ABD Siyasetı ve Kurdistan!

Şeyhmus Özzengin

Bugün (14.10.2017); Önce, „Bloomberg internet sitesinde yayınlandı. Üç saat önce de Kurdistan24 haber sitesi bu metni Türkçe sayifasında yayinladı.

Miktup, referandum tarihinden iki gün önce Kurdistan yetkililerine gönderilmiş.

Mektup; ABD adına Rex Tillerson tarafından yazılmiş. Mektubun ana amacı "referandumun ertelenmesi ve müzakerelerle İrak ve Kurdistan arasındaki sorunlarını çözümü"nü amaçliyor.

Diplomatik bir dil kullanılarak; Kurdistan başkanı sayin Mesut Barzanî'ye sonulan bu mektubun 4 önemli önerisi var ve bu önerilerin gerçekleştirilmesi şartını da aslında "referandum'un ertelenmesi şartına bağlı"(!) kapsiyor.

Bu mektubu değerlendiren Kurdistan başkanı Sayin Mesut Barzani, o dönemde "bize sunulan öneriler, İrak'la müzakere yoludur. Biz referandumdan sonar da İraq'la bu maddeler üzerinde müzakereleri yürütebiliriz. İçinde tatmin edici bir öneri yok"(!) diyerek; Kurdistan kamuoyuna açıklamişti. Fakat o dönemde elimizde sunulmuş bir öneri taslağı, metni veya mektubu olmadığı için, verilen bilgilerle yetinmiştik.

Ama şu an ABD'nin Kurdistan başkanı sayin Mesut Barzaniye sunduğu bir mektup var. Değerlendirmemizi bu çerçeve de sunma olanağına sahibiz.

Neden Kurdistan başkanı sayin Mesut Barzani; „Referandum siyasi Komisyonu" ile görüşmelerden sonra bu mektuptaki „ciddi sonuçları olacağına ve hatta, aksine, sizin amaçlarınızı gerileteceğine inandığımız referanduma bir alternatif olarak kabul etmenizi rica ettiğimiz, nadir bulunacak türden bir fırsat."(!) diye özetlenen bu teklif rededildi?

Birincisi:Kurdistan başkanı sayin Mesut Barzani'nin „Referandum siyasi Komisyonu" ile birlikte verdiği karar tarihi bir karardı. Bu karar; ikinci ve üçüncü şahisların devletlerarası ilişkilerde verdikleri „garanti"lere, değil; kendi ulusunun vereceği karara bağlı olduğunu tescil edilmesi açısından önemliydi. Nitekim, 25.09.2017 de Kurd ve Kurdistan'ın tescil ettiği ulusal irade beyanı, „%93.73 gibi bir yüksek irade ile evet" dedi ve bu kararın arkasında olduğunu açık bir şekilde dünyaya ilanını içeriyordu.

İkincisi ise; „referandumun İŞID ile savaşı tehlikeye sokacağı" korkusu ile yapılan öneri idi. Kurdistan ulusal stratejisi açısından da bu „referandum İŞID ile savaşı tehlikeye sokacak"(!) gerekçesi doğru görülmediği içindi. ABD adınaRex Tillerson'nin göndiği mektupta „bu kaygılar" bölümü şöyle izah ediliyor:

„Bu kaygılar, Havice'de beklenen operasyon dahil DAİŞ'e karşı devam eden mücadele, belirsiz bölgesel ortam ve DAİŞ'in hiçbir zaman dönmemesini garanti etmek için kurtarılan bölgelere istikrar getirmeye yoğun bir biçimde odaklanma ihtiyacını içeriyor. Bu bağlamda sizden, amaçlarınıza ulaşmanıza ve DAİŞ'e karşı bu elzem savaşın ardından istikrar ile barışı garanti etmeye daha iyi bir şekilde yardımcı olacağına inandığımız bir alternatifi kabul etmenizi rica ediyoruz."(!)http://www.kurdistan24.net/tr/news/658d2139-88fa-477e-8240-baef15eb0fc2

Oysa 25.09.2017 tarihi momenten bu yana görüldü ki, ABD ve dostlarının duyduğu kaygılar sonderece yersiz ve mektubun amacına hizmet etmediğidir. Sadece Kurdistan üzerindeki „statükonun korunması"(!)na hizmet ettiği gerçeğidir. Çünkü  „İŞID'in hiçbir zaman dönmemesini garanti etmek için kurtarılan bölgelere istikrar getirme" garantisi; Kurdistan bağımsızlık referendumun „ertelenmesi talebi"ne bağlı değil; tam tersine İrak devleti'nin Kurd ve Kurdistan'a karşı düşmanca tavrından vazgeçmeye bağlı olduğunu gerçeğini tesbit ettikleri için, öneri rededildi. Tarih bunu da bugün içinde bulunduğumuz süreçteki İrak devleti'nin Kurdistan'a ve Kurd Ulusu'na karşı Türkiye ve İran'la birlikte organize etmeye çalıştığı düşmanca girişimlerle ortaya çıkarmiş ve bunu baştan tesbit ettikleri için, rededilmesi ile ne kadar doğru bir yolda olduklarının da tescili olarak, Kurd ulusu bu önderliğe minettardır.

