Merkezi Diyarbakır’da bulunan Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı nedeniyle, anadillerin kullanım yaygınlığına dair 17 ilde yaptığı araştırmada, anadilde eğitim isteyenlerin oranı yüzde 99 olarak görüldü. Ancak araştırmaya katılanların sadece yüzde 50’si çocuğu için okulda anadilde eğitim talebinde bulunduğunu söyledi.
Latin harfleriyle basılan ilk Kürtçe dergi ‘Hawar’ın yayın hayatına başlama yıl dönümü olan 15 Mayıs, Türkiye’de yaşayan Kürtler arasında, 2006 yılından beri Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi de bu bayram nedeniyle “Türkçe dışındaki anadillerin kullanım yaygınlığı, anadillerin korunması ve eğitimi” ile ortaokul düzeyindeki okullarda “yaşayan diller ve lehçeler seçmeli dersi” kapsamında, yerel anadillerin öğretilmesine ilişkin programın geldiği aşamaya dair iki araştırma yaptı.
İlk araştırmaya değişik bölgelerdeki 17 kentten, bin 47 kişi internet üzerinden katıldı. ‘Hane içinde veya ailenizde ağırlıklı olarak hangi dil konuşuluyor?’ sorusuna, katılımcıların yüzde 70,3’ü Kürtçe, Yüzde 28,9’u Türkçe konuştukları yanıtını verdi.
“Evden uzaklaştıkça anadil kullanımı azalıyor"
Araştırmaya katılanların yüzde 66,6’sı hane içinde anadillerini sıklıkla konuştuklarını, yüzde 24,4’ü ise ara sıra konuştuklarını söylerken ‘sokakta veya sosyal hayatta çoğunlukla konuştuğunuz dil hangisidir?’ sorusuna verilen yanıtlarda katılımcıların, yüzde 57,5’si Türkçe, yüzde 40,5’i Kürtçe konuştuğunu vurguladı. Araştırmayı yapanlar bu sonucu “Haneden uzaklaşıldıkça anadili kullanımında ciddi azalmalar dikkat çekerken, kadının erkeğe göre hane dışında daha çok Türkçe konuşmayı tercih ettiği görülmüştür” şeklinde yorumladı.
Anadilini bilmediğini söyleyen katılımcıların, sorulan “Anadilinizi öğrenmek için çaba harcıyor musunuz?” sorusuna yüzde 78,6’sı ‘evet’ yüzde 5,9’u ‘hayır’, yüzde 15,5’i ‘kısmen’ yanıtını verdi.
Hanelerinde 0-18 yaş grubu çocuk bulunan katılımcılara “Onlarla anadilinizi konuşuyor musunuz?“ sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 75,5’i evet, yüzde 24,5’i hayır yanıtı verdi. Hayır yanıtı verenler bunu “Çevremiz hep Türkçe konuştuğu için, öğretecek kadar iyi bilmediğim için, anadilimi bilmediğim için, okul hayatında zorlanmaması için” gibi nedenlere bağladı.
İstek var talep yok
Peki veliler çocuklarının anadilde eğitim almasını istiyor mu? “Çocukların anadillerinde eğitim görmelerini ister misiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 99,1’i ‘Evet’ yanıtını verdi. Ancak sonraki soruda istek olmasına rağmen talep olmaması sonucu ortaya çıktı. Katılımcılara “Hanenizde yaşayan ve okul çağındaki çocuklar için hiç anadilde eğitim talebinde bulundunuz mu?” sorusu soruldu. Verilen yanıtlara göre velilerin yüzde 50,6’si bu yönde bir talepte bulunmadı, yüzde 49,4’ü talepte bulundu.
“Anadilde eğitim, öğretim için düşünceniz nedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 87,9’u “Okul öncesinden başlayarak öğretim anadilde olmalı”, yüzde 8,4’ü “ilkokuldan itibaren öğretim anadilde olmalı”, yüzde 2,9’u “anadil kursları veya anadil öğreten seçmeli dersler yeterli” yanıtlarını verdi. “Anadilinizin korunması ve geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusunaysa katılımcıların, yüzde 99,2’Si ‘Evet’ yanıtını verdi. Anadilinizin varlığını sürdürmesi önünde en büyük tehlike sizce nedir? sorusuna yanıt verenlerin yüzde 46,5’i anadilde eğitimin olmaması, yüzde 24,1’i baskı ve asimilasyon politikaları, yüzde 14,3’ü ailelerin çocuklarıyla Türkçe konuşması, yüzde 9,1’i yasal statünün olmaması yanıtlarını verdi.
