Yaşamını Kürdistan Ulusal Mücadelesine adayan bir arkadaşımızı, sevgili Abid Gürses’i 12 Haziran gecesi yakalandığı hastalıktan dolayı kaybettik. 1970’li yıllarda Kürt ulusal mücadelesini bir hamal gibi omuzlayanları birer birer yaprak dökümü gibi kaybetmek biz yaşayanları hüzne boğmaktadır.
Sevgili Abid iki yıldır o melun hastalıkla savaşmaktaydı. Bir yıl önce görüşmüş, birlikte APEC yayınevine gidip Ali Çiftçi’yi de yanımıza alıp birlikte bir öğle yemeği yemiştik. Yüzyüze son görüşmemiz olmuş, telefonla arada bir sağlığını sorarken yine konuştuğumuz konu Kürt ve Kürdistan meselesi olmuştu. Vefatından iki gün önce yine telefonla aradığımda sesi değişmiş gibi geldi, fazla yormayayım diye uzatmak istememiştim. Hasta haliyle yazıp yayınlattığı kitabının tanıtımı toplantısına Stockholm’den uzakta olmamdan dolayı gidememenin ezikliğini yaşıyorum. Telefonla tebrik etmiş, gelememe mazeretimi söylemiştim.
Sevgili Abid’le tanışmamız 45 yıl öncesine kadar gitmektedir. Sanırım ya 1977 sonları veya 1978 başlarında Diyarbekir’de karşılaşıp tanışmış, aynı politik görüşleri savunan Rızgari grubun içindeydik. Sanırım o dönem mesleği olan Ziraat Teknisyeni olmasından dolayı bir kurs için Diyarbekir’deydi. Sevgili Abid’i daha iyi tanıma fırsatım 1978 son bahar başlangıcında Ankara’da yapılan Türkiye Ziraatçılar Derneği kongresi döneminde olmuştu. Bu kongre gerek benim gerekse Abid’in politik yaşamında önemli bir iz bırakan bir kongreydi. Bağlı olduğumuz grup için bir başarıydı. Yıllar sonrası Stockholm’de her görüşmemizde bu kongredeki tavrımızı hatırlar ve gülümserdik.
Kongre başlamadan önce Abid Ankara’ya gelmişti. ASDK-DER’de onu görünce hoş geldin deyip konuşmuş, bana T. Ziraatçılar Derneği kongre delegesi olduğundan genel kongreye geldiğini söyledi. Ardından dernek başkanımız sevgili Yusuf Andiç; İkram Delen’le görüşmemi söyleyip Ziraatçılar kongresini izlemek için benim görevlendirildiğimi, İkram Delen’le kongre sürecinde nasıl davranılacağını görüşmemi istemişti. Politik grubumuz olan Rızgari yönetimi, kongre sorumluluğunu ve göstereceğimiz tavrı görevini İkram Delen ağabeyin yönlendirmesinde olacağını, kongre süresinde ve delegelerle ilgilenmek görevi de bana verilmişti.
Kongre delegesi olarak Abid’le birlikte beş arkadaş gelmişti. İkram Delen ve ben bu beş arkadaşla toplandık. Kongrede Kürt grubu olarak Anti Sömürgeci Ziraatçılar adı ile sesimizi duyurmamızı İkram Delen söyledi. Kongrede grup adına yapılacak konuşmayı da hazırladığını ve çoğaltarak bizlere vermişti. Kongrede görüşlerimizi Abid çıkıp okuyacak kararını da almıştık. İkram Delen bana da kongre sürecinde bir sorun olursa devamlı diyalog içinde olalım, demişti.
Kongre öncesi gün Sevgili Abid’le birlikte diğer dört kongre delegesi ile Ankara merkezi olan Kızılay, Sıhhiye, zafer Çarşısı ve bakanlıklara doğru gezerek sohbet ettik. Abid Ziraatçılar Derneği hakkında beni bilgilendiriyordu. Kızılay’da Mithat Paşa Caddesi üzerinde bulunan Ziraatçılar Derneği merkezine de gidip lokalinde oturduk. Derneğin şu an yönetiminde CHP ağırlıklı kişilerin olduğunu, dernek aynı zamanda bir kamu kuruluşu olup her yıl devlet bütçesinden para ayrıldığını anlattı. Amacımız kongrede bir Kürt grubunun olduğunu göstermek, Kürt bölgesinden gelen diğer delegeleri kongre döneminde etkilemek olup bir güç olarak sesimizi duyurmayı önümüze koymuştuk. Abid’le gelen delegelerden biri hemşerim Çermikliydi, bana sitem ederek; kendisinin DDKD grubundan olduğunu, sizlerin oluşturmak istediğiniz grubun adı ise anti sömürgeci Kürt grubu adını Rızgari kullandığını söyleyince ona; DDKD de anti sömürgeci ilkesini savunuyor. Amacımız Kürt delegelerin birlikte olup sesimizi duyurmak olmalı, diyerek kuşkularını gidermeye çalışmıştım.
