Türk hükümeti, kürde duyduğu düşmanlığı bir kez daha, köylerini şehirlerini yıkarak,insanlarını katlederek, cografyasını ele geçirip işgal ederken, halen bizden sükünet beklemektedir.
Diktatör ”ben sizi katlediyorum ama yine beni sevin. Ben size zeytin dalı askeri operasyonuyla öldürsem bile, sakın barışın sembolü olan zeytin dalını kirlettiğini sanmayın.” Ben iktidarda kalmak, sefamı sürmek için sizi öldürmem gerekiyor.
Umarım bunu anlayışla karşılarsınız, sevgili Kürt kardeşlerim. Şu anda öldürdüklerim siz değilsiniz. Sizin kardeşleriniz. Ancak onlar sınırımızın öte tarafında yaşamaktadırlar. Hem onlar PYD, PKKlidirler. Onların zeytin bahçeleri var, bana barışı, kardeşliği hatırlatıyor. Hem sizleri ve milletimi başka nasıl kandırabilirim. Daha öncede Kıbrıs işgal hareketine “barış hareketi dememişmiydik?
Hayata dönüş adı altında 30 yakın tutuklu öldürülmüş olduğunu unuttunuz mu?
Zeytin dalı, bayrağımız,mukades kitabımız Kurani Kerim, camilerimiz, din adamlarımız, hepsi tam takır ellerinizden öper kölenizdirler. Bu zeytin dalı opersayonu dünya tvlerinde bizim öldürdügümüz kürt çocuklarının haberi okunsa bile,zeytin dalı, çocukların ölümü ve saf dünya kamuoyuna yuturumak için Türk usulü algı opersyonudur. Bunu Türkiyedeki çoğunluk yutar, yutuyorda.
Sivillerin, gazetecilerin, bir çok kurumun askerlerden daha şahin olanların yurdu değilmi Türkiye. Kardak kayalarına askerden önce koşarak bayrak asan bir “saf kan Türk” gazetecisi olduğunu ne tez unuttunuz. Komşu devletlerin toprak bütünlüğünü korumak görevi Türk devletine görev olmuş gibi. Konu vatan olduğunda gerisinin teferuat olduğunu bizlere size hep hatırlatmış olmanızdır. Bügünde Türk tvlerine bakıldığında bu manzaranın çok daha kötüsünü görmek mümkündür. Belkide bir çoğu kendileri Türk olmamalarına rağmen pirim için ırkçılık yapmaktan utanmadıkları çokça görmek mümkündür. Bazen bunlara insan mı dırlar diye düşünmekten kendimizi alamadığımız oluyor. Çıkar ve yalakalık sınırsız bir şekilde topluma yayılmıştır. Bir başka ülkenin topraklarını işgale yeltendiklerinde bile bu mahluklar topluluğu, beyaz kefenlere bürünen iyi bakımlı tosuncuklar, tankların yanında dizilerek ölüme gitmek istediklerini, haykırmaktadırlar. Canlılar üzerinde evrimi inceleyen Darwin’e hak vermemek mümkün değil. Bazı insan ırkları için ”insanlığın insan olmayan numuneleridir” diye açıklar.
BU NE UTANMAZLIK !
Mileti devletinden, sivilleri askerinden, üniversiteleri imam hatiplerden, gazetecisi polisinden, solcusu,sosyal demokratı faşistinden beter bir toplum olmuştur. Bu gidişlen ev, ev sokak, sokak ayrışma ve hesaplaşma olmadan bu sorununların çözülemiyeceğidir. Devletinin yanlışını görmeyen,anasını, babasını, çocuklarını devletine, onun yöneticilerine rahatlıkla kurban edebilecek manyak bir toplum oluşmaktadır. Bir yanda dini değerlere bağlı bir devlet severlik,bir yanda Atatürke bağlı bir devletseverlik. İkisininde aynı kapıya çıktığı bir hakikat olduğudur.
