Amedspor kendi tarihinin hiçbir döneminde bu kadar kırılgan bir takım olmamıştı. Defalarca Amedspor’un yenilgilerine şahit oldum ama takım hiçbir zaman bu kadar ‘’çıtkırıldım’’ bir karaktere bürünmemişti. Bu sorun çok büyük ve sadece oyun içindeki tutumla da izah edilemez. Büyük fedakarlık yapan insanların kendi hataları karşısında geliştirdikleri o tam anlamıyla boşluğa düşme psikozu, takımın her oyuncusuna sirayet etmiş. Yenilen ilk gol bütün direnç ve umutları bir fırtına gibi silip süpürdü. Üstüne gelen ikinci gol her oyuncuyu adeta ayakta zor duran bir boş çuvala dönüştürdü.
Bu psikoloji oyuncunun yalnız başına üreteceği bir psikoloji değil. Yönetim, teknik heyet ve taraftar ile büyük sorunları olan oyuncu guruplarında görülen bir illettir bu. Çünkü direnç ve umudun sıfır noktası, bütün dayanakların yok olmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Bir ruh halidir. Bir tür depresyondur. Başka bir deyimle öğrenilmiş çaresizliktir. Umudun kırılmasıdır. Umutsuz olmak değil. ''Umutsuz olmak aslında olabilecek her şeye hazırlıklı olmaktır.'' Amedspor’un yaşadığı umutsuzluk değil, umudun kırılmasıdır. Kırılan umutlar ancak insanı bu kadar güçsüz ve perişan eder.
Açıkça buradan söylüyorum; bu takımın idari ve yönetsel sorunları çözülmeden sportif oyun sorunları çözülemez. Bu sorunların ne olduğunu bilmiyorum. Benim bilip ya da bilmemem önemli değil. Önemli olan bu sorunun'' kokuşmuş bir ceset'' gibi orta yerde duruyor olmasıdır. Takımın haletiruhiyesi, tanıdık ya da akraba olan kiracısından aylardır kirasını almayan ev sahibi haletiruhiyesinin aynısıdır. Hem kiracısına sesini çıkarmak istemiyor hem de içten içe ona bileniyor ve en küçük hadisede de darmadağın hale geliyor. Amedspor yönetimi, her neyse bu sorun ya da sorunları bir an evvel çözmelidir. Bu sorunlar çözülüp kontrol altına alınmadıkça bu takım ortaya, çetin bir karakter koyamaz. Karakterini kaybetmiş her takımın sonu da şimdiden bellidir. Asansörleşir. Düşer. Mutsuz ve sorunlu bir oyuncu gurubuna salt motivasyonla direnç ve mücadele azmi kazandırılamaz. Zihni başka yerde olan oyuncu, asla odaklanamaz. Asla bir maçın talep ettiği konsantrasyonu diri tutamaz. Var olan yetenekler dahil her şey silikleşir ve takım bir acemiler mangasına dönüşür. ''Bir takım, esasında görev ve sorumlulukları iyi tarif edilmiş, enerjik bir örgüttür.'' Hatta maç içinde durumları ne olursa olsun birbirini sahiplenen ve kollayan bir çetedir. Birlikte hareket ederler birlikte dikkat geliştirirler, birlikte tehditleri görüp gönüllü olarak o tehditlerin tehlikeye dönüşmesini engellerler. Amedspor bu çelik çekirdek özünü kaybetmiş. Amedspor’un her hattı artık çelik halatlarla birbirine bağlı değil. Bir takım çelik bir çubukken birden bire ahşap bir çıtaya dönüşmez. Ama eğer çeliğe talep ettiği suyu vermezsen hantal bir kütleye dönüşür ve manevra kabiliyetini yitirir. Amedspor’un taraftar kitlesi de Amedspor’un işini kolaylaştırmıyor. İlkel ve taklit tezahüratla kimi coşturacaklarını sanıyorlar? Kaba saba sertlik teşviklerinin takım oyununa bir faydası yok. Hele küfürün hiç yok. Amedspor taraftarı maçın içine girmeyi bilmiyor. Maça müdahale etmeyi öğrenememiş. ''Hala çekirdek çitliyor ve öfkeleniyor.'' Amedspor taraftarı diğer dünya takımlarının taraftarını izlemiyor mu? 12. Adam olmak maçı okumakla mümkündür. 12 adam olmak anadilinle maça müdahale etmekle mümkündür. Çünkü anadilini kullanmıyorsan sen; sahtesin. Çürüksün. Taklitsin. Hiç kimse sahte taklit kaplanlardan etkilenmez onların varlığından rahatsızlık duymaz; çünkü hiç etkili olamazlar. Sahtenin etkisi yoktur. Oysa Amedspor sadece Kürtçe şarkılar ile o sahayı her takım için gerçek bir deplasman cehennemine çevirebilir. Amedspor yönetimi bir salgın hastalık gibi takımı içten içe kemiren o sorunları hemen çözmelidir. Amedspor taraftarı da zahmet edip 90 dakika sadece Kürtçe konuşmalıdır. Bu işin başka da bir yolu yok. Bu iki sorun çözüldüğünde maç ve oyunlara dair sorunlar yavaş yavaş çözülürler.