Kongre günü erkenden kongrenin yapılacağı salonun kapısına gittim. Yanımda İkram Delen Ağabey’ın yazıp çoğalttığı konuşma metni vardı. Delegeler ve ilgilenenler gelmeye başlamış, salon dışında kalabalık oluşmaktaydı. Abid ve dört delege de geldiler. Onlara konuşma metninden birer nüsha verdim. Abid grubumuz adına metni okuyacaktı. Bu arada Ankara’dan tanıdıklar da geliyor, içlerinde Devrimci Yol’un önemli kişileri de vardı. Halkın Kurtuluşu grubundan da tanıdıkları görünce Abid’e bu kişilerin kimler olduğunu anlattım. Kongre başlamadan kulis faaliyetleri yoğundu. Abid Kürt bölgesinden gelen bazı delegelerle de beni tanıştırıp sohbet etmeye başladık. Kongrede üç önemli grup olduğu anlaşılmıştı. Yönetimde olan CHP’liler, Devrimci Yol ve Halkın Kurtuluşu grubundan delegeler ağırlıkta oldukları belli oluyordu. Oradakilere kendi bildirimizi dağıtıyor ve Anti sömürgeci Ziraatçılar Gurubu’muzu tanıtıp duyuruyorduk.
Kongre salonuna girildi ve delegeler bir yerde, misafir olarak çağrılanlar ön tarafta, biz izleyiciler de salonun diğer tarafında yer almıştık. Kongreyi başkan açıp divan başkanlığı seçimi için adayların isimlerinin belli olup oylamaya geçileceğini söyledi. Tanıdık Dev Yol temsilcisi divan için adayları olduğunu, CHP’lilere karşı tek aday için Halkın Kurtuluşu ile anlaşıp bizim adayı destekleyeceğini, bizlerin de desteğini istemesi üzerine Abid’e durumu aktarıp değerlendirdik ve Dev Yol adayına oy vereceğimizi kararlaştırınca Dev Yolcuya; yirmiye yakın delegemiz var ve sizin adayınıza oy vereceğiz deyince sevindi. Divan için yapılan oylamada Dev Yol adayı en yüksek oyu alınca divan ele geçirilmiş oldu. Dev Yol bu kadar oy alacağını tahmin edemediğinden bizim oyların durumu lehlerine çevirdiği havası yayıldı. Biz artık bir güçtük öyle görmekteydiler ve yanıma sık sık Dev Yol ve Halkın Kurtuluşu temsilcileri gelip sohbet etmekte, CHP’lileri uzaklaştırmak gerekliliğini konuşmaktaydık.
Divan seçiminden sonra kongre gündemi tespit edilip kabul edildi. Söz önce misafir olanlara verildi. Sanırım Tarım ve Orman Bakanı ilk konuşmayı yapıp başarılar dileyerek kongre salonundan ayrıldı. Davetliler arasında TÖB-DER, TÜM-DER, POL-DER, Ziraat Mühendisleri odası, bazı CHP milletvekilleri, ismini şimdi hatırlayamadığım demokratik kitle örgütleri temsilcileri vardı. Kongre devam ederken ben de diğer gruplarla görüş alışverişinde bulunuyor, Abid’i bilgilendiriyordum. Grubumuz adına söz hakkı Abid’e verilince Abid kürsüye gelerek elindeki yazıyı etkileyici bir sesle okudu. Abid’in okuması bitince birçok kişi ve delege yanımıza gelip bizlere soru soruyor, güçlü bir grubumuz olduğu imajı yayılıyordu.
