'Savaş suçu' iddialarıyla ilgili ne biliniyor?

'Savaş suçu' iddialarıyla ilgili ne biliniyor?

Türkiye'nin başlattığı ve ardından ABD ile anlaşarak durdurduğu Barış Pınarı Harekâtı ve anlaşmayla ilgili soruları yanıtlayan Jeffrey, Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu'nun "savaş suçu işlemiş olabileceğini" söyledi

A+A-

Haber Merkezi- ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Temsilciler Meclisi'nde, Suriye'de Türkiye ile birlikte hareket eden grupların Barış Pınarı Harekâtı sırasında savaş suçu işlemiş olabileceğini söyledi. ABD Savunma Bakanı Mike Esper de, eğer doğrulanırsa, bu suçlardan "Türkiye'nin sorumlu tutulabileceğini" belirtti. Peki Ankara'nın reddettiği bu iddialarla ilgili neler biliniyor?

 

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD Kongresi Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komitesi'nde Salı ve Çarşamba günü ifade verdi.

 

Türkiye'nin başlattığı ve ardından ABD ile anlaşarak durdurduğu Barış Pınarı Harekâtı ve anlaşmayla ilgili soruları yanıtlayan Jeffrey, Türkiye'nin desteklediği Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu Suriye Milli Ordusu'nun "savaş suçu işlemiş olabileceğini" söyledi:

 

"Birçok insan [operasyon bölgesinden] kaçtı çünkü Türkiye destekli Suriyeli muhalif güçlerle ilgili çok endişelilerdi, biz de öyle. Savaş suçu olarak değerlendirdiğimiz bazı olaylar gördük.

 

"Türkiye destekli Suriyeli muhalif güçleri, en azından bir olayda savaş suçu işledi, biz de bununla ilgili Türkiye'den bir açıklama talep ettik."

Jeffrey, ABD'li yetkililerin "savaş suçu iddiasıyla ilgili tüm haberleri incelediği" ve Türk hükümetinden "en üst düzeyde açıklama talep edildiği" bilgisini verdi.

 

Operasyon sırasında beyaz fosfor kullanıldığı iddialarının da ABD'li yetkililerce incelendiğini belirtti.

 

Türkiye'ye yönelik "Kürtler aleyhine etnik temizlik yapılıyor" iddiaları için ise Jeffrey, "Etnik temizlik yapıldığına dair bir kanıt göremedik" yanıtını verdi.

 

Türkiye'nin 8 gün süren askeri operasyonu için "Kuzey doğu Suriye için trajik bir felaket" ifadesini kullanan Jeffrey, operasyon sırasında kargaşadan yararlanan 100 IŞİD'linin de tutuldukları merkezlerden kaçtığını ve şu anda nerede olduklarının bilinmediğini söyledi.

 

ABD ordusunun çekilmesinin ardından IŞİD'le mücadelenin nasıl devam edeceğinin sorgulanması üzerine Jeffrey, daha önce hem Türkiye'nin hem Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) IŞİD'le savaşta başarılı olduğunu, iki gücün birbirine karşı savaşmaması durumunda IŞİD'le mücadelede Türkiye'ye de SDG'ye de güvenilebileceğini söyledi. Türkiye'nin operasyonu sırasında "birkaç yüz Kürt'ün öldüğünü" söyledi ancak bu sayının içinde sivil ya da YPG'li savaşçı olup olmadığına dair detay vermedi.

 

Peki Jeffrey'nin sözünü ettiği "savaş suçu" iddiasıyla ilgili neler biliniyor?

YPG'li üç kadına ilişkin olduğu iddia edilen üç video yayımlandı

Türkiye, 9 Ekim'de başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'nda Rasulayn ilçesini kuşatmış, Tel Abyad ilçesine girmiş ve bu iki ilçe arasındaki bazı noktalarda, sınırın yaklaşık 30 kilometre güneyindeki M4 karayoluna kadar inmişti. 17 Ekim'de de operasyona ara verildi. 22 Ekim'de de YPG'nin güneye çekilmesi sonrası tamamen sonlandırıldığı duyuruldu.

 

12 Ekim'de, İngiltere merkezli, muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Suriyeli Kürt politikacı Hevrin Halef ve şoförünün de aralarında bulunduğu 9 kişinin Tel Abyad'da 'infaz edildiğini' iddia etti.

 

SOHR daha sonra, Halef'in, 'Suriyeli silahlı muhalifler tarafından öldürülürken çekildiğini' söylediği bir videoyu sosyal medyada paylaştı.