Bu ırkçı devlet anlayışı Osmanlıdan kendilerine kalmış bir vahşet sevgisidir. İnsan öldürme, barbarlık yapma sevgisi bunlarda gerçekten ocaklarında yer edinmiş bir devlet geleneğine dönüşmüştür. Mesala oğlunu öldüren Kanuni Sultan Süleymanı, dokuz kardeşini öldüren 3. Mehmet’i, kundaktaki kardeşini öldüren Fatih Sultan Mehmet’i yere göğe sığdıramazlar. Bunların seri katil olmalarına rağmen Türk toplumu tarafında aşırı sevildikleri bir gerçekliktir. Bu toplum bunlara hayran ve tüm büyük köprü ve yolların adı, kardeş ve evlat katili sultanların adlarının verilmesi bile bize bu toplumun ne kadar katil sever olduğunu göstermektedir.
Bu gerçeklikleri ile yüzleşeceklerine, Türk olmayanları tarih kurumlara almamakla tehdit etmektedirler.
Kürtlerlen yüz yıllık bir beraberlik, din kardeşliğinin olduğunu söyleyen yalancı Türk poliitkacıları, daha en ufak bir desteğinizi, dayanışmanızı görmedik.
Dinayete bağlı tüm camilerde Afrin’in “fetihi” kutlanması kürdün zor da olsa, bu dinin halkımızın ulusal değerlerine karşı olduğunu kabul edip, diyanetin denetiminin haram olduğunu kanıksamasıdır.
CHP ve ALEVİ KÜRTLER
CHP, kurulduğu günden beri, başta Dersim olmak üzre Kürdistan’daki tüm katliam ve asimilasyon politikasında baş sorumlu bir partidir. Son yıllarda başa geçen Dersim kökenli başkandan olumlu bir degişim beklenirken o da devletini vatan savunması adı altında kürdün ve alevinin katili MHP ve AKP İle aynı tezi savunduğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Kürt Kızılbaş Kemalist Kemal senin bu şavaşcı Kürde düşmanca tutumun,ve asker seviciliğini Kürd halkı unutmayacak ve bu seçimlerde yerin dibine gireceğin kaçınılmazdır. Devletin Afrindeki kürde ve alevilere yönelik katliamına, yok etme planının bir parçası olman bir kez daha anlaşılmıştır. Bir devlet başka bir devletle şavaşta bile 72 ölüm kusan uçaklar kullanmaz iken. Tc devleti Alevilerin Kerbelada, Muaviye orduları tarafında katledilen “Kerbela şehitlerinin” sayısının 72 olduğunu bilerek hatırlatılmasıdır.
Kürt halkı legal planda tümden yalnızlaştırılmıştır. Parlementoda bulunan HDPli vekillerinde S. DEMİRTAŞ’ın tutuklanmasıyla iyice işlevsiz ve Lozan döneminde Kürt ulusal kıyafetler giydirilerek parlementoya çağrılan insanlardan bir farkları ve fonksiyonları kalmamıştır. Malesef HDP’de tarihsel fırsatları kaçırmış, sokağın sesi ve nefesi olmaktan hızla uzaklaşmıştır. Sur ve hendek siyaseti Kürt halkına yıkım, güvensizlik ve örgütlü güce inanmamayı beraberinde getirmiştir.
Rusya, İran, Suriye, ABD güçleri arasında gidip gelen anlayış, kendilerine yar olan Roj peşmergelerini halen yanlarına almamış olmalarını kimse anlamış değil.
Rojavadaki güçler eski itifakları bırakıp, Kobaniyi sahiplenen ABD doğru bir eğilim içinde oldukları son derece net görülmektedir. Ancak Kandil halen eski itifaklarını sürdürmekte olduğuda bir başka gerçekliktir. Dün HDP ye yapılan üst akıl operasyonu bugün PYD’ye yapılıyor gibi bir izlenim giderek yaygınlaşmaktadır.
Afrine yapılan katliamları protesto eylemlerınde, Öcalan posterlerinin oluşu katılımı ve duyarlılığın düzeyini hızlan sınırlamaktadır. Oysa böyle bir dönemde Kürdistan bayrağı ve Afrin’in güncelliğini konu alan şiarlar dışında, hiç bir liderin ve örgütün flama ve posterlerinin taşınmamması gerektiğidir. Bir diğer konu PYD’nin Afrin’i TC saldırısından korumak için, oldukça zayıf bir konumda olan Suriye devletine geçici teslim edilmeliydi. Bunun taktiksel bir hata olup olmadığı zaman içinde daha iyi anlaşılacaktı.