Rıza Türmen: Altılı masanın anayasa taslağı Kürt sorununa hiçbir çözüm getirmiyor
.
Altılı masanın anayasa değişiklik önerisini önemli fakat eksik bulduğunu söyleyen eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, “Bu anayasa tasarısı Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirmekten uzak. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri Kürt sorunudur. Kürt sorunuyla ilgili hiçbir şey söylenmiyor” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın bir araya geldiği altılı masanın "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" kapsamında hazırladığı anayasa değişikliği önerisi 28 Kasım’da açıklanmıştı.
84 madde ve 9 başlıktan oluşan anayasa değişikliği önerisi “Şimdi demokrasi zamanı” sloganıyla kamuoyuna duyurulmuştu.
Anayasa değişikliği paketinde, cumhurbaşkanının sembolik yetkilerle donatılması öngörülürken, mevcut sistemdeki gibi halk tarafından, ancak bir kişinin en fazla bir dönem için 7 yıllığına seçilmesi, varsa partisiyle ilişiğinin kesilmesi öneriliyor.
Ayrıca halen yüzde 7 olan seçim barajı yüzde 3’e düşürülecek. Milletvekili genel seçimlerinde geçerli oyların yüzde 1’ini alan siyasi partiye Hazine yardımı yapılabilecek.
DOKUNULMAZLIK KONUSU
Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması zorlaştırılacak. Öneriye göre üye tam sayısının salt çoğunluğu, yani 301 milletvekilinin kabul oyu ile dokunulmazlık kaldırılacak. Mevcut düzende karar yeter sayısı olan 151 vekille dokunulmazlık kaldırılabiliyor.
Olağanüstü Hal sistemi yeniden düzenleniyor. Buna göre OHAL ilan etme yetkisi, cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na ait olacak, OHAL KHK’sı çıkarılamayacak.
Hakim ve savcılar için “coğrafi teminat” getirilecek.
TASLAKTA ANADİLDE EĞİTİM VE KÜRT SORUNU KONULARI YOK
84 madde ve 9 başlıktan oluşan anayasa değişikliği önerisinde anadilde eğitim konusuna ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin herhangi bir ifade yok.
K24’e konuşan eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen’e göre, anadili Türkçe olmayan çocuklara iki dilde eğitim verilmesi konusunun da taslağa eklenmesi gerekirdi.
Türmen, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” diyen Anayasa'nın 42. maddesine hiç değinilmemesini şu sözlerle eleştirdi:
“Bu anayasa tasarısı Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirmekten uzak. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri Kürt sorunudur. Kürt sorunuyla ilgili hiçbir şey söylenmiyor. Çift dilde eğitim verilmesi artık dünyanın her tarafında kabul edilmiş bir şey. Anadili Türkçe olmayan, anadili o ülkenin çoğunluğunun konuştuğu dil olmayan çocuklara eğitim hakkı tanınmalı. Tabii ki Türkçe öğretilir, resmi dildir fakat onunla birlikte anadilde eğitime de imkân sağlanabilirdi. Böyle bir kapı açılabilirdi, bir esneklik getirilebilirdi. Bu yapılmamış, o madde (42) olduğu gibi muhafaza edilmiş. Bu yanlış bir şeydir. Çocuklara, evlerinde okudukları/konuştukları dilde eğitim sağlamazsanız çok handikaplı oluyor çocuklar. Bu çocuklar birkaç yıl geriden gelmeye başlıyor.”
“Çocuklara bunu yapmaya hakkımız yok” diyen Rıza Türmen, “altılı masa gelecek milliyetçi tepkilerden mi çekiniyor?” sorumuzu, “Bu eğitimle, çocuklarla ilgili bir meseledir. Bunun milliyetçilikle ilgisi olmaması gerekir. Bu, çocukların sağlıklı eğitim almasıyla ilgilidir. Ne kadar milliyetçi olursanız olun, buna o açından bakmak lazım” diye yanıtladı.
“KÜRT SORUNU BARIŞÇIL ÇÖZÜM BEKLEYEN BİR SORUNDUR”
Eski AİHM yargıcı, anayasa taslağının Türkiye’nin önemli konularına çözüm getirmediği gibi Kürt sorununa da çözüm getirmediğini kaydederek, “Alevi sorununa da çözüm getirmiyor. Zorunlu din dersi yine yer alıyor. Olacak iş değil. Kürt sorunu barışçıl çözüm bekleyen bir sorundur. Bu ne demek? Bir iktidar değişikliği olur da bu altılı masa iktidara gelirse, o zaman Kürt sorunuyla ilgili ne yapacak peki? Bugünkü güvenlikçi politikalarla mı devam edecek? Bu iktidarın yaptığı gibi öldürmekle bu işin çözümü mü var?” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Bizim olduğumuz masada HDP olmaz, HDP’nin olduğu masada biz olmayız” ifadelerini hatırlattığımız Rıza Türmen, “Bu söylem, demokratik bir söylem değil. HDP’ye oy veren altı milyon insana saygı gösteren bir söylem de değil. Demokrasilerde herkes herkesle konuşur” değerlendirmesinde bulundu.
“DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNİN BAŞLANGICI OLARAK GÖRÜLEBİLİR”
Altılı masanın hazırladığı anayasa önerisini yine de kıymetli bulduğunu dile getiren Türmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir seçime gidiliyor ve ‘Bu altılı masa ortak hareket edebiliyor mu?’ diye kafalarda tereddütler var. Bu anayasa taslağını ortaya çıkarmakla, tereddütler bir ölçüde giderildi. Demek ki bu altılı masadakiler ortak hareket edebiliyor, bir metin ortaya çıkarabiliyor. Anayasa değişikliği önerisi Türkiye’deki bu garip rejimden kurtulma başlangıcı olarak görülebilir. Demokratikleşme sürecinin başlangıcı olarak görülebilir. O nedenle bütün bunlardan dolayı kıymetlidir. Bunun yapılmış olması, içinde ne yazıldığından daha önemlidir. İçinde çok da iyi şeyler var. Mesela yargı bağımsızlığının yeniden kurulması için alınacak önlemler, KHK’larla ilgili ifadeler gibi olumludur.”
