Mustafa Özçelik/ PAK Genel Başkanı
2019 yılı mart ayında, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yerel seçimler yapılacak.
Yerel seçimlerde nasıl bir siyaset izleneceğine dair tartışmalar yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı.
DBP’nin elindeki 106 belediyeden 100’e yakınına kayyum atayan AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’Terör örgütü ile bağı olanlar belediyeleri kazansalar da, tekrar kayyum atayacağız’’ diyor.
Güney Kürdistan referandumuna destek verdiğimiz, Kürt ve Kürdistan meselesinden bahs ettiğimiz için, Diyarbakır ve Van savcılıklarınca, PAK ve 5 Kürdistani partinin Genel Başkan ve yöneticileri ile Kürt aydınları ve binlerce kişi hakkında benzer içerikteki paylaşımlardan dolayı, ‘’PKK-KCK propagandası yapmak, PKK-KCK talimatıyla eylemde bulunmak ve desteklemek’’ iddiasıyla soruşturma başlatılması, dava açılması dikkate alındığında; Cumhurbaşkanı’nın bahs ettiği ‘’terör örgütü ile bağı olanlar” ifadesinin ne denli esnek ve aslında geniş bir çevreyi kapsadığı kolaylıkla görülebilecektir.
İlk planda HDP’lilerin kast edildiği düşünülse de, Kürdistani partilerin, partisiz yurtsever insanların da belediyeleri kazanmaları halinde, ‘’terör örgütüne destek vermek’’ten kayyuma maruz kalmayacaklarının garantisi yoktur.
Hangi partiden olursa olsun, halkın iradesiyle seçilmiş insanların görevden alınmaları, kayyum atamaları şimdiden, zaten çok sınırlı olan demokratik bir hakkın tümden engellenmesi, halkın sınırlı iradesinin de yok sayılmaya çalışılacağının ilk işaretlerini veriyor.
Kanunlardaki tüm dezavantajlara rağmen, yerel seçimlerin Kürdistan halkının kendisini yönetebilmesi açısından önemli fırsatlar sunduğu açıktır. Bu nedenle de belediyelerin yurtsever demokrat insanlar tarafından yönetilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu yaklaşımla, 2019 yerel seçimlerine siyasi partiler, STK’lar ve toplumda karşılığı olan etnik, dinsel, sosyal şahsiyetlerin oluşturacakları Yurtsever Demokrat Bağımsız Adaylar Platformlarıyla yerel seçimlere müdahale etmek gerektiğine inanıyoruz.
Neden bağımsız adaylar?
Evet bu soruya açıklık getirebilmek için kısaca 24 Haziran 2018 Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecindeki ittifak girişimleri ve sonuçlarına bir göz atmakta yarar vardır.
24 Haziran Seçimleri öncesi HDP ile sağlanan 6 maddelik mutabakat
24 Haziran 2018 Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Kürdistani Seçim İttifakı ( PAK, PSK, PDK, PDKT, Azadi Hareketi) oluşturuldu.
Kürdistani Seçim İttifakı, kamuoyuna açıkladığı siyasi prensipler temelinde , en geniş kesimlerle seçim ittifakına hazır olduğunu ilan etti ve bu temelde HÜDAPAR ve HDP ile seçim ittifakı için girişimler başlattı. Kürdistani Seçim İttifakı , HDP’nin kendisine ‘’Türkiye Partisi’’, HÜDAPAR’ın da ‘’İslami Parti’’ dediklerini bilerek bu girişimleri başlattı. Önemli olan bu siyasi prensiplerin kabulüydü.
Her iki partiye de siyasi prensipleri içeren birer mektup verildi. HÜDAPAR diyaloga hazır olduğunu söylemekle birlikte, bu satırları yazdığım bugüne kadar da söz konusu mektuba yazılı hiç bir cevap vermedi.
HDP ile görüşmeler ise farklı bir seyir izledi.
İlk görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, ‘’Kürdistani Seçim İttifakı’nın yazmış olduğu bu prensipler zaten bizim de programımızda var, bizim de prensiplerimizidir’’ dedi. Ardından da iki tarafın komisyonları görüşmeleri başlattı.
