Referandum–demokraside ısrar!
Yaşar Abdulselamoğlu
“Ortadoğu’nun yeniden kuruluşu” iddiasında en güçlü demokratik gelişme Kürdistan Bölgesi’nin almış olduğu “Bağımsızlık referandumu” kararıdır. Bölgede halkın iradesi, toplumun sosyolojisi ile uyumu esas alan bir rasyonaliteye sahiptir. Bu anlamda bölge için tarihi bir önemdedir.
25 Eylül 2017’de yapılacak olan Kürdistan referandumu, Kürtler gibi herkesi tarihi bir demokrasi imtihanı ile karşı karşıya bırakıyor. Ortadoğu’da normalleşmekten yana olanlar referandum yoluyla demokratik inşaya şans vermek zorunda kalacaklardır. Referandum, çatışmalı sorunların çözümünde, toplumsal meşruiyet ve doğrudan demokrasiyi esas alan en medeni ve en normal çaredir. Sosyolojinin siyasete rasyonel ve hakikatlerle uyumlu bir biçimde yön vermesidir.
Demokrasinin yüksek hali olan referandum ile gerçekleşecek bir Kürdistan bağımsızlığı, Kürtlerin bölgede sorumluluğunu ve yapıcı aktör olarak durumlarını daha da arttıracak, ciddi bir normalleşme ve istikrara sebep olacaktır. Ne var ki, Ortadoğu’da “Demokrasi mümkündür” görüşünde ısrarlı olan yegâne aktör Kürtlerdir. IŞİD ile savaş nedeniyle biraz gölgede kaldığı söylenebilir ama onlar son 15 yıl içinde ipek kilim örer gibi demokratik bir devleti, en kötü koşullarda inşa etmeye çalıştılar. İletişimsel akıl ve dil, diyalog, konuşma ve rasyonel argümanın gücü ile hareket bu inşanın yeni siyasi bir kültürü olarak, çoğunluğu da şaşırtan bir şekilde, itina ve sabırla uygulandı.
Elbette dünyanın hiç bir yerinde demokrasi kendiliğinden, kolay oluşmadı. Dış destek olmadan gelişmedi. Referandum, Ortadoğu’da demokrasi ile sorunların çözümünden yana kimlerin olduğu ve olmadığını ortaya çıkaracaktır. Referandum, jeo-stratejilerin ‘Hassas noktası’ olan ‘Kürt devleti’ problematiğinde, olayın ne ölçüde bir sosyolojik zaruret olduğunu ortaya koyacak ve bu anlamda soruna bakışta gerçekçi olmak için rasyonalleştiren bir rol oynayacaktır.
Kürtler, devlet sosyolojisini, onun sahip olduğu yükselme imkânını son 15 yıl içinde Güney Kurdistan Federal Bölge’deki durumla, fazlasıyla gördüler. Devletsizliğin derdini Kürtler kadar hiç kimse bilmez. Devletsizliğin sosyolojik sonuçları Kürtler açısından vahim oldu. Batıda hemen hemen devlet olmayan uluslar kalmadı, farklılıklar için de kendini koruma imkânları verildi ama Ortadoğu’da bu böyle olmadı. Geçen yazıda da belirttiğimiz gibi, ‘Sorumsuz yerel devlet aktörlerinin’ çılgınlıkları büyük felaketler doğurdu.
Doğrusu Kürtler, mevcut devletlerle, devletsiz bir ulusturlar. Devletsiz olarak büyük bir yıkıma uğradılar, tarih dışına itildiler; ötekileştirildi, kendilerine yabancılaştırıldı, varlık, kültür ve medeniyetlerini geliştirme imkânlarından alıkonuldular. Devleti olanın ya da ‘Öteki’ gibi yaşamaya alışmış olanın bu durumu anlaması çok zordur. Bu nedenle, yaşlı ve hasta Celal Talabani, doğal bir reaksiyon ve anlatımla, ‘Devlet istememeyi’ köpeklikle özdeşleştirdi.
Arapça (dawla, dwl ) talih, baht, servet, kısmet, iktidar, egemenlik, felek gibi anlamlara gelen devlet kelimesi, Kürtlerin sahip oldukları tüm ruh halleri ve sosyolojik bakışları çok iyi anlatıyor: Talihsizlik, bahtsızlık, servet ve zenginliğin elden gitmesi, hayatları üzerinde iktidar ve egemenlik sahibi olmama, feleğin bizden yana olmaması ve sürekli bir kısmetsizlik Kürtlerin durumunu çok analitik bir şekilde anlatıyor.
Kürtlerin büyük çoğunluğu, artık hayatlarındaki bedbahtlığı, kimsesizliği, kendileri için hizmet edememe durumunu “devletsiz” olduklarına, olmak istedikleri dışında, başkalarının “emri altında” zorla yaşamaya zorlanmış olmalarına yorumluyorlar. “Bizim de “bir devletimiz olsaydı”, böyle yoksun, böyle itilmiş, hep kötü gösterilen”, horlanan, kendisine sahip çıkamadığı için bir öteki ve anormal olarak görülenen olmayacaklar olduğumuza yüzdeyüz eminiz. O zaman neye müktedir olduğumuzu da gösterme imkânına sahip olacaktık. Devletsizlik sahipsizlik, kimsesizlik mizacını kürtlerde fazlasıyla arttıran bir rol oynadı.
Kürtlerin devletsizlik sosyolojisini düşündükçe; “Referandum ve ayrılma kararı risklidir” gibi ‘Sorumlu politikacı’ pozisyonları takınan açıklamaların nasıl bir parodi olduğu görülüyor. 100 yıl boyunca Kürtlere yönelik hiç bir sorumluluğu almamış, tersine, Kürtleri soykırıma uğratan devlet ve örgütlerini yanında yer almış ‘Diplomasinin’ Kürtlere bu konuda akıl verme hakkı, ahlakı var mıdır?
15 yıldır güneyde tartışıldığı için her Kürdün ‘Rasyonalize edilmiş’ bir Kürt devleti görüşü var.
25 Eylül 2017 tarihine Kürtler büyük bir çoşkuyla bakıyorlar; devlet olmanın ve bahtsız kaderin belinin kırılacağı yeni bir hayatı başlatacak bir gün olarak… Her ulusun devlet olarak bağımsızlaşma olayı, onun yeniden inşası, dünyaya verecekleri açısından tarihi bir dönüm olayıdır. Kürtler ve dünya, Kurdistan’ın bağımsızlığı ile büyük kazanacaklardır.
Güneyde referandum ile ortaya çıkacak Kürt iradesi, dünyadaki bütün Kürtleri de çok yakından ilgilendiriyor. Referanduma, bütün Kürtler için bir imtihan günü ve tarihsel muhayelin tecelli bulması, Kürtlere dünya içinde olmak istedikleri yer ve kimlik için gerekli olan imkânı başlatacak bir gün olarak bakılabilir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.