Kongrenin ikinci günü yönetime gelmek için üç liste belirgin oldu. İlk liste divanı kaybeden eski yönetim yani CHPliler kendilerine Sosyal Demokratlar Grubu diyorlardı. İkinci liste Dev Yol’un üçüncü ise Halkın Kurtuluşu’nun idi. Sosyal Demokratlar Kürt grubu olduğumuzdan dolayı bizimle hiç görüşmeye yanaşmadılar fakat Dev Yol ve Halkın Kurtuluşu grubu desteğimizi almak için ittifak önermekteydiler. Ben ve Abid ise anti sömürgeci olma ilkesini kabul ederseniz ittifak yaparız diyorduk. İlk başlarda ne Dev Yol ne de Halkın Kurtuluşu bu ilkemizi kabul edemeyeceklerini, kendi görüşleriyle çelişemiyeceklerini söylediklerinde biz de tarafsızız diyorduk. Üç grup da delegeleri hesaplıyor acaba kim kaç oy alır derken Dev Yol sorumlusu Bülent Forta yanımıza gelip tekrar konuşmak istediğini söyledi. Bir antifaşist mücadele verildiğini bu tür kurumları ele geçirmek CHPlileri uzaklaştırmak amaçları olduğunu, Kürt sorununa duyarlı olduklarını söylemesine rağmen ona; yazılı bir protokol yapalım, bir madde de antiemperyalist, antifaşist ilkesi yanında antisömürgeci olmak da olsun, dedim. Abid’le rolümüzü çok güzel oynuyorduk. Kısa bir süre sonra Dev Yol temsilcisi bize; protokolü yazın, antisömürgecilik de olsun, deyince benle Abid hemen sekiz maddelik bir protokol yazdık. Maddelerden biri de antisömürgeci olmaktı. Dev Yol pragmatist davranıp imzalayınca onlarla ittifak yapıp destekleyeceğimizi söyledik. Protokolde benim, Abid’in ve Bülent Forta’nın gruplar adına imzalarımız vardı.
Ayrıca kongrenin ikinci günü sabahı bir ara İkram Delen’le görüşüp gelişmeleri anlatırken bana; divana karar alması için bir önerge verin. Önergede Rızgari ve Roja Velat dergileri üzerindeki baskıları protesto edip Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a yazı yazılmasını, önermemizi söyleyince kongre salonuna dönüp Abid’le hemen birlikte bir önerge yazıp Abid divana verdi. Divan önergemizi okuyup oylamaya sununca büyük çoğunlukla kabul edilmişti. Belki o dönem Türkiye’de böylesi bir karar bir kamu kuruluşu sayılan bir mesleki kitle örgütünde ilk kez alınmaktaydı. Abid’le birbirimizi tebrik edip memnuniyetimiz her halimizden belliydi. Dev Yol nasıl bizim 20’nin üstünde delegemiz olduğunu tahmin etti, biz de şaşırmıştık fakat kongredeki tavrımız, yaptığımız kulisler, sevgili Abid’in kürsüdeki metnimizi içten okumasının etkisi olmuştu.
Kongre sonucu Dev Yol T. Ziraatçiler Derneği’nin genel merkezini ele geçirmiş oldu. Kongre sonucunda İkram Delen’le görüşürken protokolü ve Rızgari ile Roja Velat üzerindeki baskıları protesto edip Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a yazı yazılması önergemizin bir nüshasını verdiğimde özellikle protokole o da şaşırmıştı. Protokol ve kongre kararı kâğıtlarının kopyasını çekip bir tanesini KOMAL’a götürüp vermemi söyledi.
Halkın Kurtuluşu grubu temsilcisi defalarca benden protokolün bir kopyasını istemesine rağmen vermedim. Dev Yol’a karşı kullanacaklarını tahmin ettiğimden onlara içinde ne vardı söylemedim. Abid’le birlikte çok önemli bir işi grubumuz açısından başarmıştık. Kongreye gelen diğer dört delegeye teşekkür edip Abid’le Kızılay’a gidip bir yemek yiyip kutlayalım dedik. Yemek yerken grubumuzun durumunu, güçlenmek için nasıl çalışmalı konularını konuşurken Abid’e; Ergani’de birkaç arkadaş harekete muhalefet etmeye başlamış, bunlar ne diyorlar bilgin var mı? Dediğimde ciddileşmiş ve bana; o arkadaşlar harekete bir atılım yaptırmak istiyorlar bazıları engel, deyince tartışmış, aramızdaki hava biraz limoni olmuştu. Abid’in birden ciddileşmesi dikkatimi çekmişti. Rızgari hareketine katılışımın ikinci yılımı bitirmiş ve ilk kez grup içinde böyle bir durumu öğrenince şaşırmıştım. Kısa bir süre geçince durumu öğrenmiştim ki, ciddi örgütlenememenin, senede bir iki sayı dergi çıkarıp beklemenin, örgütü ayakta tutacak kurumların yaratılamaması olunca, adamın adamı olma anlayışı devreye girerdi, kanaatine vardım.
