Savaşa gitmeden kazanamazsınız veya seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli
.
Fadıl Özçelik
Valla "Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü" misali gecenin bu saatinde elim Sun Tzu´nun "Savaş Sanatı" adlı kitabına uzandı.
Ben bile şaştım kendime.
Okumaya başlamadan önce sebeplerini anlamaya çalıştım, yani bilinçaltımı yokladım.
Öyle ya ben öyle savaşla ilgili, silaha hiç de meraklı biri değilim.
Kitabı iyi bildiğimden hareketle anladım ki, benim savaştan anladığım silah falan değil, mücadele.
Öyle çokça politik falan olması da gerekmiyor.
Mücadele etmek geniş bir kavram.
Kendinle mücadele edersin, düşmanla mücadele edersin, dost yüzlü dost gülücüklü sahte dostlarla mücadele edersin, hayatını idame etmek için mücadele edersin, kendini geliştirmek ve yenilemek için mücadele edersin, hastalıklardan korunmak için mücadele edersin, statükoya, konjonktüre teslim olmamak için mücadele edersin..
Say say bitmez.
Hayatımız hep mücadele etmekle geçiyor.
Bu mücadelemizde bazen yeniliyoruz, bazen yeniyoruz.
Hep yenen de yok, hep yenilen de.
İkisi de bir gerçeğimiz.
...
Sun Tzu diyor ki,
"Savaşa gitmeden savaşı kazanamazsınız."
Bundan iki anlam çıkarmak gerek.
1. Yani savaşa neden olabilecek sebepleri önceden ortadan kaldırarak bir savaşın çıkmasına engel olacaksınız.
Savaşı, savaşmadan kazanacaksınız.
2. Buna rağmen savaşmak zorunda kalırsanız, balıklama dalmayacaksınız, öküzün bostana dalması gibi savaş meydanına koşmayacaksınız.
Bütün girdi ve çıktılarını teferuatlı bir şekilde hesapladıktan sonra savaşmaya başlayacaksınız.
Aslında bunu en iyi şekilde Kerkük savunmasında Haşdi Şabi ile savaşmaya hazırlanırken, karşısında YNK Peşmergelerini bulan ve bu nedenle geri çekilmeyi tercih eden Mesud Barzani dillendirmişti.
Mealan şöyle demişti,
"Biz Haşdi Şabi´ye karşı muazzam bir plan yapmıştık.
Ama karşımızda Peşmerge´yi gördük."
...
Churchill harika bir tespitle, "Savaş, generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir" demişti.
Yani generaller bütün siyasi, diplomatik ve barışçıl çözüm olanaklarını denemeden atlayarak savaş naraları atmak üzere şekillenmişler.
Daha gençlik yıllarından itibaren askerin bilinçaltında ancak savaşarak kendini ıspatlama ve yüceltme kodları yerleşmiştir.
Sanki savaşmayan askerin yediği ekmek, aldığı maaş hakedilmediği için haramdır.
Askerin böyle bir kompleksi ve ezilmişliği vardır.
Barıştan değil, savaştan yana tavır takınması bir yere kadar onaylanmazsa da anlaşılırdır.
Churchill yerden göğe kadar haklıydı ve son derece isabetli bir teşhis yapmıştı.
...
Ya siyasetçilere ne demeli?
Siyaset de ülkesine ve amaçlarına göre bir risk işidir; savaşın silahlı olmayan bir biçimidir.
Hele de demokratik olmayan ülkelerde ateşten bir gömlektir ve bedeli de bir o kadar ağırdır.
Bu konuda aynı örgütte, aynı partide yer almasına rağmen siyasetçiler de türlü türlüdür.
Aynı örgütte, aynı partide yer alan insanların aslında aynı cinsten olmadıkları, aynı yolun yolcusu olmadıklarını biz Kuzeyli Kürdler son kırk yıllık siyasi hayatımızda acı deneyimlerle öğrendik.
Siyasetçiler vardır; yiğittirler, cesurdurlar ve dürüsttürler.
Er meydanına çıkarlar ve kavgalarını verirler.
Ya kazanırlar veya kaybederler.
Her iki sonuç da baş tacıdır, övülmeye ve takdir edilmeye layıktır.
Siyasetçiler vardır; er meydanında yoklar, adam gibi, insan gibi meydana çıkıp "Ben buradayım" demezler. Sinsice, kalleşçe, haince, korkakça perde arkasına gizlenir, saman altından su yürütürler. Başkaları risk alsın, sorumluluk alsın, kavga etsin, ölsün, yaralansın, hapis yatsın, işkence görsün ama kendisi nemalansın ister.
Yiğitlik naraları atar, ama kavga çıktı mı tabana kuvvet, arkasına bakmadan tüyer ortalıktan.
Ortam sakinleşince de, yarım yamalak, sahneye açıkça çıkmadan geri dönerek tekrar bir kahraman, bir kurtarıcı, bir bilen olarak böğürmeye başlar.
Bunlar savaşa gitmeden savaşı kazanmayı, savaştan zafer kazanmış bir komutan olarak çıkmayı uman çakallardandırlar.
...
Vatan ve millet için, işçiler ve emekçiler için, din ve iman için şöyle derler,
"Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli."
İlgilenmeden, paylaşmadan, emek harcamadan, risk ve sorumluluk almadan, bedel ödemeden "bedeva", "beleş" aşk yaşamak isterler.
Aşık olmayı beceremezler de, kendilerine aşık olunmasını isterler.
Yeme de yanına yat.
...
Kovun onları yanınızdan.
Bunlar son kırk yılımızı bizden çalanlardandırlar.
İnsafsız olana insafa gelirseniz, bir kırk yılımızı daha çalmaya daha dünden hazırlar. İşleri bu.
Kimyaları bozuk.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.