Görüşmelerde Kürdistani Seçim ittifakı ‘’Seçim ittifakı için 3 deklarasyonun imzalanması bizim açımızdan esastır. Birincisi, Siyasi Prensipler Deklarasyonu; İkincisi, Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensipleri Deklarasyonu; Üçüncüsü de Kürdistani Seçim İttifakı’nın temsilini içeren deklarasyon’’ dedi ve buna göre bir yol haritası izledi.
HDP, Kürdistani Seçim ittifakı’nın ‘’bu 3 deklarasyonun hazırlanması ve mutabakat sağlanması şartıyla seçim ittifakının kamuoyuna açıklanması’’ önerisini kabul etti. Özellikle Siyasi Prensipler Deklarasyonu’nun Selahattin Demirtaş ve HDP seçim deklarasyonlarında yer alması da HDP’nin kabul ettiği en temel mutabakat şartlarından biriydi.
HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı heyetleri arasında 4 Mayıs 2018 günü başlayan görüşmeler neticesinde 10 Mayıs günü 6 maddelik bir siyasi prensipler deklarasyonunda mutabakat sağlandı.
Bu 6 maddelik deklarasyonda HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı’nın seçim ittifakı esasları şöyle ifade ediliyordu:
* Kürtlerin bir millet olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerinin temini ve tesis edilmesi konusunda öncelikli politika ve söylem üretmekte kararlıdır. Bu amaçla, Kürdistan'a siyasi statü, anadilde eğitim, Kürtçenin resmi dil olması ve Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınmasını en temel talepleri olarak gerçekleştirmeyi hedefler. Milli sembol ve değerlere saygıyı esas alır.
* Kürdistan’da yaşayan Kürt, Ermeni, Asuri-Süryani, Arap, Mıhellemi, Azeri ve Türkmen gibi birçok halk ile Alevi-Sunni, Hıristiyan, Musevi, Ezidi gibi din ve inanç grupları devletin baskıcı politikaları nedeniyle geçmişte büyük zorluklar yaşadılar. Geçmişte yaşanılan tüm bu zorluklarla yüzleşilerek, eşit ,özgür ve demokratik bir yaşam kurmak gerektiğine inanır, bunun için mücadele eder.
* Tarihsel süreç içerisinde Kürdistan'da yaşanılan tüm mağduriyetleri ortak kader ve elde edilen tüm kazanımları Kürdistan halkının ortak sevinci olarak kabul eder.
* Hasta tutsaklar başta olmak üzere tüm siyasi tutsakların koşulsuz serbest bırakılması ve toplumsal tüm mağduriyetlerin giderilmesine dönük devleti sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.
*Başta Kürtler olmak üzere , tüm halkların etnik, milli şahsiyetlerini yok sayan, rencide eden 'Milletvekilliği Yemini'nin tüm halkların ve kesimlerin varlığını ve iradelerini yansıtacak bir şekilde yeniden düzenlenmesini savunur, bu uğurda mücadele eder.
*Kürdistan’ın dört parçasında Kürtlerin kazanımlarına sahip çıkar ve bu kazanımlara karşı yürütülen savaşa ve askeri operasyonlara, şiddete, OHAL’e karşı çıkarak, Kürt ve Kürdistan sorununun barışçıl çözümü için tüm tarafların muhatap olarak alındığı bir diyalog sürecinden yana olduğunu beyan eder.
24 haziran seçimlerine dair spekülatif ve yalan bilgiler
6 Maddelik deklarasyonda mutabakat sağlandıktan sonra, bu kez seçimlerde birlikte çalışma prensiplerini içeren deklarasyon için görüşmeler başladı. Kürdistani Seçim ittifakı bu konuda hazırlamış olduğu taslağı HDP’ye sundu. HDP’de buna karşılık kendi önerilerini sundu. Bu görüşmeler daha sürerken, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan , 13 Mayıs günü 5 partinin Genel Başkanlarını ayrı ayrı arayarak, ‘’Yarın Ankara’da seçim deklarasyonlarımızı açıklıyoruz. Sizi de bu toplantımızda yanımızda görmek istiyoruz’’ dedi.
Pervin Buldan’ın bu açıklaması 5 partide de ciddi tepkilere sebep oldu.