 

Suriye Demokratik Güçleri'nden yapılan açıklamada da benzer şekilde "Aracından indirilen Halef, Türkiye destekli paralı unsurlar tarafından infaz edildi" ifadesi yer aldı.

 

Yeni Şafak gazetesi Hevrin Halef'in "gelen istihbarat üzerine hava operasyonuyla öldürüldüğünü" öne sürdü.

 

Suriye Milli Ordusu Sözcüsü Yusuf Hammud ise bu iddiaları yalanladı.

Operasyonun kalıcı olarak sonlandırıldığı duyurulduktan bir gün sonra, 23 Ekim'de, yine SOHR tarafından Suriyeli muhaliflerin, Suriyeli bir Kürt kadın savaşçıyı öldürdükten sonra cesedine zarar verdiğini iddia eden görüntüler paylaşıldı.

 

SOHR'a göre El Mehdi grubunun üyeleri olan bu muhalifler, videoda "Bize gönderdiğiniz fahişelerden biri" diyor ve diğerleri de "Allahu Ekber" diye bağırıyor.

 

Erbil'den Kürtçe yayın yapan Rudaw televizyonu da, Türkiye'nin operasyon sahasında görev yaptığını belirttiği bir muhabirinden geldiğini iddia ettiği bir videoyu, 22 Ekim'de internet sayfasında paylaştı.

 

Videoda, Kadın Savunma Birlikleri'nden (YPJ) olduğu iddia edilen bir kadın savaşçının, Rudaw'ın iddiasına göre Suriyeli muhalif Feylak el Mecid savaşçıları tarafından esir alındığı görülüyor. Muhalif savaşçılardan biri "Bu kadın domuzu ben esir aldım" diyor.

 

Bu video da YPG'ye yakın aktivistler tarafından sosyal medyada paylaşıldı.

 

Tümü Suriyeli muhaliflerce yalanlanan ve Türk hükümetinin resmi bir açıklama yapmadığı bu iddiaların doğruluğu teyit edilmedi.

 

Ancak Hevrin Halef'in operasyon sırasında öldürüldüğü biliniyor.

 

Jeffrey hangi olaya atıf yaptığının detayını ise vermiyor.

 

Türkiye destekli muhaliflerin "savaş suçu işlediğine" dair suçlamayı yapan tek ABD'li yetkili Jeffrey değil.

 

Mike Esper: Muhaliflerin işlediği savaş suçlarından Türkiye sorumlu tutulmalı

ABD Savunma Bakanı Mike Esper, 12 Ekim'de Hevrin Halef'in öldürülmesine ilişkin olduğu iddia edilen videonun yayımlanmasının ardından, 13 Ekim'de CBS'e bir röportaj verdi.

 

Burada görüntülerin sorulması üzerine "Bu korkunç bir durum. Görüntüleri kınıyoruz, kınadık. Bunlara Türklere daha önce olabileceğini söylediğimiz şeyler. Bunları kim yapıyor, şu an için net değil. Sahada Türkiye'nin ordusu ile Türkiye'yi temsil eden güçler var ve biz bu güçlerin tümünün kim olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ne yaptıklarını da bilmiyoruz ama bize de sahadan benzer bilgiler geliyor." diyen Esper'e, "Bunlar savaş suçu değil mi?" diye sorulunca, "Öyle görünüyor" yanıtını verdi:

 

"Eğer doğruysa, bunlar savaş suçu olur."

 

Operasyonun tamamen bitirildiği 22 Ekim günü de CNN'de Christian Amanpour'a konuşan Savunma Bakanı Esper, Türkiye'nin, Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin işlediği "savaş suçlarından" sorumlu tutulması gerektiğini söyledi.

 

Amanpour'un 12 Ekim'de ortaya çıkan Hevrin Halef'e ait olduğu iddia edilen videoyu ve diğer videoları sorması üzerine Esper, şu yanıtı verdi:

 

"Bu haberleri ben de gördüm, bunları izlemeye çalışıyoruz. Korkunç görüntüler ve eğer doğruysa, ki ben doğru olduğunu tahmin ediyorum, bunlar savaş suçu sayılır. Bunların tümü takip edilmeli. Sorumlu olanlar da bunun hesabını vermeli. Birçok olayda sorumlu tutulması gereken Türk hükümetidir, hesap vermeleri gerekir çünkü böyle şeylerin olmasına izin veremeyiz."

