Sarım Havzasında HES projesine tepki; Doğanın mizanıyla oynamayın
.
Genç ve Lice sınırları içinde bulunan Sarım Çayı Havzasında Hidro Elektrik Santrali yapılması planlanıyor. Sarım Havzası Derneğin Başkanı Emin Turhallı, bunun tam bir yıkım olacağına vurgu yaparak, “doğanın mizanıyla oynamayın” çağrısı yaptı. Havzada yüzlerce köy olduğunu belirten Turallı, “Kimi tarlasından, kimi arıdan, kimi balıktan, kimi meyveden, kimi de yabani ottan kazanıyor. 1993 yılında insanlar buradan şehre göç ettikleri zaman kanserden öldü. HES yapılması durumunda, insanlar göç ederse toplu intihara gitmiş olur.” dedi.
“HES istemiyoruz; çünkü HES kirliliktir, fakirliktir, kuralıktır, doludur, tufandır, yabani yaşamın sonudur, seldir, fırtınadır. HES kanıtlanmış bir doğa felaketidir.”
Bu sözler, Sarım Havzası, Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Derneği Başkanı Emin Turhallı’ya ait.
Bizi köyleri olan Rîz’e davet etme sebebi Çemê Sarım (Sarım Çayı) üzerinde yapılması planlanan Hidro Elektrik Santraline (HES) kamuoyunun dikkat çekmek.
Türkiye’de resmi olmayan rakamlarla 6 kadar ilde 478 HES (hidroelektrik santrali) var, 61 ile 534 HES daha yapılması planlanıyor, planlananların gerçekleşmesi durumunda 71 ilde bin 12 HES’le karşılaşacağız. Planlanan HES’lerin 160’ı inşaat aşamasında.
Türkiye’de yüzde 60’ı üretimde yüzde 40’ı da yapım, etüd ve proje aşamasında ezici çoğunluğu özel sektör eliyle yaptırılan bin 857 HES var ve bu santrallerin kurulu gücü 55 bin megavat. Proje sayıları neredeyse Türkiye’deki tüm su kaynakları üzerinde HES kurulacağı anlamına geliyor.
HES projelerinin ezici çoğunluğu Çevre Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) muaf tutuluyor.
Bingöl Genç İlçesi ve Diyarbakır Lice İlçesi Dicle Havzası Sarım Çayı ve yan kolları üzerinde kurulması planlanan “Birsu Hidroelektrik Santrali Projesi de devletin enerji politikasından nasibini almış.
Sarım Havzası, Lice merkezden Kulp istikametine doğru yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta 20-25 kilometrelik bir alanı kapsıyor.
Yol boyunca yemyeşil ovayı ve ortasında (geçmiş yıllara göre yağışsız geçmesine rağmen) ihtişamla akan Sarım Çayı’nı yukardan izlemenizi sağlayan bir tırmanma şeridi, yaban bülbüllerinin seslerinin eşliğinde harika bir terapi sunuyor.
Beton yığınlarından boğucu havasından kurtulmanın ferahlığıyla göğsünüzün iniş çıkışındaki ritim normale dönüyor.
Büyükbaş hayvanların otladığı uçsuz meralar, arı kovanları, ceviz ağaçları, pund (yarpuz), dağ kekiği kokusu ve en önemlisi yumulup içebileceğiniz harika bir suyu var.
“HES istemiyoruz”
Biraz sabır gerektiren tırmanışın ardından Rîz’in hemen altına varıyoruz.
Bizi Emin Turallı ve köylüler karşılıyor. Hepsi içini dökmeye hazır. Çoğu Zazaca konuşuyor bir o kadar da Kürtçeye, Türkçeye hakim insanlar…
Her biri kameraya konuşmaya hazır, kimisi çekingen geride kalmayı tercih ediyor ama neredeyse hepsi bir ağız “HES istemiyoruz” diyor.
Coşkuyla akan Sarım Çayını izliyorum. Bu yıl suyun az olduğunu; eriyen karların etkisiyle suyun normalin altında olduğundan bahsediyor Yusuf dayı. Dağlardaki kar küflenir mi burada, yani hiç erimezmiş. Çevrede yapılan barajların etkisiyle iklim de değişmiş. “Henüz Nisan ayında dağlardaki karın erimesi hayra alamet değil” diye devam ediyor.
Ardından, o sırada yapılan çekim için kameraya konuşan Sarım Havzası, Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Derneğin Başkanı Emin Turhallı’ya kulak veriyorum. Sarım Çayı’na yönünü vererek konuşan Turhallı, susamurlarından, dağ keçilerine, bir dönem aşırı avlanmadan yok olmaya yüz tutmuş bölgenin en gözdesi kekliğe, toprak altına gizledikleri ve unuttukları kimi cevizler sayesinde yeşeren ağaçlardan dolayı adları ormancıya çıkan sincaplara kadar bölgenin ekosistemine vurgu yapıyor.
Mezuniyet durumunu sorduğumda “İlkokul diplomasını dışardan okuyarak aldığını” söylüyor.
Azalan keklikler için yöre insanlarıyla mücadelelerini anlatıyor. Konuya hakimiyeti ve münzevi duruşuyla, doğanın döngüsünün en güzel sistem olduğunu, insan eliyle oluşturulmaya çalışılan her türlü oluşumun yok olmaya mahkum olduğundan bahsediyor tevazûyla.