Mektubun tesbit edilen dört önerinin başındaki „öncelik" ise şöyle izah ediliyor:

„Öncelikle, Kürdistan Bölgesi ile Irak hükümeti arasındaki ilişkinin geleceği konusunda bir uzlaşmaya ve ortak anlaşmaya varmanın temeli, Bağdat'la müzakere olacak. Bunun gerçekten işleyen bir federalizm mi, bir tür konfederasyon formülü mü, yoksa bağımsızlık mı olacağı meselesinde barışçıl müzakere yoluyla karar verilmeli." Denmektedir.

Oysa, referandum süreci sonrası İrak Devleti ile „ilişkinin geleceği konusunda bir uzlaşmaya ve ortak anlaşmaya varmanın temeli, Bağdat'la müzakere olacak."(!) şeklindeki önerinin de; Kurd ve Kurdistan değil, İrak Devleti'nin rededtiği gerçeğir. Kurdistan tarafı her zaman „sorunların ve ilişkilerin görüşmeler yoluyla çözülmesi" gerçeğine sadık kaldı ve israrla savundu. Ama bu yolu tıkayan ve tehditkar girişimlerle savaş tamtamlığını yapan taraf yine İrak Devleti olarak önümüzde duruyor. Bu konuda da ABD tarafının „İrak ve Kurdistan konusundaki statükocu siyaseti"nde yanıldığının tesbitidir.

O halde Kurd ve Kurdistan, neden bu denli yanılgılarla dolu bir ABD siyasetine güvensin ve kaderini bağlasın?

Oysa çok net bir gerçek var: O da ABD"nin İrak'ta postunu kurtarmaya çalıştığı gerçeğidir. Bunu da, „dördüncü öneri" diye en arkaya atılan teklifte gizlidir. Bakın ne teklif ediliyor:

 „Dördüncüsü, sizin, 2018'deki genel seçimlere katılım da dahil Başbakan Abadi liderliğindeki mevcut Irak hükümetiyle işbirliği çabalarınızı sürdürmenizi, bu seçimlerin ardından hükümet kurulurken olumlu bir nüfuz kullanmanızı bekliyoruz. Sizin devlet adamlığınız ve liderliğiniz, DAİŞ sonrası bu dönemde bütün bölge için hayati önem taşıyacaktır."

Kurd ve Kurdistan'ın geleceğini İraq Devletinin siyasi belirsizliğine kurban etme olarak açıklayabileceğim bu gerçeği Kurd siyasi önderliği çok net olarak görmüş ve öneriye „hayır"(!) cevabını vermiştir. ABD açıkça: „Abadi liderliğindeki mevcut Irak hükümetiyle işbirliği çabalarınızı sürdürmenizi, bu seçimlerin ardından hükümet kurulurken olumlu bir nüfuz kullanmanızı bekliyoruz." Diyerek, Kurdlerden ikinci kez fedakarlık isteyen ABD; Kurdistan'nın İrak Devleti ile100 yıllık tarihinin nekadarına vakıf olarak, bu öneriyi yapiyor?

Bunun garantisi nedir?

Daha iki yıl önce Kurdistan; ABD'nin bu isteğine uyarak Abadi ekibini iktidara taşımadı mı? Bugün Saddam postuna bürünen Abadi'nin Kurd düşmanlığı ortada değil mi? Neden kurdler aynı hatayı tekrar eden bir zaafa „evet" desin?

Bunun dışındaki „üç öneri" de pek ala; İrak devleti barış yolu ile görüşmelere kapısını açarsa, Referandum sonrası süreçte de yürütülebileceği ve ABD ve adı geçen diğer uluslararası kurum ve devletler'in bu görüşmelere garantör görevini yürütmeleri için bir engelin olmadığı, Kurd ve Kurdistan tarafı açısından çok net bir şekilde beyan edilmiştir.  

Kurdistan üzerindeki „statükocu siyaset" iflas etmiş. ABD ve müttefiklerinin bu iflas etmiş siyasetin yerine; İrak denilen devletin bittiği gerçeğini kabul etmeleri ve Kurdistan gerçeğine dönmeleri zorunludur. Aksi, bir siyaset, her zaman yanılgılarla dolu kayipları getirmekten ve İran denilen Şîist terör devletini besleyip-büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Kurdistan; önünü net gören siyasi kadroları ile bu engelleri de aşacak. Bundan hiç şüphem yok.

14.09.2017