Ankara Barosu yönetimi, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde 'FETÖ' suçlamasıyla gözaltına alınan şüphelilere işkence yapıldığı iddialarını araştıran İnsan Hakları Merkezi üyesi avukatların hazırladığı raporu kamuoyuna açıklamamasının ardından istifalar sürüyor.
Avukat Rumeysa Budak, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Genel Sekreterliği görevinden istifa ettiğini açıkladı. Gelinen nokta itibariyle insan haklarına ilişkin en temel ilkeleri bile savunamayacak bir sistemle karşı karşıya kalması sonucu istifa ettiğini duyuran avukat Budak, "Hiçbir kriz, hiçbir istifa, hiçbir eleştiri, hiçbir şahsi veya kurumsal hesaplaşma asıl mesele etmemiz gereken işkencenin önüne geçmemeli." ifadelerini kullandı.
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Genel Sekreterliği görevimden, gelinen nokta itibariyle insan haklarına ilişkin en temel ilkeleri bile savunamayacak bir sistemle karşı karşıya kalmam sonucu istifama ilişkin açıklamamdır:
— Rumeysa Budak (@RumeysaBudak) February 5, 2022
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Genel Sekreterliği'nden istifa ettiğini duyuran avukat Rumeysa Budak'ın açıklaması şöyle:
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Genel Sekreterliği görevimden, gelinen nokta itibariyle insan haklarına ilişkin en temel ilkeleri bile savunamayacak bir sistemle karşı karşıya kalmam sonucu istifama ilişkin açıklamamdır:
"Baro bünyesinde, gerek sahada gerek akademide bu kadar donanımlı olan üyelerin bir araya geldiği bir divanın, tartışma konusu dahi yapılmaması gereken bir işkence raporunun son nokta olması nedeniyle dağılması köklü bir kurum için çok talihsiz bir kayıp olmuştur.
Ancak şunu herkesten tekrar tekrar rica ediyorum, ortada bir işkence iddiası,mağdur kişiler ve her şeye rağmen görevini yapmış bir merkez var.Hiçbir kriz, hiçbir istifa, hiçbir eleştiri, hiçbir şahsi veya kurumsal hesaplaşma asıl mesele etmemiz gereken işkencenin önüne geçmemeli.
Başlıca istifa sebeplerinin ayrıntılarını diğer arkadaşlarım istifalarında yeterince belirttiler ancak kendi açımdan iki hususu özellikle belirtmek ve açmak istiyorum.
İşkence raporunun yayımlanması konusunda son yetkili merciin hala yönetim kurulu olduğunu ve raporu sızdırmak gibi bir görevimiz olmadığını tekrar belirtmek isterim. Kendi adıma geldiğimiz noktada, hukuku savunduğumuz bu meseleyi hukuksuzluk yaparak çözmeyi doğru bulmuyorum. Ki haftadır gözaltındakilerle görüşüp tutanak tutma süreci, yoğun stres, mağdurların durumuna şahit olmak, beklediğimiz nitelikte sonucu alamamak beni ruhen ve fiziken çokça yıprattı ancak görevimi sonuna kadar yaptığım için vicdani olarak rahatım, bu herkesçe böyle bilinsin.
İkincisi; tanıyanların bildiği üzere düzenli olarak AİHM kararlarını takip eden çeviren bir hukukçuyum. İnsan Hakları Merkezi bünyesinde de bu dönem göreve başlayınca YK'nın talebi üzerine kendi çalışmalarımdan ayrı baro için aylık bülten oluşturmaya başladım.
Ancak sebebini bir türlü öğrenemediğim fakat tahmin ettiğim kararlara getirilen sansürler nedeniyle son hazırladığım Aralık ayı AİHM bülteninin hazırlanmasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen yayımlanmadı, gerekçesini öğrenmeye çalışsam da herhangi bir açıklama da alamadım.
Halihazırda benim de yer aldığım @anayasagundemi'nde zaten düzenli çeviri yapıyoruz ve Benan'ın rehberliğinde muhteşem bir ekibimiz var. Ben önemli kararların tamamını Türkçeye birebir de çeviriyorum ve bu çeviriler ertesi günü AİHM resmi sitesinde de yayımlanıyor.
Vurgulamak istediğim husus şu; benim hiçbir zaman Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi'nden maddi manevi bir beklentim olmadı, aksine sadece çalışmalarımla maksimum düzeyde sadece katkı sunmaya çalıştım, divan olarak hepimiz zaten bu şekilde gönüllü çalışıyorduk.
Tek kaygımız uzman olduğumuz alanlarda baronun insan hakları profiline bir katkı sağlamaktı. Ancak çalışmalarımız nedeniyle atandığımız bu görev, yine gönüllü çalışmalarımız nedeniyle sorgulandı, askıya alındı, engellendi.
Osman Kavala kararı nedeniyle ülkemizin geldiği vahim tablo ortadayken hukukçular olarak bile 'AİHM kararı, AİHM kararıdır' veya 'işkence, işkencedir' diyemediğimiz için birlik olamadığımız için çok ama çok üzgünüm, ancak umutsuz değilim, bu da herkesçe böyle bilinsin.
Mevcut koşullar ve yaşadıklarım karşısında insan hakları mücadelesinin artık tahmin ettiğimden kat kat zor olacağını bir kez daha görmüş olsam da insan hakları hukukçuluğumla her türlü ihlali, çevirilerim başta olmak üzere ama'sız fakat'sız duyurmaya devam edeceğim. Saygılarımla."
Hatırlanacağı üzere Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkan Yardımcıları Gizay Dulkadir ve Sercan Aran, Ankara Barosu Divan üyeleri Deniz Can Aydın ile Nadire Nurdoğan barodaki görevlerinden dün istifa ettiklerini açıklamışlardı.