USA Today gazetesi Pentagon kaynaklarına dayandırarak manşetten verdiği habere göre Amerika’nın aşırı gizliliğinden dolayı varlığını inkâr ettiği 360 kişilik Delta Force komandoları, Saddam Hüseyin’i öldürmek için yıllardır her gün eğitim görüyorlardı.
Kuveyt, Ürdün, Suudi Arabistan ve Güney Kürdistan bölgesinde üstlenen özel komando timleri, yüksek teknolojiye sahip silahlar ve karanlıkta hareket etmelerini sağlayan gece gözlükleriyle Saddam’ın saraylarına baskın düzenleyip konvoylarına saldıracak, Saddam ve oğullarının yanı sıra, üç dublörünü ve en yakınındaki üst düzey yöneticilerini de hedef alınmıştı. Otuz bin özel güvenlik görevlisi tarafında korunan ve aynı yatakta iki gece üst üste yatmayan Saddam’ı öldürmek için 1991’deki Körfez savaşında düzenlenen 260 saldırıda başarılı olamayan Amerikan bu kez Saddam’ın bir hata yaparak kendini ele vermesini umuyorlardı.
Amerika Özel Hareket güçlerine bağlı elit timler Irak topraklarına girmesi öncesinde Irak’ta gerekli askeri hazırlıkları devam etmekteydi. İyi eğitim görmüş ve hareket kabiliyetleri yüksek olan özel birlikler, en zor şartlarda hedefi vurabilecek yetenek ve silahlara sahiptirler.
Ellerinde olan silahlar: M4 bomba atarlı otomatik tüfek, MP5 9 milimetrelik tabanca, PSG 1 keskin nişancı tüfeği, Gece görüş gözlüğü, Mayın ve Radyo sinyali şifreleme sistemi ile donanmışlardı.
Seallar: Deniz, hava ve Kara komandolarının özel birlikleri İkinci Dünya Savaşı’nda, Vietnam, Birinci Körfez ve Afganistan savaşlarında görev almışlardı. Bu birlikler İkinci Körfez Savaşında da görev başındaydılar.
Savaş başlamadan 17 Irak askeri Kuveyt topraklarına girerek Amerikan ve İngiliz askerlerine teslim oldular. ABD Ordusu 3. Piyade Tugayı Karargâh Bölük Komutanı Yüzbaşı Darnin Theriault, silahlarını bırakan 17 askerin Kuveyt polisine teslim edildiğini söyledi.
ABD savaş uçakları, Irak’ın komuta kontrol merkezini bombalamaya başladı. Piyade birlikleri Güney Kürdistan sınırında askerden arındırılmış bölgede mevzi tutmuşlardı. Askerler hücum emrini bekliyorlardı. USS Abraham Lincoln uçak gemisinden havalanan uçaklar da Irak’ın batısındaki Komuta Kontrol merkezini bombaladılar.
NBC televizyonu da ABD’nin özel kuvvetleri ve CIA ajanlarının Irak topraklarına girdiklerini dünya kamuoyuna duyurdu. Kuveyt’in içine doğru 5 kilometre, Irak’ın içine doğru 10 kilometre ilerleyerek mevzi aldılar.
Savaşın değişmeyen kuralları var. İnsanların karşılaştığı durum aslında tarih boyunca böyle devam etmiştir.
Önceki savaşlarda olduğu gibi bugün de güçlü devletler insani değerleri bir kenara bırakıp kendi istekleri doğrultusunda hareket ediyorlar. Büyük devletler savaşı başlatmak için mutlaka bir bahane bulurlar. Kendi isteklerini başkalarına kabul ettirmek için en büyük kozlarını sonuna kadar kullanmaya
devam ederler. Güçlü olan devletler kendi çıkarları için bir bahane göstererek savaşı başlatıyorlar. Ne yazık ki savaşın kuralı budur ve bu kural değişmiyor.
Savaş başlamadan önce büyük devletler çıkar hesaplarının plânlarını hazırlıyorlar. Savaşın hukuki ve ahlaki yönünü tartışmaları formalitelerden başka bir şey ifade etmiyor. Savaş başladığında cepheden gelecek haberlere göre askeri ve insani boyutları konuşulur.
