Savaşın kuralları vardır
Bazı korkak devletler ve silahlı örgütler sonuçları kendilerine pahalıya patlayacağını bildikleri için sivillere yönelik katliam eylemleri gizli tutarlar. Ortalığı sisli havaya büründürüp oradan siyasi ve askeri olarak nemalanmak isterler ve sivillere yönelik eylemleri üstlenmezler.
Bazı cihatçı örgütler kasıtlı olarak sivilleri hedef alan katliamlar yaptıklarını gördük ve yaşadık. Cihatçı örgütler kendi başlarına küçük çıkarlar için riskli eylemlere kalkışmazlar. Arkalarında çoğu kere devletlerin istihbarat örgütleri vardır.
Bazı devlet ve örgütler kazara meydana gelmiş sivillere yönelik eylemleri kabul etmişler ve gerekeni yapmışlardır.
Savaşın olduğu her yerde terör de vardır.
Savaşta bile uyulması gereken kurallar vardır.
Bir bütün olarak sivil nüfusa ve de tek tek sivillere yapılan saldırılar savaş suçu sayılıyor.
Savaş kuralları kimlerin korunacağı ve kimlerin saldırıya uğramayacağını ve ne tür silahları kullanamayacağını söylüyor. Savaş yasaları, çatışmayı kimin başlattığına göre tavır almaz. Ona göre karar vermez.
Gereksiz ölüm yaralanmalara, gereksiz acılara neden olan silahların ve savaş yöntemlerin kullanılması yasaktır.
Askeri terminolojide "tali hasar" arzulanmayan zayiatlar diye bir kavram vardır.
Askeri faaliyetlerle bağlantılı olarak çoğu zaman kasıtsız ve hatalar sonucunda meydana gelen bir hasardır.
Terim öncelikle sivil can ve mülke verilen zararlar için kullanılır.
Tali hasarın arkasında bir devletin askeri güçleri kazara sebebiyet vermiş ise sözkonusu devlet normal olarak olayı kabul eder. Olayı inceler ve rapor eder. Kasıtsız eylemden ötürü resmi bir özür diler ve ölenlerin yakınlarına, yaralılara da tazminat ödemeyi kabul eder.
Olayın failleri hakkında da soruşturma açılır. Suçlu olanlar mahkemeye sevk edilir.
Zaho katliamını kim yaptı? Doğruyu kim söylüyor? Yapılan bu vahim yanlış eylemi neden kimse üstlenmek istemiyor?
- Irak Zaho'ya yapılan saldırının askeri uzmanlarca yapılan inceleme sonucunda bombardımanın Türkiye tarafından yapıldığı iddia etti. Olay BM'e taşındı.
- Türk Dışişleri Bakanlığı da saldırıyı TSK’nın yaptığı iddiasını reddediyor ve PKK’yı işaret ediyor..
- BM Güvenlik Konseyi Zaho katliamı incelenmesi yönünde görüş belirtmiş ve olayı kınamıştır.
Katliamı orantısız bir güç kullanarak yapan taraf eylemin faili ve suçlusu olsa bile öteki tarafta bu sorumluluktan kurtulamaz.
PKK gerillaları her şeyden önce bulunmaması gereken bir bölgededir. Türk askerleride bulunmamaları gereken ve kendilerine ait olmayan bölgelerde üstlemişler. Ölen insanlar ise doğru yerdeler. Yanlış yerde olan PKK gerillası ve Türk askeridir.
PKK'nin de TSK'nin de o bölgede olmaması gerekiyor.
Türk devleti Kürdistan'da PKK'nin varlığını gerekçe göstererek TSK'in müdahalesini meşru sayıyor. TSK bölgeye "No man's land, sahipsiz ülke gözüyle bakıyor. Bölge, TSK ve PKK'nın silahlı güçleri arasında rekabet edilen sahipsiz bir alan hâline gelmiştir.
PKK/ KCK/ Kongra gel ve takipçileri bir ağızdan:
"Zaho da öldürülen sivillerin faili TSK dir" diyor. Hatta daha illeri giderek KDP’yi Türkiye'nin ortağı gibi gösteriyor. KDP'yi bu katliamda sorumlu ve suçlu gösteriyor. PKK, her mağduriyeti kendi manevraları için kullandığını biliyoruz. Nerede hareket orada bereket misali.
Gerçek olan bir durum var o da söz konusu sahada birbirleriyle savaşan PKK ve TSK güçleridir. PKK gerillası ve Türkiye ordusu arasındaki çatışmalar ve bölgedeki varlıkları bölgede yaşayan halkın yaşamını tehdit ediyorlar. Uğursuz savaşta siviller katlediliyor.
PKK bölgenin bir bölümünü parsellemiş, bölge "medya savunma alanları" ilan etmiştir. Daha önceleri de sözümona bölgede "Zap Cumhuriyeti'ni" kurmuştu.
PKK'nin yaptığı faaliyetlerin tarihçesini göz önünde bulundurulduğunda, örgütün sorumluluk taşıyan kapasitede bir örgüt olmadığı görülecektir.
Sorumlu kim?
Nedensel sorumluluk, meydana gelen belirli olayların nedenlerine veya koşullarına işaret eden bir terimdir.
PKK'nın gerilla güçleri anavatanını terk ederek başka bir diyarda Türk devletine meydan okumaktadır.