Uluslararası Af Örgütü: Operasyonda birden fazla savaş suçu işlendi

Uluslararası Af Örgütü de, 18 Ekim'de yayımladığı bir raporda, Türkiye'nin düzenlediği operasyonda savaş suçu işlendiğini iddia etti.

 

12-16 Ekim arasında operasyon bölgesinden 17 kişiyle konuşarak hazırlanan raporda, YPG'li savaşçıların öldürülmesi dışında "yargısız infaz" ve bir okul, bir fırın ve bir ev olmak üzere sivillerin yaşadığı bölgelere yönelik bombardıman yapıldığı iddiası da var.

 

Af Örgütü'nün konuştuğu kişiler arasında yer alan bir Kürt Kızılay görevlisi, Türkiye'nin savaş uçaklarından birinin 12 Ekim'de sabah 7:00'de, savaştan kaçanların sığındığı bir okulun yakınlarını bombaladığını; 13 Ekim'de de Rasulayn-Kamışlı arasındaki yolda ilerleyen sivillerin olduğu bir konvoyu vurduğunu söyledi.

 

Aralarında gazetecilerin de bulunduğu bu konvoya ait olduğu iddia edilen görüntüler de sosyal medyada paylaşılmıştı. Konvoyda bulunan Fransız gazeteci Stephanie Perez, saldırının ardından Twitter'dan olaya ilişkin paylaşım yaparak bazı gazetecilerin yaralandığını duyurmuştu.

 

Görüntülerde, sivil konvoyu korumak üzere orada bulunduğu iddia edilen silahlı kişiler olduğu da görülüyor.

 

YPG'ye yakın Kürtçe yayın yapan ANHA haber ajansı da, muhabiri Seed Ehmed'in bu saldırıda öldüğü bilgisini paylaştı.

 

Suriye'nin Geleceği Partisi üyesi Hevrin Halef'in ölümü de Af Örgütü raporunda yer aldı. Rakka'dan Kamışlı'ya giden yolda Ahrar el Şarkiya grubu tarafından hem Halef'in hem de korumalarının "yargısız infaz yapılarak öldürüldüğü" belirtildi.

 

Af Örgütü'nün gördüğü sağlık raporuna göre Halef'in vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar olduğu, başında, yüzünde ve sırtında kurşun izleri olduğu, derisinin yer yer soyulduğunu ve saçlarının "yerde saçlarından sürüklenmesi sonucu" döküldüğü iddiaları da raporda yer alıyor.

 

Raporda, yine 12 Ekim günü Suriyeli muhalif savaşçıların iki sivili yakaladığını ve iki YPG'li savaşçıyı yine "yargısız infazla" öldürdüğünü gösteren videoların Uluslararası Af Örgütü tarafından doğrulandığı bilgisi yer aldı. Yakalanan sivillerin nerede olduğunun bilinmediği belirtildi.

 

ABD basını da zaman zaman bu iddialara yer verdi

Haberlerde doğrudan Türkiye suçlanmasa da, muhaliflerin "savaş suçu işlediği" ifadeleri, isimsiz ABD'li yetkililere dayandırılarak verildi.

 

ABD ile Türkiye'nin uzlaşarak operasyona verildiği gün, Amerikan CNN televizyonu, birden fazla ABD'li yetkilinin Ankara'nın desteklediği silahlı muhaliflerin bir kısmının radikal gruplardan geldiğini söylediğini yazdı. Aynı yetkililere dayandırarak bu grupların SDG'lilere "yargısız infaz" yaptığını ve silahsız esirleri öldürdüğünü iddia etti.

 

New York Times da, Hevrin Halef'in ölümü ve gazetecilerin de bulunduğu konvoyun vurulmasının ardından "savaş suçu işlenmiş olabileceğine dair" görüş yazılarına yer verdi. 19 Ekim'de de gazetenin muhabiri Rukmini Callimachi, ABD'li bir yetkiliden aldığını söylediği Halef'e ait otopsi raporunu paylaştı ve yetkilinin, "Türkiye'nin infazları yapan Arap milisleri Suriye'nin batısından buraya getirdiğini söylediğini" belirtti.

 

Operasyonun bir haftası dolmadan Birleşmiş Milletler de, Türkiye destekli muhaliflerin sahadaki bazı hareketlerinin "savaş suçu sayılabileceği" uyarısında bulundu.