İkinci Körfez Savaşı sonrası her devlet kendi açısından durumu değerlendiriyordu. Savaş başlamadan önce ABD’ye karşı olanlar, olaylara temkinli yaklaşanlar veya sempati duyanlar, savaşın bitiminde açık olarak kartlarını ileri sürmeye başlarlar.
Savaşın çıkmaması için Rusya, Fransa ve Almanya, ABD ve İngiltere’ye karşı koydular. O dönemde savaşa karşı çıkan devletler, savaşın bitiminden sonra kendi ülkelerinin ulusal çıkarlarını ön plâna alarak Irak’ta ve bölgede kurulan yeni sistemin oluşmasına katıldılar.
Vur emrinin Basra Körfezi ve Kızıldeniz’deki savaş gemilerine ulaşması şöyle gerçekleşti: Saat 16.00’da (TİS 23.00) Beyaz Saray’daki savaş kabinesi toplantısına gelen CIA Başkanı George Tenet, Saddam ve diğer üst düzey yöneticilerinin yerleri ABD’nin keşif alanına girdiğini söyledi. Saddam’ın Bağdat’ın güneyindeki bir evde danışmanlarıyla birlikte bulunduğunu anlatan Tenet “Bu fırsat bir daha karşımıza çıkmayabilir” dedi.
Savaş kabinesi üyeleriyle, savaş görüşmeleri yapan George W. Bush saat 18.30’da (TSİ 01.30) vur emrini imzalar. Emir metnine, Tenet’in verdiği bilgiye göre ilave yapıldı.
İlk füzeler, Bağdat’ta bilinmeyen bir evi vurdu. Hesaplara göre ilk vuruşla Saddam Hüseyin ve danışmanları yok olacaktı.
Hedefin koordinatları, CIA’dan Basra Körfezi ve Kızıldeniz’de beklemekte olan savaş gemilerine bildirildi.
Başkan Bush’un, Saddam Hüseyin’e verdiği 48 saatlik sürenin TSİ 03.15’te dolmasından 78 dakika sonra, TSİ 04.31’de başladı. (Türkiye saatiyle 04.33)
Savaş gemilerinden fırlatılan Tomahawk füzelerinin hemen ardından F 117 hayalet uçakların da hedefleri Saddam Hüseyin ve oğulları olan Uday ve Kusay ile üst düzey yöneticilerdi. ABD’li yetkililere göre bu saldırı savaşın başlangıcını teşkil ediyordu. F 117A savaş uçakları da uzun menzilli Cruise füzelerini kullandılar. 4 kruvazor ve iki denizaltı’dan tespit edilen hedeflere 40 Tomahawk füzeleri atıldı. İlk saldırıda altı gemi savaşa katıldı.
Bağdat’a atılan ilk bombalardan 900 kiloluk “sığınak delen” uydu güdümlü GBU-27 bombalar da kullanıldı. Aynı zamanda da B-1,B-2 ve B-52 bombardıman uçaklarıyla Bağdat vuruldu. Uçaklardan 4GBU 27 bombaları atılıyordu.
İngiltere Savunma Bakanı Geoff Hoon ise, savaşın ilk başlangıcında İngiliz askerlerinin yer aldığını söyledi. Irak topçu birlikleri de, Kuveyt’te olan ABD hedeflerini vurmaya başladı. Amerikan birlikleri topçu atışıyla Irak askerlerine cevap veriyordu.
Bombardıman sırasında Irak hava savunma sistemleri, müttefik kuvvetlere karşı yoğun ateş açtı. Amerikan kuvvetlerinin fırlattığı Cruise füzeleri Bağdat’ın göbeğine düşüyordu.
Savaşı başlatan ilk füze, saat 04.31’de Kızıldeniz’deki USS Bunker Hill gemisinden atılan Tomahawk füzesiydi. ilk atışta Bağdat’taki bakanlıkların binaları vuruldu.