“HALK DEMOKRASİSİ” ÖNERİSİ
Parlamenter sisteme yönelik eleştirilerde bulunan ve farklı bir siyasi perspektif öneren eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, “Parlamenter demokrasi aslında diktatörlüğe gidişi önleyecek frenlere sahip değildir” diyerek, şunları vurguladı:
“Parlamenter demokrasinin içinde birtakım temel eksiklikler vardır. Parlamenter demokrasi çoğunluğun azınlık üzerinde tahakkümüne yol açmaktadır. Parlamenter demokrasi bizde tek adam rejimine yol açmaktadır, halkı siyasetten soğutmaktadır ve halkı siyasetin dışında bırakmaktadır. Parlamenter demokrasi, siyaseti çok dar bir alana sıkıştırmaktadır: Siyasi partiler ve siyasi parti liderlerinden oluşan çok dar bir alan… Halbuki siyaset geniş halk kitleleriyle yapılan bir faaliyettir. Bu nedenle ‘parlamenter demokrasiye dönüyorum’ demek aslında demokratikleşme için yeterli değildir. Bunu başka bir şekilde tamamlamak lazım. Parlamenter demokrasi ile katılımcı demokrasinin yan yana gittiği modelleri düşünmek lazım. O zaman bir demokratikleşme süreci gerçekten başlatılabilir diye düşünüyorum. En iyi yapılacak şey, ikinci bir meclistir. İkinci meclis, birinci meclisten farklı olarak siyasi partilerin gösterdiği adaylardan seçilmez. İkinci meclis yerelden seçilir. Yereldeki mahalli temsilciler delegeler seçer, örneğin kent konseyine bunu gönderir, kent konseyi de aralarında her kent konseyi için bir senatoya üye seçer. Böylelikle halkın gerçek temsilcileri senatoya girmiş olur ve halkla devamlı bir diyalog sürdürülür. Kendilerini seçen yerel yönetimlerle bir diyalog sürdürürler, katılımcı demokrasinin işlemesini sağlarlar.”
Önerdiği modelin Türkiye’deki siyasete bambaşka bir açı getireceğini vurgulayan Türmen, siyasi partilerin görevlerinin azalmasıyla kutuplaşmanın da azalacağını, siyasetin yumuşayacağını belirtti.
“MERKEZ YÖNETİMLER YEREL YÖNETİMLERİ BOĞUYOR”
Aynı zamanda halkın siyasetin öznesi haline geleceğini dile getiren Türmen, sözlerini şöyle noktaladı:
“Türkiye’de bu kadar kriz var iken hiç kimse sokağa çıkıp protesto bile etmiyor. Neden? Çünkü halka öyle bir izlenim verilmiş ki, insanlar ‘Benim zaten etkim olamaz ki, tek başıma ne yapabilirim?’ diye düşünüyor. Halbuki bu böyle değildir. Halka güven vermelisiniz, aktif yurttaşlık bilinci sağlamalısınız. ‘Değişiklik yapacak olan sensin, ancak sen bu değişimi gerçekleştirebilirsin’ diyerek, halkın kendisini değişimin öznesi olarak görmesini sağlamalısınız. Adem-i merkeziyetçilik de böyle bir şeydir. Türkiye, Avrupa’da en merkeziyetçi yönetimdedir. Merkez yönetimler yerel yönetimleri boğuyor. Olmaz, aynı zamanda bir adem-i merkeziyetçilik de gerekir.”
RIZA TÜRMEN KİMDİR?
Türkiye'nin önde gelen insan hakları hukukçularından ve diplomatlarından olan Rıza Türmen İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.
Kanada Montreal McGill Üniversitesi'nden hukuk yüksek lisansı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Siyasal Bilimler doktorası aldı.
Avukatlık stajını yaptıktan sonra, 1966 yılında Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulundu.
1985’te Singapur'a ilk Türkiye büyükelçisi olarak atandı.
1993 Birleşmiş Milletler Dünya İnsan Hakları Konferansı'nda ve AGİT, İnsani Boyut Toplantıları'nda Türk Heyeti Başkanlığı'nı yaptı.
1994'te İsviçre'ye büyükelçi olarak atandı. 1996'da Türkiye'nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi oldu.
1998 yılında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçildi. 2008 yılına kadar bu görevi sürdürdü.
2008'de Türkiye'ye döndükten sonra 10 yıl Milliyet gazetesinde köşe yazıları yazdı.
2011 seçimlerinde CHP İzmir Milletvekili olarak parlamentoya girdi. TBMM Adalet Komisyonu ile Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görev yaptı.
2009 yılında Türkiye Barolar Birliği Yılın Hukukçusu Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Üstün Hizmet Ödülü, 2010 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Cumhuriyet Ödülü Rıza Türmen'e verildi.
İnsan Hakları ve hukuk konularında yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış çok sayıda makale ile kitap bölümleri kaleme aldı. "Güçsüzlerin Gücü-Türkiye'de İnsan Hakları" ve "Türkiye'de Demokrasi Arayışı" adlı iki kitabı yayımlandı.
Halen demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında çalışmalarını sürdüren Rıza Türmen, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi'nin eş sözcülüğünü yapıyor.
Kaynak: Kurdistan 24
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.