Ziraatçılar Kongresi günlerinde Abid gerçekten çalışkan, fedakar, içi ve dışı bir, inançlarında samimi bir arkadaş izlenimi edinmiş ve muhalefet ediyoruz diyenlerle olmasına üzülmüştüm. Rızgari 1978 sonunda yol ayrımına gelmişti. Bitlisli arkadaşlara Abid’i hep sorardım. Rızgari’de kalmasına üzüldüğüm bazı fedakâr arkadaşlardan biri de sevgili Abid’di. Ayrılıklar sonrası araya bir provakatiflik sonucu vurulan Mürsel Delen olayı girince tümden o kesimle ilişkiyi kesmiştik. 1988 yılı son ayında Stockholm’e gelmiş, mülteci olarak oturum almak için müracaat etmiştim. Geldiğim ilk aylarda çok aktif olan İsveç Kürt Federasyonu konferanslar yapmaktaydı. Abid’le o konferanslar sürecinde yeniden karşılaşmıştık. Konferansa dünyaca ünlü kürdologlar katılmıştı. Martin Van Brunnes, Nadir Nadirov, Hasretyan gibi şahısları dinleme olanağım olmuştu. Paşa Uzun beni evine davet ettiğinde Abid de gelmiş, uzun uzun cezaevi süreçlerini anlatmıştım. Mürsel olayından dolayı ilişkimizin kesildiğini anlatıp biraz da sert konuşmam üzerine bana yeniden darıldığı belliydi. Yine de her karşılaştığımızda selamlaşmaktan geri durmuyorduk.
Abid o yıllar Kürdistan Press gazetesinde canla başla çalışıyor, röportajlar yapıyor, yazılarını ilgi ile izliyordum. 1991’de Fransa’da kalan bazı arkadaşların girişimiyle Ala Rızgari’yi yeniden toparlama toplantıları İsveç’te yapılmıştı. Toplantı sonucu çıkarılan ROJEV dergisinde KAÇAN TRENİ SON VAGONUNDAN YAKALAMAK başlıklı yazımı üç sayıda da geçmişle ilgili değerlendirmelerimi yazmıştım. Bazı değerlendirmelerime Abid içerlemişti. Kürt federasyonu lokalinde karşılaştığımda bana; sana çok saygım olduğunu fakat bu belirlemeyi senden beklemezdim, diye bana sitem etmişti. Abid birlikte olduğu bazı şahıslara duygusal olarak çok bağlı ve inanmış biriydi. Rojev’deki belirlemelerim sonucu ilişkimiz yine limoni olup Abid’in Rızgari’den ayrılıncaya kadar devam etmişti. 1995-96 yıllarından birinde yine bir yerde oturup uzun uzun konuşmuş, bana Rızgari hareketinden ayrıldığını, bundan sonra bir Kürt yurtseveri olarak mücadeleye devam edeceğini anlatmıştı. Ben de Ala Rızgari sürecine 1991’deki toplantılar sonunda bir nokta koymuştum.
2001 yılı başlarında evlilik yemeğime davet etmiştim. Bir ara masama gelip bir şampanya da getirmiş yine kısa da olsa konuşmuştuk. Bana sarılıp tebrik ederken şunları söylemişti: Rızgari yol ayrımında ben sizlerle birlikte olmalıydım, demesi içtendi. Aynı belirlemeyi yemek esnasında Ankara’dan gelen arkadaşa da söylemişti. Stockholm’e geri döndüğümden buluşma yerimiz birçok arkadaş gibi Abid’le de Hacı Abi’nin kahvesi olmuştu. Havaların sıcak olduğu günlerde de Nebi Bal Xoca’nın bahçesi buluşma, dertleşme ve konuşup açılma yerimiz olmuştu. Abid, herhangi bir grupla birlikte olmadan da Kürt ulusal mücadelesine bireysel çabalarıyla katkı yapılacağının güzel bir örneğiydi.
Sevgili Abid, o güzel Bitlis ağzıyla anlattığın hikâyelerin, şakaların, değerlendirmelerin kulağımızda, beynimizde hep kalacak ve seni sevgi, saygı ve hürmetle anacağım. Yerin her zaman belli olacak. Gül ve gülistanlık içinde rahat uyu!