En son konuşmamız, planlanan Amerikan çekilmesi hakkındaki açıklamanın sadece birkaç gün sonrasındaydı. O zamandan bu yana durumun nasıl değiştiğini bize söyleyebilir misiniz?
Dahili olarak, pek bir şey değişmedi. IŞİD'i yenmek için mücadelemize devam ettik ve 2011'den bu yana istediğimiz şeyleri talep etmeyi sürdürüyoruz: Yani çatışmaların sonlanması ve genel olarak Suriye'nin durumu için barışçıl bir siyasi çözümün gerekliliğini. Ruslarla görüşmelerimizde, diyalogu kabul etmesi için Şam'a baskı yapmaları amacıyla onları ikna etme konusunda çalışmaya devam ettik. Ayrıca, özerk yönetim sistemini geliştirmeyi ve konseyleri düzenlemeyi sürdürdük.
Diğer bir husus, Türkiye'nin olası müdahalesine karşı tedbir almaktı. Saldırı düzenlemese ve ABD çekilmese bile Türkiye’nin rolü her zaman negatifti. Bu yüzden, Erdoğan’ın bölgemize oluşturduğu tehdidi ele almak için daima tedbir alma zorunluluğu hissediyoruz. Tüm diğer meseleler aynı. İşimiz çoğaldı, özellikle de olası bir saldırıya yönelik sivil ve askeri önlemler konusunda.
Kararlıyız. Gerçekler bizi daima kendi önlemlerimizi almaya zorluyor. Yani, gelip bizi kurtaracak bir dış güce bağlı olmayacağız. Kendimize güvenmeli ve kendi önlemlerimizi almalıyız.
Diplomatik ilişkiler düzeyinde, Suriye’nin kuzeyini Türkiye’den koruyacak bir formül için Arap ülkeleri, Avrupa ülkeleri ve ABD ile görüşmeleri de sürdürdük.
Herhangi bir grup, örneğin sınırı korumaya yardımcı olmak için yardım önerdi mi? Amerikalılar, Türkiye’yle “güvenli bölgeyi” tartışıyorlar. Bu konuda herhangi bir gelişme var mı? Hala Avrupalıları bekliyor musunuz?
İlk olarak, güvenli bölge konusu hala tartışılmaktadır. Sorun hala çözülmedi. Bay James Jeffrey Türklerle görüşüyor ve dürüst olmak gerekirse, bir sonuca varmak için onlarla ne görüştüğünü bilmiyoruz.
Fakat anladığımıza göre, bölgen insanlarından oluşan yerel bir kuvvet konusunda, ancak içinde YPG veya YPJ’nin olmadığı, bir formül bulmaya çalışıyor.
Bu formül görüşmelerin ilk taslağını oluşturuyor. Zannımca önümüzdeki günlerde, Bay Jeffrey ile bir toplantı olacak ve ardından konuyu daha iyi anlayacağız.
Paris’ten yeni dönen bir delegasyondan haberdar olduk. Avrupalılardan haber var mı?
Fransızlar kuzey Suriye'den vazgeçmeyeceklerini, bölgeyi desteklemek ve Türkiye'den korumak için çalışacaklarını söylüyorlar. Ancak, satır aralarında “ABD işbirliği yaparsa” ve “Amerika bizi desteklerse” diyorlar.
İngiltere de aynı pozisyonda. Ayrıca desteklerini ABD’nin duruşuna bağlıyorlar. Elbette, ABD’nin pozisyonu olumlu olursa, bu Avrupalıların bir şeyler yapmasını sağlayacak. Olumlu olmazsa, zorluklarla karşılaşacaklar. Bu, vaatlerini yerine getirmelerine engel olacak.
Amerikalılar size ne kadar daha kalabilecekleri konusunda bir şey söylediler mi? Çelişkili haberler alıyoruz.
Zamanı kısıtı koymuyorlar.
Ama yine de 400 Amerikan askeri kalacak?
200, 400 veya 4 bin kalıyorsa, bu gerçekten sembolik bir şeydir. ABD Ordusu olduğu sürece, yardım edecekler. 200 de kalsa, 2 bin de kalsa, bölgeyi koruyacaklar.
Ve Amerikalılar, Jeffrey’in ekibi, uzun vadeli güvencelerden bahsetti mi? Resmi bir uçuşa yasak bölge olasılığı gibi…
Henüz, buna söz vermediler.
Ruslardan haber var mı? Diyaloğu desteklemek için kendi tekliflerini izlediler mi?
Ruslar her zaman “gerektiğinde rejimi ikna etmeye çalışıyoruz” filan diyerek umut veriyor, ancak pratikte hiçbir şey yok.
Bu konudaki pozisyonları nedir?
Ruslar Erdoğan ile aynı fikirdeler. S-400 füze sistemi, doğal gaz boru hattı, Türkiye ile rejim arasındaki ilişkilerin düzelmesi için onay almak istiyorlar. İdlib ve diğer birçok meselede Rusya, Türkiye'yi kendi tarafında istiyor. Ayrıca Rusya, Türkiye’yi NATO’yu ve ABD’yi suiistimal etmek için kullanmak ve Türkiye’yi kendi tarafına çekmek istiyor. Tüm bunlardan dolayı, Rusya Erdoğan'ı rahatsız etmeye hazır değil.
IŞİD Halifeliği bitti. Bagoz sonrasındaki operasyonlar için ne söyleyebilirsiniz? Afrin için bir plan var mı?
Afrin'in kurtuluşu Bagoz ile ilgili değil. Bu bir hedef, şimdi verilecek bir karar değil. İşgalinden bu yana, birkaç grup gizlice Afrin’de kaldı ve günlük askeri operasyonlarını gerçekleştirdi, ancak bu konuda medyanın sessizliği var.
Pratikte, sürekli devam eden operasyonlar oluyor. Doğal olarak Afrin’in kurtuluşu için mevcut gelişmelerden yararlanmaya, operasyonları geliştirmeye ve hızlandırmaya çalışıyoruz.
Afrin’in kurtuluşunun siyasi, diplomatik ve askeri yönleri var. Siyasi olarak görüşmeler, diplomatik olarak toplantılar ve askeri olarak her zaman hazırlıklar var. Zannımca Bagoz’un sona ermesi ve IŞİD'e karşı alınan askeri zafer Afrin ile ilgili meseleleri büyük ölçüde kolaylaştıracak.
Ayrıca, Afrin’deki durumu etkileyen, ancak sadece bize bağlı olmayan hususlar da var. Örneğin, İdlib sorunu onu etkiliyor. İdlib'in nasıl sonuçlanacağı Rusya, Amerika, rejim ve Türkiye’nin duruşuyla alakalı.
Afrin, özellikle güçlerimizin bulunduğu komşu bölgeler kuşatılmış halde. Orada Rus ve rejim kuvvetleri var. Güçlerimizin Afrin’e ulaşması zor. Rejim, güçlerimizin Afrin’e gitmesini sık sık engelliyor. Rusya da öyle. Birkaç gün önce, bazı YPG savaşçıları Türkiye tarafından değil, rejim tarafından pusuya düşürülerek şehit edildi. Güçlerimizin Afrin'e gelip gitmesine izin vermiyorlar. İlişkilerini daha da kötüleştirmemek için Türkiye’yi kızdırmaktan sakınmak istiyorlar. Böylece önceki anlaşmaları başarısız olmayacak.
Öyleyse şu anda SDG'yi Afrin'e göndermek için hiçbir plan yok?
Bu konuda şu anda konuşamam, ancak bir noktayı vurgulamak istiyorum: Afrin'i kurtarmaktan başka seçeneğimiz yok.