. Mahkeme kararları her şeyin üstünde. Hükümetin zaten bu konuda yapabileceği bir şey yok. İade talebi reddedildi.
Erdoğan yönetimi sadece bizi değil İsveç'i de tacize uğaşıyor
"Şu anda da İsveç hükümetine bu konuda bir çeşit fidye istercesine pazarlıkta bulunmak, aslında İsveç hükümetine de yönelik bir taciz olayı" diye yorumluyor Zarakolu son veto girişimini.
Hayatının son elli yılında büyük siyasal altüstlükler ve çatışmalara tanık olan yazar, sonuçta olanın da en başa dönmekten başka bir anlamı bulunmadığını düşünüyor: "İsveç tekrar aynı cevabı verdi. 'Dosyaları inceleyeceğiz, kendi hukukumuza göre ve gereken neyse yapacağız' dedi ve bu da bir anlamda sanki bir başarı kazanılmış gibi gösteriliyor. Bu yeni bir cevap değil, eski cevabın tekrarı, sadece."
Deneyimli bir siyasal yorumcu olarak İsveçteki sol, demokrat kesimlerin İsveç'in bu süreçteki tutumunu nasıl karşıladığına yönelik sorumuza Zarakolu'nun yanıtı kısa: "Türkiye'nin bu tacizi karşısında pasif kalındığı şeklinde eleştiriler var," diyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.