Akdeniz’deki uçak gemilerinden kalkan savaş uçakları İskenderun Körfezi’nden Türk hava sahasına giriyorlardı. Suriye sınırını takip ederek Hakkâri üzerinden Bağdat’a doğru yöneliyordu. Bağdat’a ve Güney Irak’a yönelen uçaklar F14 Tomcat avcı uçakları ile F 18 Homet saldırı uçaklarıyla daha önceden belirlenen hedefleri vuruyorlardı.
Avrupa ülkelerinden kalkan savaş uçaklar Karadeniz’de Trabzon üzerinden Türk hava sahasına girip Hakkâri üzerinden Bağdat istikametine doğru hareket ediyorlardı. Gelen savaş uçakları B-2 ve B-52 ağır bombardıman uçaklarıydı.
İncirlik üssünden kalkan İngiliz tanker uçakları ile Hakkâri ve Güney Kürdistan sınırında belirlenen noktada 25 bin ve 35 bin feet yükseklikte benzin ikmali yapılıyordu. Savaş uçakları, daha önceden belirlenen hedefleri bombalıyorlardı.
Amerikan ve İngiliz kuvvetleri havadan, denizden ve karadan en yoğun şekilde Irak hedeflerini vuruyordu. Kuveyt’te konuşlanan müttefik kuvvetler sınırı geçerek Irak topraklarına girdiler. Sabah vaktinde füzelerle ve bombardımanla istenilen hedefler vuruldu. Akşam karanlığıyla piyade birlikleri Irak topraklarına girmeye başladılar. Irak askerleri ciddi bir şekilde müttefik askerlerine karşı koyamıyorlardı. Son model teknolojik silahlarla donatılan müttefik güçlerin askerleri her bakımdan
Irak askerlerinden üstün imkânlara sahiptiler. Savaşın hemen başlangıcında Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Irak’taki Fao yarım adasındaki Umm Kasr Limanına doğru saldırıya başladılar. Karşılarına çıkan Irak askerlerine karşı fazla zorlanmadan, Irak askerlerini esir alıyorlardı. İlk başlangıçta Amerikan askerleri 40 Tomahawk füzesini kullandı. Irak askerleri Scud füzeleri ile karşı koymaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Savaşın Başlangıcı Amerikan ve İngiliz askerleri için çok kolay oldu.
Kuveyt sınırındaki Amerikan birlikleri yoğun top ve roket atışıyla Irak hedeflerini vurduktan sonra, Amerikan ve İngiliz askerleri “hurra” sesleri arasında Irak topraklarına girmeye başladılar. Saat 19.00’da başlayan kara harekâtında Amerikan ve İngiliz birlikleri hiç zorlanmadan ve ciddi bir direnişle karşılaşmadan Irak içlerinde ilerlemeye devam ettiler. Fao Yarımadası’ndaki Liman şehri Umm Kasr ve bölgede olan Safvan şehrini aldılar. Koalisyon askerleri, Irak içlerinde ilerlerken Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in Washington’da yaptığı basın toplantısında Saddam rejiminin günleri sayılı olduğunu söylüyordu. Amerikan ve İngiliz Kraliyet askerleri Irak içlerinde ilerlerken, Irak askerleri, müttefik kuvvetlere karşı koymadan teslim oluyordu.
23 Mart 2003 tarihli Haber Türk Gazetesinin birinci sayfadaki Taki Doğan’ın yazdığı habere göre: İzin verilmeden uçaklar geçti: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden hava sahasının açılmasıyla ilgili izin açıklanmadan Amerikan ve İngiliz uçakları Türkiye üzerinden, geçerek Bağdat’ı bombardımanına başladılar.
Türk hükümetinden umudunu kesen ABD görüşmeleri Genel Kurmayla yürütmeye başladı. Amerikan Genelkurmay Başkanı Myers, Türkiye Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ü arayıp önceki gece ortaya çıkan B-52 krizinde yardımını istedi. Kriz böyle çözüldü.
