Hasan Kahraman
14-28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye’nin normalleşmesi ve rahat bir nefes alması beklentileri gerçekleşmedi. Bu durum Türkiye’de yakın gelecekte bir değişim umudunu ve yeni anayasa tartışmalarını zayıflattı. Ülkedeki ekonomik, siyasi, diplomatik, ahlaki kriz artarak derinleşiyor... Türkiye’de yaşanmakta olan çok yönlü krizin temelinde kürt meselesinde izlenen inkar ve çatışma politikasının olduğu açık. Kürt meselesinde inkar ve şiddet politikasında ısrar edildikçe Türkiye'nin açmazları derinleşiyor. Zamlar başını almış ucu açık şekilde devam ediyor. Hükümet seçim yatırımı olarak, kamu memur ve işçilerine, emeklilere göz boyama kırıntıları vererek günü kurtarmaya çalışıyor. Herkesin tahmin edebileceği şekilde seçim öncesi kaşıkla verdiklerini, seçim sonrasında kepçeyle almaları olacaktır. Genel seçimlerde sağladıkları başarıyı yerelde de devam ettirmeye çalışacaklardır. Ama özellikle büyük şehirleri kaybetmeleri halinde söz konusu silahları geri tepebilir. Eğer ittifakları realist bir şekilde değerlendirecek olursak ta CHP’nin ittifaksız, dağınık durumuyla başarıyı yakalaması hayli zor görünüyor. AK Partinin ittifak havuzu ise refah parti hariç olduğu gibi eski halini koruyor. Oy yüzdesi bir dönemler %12 lerde dolaşan kürt oyları için, iktidar ve muhalefet yetkilileri DEM’e sarıldı, gizli görüşmeler yaptılar. DEM yetkilileri ise geçmişten aldıkları dersler ışığında yapacakları ittifakların açık şeçik olacağını dedilerse de çok açık bir politika sergiliyemediler. Siyasi kulislerde AK partinin ‘‘CHP den desteğinizi çekin aldığınız belediyelere kayyım atamıyacağız.’’ söylentileri dolaştı. DEM de bu görüş ve söylentileri ciddiye aldi ki veya taktiksel sağ gösterip sol vurma hesapları yaparak İstanbul, Ankara, İzmir’de adaylarını gösterdi. Ve bunun adını da ‘’Üçüncü yol’’ koydular. Gerçek net olarak 1 Nisanda ortaya çıkacak ya da Kürtler İstanbul’da CHPye destek olsalar da CHP’nin kaybetme vebali Kürtlerden olmaz. Çünkü CHP ortaklarının hepsi ihanet etmişler zaten.
Gelgelelim olmayan, oluşturulmak istenmiyen ‘’ Kürt Cephesi’’ne… DEM, görünürde geçmişte aldığı 4-5 milyon oylarıyla, belediye ve milletvekilleri ile Kürt partilerinin abisi konumundaydı. Ama ne hikmetse bu abiliklerini, büyüklüklerini bir türlü bu hareketlere, bu millete gösteremediler. DEM Parti 15-16 Aralık tarihlerinde yaptığı Parti Meclisi toplantısında aşağıdaki belirlemeyi yapmıştı.
"Türkiye’nin batısında ise kenti var eden, yaşatan sosyal ve siyasal dinamikleri geniş ölçekte kapsayan tüm kurum, kuruluş, işçi, emekçi, ekolojist, kadın, gençlik, halklar ve inanç örgütleri, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlar, tüm toplumsal taraflar ve siyasi aktörlerle görüşmek, müzakere etmek, birlikte yürümek, ortak mücadeleyi örecek Kent Uzlaşısı zeminini oluşturmayı öncelikli görev olarak görüyoruz."
Ulusal bazda çok sabıkaları olan DEM çizgisinin seçim ittifaklarında da sabıkaları, ayak oyunları hiç te affedilecek düzeyde değildir. Bunlar zaman zaman söz konusu ayak oyunlarını kendi arkadaşlarına bile yapmaktan çekinmediler. Yerel seçim için aday adaylarını belirlerken yapılan ön seçimlerde Garip Kandemir ve eski Bismil belediye başkanı Orhan Ayaz’a yapılanlar yutulacak tarzda değildi. HAK-PAR’ı sekter, marjinal, kendi başına buyruk davranışlarıyla bir tarafa bırakırsak,PWK, PSK gibi güçlü 50 yıllık geleneğe , yüzlerce deneyimli kadrosu olan partileri nezaketen ziyaret edip destek istiyeceksin. Kadro sayıları parmakla sayılabilecek Sinan Çiftyürek, İmam Taşçıer, Ayetullah Aşiti, Mehmet Kamaç’ı da bir yerlere taşıyacaksın. Çınar’a, Dicle’ye başkanlıklar atıyacaksın ve bu ilçeler sonuçta seni tanımıyacak, satış yapacaklar.