Kürdistani Seçim İttifakı toplanarak durumu değerlendirdi. Yapılan toplantıda , HDP’nin Kürdistani Seçim ittifakı ile yapılan görüşmeleri ve mutabakata varılan 6 maddelik deklarasyonu yok sayan bir tutum içinde olduğu tesbitinde bulunularak, HDP’nin 14 Mayıs günü Ankara’da bu görüşmelerimizden bahs etmemesi ve 6 maddelik deklarasyonu HDP ve Selahattin Demirtaş’ın seçim deklarasyonuna koymaması durumunda, seçim ittifakı görüşmelerine son verilmesi karara bağlandı.Ve bu karar HDP heyetine bildirildi.
HDP 14 Mayıs günü Ankara’da seçim deklarasyonunu açıkladı ve ne 6 maddelik mutabakattan, ne de Kürdistani Seçim İttifakı ile yapılan görüşmelerden söz ediyordu.
HDP’nin bu tutumu seçim ittifakı görüşmelerinin , HDP eliyle sabote edilmesine ve son bulmasına yol açtı. Kürdistani Seçim İttifakı , görüşmelerin son bulduğuna dair kararını yazılı olarak HDP Eş Genel Başkanlığı’na gönderdi, 17 Mayıs günü de yaptığı basın toplantısıyla kamuoyunu bu konuda bilgilendirdi.
HDP daha sonra, 19 Mayıs akşamı Kürdistani Seçim İttifakı’nı arayarak ‘’21 Mayıs günü saat 17.00’de milletvekilliği listemizi YSK’ya teslim etmenin son günüdür. Sizlerin de listede yer almanızı istiyoruz. İsimleri bize sunarsanız, listeye yerleştirip, YSK’ya teslim edeceğiz’’ dedi.
Kürdistani Seçim İttifakı HDP’nin bu teklifini görüşmek üzere 19 Mayıs akşamı toplandı. Ve toplantı sonucunda HDP’ye şu karar iletildi: ’’Mutabakata vardığımız 6 maddeyi kendi seçim deklarasyonunuza koymadığınız, ittifak ruhuna denk düşen bir tutum geliştirmediğiniz için, bizim açımızdan seçim ittifakı zemini kalmamıştır. Bu nedenle de HDP listelerine herhangi bir isim önermemiz mümkün değildir’’.
HDP ile görüşme sürecimiz tüm çıplaklığıyla bu şekilde gelişti.
Ama ne yazık ki, HDP Yönetimi ve HDP adına kamuoyuna açıklamalarda bulunanlar, mutabakata varılan 6 maddeyi HDP seçim deklarasyonuna neden koymadıklarını açıklama yerine, sorunun gerçek boyutlarını örtbas eden, gerçek dışı bilgilerle kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalıştılar.
HDP Yöneticileri ‘’parlamenterlik sayısında anlaşmaya varılamadığı için mutabakat sağlanamadı’’ derken, Mustafa Karasu , ilk açıklamasında ‘’HDP’nin siyasi prensipler temelinde Kürdistani partilerle seçim ittifakı yapmasının koşulları yoktur’’ diyordu. İkinci açıklamasında ise M. Karasu ‘’AKP bu ittifakı istemediği için, Barzani aracılığıyla bu partilerin HDP ile ittifak yapmamaları sağlandı’’ dedi.
HDP Yönetimi, kendi heyetlerinin bizzat kabul ettiği ve Pervin Buldan’ın ‘’Bu prensipler bizim programımızda da var’’dediği halde, üzerinde anlaşılan 6 maddeyi neden kendi seçim deklarasyonuna koymadığını bugüne kadar bize ve kamuoyuna açıklamış değildir. Kendi program ve deklarasyonunda ‘’demokratik cumhuriyet, ortak vatan, demokratik ulus’’ diyen, ‘’Üniter devlet sistemi içinde çözüm’’ öneren HDP, hangi açıklama ve deklarasyonunda Kürtlerin bir millet oluşundan ve Kürdistan’ın varlığından bahs etmiştir; hangi programında ‘’Kürdistan'a siyasi statüyü, …………….. en temel talepleri olarak gerçekleştirmeyi hedefler. Milli sembol ve değerlere saygıyı esas alır’’ demiştir? HDP bunu gösteremez, çünkü yoktur.