Su; ekosistemin vazgeçilmez parçası ve doğduğu yerden döküldüğü yere kadar etrafındaki insanlar dahil bütün canlılara yaşam ve beslenme imkanı sunduğunu; aslında bunun insanlığa yettiğini ve doğanın kendi geri dönüşümünü yarattığını örneklerle anlatıyor.
2011 yılında çalışmalar başladı
Turhallı, ilk çalışmaların 2011 yılında başladığını anlatıyor: “Çalışmaların sebebini sorduğumuzda bize suyun debisini ölçtüklerini söylediler. Biz bunun sonucunda HES yapılacağını söyledik ancak bize böyle bir şeyin olmadığını söylediler. Daha sonra yol yaptılar. Duyumlar üzerine Bingöl ve Diyarbakır İl Valiliğine dilekçeler yazdık. Böyle bir çalışmanın olduğunu bildirdik ancak böyle bir çalışmanın resmiyette olmadığını bildirdiler. Aynı şekilde kaymakamlığın da böyle bir çalışmadan haberi olmadığını öğrendik. O tarihten bu yana HES yapımıyla ilgili bir girişim olmadı ancak bu senenin sonunda gelip HES’in ön çalışması yapılacağı söylendi. 16 Aralık 2020 tarihinde halk toplantısı yapıldı.”
Dağlarımıza rüzgar tribünleri kurulsun
Turhallı, Sarım Havzası’nın özel iklimi ile dünyada eşine az rastlanan bir güzelliğe sahip olduğunu belirterek, madem enerji diyorsunuz dağların yenilenebilir enerji kaynaklarına uygun olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Sağgöze Köyü’ndeki Şevşin Dağı’ndan üst kısımlardaki Merkin Yaylası Dağına Kadar uzanan sırtta kurulacak rüzgar türbinleri ile Sarım Havzası’nda kurulacak 10 tane barajdan daha fazla elektrik üretebilir. Baraj suların altında kalacak olan ve alt kesimlerde çoraklaşacak arazilerde güneş panelleri kurulabilir. Bir çeşme sudan sınırsız enerji elde edebileceğine inanıyorum. Sizin inanıp inanmadığınızı bilmiyorum ama lütfen bu doğayı tahrip etmeyin. Yazıktır, günahtır.”
Havza doğa turizm potansiyeline sahip bir yer
Sarım Havzası’nın iklimi ve doğal yapısı da çok güzel. Burada devreye yine Turhallı girip anlatmaya devam ediyor: Havzamız Fransa Alp dağlarında yer alan Gronoble iklim yapısıyla birebir benzerlik taşımaktadır. Gronoble Fransız turizminin bel kemiği, başta bal ve ceviz olmak üzere doğal ürünler coğrafyasıdır. Sarım Havzası da aynen böyle bir güzellik ve özelliğe sahiptir. Sarım Havzasında Hidro Elektrik Santrallerinin kurulması, ülkenin milli gelirine katkıda bulunmaktan öte büyük bir doğa turizmi potansiyelini yok edecektir.”
“HES yapılırsa, insanlar göç ederse toplu intihara gitmiş olur”
Burada HES’in yapılmasının büyük bir yıkıma neden olacağına vurgu yapan Turhallı, sözlerine şöyle devam etti: “Buraları altınla doldursanız da bizim insanlarımız istemez. Su yaşamdır, su olmazsa bu dağlar yeşerir mi? Su olmazsa bu dağlar kar tutar mı? Su olmazsa yağmur yağar mı? Baraj yapılan yerlerde kar yağmıyor. Kar yağmazsa pınarlar da akmaz su da. Bu havza kuru olduğu zaman Diyarbakır, Bingöl ve çevre iller de etkilenecek. İklim değişikliği meydana gelecek. Lütfen buna dur diyelim! Yaşam her şeyden öncelikli, her şeyi para ile bulabilirsiniz ama yaşamı kaybettiğiniz zaman hiçbir şeyin faydası olmaz. Burada yüzlerce köy var; kimi tarlasından, kimi arıdan, kimi balıktan, kimi meyveden, kimi de yabani ottan kazanıyor. Bu yörenin ürünü çok değerli, herkes bir şekilde kazanıyor. Buranın havası insanların ruhuna işlemiş; İnsanlar burayı terk edemez. 1993 yılında insanlar buradan şehre göç ettikleri zaman kanserden öldü. HES yapılması durumunda, insanlar göç ederse toplu intihara gitmiş olur.”
“Doğanın mizanıyla oynamayın”
Köyden ayrılma vakti geldiğinde Turhallı, doğanın mizanıyla oynanmaması gerektiğine işaret ederek Rahman suresi 8. Ayetini okuyup çevirisini yapıp bizi uğurluyor; (siz, ey insanlar,) asla (doğruluk ve haklılık) ölçüsünden şaşmayasınız! Ölçüde haddi aşmayın. Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın. Sakın mizanda ‘haksızlık ve taşkınlık yapmayın. Allah’ın ayetlerine, kul haklarına, hayvan ve bitki hukukuna saygı gösterilmesini, riayet edilmesini istiyoruz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.