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi'nden yapılan açıklamada, Halef'in öldürüldüğü ve konvoyun geçi güzergâhına bomba atıldığı iddialarıyla, biri YPG üniformalı 3 kişinin infaz edildiğine dair görüntülerin incelendiği belirtildi.

 

Ofisin sözcüsü Rupert Colville, videoların doğruluğunun kanıtlanmadığını ancak kanıtlanması halinde "savaş suçu sayılabileceğini ve bu gruplar üzerinde kontrol sağlamazsa Türkiye'nin sorumlu sayılabileceğini" söyledi.

 

Türkiye ne yanıt veriyor?

Henüz doğruluğu kanıtlanmayan ancak sosyal medyada sıkça paylaşılan videolar ve iddialarla ilgili açıklama çağrıları olsa da, Türkiye bugüne kadar sadece Uluslararası Af Örgütü'nün raporuna tepki olarak resmi bir açıklama yaptı.

 

Raporun yayımlanmasından iki gün sonra, 20 Ekim'de bir açıklama yapan Türk Dışişleri Bakanlığı, "Uluslararası Af Örgütü'nün Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin raporundaki mesnetsiz iddiaları bütünüyle reddediyoruz. Söz konusu asılsız iddiaları, Suriye'den kaynaklanan ve ulusal güvenliğimize kasteden terör tehdidine karşı mücadelemize karşı başlatılan karalama kampanyasının parçası olarak değerlendiriyoruz" ifadeleriyle iddiaları reddetti.

 

Konuyu incelediğini söyleyen ABD'li yetkililer ve BM'nin Türk yetkililerle işbirliği içinde çalışıp çalışmadığına dair bir bilgi henüz paylaşılmadı.

 

Ancak bu iddialar doğrudan Türkiye'nin desteklediği muhaliflerle ilgili.

 

Türkiye'ye yönelik olarak yapılan, Uluslararası Af Örgütü'nün raporunda yer almayan ve ABD'li yetkililerin de bugüne kadar açık şekilde dile getirmediği "beyaz fosfor" iddiası için ise, hem Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hem Milli Savunma Bakanlığı'ndan yanıt geldi.

 

Bakanlık, 18 Ekim'de bir açıklama yaparak iddiaları yalanladı:

 

"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başarısına gölge düşürmek isteyen çevrelerce özellikle dış basında gündeme getirilen 'Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına' yönelik iddialar tamamen gerçek dışıdır. Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından uluslararası hukuk ve anlaşmalar tarafından yasaklanmış mühimmat kullanılmamaktadır. Bu tür mühimmat Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunmamaktadır."

 

Çavuşoğlu, 21 Ekim günü yaptığı bir konuşmada, Türkiye'nin beyaz fosfor kullandığına yönelik iddiaları "Tarihimizde asla kimyasal silah kullanmadık." diyerek yalanladı.

 

Türk basınına konuşan bir güvenlik yetkilisi ise, "savaş suçu işlendiğine ve beyaz fosfor kullanıldığına dair iddiaların, Trump'ın çekilme kararından rahatsız olan ABD'li yetkililer tarafından Amerikalı gazetecilere verildiğini" savundu.

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, Perşembe günü BM Güvenlik Konseyi'nde iddiaları yanıtladı.

 

"Operasyonda sadece teröristlerin hedef alındığını ve uluslararası insani hukuka saygı gösterildiğini" anlatan Sinirlioğlu, "Her türlü uluslararası hukuk ihlali soruşturulmalı ve failler sorumlu tutulmalı ve tabii ki buna Amerikalı ve diğer dostlarımızın düzenlediği operasyonlar da dahil edilmeli.'' dedi.

 

"Haksız ve çirkin iddiaları asla kabul etmeyeceklerini" belirten Sinirlioğlu, "Tüm dünya kimin yalan söylediğini biliyor" ifadelerini kullandı.

 

2018'nin başında başlayan Afrin operasyonu sonrasında da Suriyeli muhaliflerin sivillerin evlerini yağmaladığı, sivillere zarar verdiği ve öldürülen YPG'lilerin cesetlerine zarar verildiğine yönelik görüntüler ve iddialar ortaya çıkmıştı.

 

Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Biz bu haberleri ciddiye alıyoruz. Bu olayları araştırıyoruz. Görünen o ki bu olaylar yaşanmış. Bazı gruplar komutanları tarafından verilen emirlere muhtemelen uymadılar. Biz bunu çok ciddi bir şekilde inceliyoruz, gerekli önlemler alınacaktır." demişti.

Kaynak: BBC Türkçe

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.