HDP yöneticileri ve HDP adına açıklama yapan kimileri bu son dönemlerde yine ittifakın ‘’parlamenter sayısındaki anlaşmazlık’’tan dolayı gerçekleşmediğini iddia etmektedirler. En son Hatip Dicle bir televizyon programında bunu dile getirdi. Anlaşılan birileri Hatip Dicle’ye yalan, yanlış, manipülatif ve art niyetli bilgilendirmelerde bulunmuş. Ama, Mustafa Karasu’nun açıklamaları, HDP’nin genel siyaseti, Kürdistan toplumunun büyük çoğunluğunun gönlünde yatan seçim ittifakı önerimizin HDP tarafından sabote edilmesi göz önünde bulundurulduğunda, sorunun sadece birkaç kişinin yalan-yanlış bilgilendirmelerinden ibaret olmadığı; daha kapsamlı bir strateji ile karşı karşıya olduğumuz görülecektir.
Evet, HDP heyeti Kürdistani Seçim İttifakı ile daha ilk görüşmesinde , aslında ‘’bir kaç milletvekilliği vererek’’ ittifakı siyasi amacından koparmaya yönelik bir tutum sergiledi. HDP’lilerin her toplantıdaki ilk soruları şuydu: ’’Siz kaç milletvekilliği istiyorsunuz?’’
Kürdistani Seçim İttifakı’nın bu soruya her toplantıda verdiği cevap şu olmuştur: ’’Siyasi Prensipler Deklarasyonu ve Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensipleri Deklarasyonu konusunda mutabakat sağlanmadığı sürece sizlerle milletvekilliği meselesini konuşmayacağız. Bu iki deklarasyonda mutabakata varalım, sonrasında elbette ki temsil sorununu da görüşeceğiz’’.
HDP’nin görüşmelere ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ ile başlamak istemesi, 2011 ve 2015 seçimlerinde bir milletvekilliği için tüm siyasi prensiplerini bir tarafa bırakanlardan arda kalan kötü bir mirasın ürünüydü. HDP kendileriyle seçim ittifakı için görüşen her partiyi, her kesimi daha öncekiler gibi, milletvekilliği için tüm değerlerini kenara bırakabilecek bir gözle değerlendiriyordu. Ama Kürdistani Seçim İttifakı’nın bu konudaki kişilikli yaklaşımı karşısında HDP ‘’sert kayaya toslamış’’tı; Kürdistani Seçim İttifakı daha öncekilere benzemiyordu.
HDP, Kürdistani Seçim İttifakı’nı ‘’milletvekilliği pazarlığı’’na çekemeyince, bu kez her toplantıda kendileri bazı rakamları dillendirmeye başladılar. Ama, bu rakamlara karşı Kürdistani Seçim İttifakı’nın tutumunda bir değişiklik olmadı; ‘’milletvekilliği pazarlığı’’na girilmedi.
Toplantılarda bu konularda amacına ulaşamayan HDP heyeti, bu kez toplantı dışı kulislerle zemin yoklamalarına yöneldi. Bu kulis sohbetlerinde de sayıdan çok, sözü edilen iki deklarasyonda mutabakatın esas olduğu; ama elbette ki sıra sayıya geldiğinde makul bir zeminde bir görüşmenin olacağı, belli bir sayının da dile getirileceği HDP’lilere söylendi. HDP’lilerin toplantılarda getirmiş olduğu ve ittifak ruhundan uzak kimi provakatif sayı önerilerine, toplantılarda hiçbir cevap verilmemiştir, herhangi bir pazarlığa gidilmemiştir. Bu konu çok nettir. Ama, HDP’lilerin hadini aşan provokatif kimi sayısal önerilerine, toplantı dışı kimi sohbetlerde benzer provokatif cevaplar da verilmedi değil.
HDP, Kürdistani Seçim İttifakı’nı ‘’’milletvekilliği pazarlığı’’na çekemeyeceğini anladıktan sonra, kendisine bir yerlerden gelen ‘’vahi’’ye uyup, ittifak görüşmelerini sabote etme pahasına , mutabakata varılan 6 maddeyi içermeyen kendi seçim deklarasyonunu kamuoyuna açıkladı.