PWK, PSK gibi köklü, nitelikli partileri de bunlardan dolayı ‘’Cezalandırma’’ya çalışacak, ‘’Itibar süikasti’’ne gideceksin…
2018-2019’da yapılanlar da bu durumdan farklı değildi. PAK, PSK, Azadi Hareketi, KDP-Bakur,TKDP ile de prensipte anlaşıldı. HDP deklerasyonuna konulmadı, anlaşma bozuldu. Daha sonra Ankara’dan A. Türk’ün ısrarla aramasına ragmen bu çağrısı karşılıksız bırakıldı. 14 Mayısta da PWK Genel Başkanı Mustafa Özçelik eskiden yaşananlardan dolayı DEM’lilere güvenemedi. PSK Genel Başkanı Bayram Bozyel tüm iyi niyetiyle, Kürtlerin birliği için hareket etti ve ittifak düşüncesiyle DEM’le ilişki geliştirdiyse de, B.Bozyel’e de haketmediği bir tavır geliştirildi.
Kısaca ne M.Özçelik ne de B.Bozyel’in ve partilerinin beklentileri, niyetleri milletvekilliği, belediye başkanlıkları değil. Tek amaçları Kürtlerin birliğidir ve Kürt bloğudur. Her iki başkan da bu mevkileri ellerinin tersiyle itmiş şahsiyetlerdir. Her iki partinin başkanı da son seçim ittifakıyla ilgili gayet makul, mantıklı Kürt bloğunu, Kürt birliğini savunan açıklamaları orta yerde dururken içinde İ.Taşçıer’in bulunduğu bir DEM ekibini ziyarete gönderip ‘’Sizlere destek ve nezaket ziyaretine geldik.’’ demeleri nezaketsizliktir. PWK tarafından bu heyete verilen yazılı görüş ve öneriler takdim edilip, cevapsız bırakılması da ayrı bir saygısızlık, ciddiyetsizliktir.
DEM yöneticileri çok iyi bilmeliler ki PWK ve PSK partileri son 50 yıllık Kürtlerin en önemli partileridir ve yüzlerce deneyimli, birikimli kadroları vardır. Kürtlerin Kürdistan’ın ulusal ölçüde sigortalarıdır, teminatlarıdırlar. 21 Şubat 2024’te TSO konferans salonunda Kürt Dil Platformunun (PZK) konferansında 9 Kürt partisi, başkanları, yöneticiler, yazar ve arştırmacılar bir aradaydı. 6 yıldan beri de birlikteler. İster istemez insanın aklına seçim ittifaklarında, ulusal ittifaklarda neden bir araya gelinmez ki’nin cevabını, hesabını DEM’liler Kürtlere, Kürt partilerine vermelidirler. Yoksa ömür boyu sadece şahıslarla ya da kadro sayıları bir elin parmağını geçmeyen derneklerle, particiklerle ittifak yapmak zorunda kalacaklar! Bu ulusal vebalden, kurtulamayacaklardır. Bu siyasi sabıkaları ömür boyu bir zincir gibi boyunlarında taşıyacaklardır.
Siyasi partilerin tümü, kuruluşlarında programlarına, iktidara alternatif, yönetmeye alternatif olduklarını koyarlar. (Kürtler millet olduklarından, ulusal nitelik ve özelliklerinden bahsetmek zorundadırlar). Genel (parlamenter), yerel (beldiye) seçimlerine girmek, kazanmak, başarılı olacaklarını iddia ederler. Ama bizde HEP, DEM hariç hiçbir parti 30 yıldır hedefine bunu koyamadı, başaramadı. Bu da bir yana Kürtlere, demokrasiye katkı sağlayan kalıcı ya da geçici bir ittifak da sağlayamadılar.
Ayrı ayrı veya birlikte şapkalarını önlerine koymak, sil baştan düşünmek, tartışmak, yeni bir yol bulma zamanı geldi ve geçti de…
Geniş katılımlı, demokratik, sosyal democrat bir kitle partisi mi?
DEM’e alternative bir parti mi?
En ivedi bir şekilde karar vermek zorundalar.
Hasan Kahraman/Amed