AB üyesi ülkelerin içişleri bakanları Afganistan konulu toplantılarında "2015'teki durumun tekrarlanmaması" konusundaki kararlılıklarını dile getirdi. Ancak insan hakları örgütleri AB'nin politikasını eleştiriyor.
Taliban'ın kontrolü ele aldığı Afganistan ile ilişkiler ve olası bir Afgan göçü gündemiyle acil toplanan AB içişleri bakanları 2015'teki göçün benzerinin tekrar etmemesi konusunda mutabık kaldılar.
Birçok AB ülkesi, Afgan göçmenlerin Avrupa'ya gelmesine karşı çıkıyor. Göç konusunda sert bir tutum izleyen Avusturya'nın İçişleri Bakanı Karl Nehammer, bugünkü toplantıda yaptığı konuşmada Afganistan'daki Afganlara atfen "Orada kalın" dedi. Bakan, "Oradaki insanlara yardım yapılması için bölgeyi destekleyeceğiz" diye konuştu. Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer de Afganistan'ın komşularının "güçlü" şekilde desteklenmesi çağrısı yaparak, Avrupa mülteci politikasının hedefinin "insanların ülkeleri yakınında kalması" olduğunu savundu.
Çekya ve Danimarka'nın içişleri bakanları da bu tutumu destekliyor. Danimark İçişleri Bakanı Mattias Tesfaye, "İnsanlar Avrupa'ya gelmemeliler" dedi. Ancak Tesfaye, 2015 krizinden farklı olarak Afgan mültecilerin komşu ülkelerde ihtiyaçlarının karşılanmasını savundu ve orada güvence altına alınmaları gerektiğini belirtti.
"2015'teki durum tekrarlanmamalı"
İçişleri bakanları toplantısının kapanış bildirgesinde "Avrupa'ya yasa dışı göçe yönelik teşviklerin önlenmesi" gerektiği belirtildi. Bildirgede, şimdiye kadar edinilen tecrübeler ışığında AB'nin ve AB üyesi ülkelerin büyük, kontrolsüz yasa dışı göç hareketlerinin tekrarlanmasını engelleme konusunda kararlı olduğu" ifadeleri yer aldı. 2015/16 yıllarında Suriye'deki iç savaş nedeniyle milyonlarca göçmen AB topraklarına giriş yapmıştı. Sadece Almanya'da 1 milyon 200 bin kişi sığınma başvurusunda bulunmuştu. AB içişleri bakanları, benzer bir durumun tekrarlanmaması konusundaki kararlılıklarını bugün de ifade ettiler.
AB Komisyonu’nun içişlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson
AB Komisyonu’nun içişlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson, toplantıda yaptığı açıklamada AB’nin tehlike altındaki kadınları, çocukları, hakimleri, gazetecileri ve insan hakları savunucularını kabul etmesi gerektiğini belirterek, “Biz insani bir krizi engellemeliyiz, göç krizini engellemeliyiz ve güvenliğin tehlikeye girmesini engellemeliyiz” dedi. Johansson, “Herkes 2015’teki gibi bir durumun engellenmesini istiyor” diye konuştu.
Ancak bakanlar, Afganların tahliyeler sonrasında da AB üyesi ülkelerin göçmen alımına istekli olması durumunda organize bir şekilde Avrupa'ya gelebilmesine açık kapı bıraktı. Böylelikle korunmaya muhtaç kişilerin, özellikle de kadın ve çocukların AB dışındaki ülkelerde tespitinin yapılabileceği ve daha sonra yasal ve güvenli yollardan AB ülkelerine gelebileceği vurgulandı. Bu öneriye yeşil ışık yakan Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer somut sayı vermekten ise kaçındı. Federal hükümetin "zulüm görmüş" kişiler için yeniden yerleştirme programları uyguladığını belirten Seehofer, "Buna yine hazırız" dedi. Alman Bakan, bir sayı vermenin "çekme etkisi" yaratacağı gerekçesiyle doğru olmayacağını söyledi.
Almanya, insan hakları savunucuları gibi özellikle korunmaya muhtaç kişilerin Afganistan'dan alınması doğrultusunda bir plan izliyor. Ancak Almanya'nın Afganistan'a yönelik göç politikasının özünü, Afganistan'a ve "Afganları kabul eden komşu ülkelere" yardım yapılması çabaları oluşturuyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Afganistan'dan daha önce Alman ordusu ve kuruluşları için çalışan yerel personel öncelikli olmak üzere 10 bin ila 40 bin kişinin Almanya'ya getirilmesinin planlandığını açıklamıştı.
Lüksemburg iışişleri ve Avrupa Bakanı, Göç ve İltica Bakanı Jean Asselborn
Lüksemburg'dan tepki
Lüksemburg ise AB içinde ağırlık kazanan göç karşıtı tutumu eleştirdi. Ülkenin Dışişleri ve Avrupa Bakanı, Göç ve İltica Bakanı Jean Asselborn, "Avrupa Birliği değerler üzerine inşa edilmiştir" dedi. Bakan ilk aşamada sınırların korunması ve geri göndermelerin değil, "insanlara umut vermenin" ele alınması gerektiğini ifade etti. Asselborn, Afganistan'da Taliban tarafından yargılanması muhtemel kadınlara, genç kızlara, gazeteci ve hakimlere dikkat çekti.
Öte yandan, Avrupa Birliği'nin planları, "sorumluluğu üçüncü ülkelere devrettiği" gerekçesiyle insan hakları örgütlerinin de tepkisini çekiyor. Göç ve insan hakları örgütü Pro Asyl AB'nin Afganistan konusundaki tutumunu sert şekilde eleştirdi. Örgütün yöneticilerinden Günter Burkhardt, "Hayati tehlike altındaki mülteciler, insanlar söz konusu. Batı onları kendi kaderine terk etti. Şimdi de Avrupa'ya sığınmalarını önlemek için her şey yapılıyor" diye konuştu.
DW Türkçe