HDP heyeti ile hiçbir milletvekilliği pazarlığının yapılmadığı çok açıktır. Bunun en güzel ve son örneği de 19 Mayıs akşamı getirdikleri ‘’isimlerinizi verin listelerimize koyalım’’ önerisinin, hiçbir pazarlık ve tartışmaya girilmeden, Kürdistani Seçim İttifakı tarafında reddedilmesidir.
Son günlerde, bazı HDP’li yöneticilerin ve HDP adına değerlendirmelerde bulunan bazı siyasetçilerin, hala ısrarla sorunu ‘’milletvekilliği pazarlığı’’na indirgemeye çalışmaları ve bu temelde kendi handikaplarını gizlemeye yönelik açıklamaları kelimenin tam anlamıyla ‘’ayıp’’tır.
HDP eğer söylediklerinde samimi ise, eğer gerçekten de 6 maddelik deklarasyon zaten kendi programlarında var ise, buyurun, şimdi kamuoyuna ‘’Bu 6 maddeyi kabul ediyoruz’’ desinler. 24 Haziran Seçimimleri’nden önce , 23 mayıs günü Diyarbakır’da açıkladıkları deklarasyonda ‘’Üniter Devlet’’i savunan HDP’nin, 24 haziran seçimleri için ittifakı sabote eden tutumlarını gizlemeye yönelik gerçeği yansıtmayan açıklamaları, elbette ki gerçekleri yok saymaya yetmeyecektir.
Hayır, HDP hem gerçekleri kamuoyundan gizliyor, hem de ‘’yavuz hırsız ev sahibini bastırır’’ misali , etik olmayan yollarla Kürdistani Seçim İttifakı’nı suçlu göstermeye, karalamaya çalışıyor. HDP bir yerlerden gelen talimatla, ‘’son dakika’’da 6 maddelik deklarasyonu yok saydı ve ittifakı sabote etti. Bu çok açık ve nettir. Kim bilir, HDP belki de, Kürdistani Partileri ‘’milletvekilliği pazarlığı’’na çekip yıpratmak da istemiş olabilir. Bugün söylenen yalan ve iftiraları gördükçe, bunu düşünmeden edemiyoruz.
Mustafa Karasu’nun bu konuda yapmış olduğu açıklamalara gelince: Mustafa Karasu ve PKK yöneticileri değişik dönemlerde AKP , MİT , Türk Devleti’nin değişik kesimleriyle görüştüler. Zaten kamuoyu bunları biliyor. Mustafa Karasu ve PKK yönetiminin bir çok kez Türk Devleti’nin kendilerine verdiği programları aynen uyguladıklarını da kamuoyu biliyor. 24 Haziran seçimlerinde , CHP ve Türk Devleti’nin derin kesimlerinin yanı sıra, AKP’nin talimatıyla İmralı sizlere ‘’Aman ha Kürdistani partilerle ittifak yapmayın’’ demiş olmasınlar Mustafa Karasu? Sakın bu nedenlerde dolayı ‘’HDP, Kürdistani partilerle siyasi prensiplere dayalı seçim ittifakı yapmaya hazır değildir’’ demiş olmayasınız?
Kürdistani Seçim İttifakı’nın AKP’nin isteğiyle ittifaktan çekildiği yönündeki suçlama ise Kürtçedeki ‘’Keçelo, navê min li te, kumê min li serê te’’ sözüne ne kadar da güzel bir örnek oluşturuyor değil mi? Birilerinden talimat almakta epey tecrübeli olan Mustafa Karasu ve arkadaşları , herkesi kendileri gibi biliyor.
2019 Yerel Yönetim Seçimleri
24 Haziran 2018 Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde en geniş kesimlerin siyasi prensipler temelinde bir seçim ittifakını oluşturmak istedik ama bu girişimimize HÜDAPAR tarafından bugüne kadar hiçbir yazılı cevap verilmemiş; HDP ise açık bir şekilde 6 maddelik mutabakat deklarasyonunu yok sayarak ittifakı sabote etmiştir.
