Şaşırtan öneriler -Murat Belge*
.
Murat Belge
Bahçeli’nin önerdiği çözüm pek kamufle edilmeyecek bir şekilde Selahattin Demirtaş’ı “tasfiye” ediyor. Bununla belki Tayyip Erdoğan’ı memnun etmeyi tasarlıyor
Geçtiğimiz haftanın siyaset sahnesinde yıldız oyuncu gene Devlet Bahçeli idi. Bahçeli bu rolü sever. Gene çatık kaşları, öfkeli ifadesi, alçalıp yükselen sesi ile karşımızdaydı. Bunlar alışık olduğumuz “Devlet Bahçeli imgeleri. Ama alışık olduğumuz bu imgeler hiç alışık olmadığımız sözlere refakat ediyordu. “Ne oldu? Başına taş mı düştü?” dedirtecek bir çizgi tutturdu, gidiyor. Halen de gitmekte.
Bahçeli şimdi Kürtleri sevmeyen bir Türk’ün Türk, Türkleri sevmeyen bir Kürdün ise Kürt olamayacağını söylüyor. Durum gerçekten böyle mi, bilemeyeceğim, ama, böylesinin iyi olacağından şüphem yok. “Sevgi”, bir “reel-politik” sözü değil ama bu ilişkinin uzun vadeli selameti için olmazsa olmaz bir duygu. Şimdiye kadar dışa vurulmuş duygular arasında Bahçeli’nin “Kürt muhabbeti” konusunda bilgi sahibi değildik ama şimdi öğrendik. Öğrendiğimize memnun olduk diyebilirim.
Bahçeli’nin son günlerdeki konuşmalarında “şaşırtıcı öge” olarak ortaya çıkan yalnız “muhabbet” faslı değil; Bahçeli’nin somut önerileri de var. “Gelsin, Abdullah Öcalan, Büyük Millet Meclisi’nde konuşsun,” diyor! İktidar Bloku’nun kurallara, prosedürlere, ilkelere fazla saygılı davranmadığını yeterince gözlemledik, biliyoruz. Bahçeli bu önerisiyle İktidar Bloku’nun başlattığı bu geleneği epey bir ileriye götürüyor. “Kural” mural, sonunda boş laf; önemli olan önderin iradesi, Başkan’ın dediğinin olması; “Başkan böyle istedi” koşulu yerine geldiyse maksat hasıl olmuştur.
Bahçeli Kürtler’le Türkler arasında kalıcı bir barış sağlanmasının önemini vurguluyor. Şimdi, “Meclis’te konuşsun” dediyse, demek ki Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını da önermiş oluyor. Bu, Kürt tarafında büyük çoğunluğun onaylayacağı, onaylamaktan öte, sevinçle karşılayacağı bir davranış olacaktır.
Sıcağı sıcağına yapılan ankette “Türk tarafı”nın nasıl karşılayacağı da soruldu: cevap verenlerin yüzde kırk beşi “idam edilmeli” diyor. Bunun epeycesinin bu durumda verilmesi “uygun cevap” olduğu için tercih edildiğini tahmin ederim. Türklerle Kürtler arasında yaşananlar “oyun” değildi, “şaka” değildi. Bu çatışmadan çıkmak için iki tarafın da yürekten kabullenmekte zorlanacağı bazı şeyleri bu barış uğruna kabul edeceğini, etmek zorunda olduğunu bilmeli ve anlamalıyız. Ama tabii, “kanun onayıyla” da olsa birini öldürmekle bir sorunun gerçekten çözüleceği inancından vazgeçmek gerek. Bu daha önemli.
Sözünü ettiğimiz şey “barış”. Barış, bir tarafın öbür tarafa kendi iradesini dikte etmesi demek değildir. O bakımdan Bahçeli’nin Öcalan için biçtiği rol gerçekçi ama var olan yasal yapıya uymuyor. Gerçeklik “yasal yapı”ya uydurulamayınca yasal yapıyı gerçekliğe uydurmak farz oluyor.
Selahattin Demirtaş-Abdullah Öcalan
Siyasette rakibin atacağı yanlış adımlardan yararlanmak kurala uygundur. O bakımdan Bahçeli’nin Öcalan’a TBMM yolunu açması böyle bir yanlış adım sayılabilir ve izlediğim kadar öyle de oluyor. Ama Bahçeli’nin bu çıkışıyla bize gösterdiği yön yanlış bir yön değil. Yanlış değil ama içerdikleri oldukça radikal.
Önerinin bir özelliği hakkında -henüz- bir şey söylemedim. Bahçeli’nin önerdiği çözüm pek kamufle edilmeyecek bir şekilde Selahattin Demirtaş’ı “tasfiye” ediyor. Bununla belki Tayyip Erdoğan’ı memnun etmeyi tasarlıyor.
Ancak, ben kendi hesabıma Kürt sorununda Demirtaş’ı ve onun yaklaşımını dışlayan, kale almayan çözümlerin geçerliliğini kabul edemiyorum. Ağır müebbede mahkûm bir Abdullah Öcalan’ın tam da söylediğim “Bir tarafın öbür tarafa kendi iradesini dikte ettiği” türden bir barış durumuna uygun bir “muhatap” olacağını düşünüyorum.
Kaynak: T24
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.