“Aileler çocuklarına anadillerini öğretmeli”
“Anadilinizin korunması ve geliştirilmesi için öncelikli olarak neler yapılmasını önerirsiniz?” sorusunuysa ankete katılanların yüzde 88’i, birinci öncelik olarak “aileler çocuklarına anadillerini öğretmeli”, yüzde 87.9’u “yasal ve anayasal güvencelere kavuşmalı” yüzde 86,9’u “anadilin gündelik hayatın her alanında kullanımı güvenceye kavuşmalı”, yüzde 84,1’i “eğitim, öğretim dili olmalı”, yüzde 81,1’i “farklı anadil nedeniyle ayrımcılık yapanlara etkin yasal işlem yapılmalı, yüzde 77,9’u “resmi dil olarak kabul edilmeli” seçeneğini birinci öncelik olarak işaretlediler.
“En büyük engel ayrımcılık”
Araştırmanın öğretmenlerin katıldığı ikinci bölümünde ise 138 kişiye çeşitli sorular soruldu. Öğretmenlere sorulan “Görev yaptığınız okulda yaşayan diller dersi neden verilmemektedir?” sorusuna yüzde 26,8’i “idari-politik tutumlardan dolayı”, yüzde 16,3’ü “ilkokul ve lise düzeyinde bu seçmeli ders yok”, yüzde 13’ü “talep-istek yok”, yüzde 11,4’ü “uzman-öğretmenibulunmadığı için”, yüzde 5,7’si “idareci-veli korkuyor” yanıtını verdi.
“Türkiye’de var olan anadillerde, eğitim ve öğretimin önündeki en önemli birinci engelin ne olduğunu düşünüyorsunuz?” sorusunaysa katılımcıların 31,9’u “idari ve politik açıdan ayrımcılık ve dışlayıcılık”, yüzde 24,6’sı “asimilasyon-devlet politikaları”, yüzde 10,9’u “yasal ve anayasal düzeyde tanınmaması”, yüzde 7,2’si “uzman ve materyal yetersizliği”, yüzde 6,5’i “anti demokratik eğitim sistemi” şeklinde yanıt verdi.
“Beklenen bir sonuç”
Kürtçe başta olmak üzere, bölgede konuşulan dillerin yok olmasının önüne geçilmesi amacıyla Diyarbakır’da kurulan ve 50 kuruluş ve aktivistin üye olduğu Dil ve Kültür Ağı’nın sekretarya üyesi Cevahir Sadak Düzgün’e göre “Anadilde eğitim isteyenin çok, talebin az” olması beklenen bir sonuç. VOA Türkçe’ye konuşan Sadak Düzgün, çocukların okulla tanıştığı andan itibaren anadilde eğitimin verilmesi gerektiğini vurgulayarak, okullardaki uygulamanın ortaokulda seçmeli ders uygulaması olduğunu söyledi. Kendisinin de çocukları için seçmeli ders talebinde bulunmadığına dikkat çeken Sadak Düzgün, nedenini şöyle açıkladı; “Pratikte de seçmeli dersi seçen ailelerin çoğu bunu gerçekleştiren bir pratikle karşılaşmadı. Okulların buna cevap vermediği, dolayısıyla bunun gerçekten de bir karşılığının olmadığına inançla ilgili bir şey. Ben de kendi çocuklarım için başvuruda bulunmadım. Bulunsam da açılmayacağını zaten ön görüşmelerde söylediler. Geçen yıllardaki pratiklerde, insanlarda seçmeli derse olan güveni, inancı zaten kırmış durumda. Bu anadilde eğitim hakkı değil bir yabancı dili öğrenme biçimi gibi.”
Kürtçe’nin yaşaması için statüye sahip olması gerektiğinin altını çizen Sadak Düzgün, “Statüsüz dillerin yaşama şansı yoktur. Kürtçe’nin de statüye kavuşması gerekiyor, resmi dil olması gerekiyor. Nüfus itibariyle, talep itibarıyla resmiyete kavuşması, resmi makamlarda, devlet yetkililerince, devlet kurumlarınca kullanılması ve eğitim hakkının verilmesi gerekiyor” dedi.