PKK, Türk askerini Kürdistan içlerine kadar çekerek "Kürdistan Özgürlük Gerillası, işgalci Türk devletine karşı savaşıyor" diyor. Mağarada kurdukları "Zap Cumhuriyeti'ni'" ise TSK'ya terk ederek bugün hala "özgürlük mücadelesi" verdiklerini iddia ediyorlar.
"Direniş ve özgürlük mücadelesi" adı altında PKK'nin bölgedeki varlığı ve faaliyetleri artık kimlere yaradığını ciddi olarak ele alıp ortaya koymak gerekiyor.( nedenleri, sonuçları ve çözümleri içeren nedensel bir analiz )
PKK korunma amacıyla sivil nüfusa yakın yerlerde gruplaştığı ve sivilleri kalkan olarak kullandıkları herkes biliyor. Ortadoğu’da silahlı Örgütlerin yaygın kullandığı bir yöntemdir bu. Bu gibi durumlar savaşta masum sivil kayıpların olması kaçınılmaz kılıyor.
TSK'in PKK gerekçesi ile sınır ötesi yaptığı çeşitli müdahale, operasyonlarında kullandığı orantısız şiddet uygulamaları sivill ölümlere neden olmaktadır.
Zaho Katliamı eylemini kim yaptı sorusuna cevap ararken hemen akabinde ve asıl cevap verilmesi gereken en önemli soru PKK'nin o bölgede ne için "direniş ve özgürlük" savaşı verdiğidir. Kimin özgürlüğü için orda savaşıyorlar?
Zaho katliamın politik sonuçları üzerine iki olası durum.
El-Kazımi hükümeti şimdiden Türkiye'den "bütün askeri güçlerini Irak'tan geri çekmesini" istiyor.
El-Kazımi Ortak Harekat Komutanlığı'na Irak-Türkiye sınırındaki duruma ilişkin bir rapor hazırlamasını ve "meşru müdafaa için gerekli tüm adımları atması" talimatını vermiştir.
Irak'ın Türkiye’nin müdahalelerine "dur" demesi Türkiye’nin PKK ile mücadele girişimlerini bölgede engellemesi demek midir?
Irak, Türkiye’nin "sıcak takip, "her türlü sınır ötesi operasyonları, işgal, vs. gibi müdahaleleri kabul etmemesi halinde Irak'ın bu tavrı "PKK’yı koruyan ve kollayan" ya da PKK'nin bölgede güçlenmesine göz yumman bir tutum şeklinde algılamak mı gerekiyor?
Irak merkezi yönetimi Kürt yönetimine karşı, özelikle KDP’nin bağımsızlıkçı çizgisine karşı PKK'yi bölgede bir denge unsuru gibi ayakta tutmaya mı çalışacaktır?
Irak yönetimin tavır ve sözlerinin ne anlama geldiğini ne yapılmak istendiği zaman içinde belli olacaktır. Bazı soruların cevaplarını ise bekleyip görmek lazım.
Türkiye-Irak ilişkilerin bozulması halinde aşağıdaki politik neticeler doğabilir.
1. Durum: İran-Irak-Suriye'nin Türkiye ye karşı bir ilan edilmemiş "kutsal ittifakı" meydana gelmiş olur.
- İran güdümlü, İran yanlısı Şiiler Irak'ta Türkiye karşı güçlü bir Şii eksenli bir muhalefetin oluşmasına öncelik edecekler.
- Irakta güçlenecek Türkiye karşıtı bir İran-Şii eksenli muhalefet Ankara-Hewler işbirliğini zayıflatmaya çalışacaktır. İran-Şii eksenli muhalefet, Kürt yönetimine yönelerek, Kürt yönetimin Türkiye üzerinden dünyaya açılan kapılarını kapatmasını isteyecektir. Kürt idaresinin Türkiye ile olan ilişkilerin tümü kesilmesi istenecektir. Kürt yönetimine bu yönde bir baskı uygulanacaktır.
- Irak-Türkiye arasındaki kötü ilişkilerin baş göstermesi Türkiye, Irak ve Kürdistan Bölgesi ekonomilerini kötü sarsacaktır.
- Türkiye’nin Irak ile ilişkilerin kötüye gitmesi bir bakıma Türkiye’nin Irak'taki Sünni Müslümanlar üzerindeki nüfuzu da zayıflatılmış olacaktır.
2. Durum: Zaho katliamı PKK'nın bölgedeki varlığının sonunun başlangıcı mı?
-Zaho katliamı Iraktaki merkezi hükümetini harekete geçirmiştir.
- Irak Hükümeti sınır bölgelerine yönelik Türk saldırılarının artmasını ve PKK'nin varlığını Irak güvenlik güçlerinin bu bölgelerde konuşlanmamasından kaynaklandığını illeri sürerek, bu nedenle bu bölgelerde federal güçlerin konuşlandırılması gerektiğini söylüyor.
- Bir bakıma Türk kuvvetlerinin girdiği Duhok, Zaho ve Amediye sınır bölgeleri yerlerine Irak Savunma Bakanlığı güçleri konuşlandırılacaktır.
- Irak hükümeti ortak federal güçler ile birlikte Türkiye- Irak-Kürdistan sınırını koruma altına alacaklar.
Bölgenin kontrollünü ele geçirip "no man's land 'a " son vereceklerdir. Irak merkezi hükümeti PKK üzerindeki baskıyı artıracak, böylelikle Türkiye'ye PKK’yi bölgeden çıkaracakları güvencesini de vermiş olacaktır.
Gelişmeleri takip etmek lazım.