B-52’leri görmezden geldik: Hükümetin onayı olmadan, Amerikan B-52 savaş uçaklarını Türk hava sahasından geçirmek istiyordu. Amerika’ya karşı hükümet direnmek istiyordu. Sonra Özkök’ün de devreye girmesiyle, hükümet geçişe izin verdiğini açıklaması geldi.
Amerikan ve İngiltere Saddam Hüseyin’in ana sarayı olan Cumhuriyet Sarayını ve Ulusal Olimpik Komitesi’nin binasını vurdu.
Kerbela yakınında bir Iraklı general koalisyon kuvvetleri tarafından esir alındı. Aynı gün Necef civarında çok şiddetli çatışmalar oldu. Amerikan askerleri, Medine Tümenini iyice zayıflattılar. Nasıriye kentinde de çok şiddetli çatışmalar yaşandı.
Basra tamamen İngilizlerin denetimine girdi. İngiliz askerleri Basra’ya girdikleri zaman Basra halkı caddelere döküldü. Durumu gören İngiliz askerleri, savaş araçlarından inerek, Iraklı sivillerle sohbet ederek kimsenin gururunu kırmadan sıcak ilişkiye girdiler.
Savaş gemilerinden ve savaş uçaklarından fırlatılan füzeler ve atılan bombaların desteğinde kara savaşı da bütün şiddetiyle başladı. 31 Mart 2003 günü Amerika’nın başını çektiği koalisyon güçleri savaşın ikinci haftasında ağırlıklarını Bağdat üzerinde yoğunlaştırdılar.
Savaş bütün şiddetiyle devam ederken Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powell, Nisan’ın ilk haftasında Ankara’ya gelip yetkililerle görüşmeye başladı.
Ankara Hükümetiyle yaptığı görüşmelerde istediği başarıyı elde eden Collin Powell’a göre Türk askerlerinin Güney Kürdistan’a girmemesi çok önem taşıyordu. Türk askerlerin Güney Kürdistan’a
girmesiyle Kürtler ve Türkler arasında ciddi bir savaşın çıkacağının işaretlerini veriyordu. Kürt, Türk savaşının çıkması, Amerikanlar için maddi olarak pahalıya mal olacağı gibi, can kaybı daha fazla olacaktı. Türkiye’nin bütün amacı, Güney Kürdistan’a asker çıkarmaktı. Kürtlerin şiddetle karşı koymasını gören Amerikan yönetimi de işin vahametini anlamıştı. Amerika, savaşla ilgili uyguladığı politikayla, Kürtlerin istekleri tam anlamıyla yerine getirildi.
Amerika’nın Türkiye’den ziyade Güney Kürdistan’daki Kürtlere daha fazla ihtiyacı vardı. Yalnız savaş zamanı değil savaştan sonra da Kürtlere ihtiyacı olduğunu bildikleri için Kürtlerden yana tavır koydular. Amerikan yönetimi daima uzun vadeli hesaplar yaparak hareket ediyordu.
Amerikan askerleri tarafından Saddam Havaalanı tamamen kuşatma altına alındı. Birkaç saat sonra Bağdat’a gireceklerini açıkladılar. Her geçen saat savaş durumu koalisyon güçlerinin lehine ve Saddam’ın aleyhine işliyordu.
Irak için durumun vahametini anlayan İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi Ankara’ya gelme hazırlıklarına başladı. Kürtler konusunda İran ve Türkiye hükümetleri hemfikirdiler. İki devletin amaçları, Kürtleri zayıflatmaktan başka bir şey değildi.
Çok değil 14 sene sonra, Güney Kürdistan’da, 25 Eylül 2017’de bağımsızlık için referandum yapıldı. Kullanılan oyların %92.73 evet yönündeydi. Referandum yapıldıktan sonra ABD, resmen Kürtlere ihanet etti. 16 Ekim gecesi YNK li Şeyh Cengi, Lahur Talabani ve Pavel Talabani kendi milletine ihanet ederek tek kurşun sıkmadan, Kerkük ve belli bölgeleri, Irak ordusu ve Haşdi Şabi çetelerin yol vererek geri çekildiler.