HÜDAPAR , bir çok açıklamasında ‘’Kürt dili ve kimliğinin anayasal güvencelere kavuşturulması’’ndan, ve Kürdistan’ın ülkesel varlığından söz etmektedir. HDP, Güney Kürdistan’a gidip ‘’dört parça Kürdistan’ın ulusal kongresi’’ni toplamak gibi boyunu aşan girişimlerde bulunmakta, yeri geldiğinde kendisini ‘’Kürtlerin tek temsilcisi’’ , yeri geldiğinde ‘’Türkiye Partisi’’ gibi sunmaktadır. Kürdistani Seçim İttifakı’nın 24 haziran seçimleri ile ilgili olarak HÜDAPAR ve HDP’ye götürdüğü siyasi prensiplere dayalı seçim ittifakı teklifi , bu iki partinin kendi söylemlerinin ne denli arkasında durduklarını test eden bir turnusol kağıdı rolünü görmüştür.
Biz PAK olarak bugün de 24 Haziran’daki siyasal duruşumuzun arkasındayız; prensiplere dayalı ittifak girişimi ile de, prensipsiz birkaç milletvekilliğini kabul etmemekle de doğru olanı yaptık.
PAK ve Kürdistani Seçim İttifakı, birkaç parlamenterlik uğruna kendi prensiplerini yok saymamış, siyasi prensiplere dayalı bir ittifaka yanaşmayan HDP ile bir seçim ittifakına girmemiştir.
Bu gerçeklik daha sıcağı sıcağına ortada iken; HDP, kamuoyuna ittifakı neden bozduğu konusunda bizleri ve kamuoyunu bilgilendirmemişken ve HDP hala kamuoyundan ve Kürdistani Partiler’den özür dileyeceğine , tam tersi bizleri suçlayıcı bir yaklaşım sergiliyorken; elbette ki 2019 Yerel Seçimlerinde, tekrar HDP ya da HÜDAPAR ile seçim ittifakı yönünde adım atmamızın doğru olmayacağı, bunun kendi siyasi kişiliğimizin inkarı anlamına geleceği açıktır. PAK olarak kuruluş felsefemiz gereğince, düşmanlık temelinde siyaset yapmadan diyalog yollarını her zaman açık tutarız; ama siyasi prensiplerimizi yok sayarak kimsenin gölgesinde siyaset yapmayacağımızı kuruluşumuzdan bu yana geçen 4 yıl içinde alnımızın akıyla ispatlamışızdır.
Evet, gerek HDP’nin bu tutumundan dolayı, gerekse Kuzey Kürdistan’da çok renkli, çok sesli , çoğulcu siyaset zeminlerini güçlendirmek için; katılımcı, kapsayıcı, ulusal, demokratik, çağdaş, halka hizmeti esas alan bir belediyecilik için; Kürtlerin millet, Kürdistan’ın ülke olarak varlığının ve en temel dil, kimlik , ulusal demokratik hak ve özgürlüklerinin anayasal güvencelere kavuşturulmasını gündemleştirmek için; Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun bir yerel yönetim sisteminin gerçekleşmesi için; siyasi partiler, STK’lar ve Kürdistan toplumunda etnik, dinsel mezhepsel, sosyal karşılığı olan şahsiyetler ve kesimlerle birlikte Yurtsever, Demokrat Bağımsız Adaylar Platformu’nu oluşturalım diyor PAK.
Bugün seçimlere katılım hakkını kazanmış bir Kürdistani parti olmadığı için bağımsız adaylarla seçimlere katılalım diyor PAK.
Bağımsız adaylarla katılımın kendi içinde bir çok eksiklik, risk ve dezavantajı barındırdığını bilerek; ama halkımıza yeni bir yol göstermenin ulusal demokratik bir görev olduğunun bilinciyle bağımsız adaylarla seçimlere katılalım diyor PAK.
Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerinin ortak ve yeni bir çıkışının sesi olarak bağımsız adaylarla sürece müdahale edelim diyor PAK.
PAK Yurtsever, Demokrat Bağımsız Adaylar Platformu’nun oluşturulması için, öncelikle 24 Haziran seçimleri için oluşturulan Kürdistani Seçim İttifakı tarafları ile ortak bir tutum geliştirmeye büyük önem vermektedir. Bu konuda mutabakat sağlanması için ciddi bir çaba içinde olunacaktır. Bu yaklaşımla, mutabakat sağlanan partilerle birlikte, STK ve şahsiyetlerle görüşmelerin başlatılmasını önermektedir PAK.
15.10.2018